“Ülkemizde, sigorta bilincinin gittikçe daha iyi yerleştiğini görmek çok sevindirici”

Denizcilik şirketlerinin yurtdışındaki alacaklarının tahsili konusu, sektörde ciddi...

Bilhan SELEK - GRS Uluslararası Destek ve Çözüm Hizmetleri A.Ş.

Denizcilik şirketlerinin yurtdışındaki alacaklarının tahsili konusu, sektörde ciddi bir sorun olarak yıllardır konuşulmaktaydı. 2013 yılında kurulan GRS Uluslararası Destek ve Çözüm Hizmetleri A.Ş., alacaklı firmalar adına süreci takip ederek onları büyük bir yükten kurtarıyor. Detayları Genel Müdür Bilhan Selek ile konuştuk.

Firma geçmişinizden bahseder misiniz?

Şirketimiz 2013 yılında kurulmuştur. Şirketimizin resmi olarak kurulması, Türk Ticaret Siciline kaydolması ve ilgili meslek odalarına resmi olarak üye olmasından önce; yaklaşık beş sene süren bir saha araştırması yapılmıştır.

Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?

Bu soruya kesin bir cevap vermek zor. Çünkü, temsil ettiğimiz kurumsal müşteri­lerin sözleşmeye dayalı alacaklarının en iyi şekilde, takip edilmesi ve takip sürecinin de başarılı bir tahsilatla taçlandırılabilmesi için, dünya genelinde çok geniş bir ağımız vardır. Ağımızda, her ülkeden avukatlar, brokerler, acentalar, varlık izleme şirketleri yer almaktadır. Bu sayılan iş gücüyle, dosya bazında çalışmaktayız. Takip ettiğimiz alacağın en iyi/en etkin şekilde yönetilmesi ve en doğru insan kaynaklarının yönlendi­rilmesi için, çok titizleniyoruz.

Türk denizcilik firmalarının yurtdışı alacakları konusunda ne tür girişimler­de bulunuyorsunuz?

Bizim servis verdiğimiz alacaklar; mutlaka sözleşmeye dayalı ve kurumsal alacaklar olmak zorunda. Alacağın takip ve tah­sili ile ilgili olarak görevi kabul etmeden önce; borçlu ve alacaklı taraflar arasında bir sözleşme olup olmadığına bakıyoruz. Sözleşme varsa ve sözleşmeye göre, taraflar arasında yetkili bir hukuk belirlenmemişse, Milletlerarası Özel Hukuk’a (MÖHUK) göre, yetkili hukuku belirliyoruz. Daha son­ra, ilgili hukuk ve ilgili sahada, konusunun en iyisi olan avukatlarla çalışarak, durum tespiti yapıyoruz. Bir yandan da gerek kendi kaynaklarımızla ve gerekse yukarıda bah­sedilen uluslararası arenada hizmet veren varlık takip şirketleri vasıtasıyla, borçlunun mal varlığı/finansal durumu/borcunu ödeme kapasitesi hakkında bir araştırma yapıyoruz. Eğer alacaklı, sorunuzdaki gibi bir denizcilik şirketi ise ve örneğin alacak, gemiyle taşınan bir yük hasarı ile ilişkili ise, bu durumda hasar gören yükün konişmen­tosu, geminin donatanı ile kiracısı arasın­daki taşıma sözleşmesi, geminin yük/istif planı, yükleme boşaltma işlemi profesyonel bir şirket tarafından yapılmışsa, konuyla ilgili hizmet sözleşmesi, yük/istif firmasının yükleme/boşaltma ile ilgili olarak düzenle­diği sertifika, geminin denize elverişli olup olmadığı ile ilgili tespitler, yükün taşınması sürecinde, yükleme/boşaltma limanlarında tutulan gözetim raporları, gümrük muaye­ne memurları tarafından tutulan raporlar, hasarla ilgili renkli ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflar gibi belgeler inceleniyor ve borç­lu firmaya ulaşarak kendilerinden görüşme talep ediyoruz. Eğer mümkünse, borçlu firma temsilcisi ile yüz yüze görüşmeyi tercih ediyoruz. Eğer çeşitli sebeplerle yüz yüze görüşme olanağımız yoksa, teknolo­jinin sunduğu olanaklardan yararlanarak, müşterimize ait alacağı, karşılıklı iyi niyetli görüşmelerle en kısa sürede tahsil etmeye gayret ediyoruz.

Süreç nasıl işliyor? Yani alacaklı firma­nın size ulaşması ile başlayan süreci anlatır mısınız?

Alacaklı firma bize ulaştıktan sonra; bizi görevlendirmeyi düşündükleri dosyayı alıp, yoğunluk durumumuza bağlı olarak mümkün olan en kısa sürede inceliyoruz. Bizimle ilk kez çalışacak alacaklıların bizi tercih etme sebepleri, genellikle çalışma formatımızın, “No cure, No pay” olması oluyor. Yani, dosya üzerinde ne çalışmaya başlarken ne takip sürecinde ve ne de dosya tahsilatsız olarak kapatılmak zo­runda kalırsa, dosyayı müşterimize iade ederken herhangi bir şey ödetmemeye çalışıyoruz.

Alacaklılar bazen, maddi olarak gerçekten zor durumda olduklarından, bazen de sonucunu öngöremedikleri alacaklar için peşinen para harcamak istemediklerinden, bizim hizmet türüne ilgi gösteriyorlar. Ancak takdir edeceğiniz gibi, bizim de kaynaklarımızı iyi yönetme zorunluluğu­muz var. Bu kapsamda, eğer söz konusu alacağın takibi için, “No cure, No pay” bazında hizmet verilmesi, bizim açımız­dan uygun ise; müşterimizden, söz konusu alacağın takip ve tahsiliyle ilgili olarak, bizi yetkilendirdiklerine dair bir yetki belgesi istiyoruz. Bu yetki belgesi, borçlu tarafla temasa geçtiğimizde; bizim, alacaklı firmayı temsil yetkimizi ispat etmek için gerekli.

Daha sonra, borçlu firmayla görüşmeler başlıyor. Alacağın tahsil edilebilmesi için birkaç ön koşul var: Bunlardan birincisi, alacağın tabi olduğu hukuk sistemine göre, zaman aşımına uğramamış olması. Biz borçlulara yaklaşmadan, önce onların hukuki durumunu incelemiş oluyoruz. Hukuki açıdan, bizim temsil ettiğimiz taraf haklı durumda ve alacak da henüz zaman aşımına uğramamış durumdaysa; o zaman borçluya, hukuki süreçlerin hemen hemen her hukuk sisteminde ne kadar uzun, yoru­cu ve masraflı olduğunu anlatıp, sulhe davet ediyoruz. Sulhun biraz daha cazip olabil­mesi için; bazen müşterimizin onayıyla biraz indirim yapıyor, bazen de taksit kabul ediyoruz. Zaman aşımına uğramış olan alacaklarda, borçlular, hukuki anlamda bir açmazda olmadıkları için, sulh yoluyla da anlaşmaya yanaşmayabiliyorlar. İkinci ön koşul, borçlunun borcunu kabul etmesi ve ödeme konusunda iyi niyetli olması: borçlu eğer borcunu ödemek istemiyorsa, maale­sef, ne bizim gibi rücu acentelerinin ve ne de mahkemelerden çıkacak kararların pek bir yaptırımı yok. Kötü niyetli borçlular, daha borcu yaparken, her şeyi, “borcu öde­memek” üzerine kurgulamış olabiliyorlar. Alacağın tahsil edilebilmesi için üçüncü ön koşul da, borçlu firmanın finansal duru­munun iyi olması. Alacak zaman aşımına uğramamış ve borçlu ödeme konusunda iyi niyetli olsa bile; firmanın borcunu ödeye­cek nakit durumu ya da mal varlığı yoksa, yine yapacak birşey yoktur.

Yalnızca yurtdışı alacaklarla mı ilgileni­yorsunuz? Yurtiçindeki alacaklarla ilgili bir çalışmanız var mı?

Ağırlıklı olarak yurtdışı alacaklarla ilgile­niyoruz; fakat teknik olarak yurtiçindeki alacakların sulh yoluyla takip ve tahsilat sürecini de yönetmemiz için bir engel yok.

Alacakların sulh yoluyla çözülmediği durumlarda, hukuki süreç başlıyor sanırım.

Evet, bizim Global Recovery Services olarak şirketimizi konuşlandırdığımız yer; hukuki süreçler öncesi sulh görüşmele­ri safhası. Özellikle yurtiçi alacaklarda, hukuki süreçler öncesi sulh görüşmeleriyle tahsil edilememiş alacaklar için, müşteri­mizin tercihine bağlı olarak, avukatlarımız tarafından hukuki süreç başlatılabiliyor. Hukuki süreç sonunda, mahkemeden, müşterimiz lehine bir karar çıkması, bazen tahsilat için yeterli olmayabiliyor. Bazı du­rumlarda, biz o aşamada tekrar aktif olarak devreye girip takibe devam edebiliyoruz.

Uzman olduğunuz bir ülke hukukundan söz edebilir miyiz yoksa tüm ülkelerle ilgili girişimlerde bulunuyor musunuz?

Tüm ülkelerde partnerlerimiz olduğu için; tüm dünya ülkelerinin hukuk sistemleri demek yanlış olmaz. Ancak deniz sektö­ründe, eğer taraflar aralarında daha farklı bir hukuk sisteminin uygulanması konu­sunda sözleşme imzalamamışlarsa, matbu konişmentolar ve taşıma sözleşmeleri sebebiyle İngiliz hukukunu seçmiş oluyor­lar. Dolayısıyla, deniz yoluyla yapılan yük taşımacılığı sırasında meydana gelen yük hasarları, gemiye gelen zararlar, hatta ge­milerin çatışması vb. tüm hasarlar, İngiliz hukukuna göre düzenleniyor. Elimizdeki deniz dosyalarının çokluğu sebebiyle, Türkiye’deki ofisimizin de İngiliz hukuku hakkında hatırı sayılır bir bilgi birikimi olduğunu söyleyebiliriz.

Gerek ABD’de ve gerekse kıta Avrupa’sın­da hukuk sistemleri ve hukuki gelenekler oturmuş olduğu için, bunun paralelinde sulh görüşmeleriyle tahsilat yapan rücu acentaları kavramı da yerleşmiş durum­da. Maalesef, eski doğu bloku ülkeleri ile Türkiye’nin doğusunda ve güneyinde kalan coğrafyada aynı şeyleri söylemek mümkün değil.

Hukuki süreç boyunca sizin rolünüz nedir?

Biz hukuki süreç boyunca, hukuki süreçte aktif rol alan avukatlarla yakın temas halinde, müşterimizin menfaatlerinin takipçisi oluyoruz. Bazı durumlarda, müş­terimiz ile avukatlar arasında yabancı dil bariyeri oluyor, bazı durumlarda hukuki süreç, koşullar gereği, müşterimizin bu­lunduğu ülkeden farklı bir ülkede devam edebiliyor. Tüm bu sürecin takip edilmesi, raporlanması ve bazen acil durumlarda müşterimiz adına karar verilmesi işi de bize düşüyor.

Hukuki süreçte bir de sigorta avantajınız var. Biraz bahseder misiniz?

İngiliz hukukuna tabi bir deniz alacağı­mız olduğunda, uzmanlarımızca aranan bazı kriterlerin sağlanması koşuluyla, yargılama finansmanı sağlayabiliyoruz. Sağladığımız finansman, çok masraflı olan İngiliz hukukunun yetkili kılınmış olduğu dosyalarda; haklı durumdaki alacaklı müş­terimizin kendisini savunmak için baştan peşinen masraf yapma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor ve bu masraflar bizim sağladığımız finansmanla karşılanıyor. Yargılama sonunda, yargılama masrafları davayı kaybeden tarafa yıkılıyor; ya da taraflar arasında kusur oranında paylaştı­rılıyor.

Sizce Türk denizcilik sektörü mevzuatlar konusunda ne durumda?

Bir önceki Türk Ticaret Kanunu (TTK) mehaz kanun olarak Alman Ticaret Kanununu benimsemiş ve hızla gelişip değişen dünyamızda birçok ihtiyaca cevap veremez durumdaydı. Yeni TTK ile birlikte, deniz taşımacılığı konvansiyonla­rından, Türkiye’nin de taraf olduğu Hague konvansiyonu da dahil olmak üzere birçok uluslararası konvansiyonla uyumlu hale getirilmiş, deniz yoluyla taşıma sırasında taraflar arasında meydana gelen anlaşmaz­lıkların pek çoğu, daha rahat aydınlatılabi­lir hale gelmiştir.

Son olarak eklemek istedikleriniz varsa belirtebilirsiniz.

Türk armatörlere tavsiyem, özellikle Türk kiracılarıyla yaptıkları taşıma sözleşmele­rinde; anlaşmazlık durumunda başvu­rulacak yetkili hukukun, Türk hukuku olarak belirlenmesinde ısrarcı olsunlar, standart sözleşmelere imza atmasınlar. Unutmasınlar ki, özellikle iki tarafın da Türk olduğu durumlarda, İngiltere’de hak aramak her iki taraf için de çok masraflı olacağından birçok haklı olunan alacak, hiç takip edilmeden sineye çekilmek zorunda kalınıyor.

Yük sahiplerine tavsiyem, yüklerini taşı­tacakları gemileri araştırsınlar ve mutlaka sektörde isim sahibi olan firmalara ait yeni ve klaslı gemileri tercih etsinler. Yüklerini taşıtacakları geminin sağlam bir sorumlu­luk sigortacısı olduğundan emin olsunlar.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca 12.12.2012 tarih ve 18971 sayılı ‘Bayrak Devleti Uygulamaları Kapsamındaki İdari İşlemlerde Muteber Kabul Edilecek P&I Kulüpleri ve Sigorta Şirketlerine Dair Yönerge kapsamında kabul edilen P&I sigorta kuruluşlarının listesi, ilgili bakanlığın web sitesinde yer almaktadır. Güncel listeye kesinlikle mü­racaat edilmeli.

Ülkemizde, son yıllarda sigorta bilincinin gittikçe daha iyi yerleştiğini görmek çok sevindirici. Şimdiye dek çeşitli sebep­lerle teknelerinin üçüncü şahıslara karşı mali mesuliyet sigortalarını yaptırmamış / yaptıramamış tekne sahiplerine; artık Türkiye’de bundan dört yıl öncesine kadar temin edilemeyen çok yüksek teminatlı, çok geniş kapsamlı bir mali mesuliyet sigortasını, üstelik çok uygun primlerle te­min etmelerinin mümkün olduğunu müj­delemek isterim. Unutulmasın ki, sigorta­nın genel tanımı, üstlenilemeyen risklerin satılmasıdır. Gerek ticari tekne sahipleri ve gerekse özel tekne sahipleri; teknelerini bu şekilde kuvertür altına alırlarsa; başlarına istenmeyen bir durum geldiğinde, konuyu sigorta şirketine devreder ve kendileri de işlerine konsantre olabilirler.

Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Mart-Nisan 2017 - 53. sayısında yayımlanmıştır.

Röportajlar Haberleri

“Sektörün karbondan arındırılması, yeni fırsatlarla dolu bir dönüşüm sürecidir.” 
“Karbonsuzlaştırma, denizciliğin bugüne kadar karşılaştığı en büyük iştir.” 
“Sadece çok az müteahhitin yapabildiği işleri yapıyoruz.” 
“Mobil yangın söndürme sistemlerimiz, yüksek verimlilik sağlıyor.” 
“Her birey daha yaşanabilir bir çevre için üzerine düşeni yapmalıdır.”