“Türkiye’nin, tedarik zincirinde stratejik üslerden biri haline geleceğini düşünüyorum”
Ülkemizin etrafı adeta ateş çemberi; Güneydeki problemler nedeniyle uzunca...
TAMER KIRAN - İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ülkemizin etrafı adeta ateş çemberi; Güneydeki problemler nedeniyle uzunca bir süredir birçok sorunla karşı karşıya kalan Türkiye, şimdi de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekâtı dolayısıyla sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Denizcilik sektörü açısından bu konjonktürel gelişmeleri Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran ile konuştuk.
Küresel pandeminin ardından Kuzeyimizde başlayan savaş dolayısıyla yeni bir krizle karşılaştık. Değerlendirmenizi alabilir miyiz? Savaşın küresel makro dengelere etkisi ne durumda? Savaş başlayalı kısa süre oldu ve uzun süreceğe benziyor. Ülkemiz özelinde yaşayabileceklerimiz konusunda öngörüleriniz neler?
Bir süredir Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasında gerginliğe sahne olan Karadeniz bölgesinde maalesef arzu edilmeyen gelişmeler yaşanıyor. İlk adımı Ukrayna’nın doğusundaki iki şehrin bağımsızlığını tanıyarak atan Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde de bu ülkeye yönelik askeri harekât başlattı. Yaklaşık 2,5 aydır süren savaşta henüz barışın tesis edilememesi, bu süreçte asker, sivil kayıpları ve yaşanan insanlık trajedileri endişe yaratmaya devam diyor.
Karadeniz’deki savaş, enerjiden başlayarak ekonomide, küreselleşmede, uluslararası ilişkilerde ve savunmada benzersiz bir domino etkisi yarattı. Artık önümüzde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, kuralların yeniden yazılacağı, dünyanın keskin bloklara bölüneceği ve bloklar arası rekabetin şiddetleneceği bir dünya bizi bekliyor. Salgın sonrası değer zincirlerindeki kopmalar, ham madde fiyatlarındaki artış, arz güvenliği sorunları ve ülkeler arasındaki farklı toparlanma süreçleri ile mücadele edilirken, bunların üzerine adeta tuz biber eken bu savaş sonucunda üretim maliyetleri daha da yükselmeye, bazı malların da kıtlığı hissedilmeye başlandı. Süreç ne kadar uzarsa ticaret ve büyüme üzerindeki riskler de o kadar artacaktır.
Türkiye olarak 2022 yılında ekonomimiz sanayi üretimine dayalı ihracata yönelik ivmelenmeyi sürdürme aşamasında iken, hemen yakınımızda çok iyi dış ticaret ortaklarımız olan iki ülke arasında savaşın başlaması bizim açımızdan da hiç arzu edilmeyen bir durumdur. Önümüzdeki süreçte savaşın gidişatına bağlı enerji, gıda ve turizm başta olmak üzere negatif etkilerini göz ardı etmememiz gerektiği kanısındayım.
Bu krizde nasıl bir strateji izliyorsunuz? Kriz dolayısıyla sigorta ve teminatlar anlamında da sıkıntılı bir süreçteyiz. Karadeniz şu an riskli bir bölge. Bu anlamda sektöre nasıl bir yansıması oldu ya da olacak?
Krizin ilk gününden itibaren Oda olarak Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bünyesinde kurulan Ana Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi ile yakın irtibat kurarak, gelişmeleri çok yakından izledik, izlemeye devam ediyoruz. Bölgeye ilişkin ulusal ve uluslararası uyarıları yazılarımızla üyelerimize duyurduk. Devletimizle koordineli bir çalışma yürüttük. Ticaret, Dışişleri, Ulaştırma ve Altyapı ile Milli Savunma Bakanlıklarımızın başta limanlarda bekleyen gemilerin güvenliği olmak üzere karşılaştığımız her zorlukta gösterdikleri yoğun gayreti takdire şayan bulduğumuzu söylememiz gerekiyor.
Rusya Federasyonu Deniz Kuvvetlerinin, Azak Denizi’ne giriş ve çıkışları kapatması, Ukrayna’yı denizden abluka altına alması, Ukrayna’nın en önemli liman kentleri Mariupol ve Odessa’nın kapalı, hasarlı veya saldırı altında olması nedeniyle kargo hareketleri durmuştur. Ukrayna sularında deniz taşımacılığı can ve mal güvenliği açısından sürdürülemez hale gelmiştir. Sıcak çatışma bölgesinden uzak kalan Rus limanları can ve mal güvenliği açısından daha elverişli olmasına rağmen burada da Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar devreye girmiş, özellikle Batı Avrupalı sigortacılar bu bölgeler için ya çok fahiş prim talep etmiş ya da teminat vermemiştir.
Dünyada deniz sigortacılarının oluşturduğu “Birleşik Savaş Komitesi” adlı bir kurum bulunmaktadır. Bu komite bir bölgede savaş durumu meydana çıkınca o bölgeyi riskli bölge ilan etmektedir. Ukrayna ve Rusya da riskli bölge ilan edildikten sonra çok fahiş primler tahakkuk ettirilmiştir. Tüm bunların sonucu olarak her iki ülkeyle Türkiye arasında yük ve yolcu taşıması yapan özellikle deniz araçlarının sigorta teminatı bulmasında sorun yaşanmaktadır. Bu durum da bu ülkelerle ticari ve ekonomik ilişkilerimizi olumsuz şekilde etkilemektedir.
Sorununun giderilmesi, denizcilik ve hava sektörlerine destek için Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, sivil deniz ve hava araçlarıyla Ukrayna veya Rusya Federasyonu ile yapılacak seferlerde savaş hali ve benzeri nedenlerle sigorta teminatı bulunamaması durumunda, bunlara ilişkin risklerin 2022 yılsonuna kadar Özel Riskler Yönetim Merkezi (ÖRYM) tarafından yönetilmesine karar verilmiştir. Ancak yine de tahakkuk eden primlerin yüksekliği ve özellikle Rusya’ya yönelik ağır yaptırım kararları bu bölgeye yönelik ticaretin önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır.
Türkiye bu kriz döneminde önemli girişimlerde öncü rolü üstleniyor. Bu çabaların sektöre yansımaları ne yönde olacak? Sizin sektör açısından özellikle yapılmasını arzu ettiğiniz girişimler var mıdır?
Türkiye krizin başından itibaren tavrını çok net bir şekilde ortaya koydu. Her iki ülke ile çok iyi ilişkilerimiz var ve bu savaşın bir an önce durmasını üzüntüyle izlediğimiz insanlık trajedilerinin son bulmasını istiyoruz. Türkiye, krizin başlangıcından bu yana taraflarla görüşebilen ülke konumunda olurken, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, her iki ülkenin lideriyle devamlı temasta bulunarak barışın tesisi için harcadığı yoğun çabayı takdirle izliyoruz. Ülkemizin, mart ayı içinde biri Antalya diğer İstanbul’da olmak üzere taraflar arasındaki barış müzakerelerine ev sahipliği yapması bu çabaların en somut göstergesi olarak dikkat çekiyor. Sonuçta bölgemizin ve dünyanın güvenliğine ciddi bir tehdit teşkil eden iki ülke arasındaki bu savaşın bir an önce sonlanması en büyük temennimizdir.
Geldiğimiz nokta itibarıyla en önemli endişemiz; savaş ortamında mahsur kalan gemilerimizin hiçbir şekilde hedef alınmaması, güvenli bir şekilde Türkiye’ye dönmelerinin sağlanmasıdır. Bu gemilerdeki personelin can emniyeti daha sonra mal emniyeti öncelikli konular olarak devletimiz tarafından dikkatle takip edilmektedir.
Çin'de de son günlerde enteresan gelişmeler yaşanıyor. Küresel olarak pandemiden kurtulduk derken denizcilik sektörünün de kalbi sayılabilecek Şangay'da yaşananlar konusunda neler söylersiniz?
Şangay’daki Covid-19 vakalarının artması, 26 milyon nüfuslu kentin Nisan ayının başında kapanmasına neden oldu. Şangay limanı, 2021 yılında dünyada en fazla konteyner elleçlenen liman olmuştur. Nisan ayının ortasında Şangay’daki birçok fabrika kısıtlama nedeniyle üretime ara verirken, limanda verilen hizmetin kısıtlanması, bölgedeki gemilerin demir sahalarında beklemesi sonucunu ortaya çıkardı. Yaşanan bu gelişmenin küresel tedarik zincirindeki hasarı arttırması bekleniyor.
Çin’in koronavirüsle mücadelede sergilediği disiplinli tutumu dikkate alırsak kentteki durumun bir süre sonra normale döneceğine inanıyorum. Ancak pandemi ile ortaya çıkan özellikle Asya ülkeleri odaklı üretim ve tedarik merkezlerinin yeniden şekilleneceğini, jeopolitik konumu ve sunduğu maliyet avantajıyla Türkiye’nin, tedarik zincirinde stratejik üslerden biri haline geleceğini düşünüyorum.
Son olarak, Uluslararası Denizcilik Posidonia Fuarı vesilesiyle gittiğiniz Yunanistan’da birtakım ziyaretlerde bulundunuz. Hem fuar atmosferi hem de ziyaretleriniz konusunda bilgi alabilir miyiz?
Posidonia Uluslararası Gemicilik Fuarı,dünyanın önde gelen denizcilik fuarlarından biri ve son olarak 2018 yılında gerçekleştirilmişti. Araya Covid-19 salgını da girince uzun bir sürenin ardından 6-10 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen fuara, bu yıl Türkiye’den büyük bir katılım olduğunu gördük. İMEAK Deniz Ticaret Odası olarak biz de geniş bir heyetle fuara iştirak ettik. Covid-19 salgını, kapanmalar ve karantinalar nedeniyle hayatımızın yaklaşık iki yılını bizden aldı. İnsanların fuarlara gitmeye, birbirini görmeye, görüş alışverişinde bulunmaya ve yenilikleri çok özlediğine bizzat bu fuarda da şahit olduk.
Fuar vesilesiyle Yunanistan’da çeşitli temaslarda bulunma fırsatı da elde ettik. Yunanistan’ın Deniz Ticaret Odası, Armatörler Birliği, Koster Armatörleri Derneği gibi kuruluşlarıyla bir araya geldik, iki ülke iş insanları arasında sektörel iş birliği imkanlarını ele aldık.
Yine gerek Atina Büyükelçiliğimiz gerekse Odamız, Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği ve Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’nce (GİSBİR) fuar alanında ortaklaşa düzenlediğimiz resepsiyon da dostlukların gelişmesine vesile oldu. Sonuç olarak Posidonia Fuarı’nın her anlamda başarılı geçtiğini, benzer fuarların ülkemizde de düzenlenebilmesi için ufuk açıcı bir organizasyon olduğunu söyleyebilirim.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Mayıs-Haziran 2022 - 84. sayısında yayımlanmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.