‘Sulak alanlar korunmadan 1.5 derece hedefi mümkün değil’
Uzmanlar, ciddi miktarda karbon depolayan sulak alanlardaki mevcut bozulmanın, bu ekosistemleri sera gazı kaynağı haline getirebileceği uyarısında bulunuyor.
Yaklaşık 140 bin canlı türüne ev sahipliği yapan sulak alanların yok olması, biyoçeşitliliği tehdit ederken uzmanlar, sulak alanlar olmadan küresel ısınmayı 1,5 derecede tutma hedefinin gerçekleştirilmesinin de zorlaşacağını belirtiyor.
Tüm yıl boyunca ya da yılın belirli zamanlarında yüzeyi suyla kaplı topraklar olarak tanımlanan sulak alanlar tatlı ve tuzlu suların birleştiği noktalardaki kıyısal sulak alanlar ve iç bölgelerdeki nehirler, göller ve bataklık alanları kapsayan karasal sulak alanlar olarak ikiye ayrılıyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) sulak alanları gezegenin en önemli ekosistemleri arasında gösterirken kurum tarafından yayımlanan raporlarda bu alanların yaban hayatının korunması, kirlilikle mücadele ve karbon tutma konularında hayati rol oynadığına yer veriliyor.
Sulak alanlar arasında yer alan turbalıklar, dünya yüzeyinin ortalama yüzde 4’ünü kaplarken dünyanın toplam karasal karbonunun 3’te birini depoluyor. Bu da turbalıkların, dünyadaki tüm ormanların iki katı karbon hapsettiği anlamına geliyor.
Karasal sulak alan ekosistemleri aşırı suları emerek sellerin ve kuraklığın yaşanmasının da önüne geçerken bu alanların büyük bir kısmını oluşturan göller, önemli mineraller ve enzimler içermeleri dolayısıyla ekosistem için değerli olarak nitelendiriliyor. Yüksek enlemlerin kıyı bölgelerinde bulunan tuzlu su bataklıkları da yaban hayatı, balık üremesi, kıyı korunması, karbon depolanması hususlarında öneme sahip.e
140 binden fazla canlı türünü barındıran sulak alanların yüzde 85’i son 300 yılda yok olurken BM raporları, bunun en önemli nedeninin, sulak alanların özellikle tarımsal faaliyetler nedeniyle kurutulması olduğunu gösteriyor.
“İklim değişikliği en büyük tehdit”e
AA‘ya konuşan Bolivya San Andres Üniversitesi Ekoloji Enstitüsü Araştırma Görevlisi Estefania Quenta, iklim değişikliği sonucu yağış desenlerinde yaşanan değişimlerin sulak alanların varlığını tehdit ettiğini, bu değişimlerin bazı bölgelerde kuraklık, bazı bölgelerde ise taşkınlar şeklinde sulak alanları etkilediğini söyledi.
Bu duruma Güney Amerika’daki And Dağları’nda bulunan turbalık ekosistemindeki değişiklikleri örnek gösteren Quenta, “Buradaki turbalıklar yoğun yağışlara muhtaçtır ama dağların bir kısmında azalan yağışlar nedeniyle bölgedeki turbalık alanların kuruyabileceği öngörülüyor” dedi.
İklim değişikliğinin yanı sıra aşırı tarım faaliyetleri, aşırı otlanma, plastik kirliliği ve turba madenciliğinin sulak alanların tahribatına yol açtığını belirten İQuento, sulak alanların karbon depolama kapasitesine ilişkin de şunları söyledi:
“Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) 6. Değerlendirme Raporu, küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak için 2050’ye kadar karbondioksit emisyonunun net sıfır olması çağrısında bulunuyor. Ciddi miktarda karbon depolayan sulak alanların korunması, bu acil ihtiyacın karşılanmasına destek olacaktır. Ne yazık ki sulak alanlarda görülen mevcut bozulma, bu ekosistemleri sera gazı kaynağı haline getirebilir. Bu nedenle acil koruma çabalarına ihtiyaç var.”
Quenta, dünyadaki suyun ortalama yüzde 2,5’nin tatlı su olduğunu hatırlatarak sulak alanların kısıtlı, erişilebilir tatlı su kaynaklarının bir parçası olması dolayısıyla hayati önem taşıdığını vurguladı.
‘Bir metre derinlikteki bir turbalık 1000 yılda oluşuyor’
Küresel ısınma karşısında yeterli korunmanın sağlanmaması halinde sulak alanların yok olacağını ifade eden bilim insanı, “Bu durum, gelirleri bu ekosistemlere bağlı olan milyonlarca insanın geçimini de etkileyebilir. Bazı çalışmalar sulak alanların bir yıllık ekonomik değerinin 47 trilyon ABD doları olduğunu gösteriyor.” diye konuştu.
Estafania Quenta, sulak alanlarda yaşanan tahribatın geri döndürülmesinin ise zor olduğu uyarısı yaptı:
“Bir metre derinlikteki bir turbalığın oluşumunun yaklaşık 1000 yıl sürdüğü biliniyor. Bu alanların korunması için yerel ölçekte güçlü çabalara ihtiyaç var. Sulak alanların sürdürülebilir kullanımı ve bozulmanın durdurulması için güçlü politika ve düzenlemeler gerekiyor.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.