Türk Gemi İnşa Tersanelerinin Harp Gemileri İnşaatındaki Başarıları
Nereden nereye
Türk Gemi İnşa Tersaneleri Harp gemileri inşaatında büyük başarılar yolunda
Türkiye artık harp gemisi ithal etmiyor. Aksine kendi tersanelerinde inşa ettiği muhtelif tip ve sınıf harp gemisi ve yardımcı harp gemisi inşaatlarıyla hayranlık yaratmakta. Ve ihraç da ediyor.
Özel sektör gemi inşa tersaneleri birbiri ardından muhtelif sınıf harp gemileri inşa etmek suretiyle, genel anlamda Türk Gemi İnşa Sanayii’nde bir devir açarken, Pendik Tersanesi, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde İstanbul Tersanesi Komutanlığı olarak tesis ettiği en ileri ARGE sistemleri ve teknolojisi ile birbiri ardından daha güçlü harp gemileri inşa ediyor.
30’lu yıllardan sonra
Osmanlı Devleti’nin tarihe karışmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal eden harp gemilerinin tamamı 50 yaşına ulaşmış, devrin tekniklerinden uzakta olan gemilerdi. Yavuz dretnotu 20 yaşı üzereydi ve devrin harp gemileri teknolojisi dışında kalıyor, yakıt olarak kömür kullanıyordu. Genç Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Donanma’yı yenilemek amacıyla Hükümet’e görev verdi. Böylece 1931-32 yılında İtalya’da 4 muhrip inşa edildi.
Tepe sınıfı muhriplere Mustafa Kemal Atatürk isim vermiştir;
Adatepe sınıfı veya Kocatepe sınıfı, 1931 yılında İtalyan Ansaldo S.A.Canteri Navali Tersanesi tarafından Türk Donanması için inşa edilen iki muhrip idi. Bu gemiler, Türk-Yunan Savaşı'nın sona ermesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra başlayan Türk Deniz Kuvvetleri'nin Donanmasını yenileme programının ilk parçasıydı. Adatepe sınıfı, çağdaş İtalyan Folgore sınıfına dayanıyordu. Ancak toplar, İtalyan gemilerinin ikiz kuleleri yerine tekli monte edilmişti. Bu değişikliğe uyum sağlamak için gövdeler uzatıldı ve gemilerde İtalyan gemilerinin kullandığı tek baca yerine iki bacası vardı.
Kocatepe muhribi Ansaldo, Sestri Pononte Tersanesi’nde 7 Şubat 1931’de denize indirildi ve 18 Ekim 1931’de hizmete girdi.
Adatepe muhribi Ansaldo, Cenova, Sestri Pononte Tersanesi’nde 19 Mart 1931’de denize indirildi ve 18 Ekim 1931’de hizmete girdi. Kocatepe ve Adatepe muhripleri 23 sene Donanmada hizmet verdikten sonra Şubat 1954 ‘de hizmet dışı bırakıldılar.
Adatepe Sınıfı denilen muhripler Muavenet-i Milliye sınıfı korvetlerden sonra inşa edilen ilk harp gemileri oldular. Sevk sistemleri; 2 şaft Parsons Geared Steam Turbines, 3 Thornycroft tipi kazan vardı ve 40.000 hp (30.000 kW) azami enerji üretiyordu. Azami sürati 36 knots idi.
Bu muhripleri Tınaztepe Sınıfı iki muhrip takip etti. Tınaztepe Sınıfı iki muhrip’e “Zafer” ve “Tınaztepe” isimleri verilmiştir. Bu muhripler İtalya-Cantieri.T. Riva Trigoso’da inşa edildiler. 27 Temmuz 1931’de denize indirildi. Sevk sistemleri; 2 şaft Parsons Geared Steam Turbines, 3 Thornycroft Tipi kazan, 35.000 hp (26.100 kW) ve azami seyir sürati 36 knots idi. 23 sene Donanmada hizmet verdikten sonra Şubat 1957’de hizmet dışı bırakılmıştır.
Muhripler için hazırlanan albüm
Muhriplerin denize indirilmelerinden sonra albümler hazırlanmış ve davetliler ile basın mesuplarına dağıtılmıştır. Bu albümde fotoğraf albümü. (23x25cm)’dir ve fotoğraf boyutları: 15x21 cm’dir. Altyazılar İngilizce olup basılı metinler İtalyancadır. Bu albümün bazı kopyaları zaman zaman efemera müzayedelerinde görülmektedir.
"Cantieri del Tirreno Genova & Riva Trigoso" [Tiren Denizi Cenova ve Riva Trigoso Tersaneleri] başlıklı albüm yaprağında, Faşist İtalya'da 1929 programı kapsamında inşaatı başlayan Tınaztepe sınıfındaki Zafer destroyerinin denize indirilme sürecini gösteren altı adet büyük boyutlu gümüş jelatin fotoğraftan başka, İtalyan Donanması için inşa edilirken satın alınan İtalyan muhrip Folgore'un fotoğrafı yer almaktadır.
Tınaztepe ve Zafer de Trigoso'daki Riva tersanesinde inşa edildi. Doğrudan Freccia'nın planlarından ilham aldılar, ancak baca kanalları ayrı ayrı ortaya çıktı. Ayrıca mayın dökücü olarak hizmet de verebiliyordu. 1957'de hurdaya çıkarıldılar.
Türk Deniz Kuvvetleri II.Dünya Harbi sonrasında ABD’nin yardım programı doğrultusunda römorkörlerine varıncaya tüm muhripleri ve denizaltıları, yardımcı gemileri ABD Donanması’ndan hizmet dışı bırakılmış, II Dünya Harbi sonrasında ihtiyaç fazlası olan gemilerle donattı.
O yıllarda TBMM’de bir konuşmasında Milli Savunma Bakanı Etem Menderes şöyle diyordu: Gemilerin vazifeleri, NATO'nun müşterek müdafaa plânları içinde yer almış bulunmaktadır… 1963 yılında Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri için beş yıllık program hazırlanmıştır. Lakin bu programında temelinde dışarıdan gemi almak vardır. Dönemin Milli Savunma Bakanı, Cumhuriyet Senatosunda Donanma için yapılacak hususları şu şekilde belirtmiştir: “Hükümet Deniz Kuvvetlerimizi, NATO makamlarınca tespit olunan hedeflerine ulaştırmak amacıyla Amerika ve Almanya hükümetleri nezdinde gerekli teşebbüslerde bulunmuş ve bulunmaktadır.
Amerikan hükümetince; 1 mayın gemisi, 6 karakol gemisi, 2 arama - tarama gemisinin, İnşaatı biter bitmez 1965 yılının ilk yarısında Deniz Kuvvetlerimize katılması plânlanmıştır. Sağlanacak bu yardımdan Deniz Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının da dikkate alınacağı tabiîdir.
1964 malî yılı Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden (27 milyon) liralık ödenek gemi yapım ve onarımına ayrılmıştır. Bu ödeneklerle bir taraftan mevcut harp gemilerimizin onarılması yapılırken, diğer taraftan tersanelerimizin imkân ve gücümüzün elverdiği oranda yeni gemiler inşasına, bir kısmının da onarımına gayret olunmaktadır.
Deniz Kuvvetlerimizin geliştirilmesi için, diğer Kuvvetlerimizde olduğu gibi Devletin beş yıllık kalkınma plânına paralel bir plân yapılmıştır. TBMM’den tahsis edilen ödenekler imkanı doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.
Birinci maddede ifade ettiğim gibi, yardımların sağlanılmasına büyük gayret sarf edilmektedir. Bütün bu gayretlerimize rağmen yeni harp gemileri ve araçlar sağlanamadığı takdirde, bu ihtiyaçlarımızdan vazgeçmek gibi bir fikre de sahip değiliz. Yurdumuzun savunması her şeyden üstündür. Amerikan ve Alman hükümetlerinden böyle bir yardım sağlanamazsa bu yardımları NATO çerçevesinde gerçekleştirmek için bazı teşebbüslere geçilecektir. Ancak konunun önemini ve malî portesini göstermek için mukayeseli olarak; Kruvazör (Baltimore), Muhrip açık deniz, Muhrip güdümlü, Muhrip hafif, Hücum botu, LST Çıkarma gemisi, LCT Çıkarma aracı, Denizaltı, Arama, tarama gemisinden oluşan bir liste ilişik olarak sunulmuştur.
ABD yardımlarının azalacağı söylense de II. Dünya Harbi’nde kullanılan beş adet muhribi ABD 1967-1970 yılları arasında Türkiye’ye satmaktan geri durmamıştır. Ayrıca ABD yine bu dönemde, II. Dünya Harbi’nden kalan on üç denizaltısını Türkiye’ye satmış veya hibe etmiştir.”
Almanya’da inşa edilen dört denizaltı
Almanya’ya 1937 yılında sipariş edilen dört denizaltı hakkında tüm arşiv bilgileri Milli Savunma Üniversitesi, Deniz Harp Okulu öğretim üyesi Öğr. Prof. Dr. Ferdi Uyanıker’in “Arşiv Belgelerine Göre II. Dünya Harbi Öncesinde Almanya’dan Alınan Denizaltılar” başlıklı araştırma makalesinde nakledilmiştir. Öğr. Prof. Dr. Ferdi Uyanıker, Türk Deniz Kuvveleri Tarih araştırmaları konusunda zamanımızda kazanılmış bir nadir akademisyendir.
Belirttiğim makalesinde şöyle demektedir; Türkiye yaklaşan II. Dünya Savaşı nedeniyle eldeki donanmayı takviye etme kaygısına düştü. Her an savaşa girilecekmiş gibi düşünülerek, donanmanın tüm eksiklerinin tamamlanması, modernize edilmesi, donatılması ve çağa uygun silahlarla teçhiz edilmesi için büyük gayret sarf edildi. Hatta savaş yıllarında Türkiye bütçesinin yarıya yakını, savunma harcamaları için kullanıldı. Donanmanın ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla Türkiye’de bulunan Şakir Zümre Fabrikası ve Nuri Killigil Fabrikası başta olmak üzere yerli ve milli askeri fabrikalar ile de anlaşmalar yaparak çeşitli silahların temin edilmesi yolu izlendi. İlaveten İngiltere, Almanya ve Amerika gibi ülkelerden temin edilen askeri malzemelerle donanmanın ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı. Bunun yanında bir donanmanın en önemli muharip unsuru olan su üstü gemisi ve denizaltı alınması için de büyük çabalar gösterildi. Bu noktada ülkenin içinde bulunduğu mali şartlar gözetilerek çok kısıtlı imkânlarla bir öncelik tercihi yapılması gerekti. Ya su üstü gemilerine öncelik verilecek ya da denizaltılara ağırlık verilecekti. Tercih denizaltılardan yana kullanıldı. Dönemin askeri yetkililerinin uyarıları doğrultusunda su üstü gemilerine karşı büyük üstünlüğü bulunan ve çağının en etkili savaş gemileri olan denizaltıların temin edilmesine karar verildi.
Bu kapsamda yapılan titiz incelemeler neticesinde Almanya’ya isimlerini Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği; Saldıray, Batıray, Atılay ve Yıldıray denizaltıları sipariş edildi. Başlayan II.Dünya Harbi nedeniyle imalat ve teslimatında savaş koşulları nedeniyle büyük sorunlar yaşansa da Batıray denizaltısı hariç olmak üzere diğer üç denizaltı Türk Donanma envanterine katılabildi. Hatta bu süreçte Almanya’dan Pınar su gemisiyle Doğanarslan römorkörü de alınarak donanma kadrosuna katıldı. Almanya’dan alınan denizaltılar Türk donanmasının vurucu gücünü ve dolayısıyla caydırıcılığını üst düzeye çıkardı. Bu denizaltılar bir savaş aracı olarak donanmaya katılmalarına rağmen Türkiye’nin savaş dışında kalmasına yaptığı katkılar ile daha çok bir barış aracı oldu. Denizaltılar dahil edildikleri Denizaltı Filosu içinde II. Dünya Harbi süresince yaptıkları eğitim ve tatbikatlar ile daima savaşa hazır tutuldu ve vurucu muharip unsurlar olarak caydırıcılık görevlerini eksiksiz şekilde yerine getirdi.
Bunun yanında yapılan bir eğitim dalışında 14 Temmuz 1942 tarihinde Atılay denizaltısının kaybedilmesi ve 39 denizaltıcı personelin şehit olması ise hem büyük bir muharip platformun kaybına neden oldu, hem de tüm Türkiye’ye büyük bir üzüntü yaşattı.
Yakın yıllarda yapılan dalışlarda Atılay Denizaltısı’nın battığı yere ulaşıldı.
70’lı yıllardaki durum
Kıbrıs olayları çok tehlikeli boyutlara ulaştığı 70’li yıllarda, Türk Deniz Kuvvetleri’nde çıkartma gemileri yoktu ve DB Deniz Nakliyat TAŞ’ye ait genel yük gemileri kullanılmak istendi. Bu arayış tamamıyla çaresizlikten ileri geliyordu ve Kıbrıs’ta bir çıkarma harekatı zorunlu hale gelseydi, ciddi sorunlara neden olacaktı. Bu durumda Taşkızak Tersanesi’nde çok küçük bir çıkartma gemisi Genel Kurmay Başkanı’nın da katılmasıyla inşa edildi ve denize indirildi. Türkiye, milli imkanlarla inşa edebileceği harp gemilerine muhtaçtı ve bu ihtiyaca cevap verebilecek gemi inşa tersaneleri bulunmuyordu. Yine de bu ihtiyaca “Milgem - Milli Gemi” adı verildi.
Milgem - Milli Gemi Projesi yaşam buluyor
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Dönemi’nde meydana getirilen millîleşme çabası sonucunda Donanma açısından göreceli olarak sınırlı yalnız ülke açısından ciddi seviyede atılım yapılmıştır. II. Dünya Harbi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti bu millîleşme çizgisinden uzaklaşmaya başlamıştır. Özellikle II.Dünya Harbi sonucunda yapılan anlaşmalarla Türkiye ABD’ye bağımlı hale gelmiş ve ABD, TSK üzerinde dolayısıyla donanma içinde kurumsallaşmıştır. Bunun neticesi olarak 1960 yılında Menderes’in, 1970’te Demirel’in ABD yörüngesinden çıkma teşebbüslerinde hep bir müdahale ile karşılaşılmıştır. Kıbrıs Savaşı’yla birlikte ABD yörüngesinden uzaklaşmaya başlayan Türkiye’nin 1978 yılında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni değiştirerek öncelikli düşman olarak SSCB’nin yerine Yunanistan’ı alması ülke tarihi için kırılma noktasını oluşturmuştur.
1980 yılında tekrar TSK’nın müdahalesi, o dönemde yeşertilen terör örgütü ve Yunanistan sorunları ile günümüze kadar Türkiye kendi kabuğuna itilmiştir. Buna paralel olarak Türk Donanması da yalnızca Ege ve Yunanistan üzerine kurgulanmıştır. Günümüzde Ege’den başka denizimizin de olduğu ve açık denizlerde gemi bulundurmanın önemi anlaşılmaya başlansa da Deniz gücünü temel olan ulusal bir politika ortaya konamamıştır. Üretim kapasitesine bakıldığında; MİLGEM projesinin hayata geçirilmesi Türk Donanması adına ciddi bir girişimdir. Ancak geminin motor ile asli silahı olan güdümlü mermi ve atış kontrol sisteminin milli olmaması, tekne kısımları gibi bölümlerinin yerli olması aşılacak mesafenin uzun olduğunu göstermektedir.
Türk Donanması’nın mevcut modernizasyon faaliyetleri kapsamında; Harp gemileri, Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi (MİLGEM) Projesi (8 korvet) (2011-2028 arası) tamamlanmış olacaktır.
Milgem projesi’nin ilk gemisi olan TCG Heybeliada 27 Eylül 2011, ikinci gemisi olan TCG Büyükada 27 Eylül 2013 tarihinde hizmete girmiştir. 02 Temmuz 2009 tarihinde imzalanan sözleşme kapsamında Cerbe Sınıfı Havadan Bağımsız Tahrik (HBT) sistemine haiz altı adet Denizaltı inşa edecektir.
2 Mart 2004'de İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda MİLGEM Tasarı Ofisi (Dizayn Proje Ofisi) kurulmuş ve bu ofiste görev alan Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensubu subay, astsubay, mühendis ve işçiler MİLGEM korvetinin tasarımına başlamıştır. Geminin özgün ön tasarımı, Tasarı Proje Ofisi çalışanları tarafından Kasım 2004’de tamamlanmıştır. Gerekli altyapı ve bilgi birikimine ulaşıldıktan sonra ilk tip geminin ilk kaynağı 26 Temmuz 2005 tarihinde İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda atılarak geminin inşa sürecine geçirilmiştir. 27 Eylül 2008'de Preveze Deniz Muharebesi'nin 470'inci yıldönümü ve Deniz Kuvvetleri Günü'nde projenin ilk gemisi denize indirilmiştir. Tasarının, başarıyla yerine getirilmesi ile özellikle gemi inşa, su altı yankılanım, savaş dizgeleri ve elektronik savaş gibi konularda, Türk Savunma Sanayi'ne önemli altyapı yeteneklerini kazandırmasının yanında % 60 oranında yerli katkı payı sağlanmıştır.
2 Kasım 2010 tarihinde Deniz Kabul Tecrübelerine başlanılan TCG Heybeliada (F-511) 27 Eylül 2011'de ikinci korvet olan TCG Büyükada (F-512) 27 Eylül 2013’te hizmete girmiştir.
TCG Kınalıada (F-514) Ada sınıfı korvetlerin dördüncü ve son gemisidir.
Milli Savunma Bakanlığımızda bulunan ve milli savunma sanayimizin bir nevi lokomotifi MİLGEM ADA sınıfı korvetlerimiz olmuştur. Milli Savunma Bakanlığı Tersaneler Genel Müdürlüğüne bağlı İstanbul Tersanesi Komutanlığında tasarım, inşa ve testleri tamamlanan 4 gemimiz de yüzde 70'lere varan etkin milli savaş sistemleri ile bugün Mavi Vatan'ımızın korunmasında aktif olarak görev yapmaktadır. Bu gemilerimizin ilk ikisi olan Heybeliada ve Büyükada 'yı sözleşme takvimlerinde gecikme olmaksızın, üçüncü gemimiz Burgazada'yı sözleşme takviminden 3 ay önce, son gemimiz Kınalıada 'yı ise sözleşme takviminden tam 9 ay önce Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmiştir.
İnşa veya modernizasyon programlarımızın her gemisinde inşa süresini kısaltırken, milli imkanlar ile geliştirilen savaş sistemlerinin sayısı ve yeteneklerinin daha da arttırılmasına gayret sarf edilmiş ve dünyada ancak sayılı donanmaların sahip olduğu ve ağ destekli yetenek olarak adlandırılan ADVENT Savaş Yönetim Sistemi, satıhtan satha ATMACA güdümlü mermisi, arama ve atış kontrol radarları, sonar, yakın hava savunma silah sistemleri, 76/62 milimetre Milli Deniz Topu gibi ileri savaş sistem ve silahları milli imkanlarla gerçek olmuştur. Kazanılan bu imkan ve kabiliyetler dost ve kardeş ülke donanmaları ile de paylaşılmaktadır.
İstanbul Tersanesi Komutanı Tuğamiral Recep Erdinç açıklamasında devamla şu bilgileri vermiştir; "İstanbul Tersanesi’nde 5 askeri gemi, 3 de ticari gemi olmak üzere toplam 8 gemi inşa edilmektedir. Bu askeri gemilerimizden 2'sinin de dost ve kardeş Pakistan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için inşa edildiğini ve şu an birisinin denize inmeye hazır hale gelme aşamasında olduğunu ifade etmek isterim. Büyük zafere giden tam bağımsızlık inancımıza uygun olarak askeri tersanelerimizde oluşan gemi inşa altyapısı, nitelikli mühendislik gücü ve tecrübeli işçilerimiz sayesinde, harp gemilerimiz milli sistemler ile maliyet etkin ve zamanında inşa ve modernize edilebilmekte, bakımları yapılabilmekte ve meydana gelen arızalarına ise dünyanın neresinde olursa olsun 7/24 esasına göre süratle müdahale edilebilmektedir." (Kaynak: AA)
Tersaneler hakkındaki bilgilerin kaynağı
Türk Gemi inşa Tersanelerinin Milgem doğrultusunda katıldığı projeler ve tamamlanmış inşaatlar hakkındaki bilgileri öncelikle her gemi inşa tersanesinin kendi sekmesinden ve ayrıca genel değerlendirmeyi “İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı”ndan Prof. Dr. Ali Arslan Tez Danışmanı olduğu Mehmet Yüksel’in “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Donanma Politikası” başlık ve konulu Doktora Tezi’ni da özetle kayda alarak aktardım. Bilgilerin yayın tarihleri nedeniyle, günümüze kadar çok daha önemli aşamalar sağlanmış olacağından, bazı bilgilerin eskimiş olabileceğini belirtmek isterim.
Türk Tersanelerinin ulaştığı başarıyı anlatanDearsan’ın en mükemmel kompozisyonu.
DEARSAN GEMİ İNŞA TERSANESİ
Özel sektör gemi inşa tersaneleri birbiri ardından muhtelif sınıf harp gemileri inşa etmek suretiyle genel anlamda Türk Gemi İnşa Sanayii’nde bir devir açıyor. Bu gemi inşa tersanelerinden biri de DEARSAN.
Deniz Kuvvetleri için muhtelif tip harp gemileri inşa eden tersanelerden DEARSAN, İstanbul Türkiye’de faaliyet göstermekte olan ileri teknolojide bir tersanedir. Sahip olduğu, 126 m uzunluğundaki kızak, 15.341 m2 lik kapalı gemi inşa sahası, 15.870 m2 lik açık alanı ve 31.211m2 lik toplam alanı ile aynı zamanda muhtelif tipte 9 adet gemi inşa etme yeteneğine sahiptir. DEARSAN özel askeri gemilerin dizayn ve inşasında silah sistemleri entegrasyonu ile birlikte sağladığı servislerde ve ayrıca römorkörler, yakıt / kimyasal tankerler, hızlı yolcu feribotları gibi karmaşık ticari gemilerin inşasında uzmanlaşmıştır.
DEARSAN tersanesi tesisleri ve deneyimli işgücüyle dünya çapında dizayn, mühendislik, fabrikasyon ve kurulum yeteneğini kanıtlamıştır.
DEARSAN Tersanesi NATO Gizli Tesis Güvenlik Belgesi, MİLLİ Gizli Tesis Güvenlik Belgesi, ISO 9001:2015 Kalite Sertifikası, ISO 45001:2018 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası, ISO 14001:2015 Çevre Sertifikası ve SASAD Savunma Sanayi Üreticileri Birliği Sertifikasına sahiptir.
1980 yılında DEARSAN Tersanesi kurulduğundan beri sayısız geminin inşa, fabrikasyon, onarım ve modifikasyonunu üstlenmiştir. Ayrıca, Türk Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan 16 adet ''Tuzla'' Sınıfı Karakol Botu’nun inşası belirlenmiş olan teslim takvimine uygun olarak da tersanemiz tarafından sürdürülmektedir. 57 metrelik ''Tuzla'' Sınıfı Karakol Bot’larının dizaynı DEARSAN tersanesi tarafından geliştirilmiştir. ''Tuzla'' Sınıfı Karakol Botu, Türk Gemi İnşa Endüstrisi tarafından inşa edilen ilk savaş gemisi olmasına ek olarak, savunma sistemlerinin dizaynı ve üretimi Türk Savunma Sanayi tarafından karşılanmıştır.2005’te Türk Deniz Kuvvetlerinin sığ sularda ve liman çevrelerinde başta karakol faaliyetleri olmak üzere su üstü ve su altı harbi görevlerinin icra edecek savaş gemisi tedariki için ‘Yeni Tip Karakol Botu Projesi (YTKB)’ başlatıldı. Türkiye’de ilk defa bir muharip savaş gemisi projesi sivil tersanelerin katılımına açıldı ve 23 Ağustos 2007 tarihinde Tuzla merkezli DEARSAN ile 16 adet YTKB için sözleşme imzalandı. Gemilerin sözleşmeden itibaren 40 ay içerisinde teslim edilmesi kararlaştırıldı. Gemiler üretildikleri Tuzla’dan hareketle “Tuzla” sınıfı karakol gemileri adını alırken; projede birçok Türk şirketi ve üniversitesi görev yaptı. Karakol gemilerinin tasarımında İstanbul Teknik Üniversitesi ile Yıldız Teknik Üniversitesi’nden öğretim üyeleri ve silah sistemlerinin entegrasyonunda HAVELSAN ve ASELSAN görev aldı. YTKB Projesi’nde yerlilik oranı %70 seviyesindedir.
(P-1214) Kdz.Ereğli
Ocak 2011’de ilk gemi (P-1200) TCG TUZLA’nın geçici teslimine müteakip 3 ayda bir gemi denize indirilmeye başlandı. 2014’e kadar toplam 16 adet Tuzla sınıfı karakol gemisi, Türk Deniz Kuvvetlerinde hizmete girdi. Tuzla sınıfı karakol gemileri hava savunma, su üstü ve su altı harbi için gerekli silah silah sistemleriyle donatılmıştır. Gerekli durumlarda ilave silah sistemleri de entegre edilebilmektedir. Tuzla sınıfının daha ağır silahla donatılmış versiyonu Türkmenistan’a Serhet sınıfı adıyla satılmıştır. Tuzla sınıfı gemilerin her biri yaklaşık €24 milyon avroya maal olmuştur.
"Tuzla" Sınıfı Karakol Botları'na ve türevlerine ek olarak DEARSAN ayrıca Korvet Sınıfı Gemiler,Çok Amaçlı Arama Kurtarma Gemileri, 12m, 15 m and 17m Hızlı Müdahale Botları, 27m,33m,42m Hücüm Botları,Silahlı Hızlı Karakol Botları,Hidrografik ve Oşinografik Araştırma Gemisi, Açık Deniz Destek Gemisi,Açık Deniz Karakol Gemisi, Mayın Avlama ve Mayın Tarama Gemileri gibi belirtilen tüm askeri gemi çeşitlerinin dizayn ve inşasını yapabilmektedir.
Katar Deniz Kuvvetleri ile Dearsan sözleşme imzaladı
5 Mart 2024 tarihinde, Doha Uluslararası Denizcilik Savunma Fuarı’nda Katar Deniz Kuvvetleri ve Dearsan Tersanesi arasında 2 adet 50 metre Yüksek Süratli Hücumbot tasarım ve inşa projesi kapsamında bir sözleşme imza töreni icra edilmiştir. Törende; Katar Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Abdullah bin Hassan Al Sulaiti, Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün ve Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Yıldırım yer almışlardır.
İnşa edilecek olan yüksek seyir süratine sahip hücumbotları Asimetrik Harp, Devriye Görevleri, Bölgesel Suların Korunması, Deniz Korsanlığı ile Mücadele, Keşif ve Gözetleme, Arama ve Kurtarma, Afet Yardım Operasyonları, Sınır Kontrolü, Üs ve Liman Güvenliği Kapsamında etkin görevler üstlenebilecek ve Su Üstü Harbi, Hava Savunma Harbi ve Asimetrik Harp için silah sistemleri bulunacaktır.
ANADOLU GEMİ İNŞA TERSANESİ
1950 yılı başlarında Faruk Ürkmez ’in kurduğu Anadolu Gemi İnşa Tersanesi, tersane sektörünün beşiği olan Haliç Taşkızak'ta faaliyet göstermeye başlamıştı. 1982 yılında bugünkü yerine taşınmış ve 30 yılı aşkın süredir Tuzla Körfezi'nde faaliyet göstermektedir.
Anadolu Tersanesi'nin hedefi, tersanesinde sadece Türk Donanması için değil, ittifak Donanmaları için de tasarlanıp inşa edilecek deniz platformlarının çeşitliliğini artırmaktır. Tersanenin uluslararası sözleşmeleri hızlandırma çabaları, kapasitesinin geliştirilmesi ve Türkiye'nin savunma sanayii ihracatına azami desteğin sağlanmasını amaçlıyor.
Süalp Ürkmez başkanlığındaki Anadolu Gemi İnşa Tersanesi’nin (ADİK) inşa ettiği AL DOHA isimli çıkarma gemisi, 25 Ağustos 2021'de Katar Deniz Kuvvetleri'ne teslim edilmişti. Anadolu Tersanesi 6 Temmuz 2022’de gerçekletirdiği törenle 1 adet Süratli Amfibi Gemisi (LCT), 2 adet Mekanize Çıkarma Gemisi (LCM), 1 adet Araç ve Personel Çıkarma Aracı ( LCVP) olmak üzere ayin anda 4 ayrı tip askeri gemiyi Katar Emiri Deniz Kuvvetleri’ne
(QENF) teslim etti ve Katar Bayrağı toka edilmişti.
Yine Anadolu Tersanesi yerli ve Milli imkanlarla inşa ettiği, bu tarihe kadar üretilmiş sınıfında en büyük, en donanımlı ve en süratli Çıkarma ve Amfibi Komuta Gemileri TCG BAYRAKTAR ile TCG SANCAKTAR, Türk Deniz Kuvvetleri’ne başarıyla hizmet etmektedirler. Gemiler geniş iç hacme, hastaneye, baş-kıç-borda ve üst güverte yükleme rampalarına, 400 amfibi personel taşıma kapasitesine, gemiden hareket edebilen 4 adet LCVP çıkarma aracına ve kara-su üstü-hava hedeflerini imha edebilecek ateş gücüne sahiptirler. Gemiler yurt içi ve yurt dışı afet durumlarında DAFYAR görevlerini başarıyla icra etmişlerdir. Anadolu Tersanesi (ADİK) MİLGEM'in altıncı, yedinci ve sekizinci fırkateynin inşaatı projesinde güçlü bir ortak olarak yer aldı.
Katar Deniz Kuvvetleri’ne ait 8 adet LCT Süratli Çıkarma Gemileri, ana görev fonksiyonu amfibi harekât olan, yüksek manevra ve sığ sulara kuru kapak atma kabiliyetine sahiptir. Amfibi birlik, zırhlı araç transferi, 420 ton taşıma kapasitesi ile, dünyada ilk kez tek seferde 7 adet tankın taşınabildiği, denizden birlik intikali harekatları özelliğine sahiptir. Mühendislik ve teknoloji harikası bu gemiler sınıfının en hızlısıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra doğal afetlerde yardım, insani yardım ve tahliye harekatlarını da en kısa sürede gerçekleştirebilmektedirler. Benzer konfigürasyonlarda Katar’a başarıyla ihraç edilen, özgün ve tasarımı ispatlanmış LCT’ler çeşitli ülkeler tarafından beğeni topluyor, talep görüyor ve ihracat görüşmeleri güçlü şekilde devam ediyor. Anadolu Tersanesi'nin geliştirip dizayn ettiği gemiler birçok ülke tarafından talep görüyor. Tersane bu defa bir Afrika ülkesi ile 2 adet Çıkarma Gemisi kontratı daha imzaladı. Gemiler 2025’de teslim edilecek.
İSTANBUL GEMİ İNŞA TERSANESİ
İstanbul Tersanesi, Deniz Kuvvetlerinin ihtiyacı üzerine 28 Ekim 2011 tarihinde SSM (Savunma Sanayi Müsteşarlığı) ile Tedarik Sözleşmesi imzalanan Denizaltı Kurtarma Ana Gemisi “Alemdar”ı 28 Nisan 2014 tarihinde başarıyla denize indirdi. Deniz Kuvvetlerinin su altı ve su üstünde kurtarma yeteneğine sahip olması maksadıyla 10 Haziran 2005'te proje başlatılmış 28 Ocak 2017 tarihinde göreve başlamıştır. Halen başarıyla hizmet vermekte olan TCG Alemdar (A-582), Türk Deniz Kuvvetleri'ne bağlı kurtarma gemisidir. Kurtarma ve Sualtı Komutanlığı’na Komutanlığına bağlı olarak görev yapmaktadır. 600 metre derinliğe kadar denizaltıdan personelin kurtarılmasını sağlamaktadır. Gemiler için kurtarma görevini, sualtı çalışmaları ve enkaz kaldırma çalışmalarını yapabilmektedir. İstanbul Tersanesi kendi sekmesinde tarihçesini şöyle özetliyor; “İstanbul Tersanesi, 2003 yılında SNR Holding bünyesine katıldığından bu yana, çağdaş ve teknolojik altyapı yatırımlarını ve tüm personeline verdiği eğitim programlarını hayata geçirerek çıtayı yükseltmeye devam etmektedir. Ana misyonu çevreyi korumak ve kazasız bir çalışma alanı sağlamaktır. Bu bağlamda EN ISO 9001:2008, EN ISO 14001:2004, OHSAS 18001:2007, NATO ve Milli Savunma Tesis Güvenliği sertifikaları ile, ulusal ve uluslararası yasa ve sözleşmeler kapsamında multi-disipliner bir yapı oluşturmak ve aynı zamanda Avrupa Birliği normlarına bünyesinde uygun çalışmaktadır.”
SEDEF GEMİ İNŞA TERSANESİ
270.000 m² olan üretim ve imalat alanı ile ve 194.000 m² in Tuzla imalat ve 76.000 karenin Orhanlı imalat tesisi ile Sedef Gemi İnşa Tersanesi halen Türkiye’deki en yüksek kapasiteye sahip özel sektör tersanesi olmaktadır.
Sedef Tersanesi veya Sedef Gemi İnşaatı A.Ş., 1972 yılında Gebze, Kocaeli'nde kurulmuş 1990 yılında tersane Tuzla, İstanbul'a taşınmıştır. Tersane, Türk Deniz Kuvvetleri tarafından kullanılacak çok maksatlı amfibi hücum gemisi TCG Anadolu gibi savunma sanayi gemileri ve ticari gemiler inşa etmektedir. 2000 yılında tersane Turkon Holding çatısı altına girerek bir alt şirket haline gelmiştir.
Sedef Tersane 2009 yılında askeri projelerde görev alabilmek için gerekli belgeleri alarak yeterlilik kazandı. 2013'te şirket, Türk donanmasının en büyük gemisi olacak ve bir taburu taşıyabilecek çok maksatlı amfibi hücum gemisi projesi için yapılan ihaleyi kazandı. Bu proje kapsamında TCG Anadolu (L 400) gemisinin yapımına 2015'te başlandı ve gemi 2019'da denizle buluştu.
SEFİNE GEMİ İNŞA TERSANESİ
Sefine Tersanesi'nin başarı hikayesi, 2010-2012 yılları arasında Hollandalı müşterisine 13.000 dwt, 16.5000 dwt ve 26.000 dwt'luk Genel Kargo Gemisi serilerinin teslimatı ile başlamıştır. Aynı dönemde bir Türk feribot operatörüne 4 adet 80 araç kapasiteli Çift Taraflı Feribot, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne iki adet 22 metrelik alabora olmayan alüminyum SAR botu ve bir Rus-İngiliz ortak girişimine bir adet 49,6 metrelik sığ su, buz kırıcı AHT "Arctic" teslimatı birlikte gerçekleşmiştir. 2013 yılında 60 tonluk çeki gücüne sahip ATD Römorkörünü Türk gemi sahibine başarıyla teslim etmiştir.
Sefine Tersanesi, 2016 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), Türk Donanmasının açık denizlerde ve okyanus ötesi sulardaki operasyonlarında birden çok gemiye aynı anda akaryakıt, su, erzak, yedek parça, tıbbi malzeme, cephane vb. ihtiyaçlarını denizden ikmal yöntemiyle giderebilecek ve bünyesindeki etkin savaş yönetim kapasitesi ile harp zamanında komuta kontrol gemisi görevi görebilecek bir adet Denizde İkmal Muharebe Destek Gemisi’nin (DİMDEG) Türk Deniz Kuvvetlerine kazandırılması maksatlı DİMDEG Tedarik Projesi’ni başlatmıştı.10 Temmuz 2018 tarihinde, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ile Sefine Tersanesi arasında sözleşme imzalandı ve Sefine Tersanesi, 58 ayda (A-1590) TCG DERYA DİMDEG teslim etmek üzere projeyi üstlendi.
Sefine Gemi İnşa Tersanesi’nde inşa edilen (A-1590) TCG Derya halen Türk Deniz Donanması’nın ikinci en büyük gemisi olmuştur.2018 yılında tanıtılan DİMDEG, 22.000 ton deplasmana, 2 adet kuleye, 2 adet 20mm Phalanx CIWS’e sahipken; ilerleyen yıllarda tasarımda ciddi değişimler yaşanmış olup, geminin kapasitesi oldukça arttırılmıştır. Mevcut DİMDEG’in +26.000 ton deplasmanı varken kule sayısı 4’e yükseltilmiş ve Phalanx CIWS, ASELSAN 35mm Gökdeniz CIWS ile değiştirilmiştir.
Ekim 2021’de deniz ile buluşan (A-1590) TCG DERYA, 19 Ocak 2024 tarihinde Türk Deniz Kuvvetlerine teslim edildi. (A-1590) TCG DERYA, İDA’larla birlikte ortak operasyon icra edebilecek. Gemi üzerinde bulunacak İDA’lar ile görev bölgesine intikal gerçekleştirdiğinde; aynı anda çok sayıda İDA’yı görev alanının dört yanına gönderebilecek ve böylece maliyeti-etkin ve etkili görev gerçekleştirecektir. Sefine Tersanesi’nin tüm gücüyle ve ayrıntılarıyla izlemek için Sefine Shipyard/Home Page’i öneririm.
Anadolu- Sedef- Sefine Tersaneleri güçlerini birleştirerek TAİS Gemi İnşa ve Teknoloji A.Ş.’ yi kurdular.
Ankara’da Savunma Sanayii Başkanlığı’nda imzalanan
Milgem İstif Sınıfı Fırkateyn Projesi
Bugüne kadar Türk Deniz Kuvvetleri’ ne özel sektör tarafından teslim edilen en büyük ve donanımlı gemileri tasarlamış, inşa etmiş ve etmekte olan Anadolu- Sedef- Sefine Tersaneleri güçlerini birleştirerek TAİS Gemi İnşa ve Teknoloji A.Ş.’ yi kurdular. TAİS’in hedefi yurt dışı pazarlarında rekabet etmek yerine, güçlerimizi birleştirerek Savunma Sanayii ihracatına katkıda bulunmak olarak açıklandı.