Turgut ERKESKİN - UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı
Coğrafyamızda baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeler ticari pazarları da önemli ölçüde etkiliyor. Dünyanın ticaret rotasını Doğu’ya çevirmesi ile lojistik pazarında her geçen gün daha da söz sahibi olan ülkemiz, bölgesinde yaşanan krizleri de bir fırsata çevirebilir. Konuyla ilgili Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Erkeskin ile konuştuk.
2016'da 30. yaşını kutlayacak olan UTİKAD ile başlayalım isterseniz. Kurumunuzla ilgili biraz bilgi alabilir miyiz?
1986 yılında kurulan UTİKAD, lojistik hizmet üreten 424 firmayı bir araya getiren bir çatı sivil toplum örgütüdür. Kara, hava, deniz, demiryolu, kombine taşımacılık ve lojistik hizmetler üretimi gerçekleştiren üyelerine mesleki faaliyetlerinde danışmanlık hizmeti sunmakta olan UTİKAD, bir meslek kuruluşu olarak ta, her kurum ve kademede yaşanan sorunların yapıcı çözüme ulaştırılması için çaba göstermektedir.
Ülkemizin lider lojistik ve taşımacılık derneği olarak, akılcı, ilkeli, sorumlu yaklaşımlarımız ve üyelerimizden aldığımız güçle; Türkiye ve dünyadaki lojistik yapılanmanın ve tedarik zincirinin kurgulanması ve optimize edilmesine yönelik her türlü oluşum ile gelişime öncülük etmekteyiz.
Türkiye lojistik sektörünü ve dernek üyelerini ulusal ve uluslararası düzeyde en iyi şekilde temsil etmek, sektörün uluslararası standartlarda ve sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamak, dernek üyelerinin gelişimini destekleyici faaliyetleri yürütmek UTİKAD’ın başlıca misyonudur. UTİKAD ayrıca, Türkiye’de uluslararası ticaret mekanizmasını oluşturan kuruluşları sektörümüz ile ilgili konularda bilgilendirmek, hizmet kalitesinin en üst düzeye ulaşmasını sağlamak amacı ile gerekli zemini oluşturmak, Türk uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörünün Dünya genelinde sözcülüğünü üstlenerek son gelişmeleri takip etmek ve ülkenin lojistik menfaatlerini korumak gibi stratejik görevler de üstlenmektedir.
Ülkemizin, bölgesinde önemli bir lojistik üs olma potansiyeli taşıdığı sürekli dile getirilir. Bu konuda yetkin bir isim olarak sizin düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’nin dünya lojistik arenasındaki yeri ve önemi her geçen gün artıyor. Dünya ticaretinin özellikle Güney Doğu Avrupa-Afrika-Kafkaslar ve Orta Doğu’da hedef pazarlara doğru yönelmesi, Türkiye’nin de tam bu bölgenin göbeğinde yer alması lojistik faaliyetlerinin gelişmesi için büyük fırsatlar sunuyor. Ancak Türkiye’ye rakip ülkeler de güçleniyor. Transit taşımalardan bölgede almamız gereken payı aldığımızı söylemek güç. Başta Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı ve İstanbul Boğazı’nın demiryolu geçişi olmak üzere ivedilikle tamamlanmasını beklediğimiz projeler bulunuyor. Lojistik zincirin bileşenlerinde hız ve maliyet ekseninde iyileştirmeler yaptığımız takdirde bu özel konumu avantaja çevirebiliriz. Demiryolu taşımacılığının serbestleşmesi Çin-AB ve AB-İran arasındaki transit taşımacılık hizmetinin maliyet ve hız ekseninde gelişmesi adına önemli bir fırsattır.
Denizyolu taşımacılığı, lojistik sektörü açısından önemli bir alan. Bu konuda ülkemizdeki mevcut durumu, dünyayla entegrasyon sürecinde neler yapılması gerektiğini değerlendirebilir misiniz?
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de uluslararası ticaretin büyük bir bölümü denizyolu ile gerçekleştirilmektedir. Bu durum limanların ülke ekonomisindeki yerini ön plana çıkarmakta; hizmet kalitesi ve hacmin yükseltilebilmesi amacıyla yeni liman yatırımları arttırılmakta ve mevcut kapasitenin iyileştirilmesine yönelik girişimlerde bulunulmaktadır.
Yatırımların sadece planlandığı gibi yapılması yeterli değildir, limanların atıl kalmaması için ülke genelinde bütünsel bir limancılık stratejisi yaklaşımı da benimsenmelidir. Bu noktada alınacak operasyonel ve stratejik kararlar kritik bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda kamu tarafından projeler oluşturulurken liman yatırımlarının ülke menfaatleri gözetilerek belirli bir strateji çerçevesinde yönetilmesi ve yönlendirilmesi amaçlanmalıdır.
Bu projeyi bir adım daha öteye götürerek; liman, havalimanı, kara ve gar gümrüklerinde tüm paydaşların veri girişlerini yapabileceği ve verilerin ortak kullanılabileceği elektronik bir ortak platform oluşturulması sektörümüzde bütüncül bir koordinasyonun sağlanmasına imkân verecektir. Liman toplulukları olarak adlandırılabilecek bu ortak platformlar ile hem aynı bilgilerin farklı paydaşlar tarafından defalarca farklı sistemlere girilmesinin önüne geçilmesi hem de yüklemelere ilişkin süreçlerin ve dokümantasyonun, gerekli güvenlik yetkileri ve önlemleri çerçevesinde platforma girilecek bilgiler üzerinden yürütülmesi sağlanabilecektir.
Ülkemizin doğusunda Çin gibi her geçen gün yükselen bir güç, batısında ise Avrupa kıtası var. Bu iki alan arasındaki ticaretin geçiş noktasıyız. Ticaretten pay almak için neler yapmalıyız?
Çin ile Türkiye arasındaki demiryolu ağının tamamlanması sektör gündeminin en önemli konu başlıklarından biri haline gelmiştir. Çin ile Avrupa arasında kurulan hattın, Türkiye üzerinden geçirilmesi, yük trafiğinin ülkemize çekilmesi ve Türkiye’nin döviz gelirinin arttırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Çin'in ortaya koymuş olduğu ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ politikası dolaylı olarak bize önemli bir destektir. Bugüne kadar ekonomik aktivitesinin olmadığı Kafkaslar ve Güneydoğu Avrupa’yı hedefleyen Çin, kendisine üç önemli rota belirlemiştir. Bu üç rotadan iki tanesi Türkiye üzerinden geçmektedir. Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye'ye gelen Orta Koridor ile Pakistan, İran, Türkiye üzerinden geçen Güney Koridoru ülkemizi transit taşımacılıkta çok önemli bir noktaya taşıyacaktır. Ancak bu hatların potansiyel olmaktan çıkıp işlevsel bir hale getirilebilmesi için gerekli altyapı çalışmalarının en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir. Bu noktada Türkiye ile Kafkaslar arasındaki bağlantıyı sağlayacak olan Bakü-Tiflis-Kars hattının Türkiye sınırlarında kalan eksik kısmının yılsonuna kadar tamamlanmasıyla bu hattı önümüzdeki yıl kullanabilmeyi umuyoruz.
BTK’nın devreye alınmasında geciktiğimiz her gün Gürcistan’ın Karadeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşması ile mevcut yük potansiyelini çekme ihtimali artmaktadır. Biz geç kaldığımızda Çin’den gelen yük trafiği Gürcistan Limanları üzerinden Romanya’ya ulaşacak ve dolayısıyla Türkiye bu önemli yük trafiğinde sistemin dışında kalacaktır.
Bunun dışında Anadolu ile Trakya’nın İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinden kesintisiz bir demiryoluyla bağlanması da mutlaka başarılması gereken bir adımdır.
Yakın bir komşumuz olan İran'a ambargonun kalkmış olmasının, sektörünüze ne gibi bir yansıması oldu?
İran’a ambargonun kalkmasının lojistik sektörümüz için 3 önemli faydası var. Birincisi tabii ki İran ile ticaret hacmimizin yani ikili iş hacmimizin artması ve bunun sektörümüze pozitif etkisi. İkincisi özellikle Avrupa ile İran arasında gelişecek ticaret hacminin ihtiyaç duyacağı lojistik faaliyetlerin Türk taşımacılık filosu ve firmaları ile karşılanması. Bir diğeri de yurt dışında yatırım yapma ve lojistik yönetim kabiliyeti gelişmiş sektör firmalarımızın İran’da yapacakları yatırımlar, kuracakları tesisler ile Türkiye’den bağımsız direkt İran ekonomisine hizmet edecek şekilde yeni iş alanları bulması.
Tabii bütün bu imkanları değerlendirme gayreti içinde İran’ın sahip olduğu lojistik altyapısını ve dış dünyaya bağlantı imkanlarındaki çeşitliliği unutmamamız lazım. Hem Körfez Bölgesi’nde hem de Hazar’da İran’ın çok gelişmiş limanları ve bu limanları ile bağlantılı kara ve demiryolları var.
Ambargonun kalkması sonucu Bandar Abbas Limanı’nın açılmasından dolayı, Türkiye üzerinden yapılan transit taşımalarda bir düşüş olduğunu da gözlemliyoruz. Fakat İran’ın dünyaya açılmasının orta ve uzun vadede Türk lojistik sektörüne olumlu yansıyacağını söyleyebiliriz. İran, çok büyük bir potansiyel ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere çeşitli ticaret anlaşmaları yapmaya başladı. Türkiye ile de ticareti gelişiyor. İkili anlaşmaların devreye girmesiyle de ticaret artacaktır.
Lojistik sektörü olarak AB ve ABD arasında imzalanması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın nasıl bir değişim yaratacağını öngörüyorsunuz?
Lojistik sektörünün AB ve ABD arasında imzalanması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın (TTIP) yaratacak olduğu değişime hazırlanması gerekiyor. Bu anlaşmanın bizim açımızdan en önemli sonucu Gümrük Birliği üyesi olmasına rağmen Avrupa Birliği üyesi olmayan Türkiye’nin ticaret dengesinde ülkemiz aleyhine bir değişime sebep olması olacaktır. Bu anlaşmanın etkisini lehimize çevirmek için Türkiye’nin ABD ile ayrı bir STA imzalaması gerekmektedir. Eğer bunu başarırsak kıtalararası global ticarete hareket kazandırması beklenen bu anlaşmalardan Türk lojistik sektörünün de olumlu etkilenmesi sağlanabilecektir.
2014’te gündeme gelen Lojistik Koordinasyon Kurulu’nun çeşitli sebeplerle 2016'da oluşturulacağı gündeme gelmişti. Bu konudaki gelişmeler nelerdir?
Lojistik Koordinasyon Kurulu oluşumu globalleşen dünyada coğrafi konum itibari ile lojistik merkez olma yolunda ilerleyen ülkemizde, lojistik sektörü için önemli adımlardan biridir. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı Müsteşarları ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanının katılımlarıyla oluşturulan Lojistik Koordinasyon Kurulu’nda; ilgili sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına da yer verilecek olması bizim açımızdan önem taşımaktadır.
UTİKAD olarak yakından takip ettiğimiz bu koordinasyon kurulunda geliştirilecek doğru politikalar ve sağlanması hedeflenen ortak akıl sayesinde, Türkiye stratejik konumunu daha etkin bir şekilde değerlendirebilecektir. Hem kurulun kuruluş aşamasında hem de Ekim’in son haftasında UTİKAD Heyeti olarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na gerçekleştirdiğimiz ziyaretimizde Lojistik Koordinasyon Kurulu ile ilgili önerilerimizi de ilettik. Koordinasyon kurulunun çalışmalarıyla uluslararası ticarette taşıma türlerinin kullanım oranının dengeli dağılması, limanlara demiryolu bağlantıları kurulması, lojistik sektörüne ve intermodal taşımacılığa devlet desteği ve teşvik sisteminin oluşturulması, gümrük uygulamalarındaki modernizasyonun tamamlanarak transit ticaretin önünü açacak gelişmelerin yaşanmasını bekliyoruz. Bunun yanı sıra Koordinasyon Kurulu’nun Bakanlıkların lojistikle ilgili etki alanlarının net olarak tanımlanması ve çakışan konuların ayrıştırılmasına, bilginin ilgili devlet birimleri ve özel sektör kurumları arasında ortak bir platform üzerinden paylaşılmasının sağlanmasına, ülkeye döviz kazandırıcı faaliyet olan transit taşımacılığın önünü açacak ve kolaylaştıracak mevzuat düzenlemelerinin yapılmasına imkân sağlayabileceğini düşünüyoruz.
Şimdiye dek üç kez toplanmış olan lojistik koordinasyon kurulunun, ülke gündeminden kaynaklanan bir aranın ardından yakınlarda yeniden toplanarak çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürmesini bekliyoruz.
Demiryolu taşımacılığına sürekli vurgu yapan birisiniz. Özellikle denizyolu ile entegrasyon ve limanlara demiryolu bağlantıları konusunda ülkemizdeki duruma dair düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Limanların uygun altyapıya, kaliteli işgücüne ve yüksek teknolojiye sahip olmasının yanı sıra hizmet sunduğu art alana ulaşımında karayolu ve demiryolu bağlantılarının güçlü olması da büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında özel sektör tarafından işletilen limanların çoğunun demiryolu bağlantısına sahip olmayışı en önemli altyapı eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Henüz demiryolu bağlantısı bulunmayan limanların hepsine bu bağlantıları kısa sürede oluşturmanın mümkün olmadığının farkındayız ancak limanlara hizmet edecek iç terminaller ile en azından maliyetleri azaltarak modlar arası bağlantıyı sağlamak mümkün.
Modlar arası bağlantıların sağlanarak, lojistik maliyetlerinin düşürülmesi, hız ve verimliliğin arttırılmasında, Lojistik Koordinasyon Kurulu’nun etkin çalışmaları çok önemli olacaktır. Sektörün tüm bileşenlerinin arasında bir bağ kurması ve özellikle kamu kurumları arasında etkin bir koordinasyon sağlaması beklenen Lojistik Koordinasyon Kurulu’nun, lojistik yatırımların maliyet, verimlilik ve hız ekseninde değerlendirilmesine katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.
Coğrafyamızda baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Böyle bir ortamda, lojistik sektörünün -özelde deniz taşımacılığının- nasıl bir seyir izleyeceğini öngörüyorsunuz?
Dünya ticaretinin yüzde 75’i denizyoluyla taşınmakta ve uluslararası ticaret hacmine paralel olarak denizyolu ile gerçekleştirilen taşıma faaliyetleri de her geçen gün artmaktadır.
Yıllar içinde gelişimini sürdüren Türk denizcilik sektöründe bugün armatörlerimiz özellikle Akdeniz havzası ve Karadeniz’de ciddi bir güç olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Limanlarımız yeni yatırımcılarla gelişimini sürdürmekte, uğrak yapan gemi sayılarındaki artış ve mevcut limanlardaki yenileme çalışmaları ile Türk limanlarında yük elleçleme kapasitesi de artmaktadır.
Türkiye’de 2015 yılında 300 milyon tondan fazla yük denizyolu ile taşınmış, bu hizmet üretiminden yaklaşık 200 milyar dolar girdi sağlanmıştır.
Türkiye’nin en önemli avantajlarından biri de Ro-Ro taşımasındaki gücüdür. Türk firmalarının intermodal taşımasının temel unsurlarından Ro-Ro taşımacılığındaki mevcut gücü ve yatırımları hem Türk nakliyecisine hem de bölge ülkelerinin nakliyecilerine hizmet vermekte, Türkiye’nin transit güzergâh ülkesi olarak kazancını arttırmaktadır.
Türkiye önemli lojistik koridorlara yakın oluşu, ticaret yollarının ortasında ve tüm taşıma modlarına hâkim konumu sayesinde önemli bir geçiş noktasıdır. Türk ihracatçısının ülkesinin bu özel konumunu avantaja çevirmesi için modlar arası bağlantıların sağlanması ve kombine taşımacılığın geliştirilmesi gerekmektedir.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Eylül-Ekim 2016 - 50. sayısında yayımlanmıştır.