“Tedarik zincirinin en kilit halkasının lojistik olduğunu söyleyebiliriz.” 

1980’li yıllardan itibaren sürekli kendini yenileyerek, taşımacılık ve lojistik hizmetleri alanında...

Cihan ÖZKAL
UTİKAD Denizyolu Çalışma Grubu Başkanı

1980’li yıllardan itibaren sürekli kendini yenileyerek, taşımacılık ve lojistik hizmetleri alanında hizmet veren Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) bugün Türk lojistik sektörünü hem yurt içinde hem de yurtdışında temsil ediyor. Derneğin faaliyetlerini Cihan Özkal ile konuştuk.

UTİKAD'ın kuruluş sürecini ve tarihçesini kısaca anlatır mısınız?
1986 yılında kurulan derneğimiz UNMAD (Uluslararası Nakliye Müteahhit ve Acentaları Derneği) adıyla çalışmalarına başladı. Ardından 1995 yılında UKAD (Uluslararası Havayolu Kargo Acentaları Derneği) ile birleşerek Uluslararası Taşıma İşleri Komisyoncuları ve Acenteleri Derneği ve 1999 yılında gerçekleşen isim değişikliği ile Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) adını aldı. UTİKAD’ı hedefleri ve misyonu açısından ülkemizin en önemli sektörlerinin başında gelen taşımacılık firmalarının çatı derneği olarak tanımlıyoruz. Çatı derneği olarak tanımlanmasının önemli nedenlerinden biri Türkiye'de ve uluslararası alanda; karayolu, havayolu, denizyolu, demiryolu ve kombine taşımacılık, liman işletmeciliği, antrepo ve depo hizmetleri, hızlı kargo ve paket taşımacılığı, gümrük müşavirliği hatta yazılım dahil son derece geniş bir yelpazede üyeye sahip olmasıdır.

Türkiye lojistik sektörünü ve dernek üyelerini ulusal ve uluslararası düzeyde en iyi şekilde temsil etmek, sektörün uluslararası standartlarda ve sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamak, dernek üyelerinin gelişimini destekleyici faaliyetleri yürütmek. 

Sektöre ne gibi hizmetler veriyorsunuz?
Gerek dünyada gerekse Türkiye’de lojistik sektörünü ekonomik kalkınmayı destekleyen, gelişimine katkı sunan önemli bir faaliyet alanı olarak tanımlayabiliriz. Özellikle, ülkemizin jeopolitik konumu sebebiyle kara, hava, demir ve denizyolu lojistik hizmetlerinin oldukça gelişmiş olması, genç ve nitelikli iş gücüne sahip olmamız ve uluslararası lojistik koridorlara olan yakınlık gibi değerli unsurlarımız vesilesiyle ülkemiz bölgesinde bir lojistik merkez olarak öne çıkarmaktadır. Ulusal ve uluslararası arenada ülkemizin öneminin vurgulanması ve potansiyelinin geliştirilmesi için faaliyetler yürütmek sektörel faaliyetlerimiz arasında yer almaktadır. Bu nedenle UTİKAD’ı ülkemizin ve sektörümüzün gelişimine katkı sunan, bu konuda atılan adımların ve yapılan çalışmaların paydaşı olarak ifade edebiliriz.

Derneğimizin sahip olduğu temsiller arasında dünya taşımacılık sektörünün en önemli iki kuruluşu olan FIATA ve CLECAT bulunmaktadır. İki mecrada da ülkemizi ve sektörümüzü en iyi şekilde temsil etmeyi sürdürüyoruz. UTİKAD çatısı altında kurduğumuz çalışma ve odak gruplarıyla üyelerimizin farkındalığını artırıyor, üyelerimizden aldığımız geri bildirimlerle tespiti yapılan sektörel sorunlara yönelik çözüm odaklı çalışmalarımızı ilgili kamu birimleriyle paylaşıyoruz. Türkiye’de lojistikle ilgili kamu idaresinin organize ettiği toplantı ve çalıştaylara sektör temsilcisi olarak katılmakta, görüş ve önerilerimizi de sunmaktayız. 

Ayrıca sektörümüzün sürdürülebilir gelişimi adına insan kaynağı eğitimine önem veriyor ve bu konuya verdiğimiz önemin bir gereği olarak özellikle eğitim alanında önemli çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca üyelerimizin sorunlarına çözümler üreten, teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri takip edebilmeleri adına sektörümüze yönelik hizmet üreten firmalarla iş bilirlikleri imzalayarak iş yapış süreçlerinde destek sunuyoruz.

Lojistik sektörü de teknolojinin yoğun olarak ağırlığını hissettirdiği bir alan. Bu konuda dernek olarak çalışmalarınız var mı?
Pandeminin de etkileriyle sektörümüzdeki dijitalleşmenin hızlandığını da belirtmek isterim. Uluslararası ticaretin hacmi ve erişim kabiliyeti, teknolojik gelişmeler ve dijital sistemlerin iş kollarına adaptasyonuyla artıyor. Rekabet ölçeği yerel sınırlardan çıkmakta ve küresel şirketleri oyuna dahil etmektedir. Artan bu rekabet ortamı her sektörde olduğu gibi lojistik sektörü özelinde de giderek görünür olmakta ve geleceğin lojistiği perspektifimizin odak noktasını oluşturmaktadır.

Burada, endüstri 4.0 (Dördüncü Sanayi Devrimi) kavramından ve getirdiği yeniliklerden bahsetmemiz gerekecek. Endüstri 4.0 siber ve fiziksel sistemlerle uyumlu, dinamik veri işlemeye dayalı yeni üretim modelleri yaratırken; insan faktörünü minimuma indiren otonom robotlar ve drone’ların kullanımı, büyük verilerin toplanması ve analizi, simülasyonlar, nesnelerin interneti, yapay zekâ, artırılmış gerçeklik uygulamaları gibi teknik gelişmeleri kapsamaktadır. Nesnelerin interneti ile teknolojik sistemlerin birbiri ile uyum içinde çalışması sağlanmaktadır. Cihazlar ile denetleyiciler arasında iletişim kurma ve etkileşimi arttıran bu teknoloji sayesinde cihazların uzaktan izlenmesi, yönetilmesi ve birbirleriyle iletişim kurabilmesi sağlanmaktadır. Yapay zekâ ve robotik sistemler endüstriyel süreçlerde ve devasa üretim bandlarında etkin kullanılırken lojistik sektöründe özellikle depolama ve taşıma alanlarında sisteme bütünleşmiş gelişmeler arasında görünmektedir. Yapay zekanın ve makine öğreniminin potansiyeli, iş yapış süreçlerinin tamamını etkilemektedir. Tedarik zinciri halkalarının tamamını oluşturan süreçleri etkileyen AI ve makine kullanımı sayesinde yapılandırılmış ve yapılandırılmamış verilerin tamamını raporlamakta, analiz etmekte ve iç görüler üreterek lojistik firmalarındaki dönüşümü avantaja çevirmektedir.

Geleceğin lojistik uygulamaları dijitalleşmeyle birlikte sektörümüzün bilişim, mühendislik gibi disiplinlerden de eleman ihtiyacı olduğunu öngörmekteyiz. Bu noktada üniversitelerin kariyer odaklı birimleriyle daha yakın ilişkiler kurulmasının hayati önem taşıdığı da tartışmasız bir gerçektir. Dolayısıyla geleceğin lojistik anlayışını temel teknolojilerle uyumlu, farklı disiplinlerle yetişmiş insan gücünü bünyemize katarak yaratacağız.

Lojistik konusunda en sıkıntılı süreçler bürokratik süreçler olsa gerek. Çünkü zamanla yarışılan bir durumda bir evraka takılmak can sıkıcı olsa gerek...
Özellikle tedarik zincirinin limitlerini zorlayan bir süreç olarak tecrübe ettiğimiz COVID-19 salgını, 2020 yılının ilk yarısında tüm tedarik zinciri paydaşlarını, lojistik operatörlerini, gümrük idarelerini ve tüketicileri etkileyen bir süreç oldu. Fiziksel temastan kaçınılmasının gerekmesi sebebiyle kimi süreçlerin hızlıca dijitalleşmesinin önü açılabildi. Bazı dış ticaret evrakının dijitalleşmesi, çoğu zaman teknolojik dönüşüme daha kapalı ya da bu süreçte daha katı bir tutuma sahip gümrük idaresi birimleri tarafından önerildi ve hayata geçirildi. 

Gümrük işlemlerinin hızlandırılması ve süreçlerin kolaylaştırılması gümrüklerde karşılaştığımız kimi problemlerde önemli bir fark yarattı. Buradaki en önemli desteklerden biri gümrük süreçlerinin dijital ortama taşınmasıdır. Bu sayede zaman ve maliyet avantajı sağlanmaktadır. Özellikle pandemi döneminde temassız ticaret başarılı bir şekilde uygulanmış ve lojistik akışın devamlılığına katkıda bulunmuştur. Sınır kapılarında geçiş kontrolleri, ürünlerin depolara/antrepolara alınması işlemleri, taşınacak eşyaya ilişkin ülkeler arasında yapılan bildirimler, ihracat ve ithalat taşımalarına yönelik gümrük mevzuatında yer alan düzenlemeler lojistik mevzuata uygulama olarak yansımaktadır. Tüm modlarda kamu idaresi ve özel sektörün lojistik süreçlere ilişkin evrak ve bilgi alışverişinin dijitalleştirilmesi projesi sektörün her alanına hız, verimlilik, güvenlik ve maliyet avantajı getirebilecek, ülkemizi küresel tedarik zincirinde önemli noktalara taşıyabilecektir. Bu anlamda, Tek Pencere, Liman Tek Pencere, Konteyner ve Liman Takip Sistemi, Serbest Bölge Giriş Çıkış Programı gibi dijitalleşme yönünde atılan adımları çok değerli buluyoruz. Diğer taraftan Kağıtsız Gümrük Uygulaması ile birçok belge elektronik ortama taşındı ancak uygulamada eşgüdümün oluşması adına tüm taşıma modlarının dahil olduğu süreçlerin tümünün elektronik ortama uyumluluğu gerekmektedir.

Pandemi döneminde çok sık duyduğumuz cümlelerden biri tüm dünyada tedarik zincirinin koptuğu şeklindeydi. Şu an durum nasıl? 
Tedarik zincirinin en kilit halkasının lojistik olduğunu söyleyebiliriz. Tedarik zincirindeki tüm oluşumlar nihai tüketiciye yani amacına lojistik sayesinde ulaşıyor. Lojistik sektörü dünyadaki gelişmelere ve dönüşüme en hızlı adapte olan sektörlerin başında geliyor. Bu adaptasyon neticesinde lojistiğin 7 doğrusunda da bir dönüşüm yaşandığını gözlemliyoruz. “Doğru zamanda” kriteri bugün artık “en hızlı süre içerisinde” anlamına geliyor. Geride bıraktığımız son beş yılda dünyada ve bölgemizde bahsettiğimiz dönüşümü hızlandıran birçok gelişme yaşandı. Gelişen sektöre ayak uydurabilmek için birçok Türk lojistik firması teknolojiyi kullanarak verimliliği artırmakta ve müşteri memnuniyetini sağlamak için sürekli kendini yenilemektedir. Türkiye’nin lojistik sektörüne yönelik küresel rekabet gücünü artırmak için maliyet minimizasyonu, yenilikçi sistemler ve yazılımlar, antrepo ve depo yatırımları gibi unsurlara önem verilmektedir. Türkiye’nin küresel rekabet gücünün arttırılmasına yönelik olarak son dönemlerde hizmetin gerçekleştirildiği pazara kısa sürede ulaşıma öncelik verildi. Gümrük süreçlerine ilişkin yasal ve fiziki koşulların uygun hale getirilmesi önemsendi.

Dünyada pandemi ile yaşanan değişimin geçici bir değişim olduğunu düşünmemekle birlikte ‘yeni normal’ kavramının lojistik sektörü için de geçerli olduğunu kabul etmeliyiz. Yeni normal ile kastettiğimiz ise gelişen teknolojinin sektörümüzün tüm alanlarına sirayet ederek daha sürdürülebilir, daha hızlı taşıma modlarını ön plana çıkması olarak tanımlayabiliriz.

Türkiye, yaşanan gelişmeler sonrasında lojistik sektörünün sunduğu esnek hizmetler sayesinde küresel tedarik zincirlerinde nearshoring merkezi olarak ortaya çıktı. Bu terim, yatırım faaliyetlerinin lojistik ve operasyonel avantajları sebebiyle daha yakın bölgelere kaydırılması anlamına gelmektedir. Türkiye, Avrupa ülkelerine yakınlığı ve üretim kapasitesi açısından önemli avantajlara sahip. Önemli malzemelerin tedariğinde yaşanan sorunların aşılması için önümüzdeki yıllarda da nearshoring politikasının devam edeceğini söylemek mümkün.

Panama Kanalı'nda yakın zamanda yaşanan kriz, Süveyş'te geçiş ücretlerinin artırılması bir yandan da Kuşak Yol Projesi. Ülkemiz açısından lojistiğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Küresel ticarette denizyolu taşımacılığının payının yüzde 90 civarında olması, gemi trafiğinde yaşanacak en küçük aksama, ham madde tedarikinden ürün fiyatına kadar küresel ticareti ciddi oranda etkilemektedir.

Gemilerin artan taşıma kapasiteleri ve hızları kadar limanlardaki elleçleme sürelerinin de kısalması mal ticaretini oldukça hızlandırdı fakat teknolojinin bugünkü gücü ticareti akışı olumsuz etkileyen doğa olaylarını aşmaya yetmiyor. Panama Kanalı’nın kuraklık nedeniyle gemi geçişlerini sınırlandırması bu örneklerden sadece biri. 20. yüzyılın başlarındaki teknoloji ile açılan Panama Kanalı, bir ayı bulan gemilerin sefer sürelerini 10 saate kadar düşürdü. Gelişen teknoloji ile birlikte kanaldan çok daha büyük gemilerin geçmesi sağlandı. Bir yılda 13 binden fazla gemi, kanalı kullanarak Atlantik ile Pasifik denizi arasında geçiş yapıyor. Fakat son yıllarda yüksek hava sıcaklıkları, 2016’dan beri kanaldaki su miktarının oldukça düşmesine neden oldu. Kanal otoritesi, geçtiğimiz yaz aylarında kanaldan geçiş yapacak gemi tonajı ve sayılarına sınırlama getirdi. Bunun sonucunda yaz aylarında kanaldan geçiş için bekleme süreleri birkaç saatten birkaç haftaya çıktı ve gemi kuyruğu 150’yi aştı. Panama Kanalı, 170 ülkede yaklaşık 2 bin limanı birbirine bağlaması nedeniyle stratejik bir konumda ve kanalı, ABD, Çin ve Japonya gibi dünya ticaretinde büyük paya sahip ülkeler daha aktif kullanıyor. 

İki seneye yaklaşan ve hala devam eden Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın yarattığı küresel ve bölgesel sorunlar sektörümüz açısından aşılması gereken zorlukları beraberinde getirdi. Limanlar, hava sahasında yaşanan kapanmalar Kuzey Koridorunda güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiş ve Türkiye'nin de üzerinde bulunduğu Orta Koridor'un öneminin artmasını sağlamıştı. Orta Doğu’daki mevcut durum da Güney Koridorundaki riski artırdı. Türkiye’nin doğru yatırımlar yapması, Asya-Avrupa ticaretinde Orta Koridoru cazibe merkezi haline getirebilir. Salgın, akabinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ve Orta Doğu’daki çatışma ortamı ve ülkeler arası siyasi gerilimler ve iklim krizi ticarette yükselen yakından tedarik trendini ön plana çıkardı.

Tedarik zincirinde yaşanan aksamalar gerek doğal nedenler gerekse beşerî nedenlerden kaynaklı olsun alternatif rotaların devreye alınması ile bertaraf edilmeye çalışıldı, çalışılacak. Tüm bu gelişmeler ışığında ve son yıllarda meydana gelen içsel ve dışsal ekonomik ve siyasi gelişmeler, yapılan anlaşmalar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin 2023 üretim ve özellikle ihracat hedefleri doğrultusunda lojistik sektörünün milli gelir içindeki payının artması ve taşıdığı stratejik önem bakımından gelişmesi en olası sektör olması beklenmektedir. İnovatif bir üretim ve dış ticaret politikası izlenmesi dolayısıyla dünya pazarlarındaki payını artırması (milli gelirini ve ihracatını büyütmesi, ürün ve pazar çeşitlendirmesine gitmesi) avantajlarımızı artıracaktır.

Dernek olarak eğitim programlarınız da var sanırım... 
Evet, derneğimizin sektörümüze sunduğu önemli hizmetlerden birinin de eğitim alanında gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımız olduğunu söyleyebilirim.

Türkiye’de sadece UTİKAD tarafından verilen FIATA Diploma Eğitimi’nin ardından sektörün geleceğine dair değerli bir adım attığımızı düşündüğüm yeni eğitim modülümüz kısa bir süre sonra hayata geçecek. UTİKAD Akademi yapısı içinde geliştirilen “Uygulamalı Lojistik Operasyonları Eğitimi” sektörümüzün nitelikli insan kaynağı ihtiyacına çözüm sunmak adına hazırlandığımız bir konsept. Hazırlanan modüller ile üniversite mezunu ya da sektöre adım atmak isteyen gençlerimiz teorik bilgilerini pratik yetkinlik düzeyine çıkarabilecek ve donanımlı birer lojistikçi olacaklar. Bu eğitim aynı zamanda sektörümüzün insan kaynağı sorununa da bir çözüm sunmuş olacak. Dileğimiz, hazırladığımız eğitim modülümüzün örnek nitelikte ve uzun soluklu olmasıdır. 

Ayrıca üye firmalarımıza yönelik ihtiyaçları özelinde planlanan kurum içi eğitimlerimiz de var. Bu eğitimlerimiz alanında uzman isimler tarafından verilmekte ve firmalarımızın kurumsal yapılarını güçlendirmelerine, çalışan verimliliğini artırmalarına destek olmaktadır.

Röportajlar Haberleri

“Sektörün karbondan arındırılması, yeni fırsatlarla dolu bir dönüşüm sürecidir.” 
“Karbonsuzlaştırma, denizciliğin bugüne kadar karşılaştığı en büyük iştir.” 
“Sadece çok az müteahhitin yapabildiği işleri yapıyoruz.” 
“Mobil yangın söndürme sistemlerimiz, yüksek verimlilik sağlıyor.” 
“Her birey daha yaşanabilir bir çevre için üzerine düşeni yapmalıdır.”