Mersin körfezindeki kirliliğin sebeplerinin başında tarımsal atıklar, endüstriyel atıklar, plastik atıklar ve evsel atıklar geliyor.
Tarımsal atıklar ve endüstriyel atıklar Adana’dan ve Mersin’den, plastik atıklar Adana’nın batısındaki plastik atık işleme tesislerinden geliyor. Evsel katı atıkların yarattığı kirliliğin en önemli kaynağı ise Lübnan ve Suriye. Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü yetkilileri, “Suriye’nin evsel atıkları denize döktüğünü bir yıl önce öğrendik. Lübnan ve Suriye’de denize dökülen katı atıklar üç hafta içinde Mersin körfezine ulaşıyor” diyor.
Mersin Büyükşehir Belediyesinin ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü ile birlikte yürüttüğü “Temiz Akdeniz” projesinin kapanış toplantısı yapıldı.
Projeye katılan uzmanlar, Doğu Akdeniz’de ve Mersin Körfezinde yaptıkları çalışmaların sonuçlarını paylaşırken Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü uzmanları da Mersin körfezindeki kirliliğin sebepleri üzerinde durdu.
Panelde Mersin Çevre ve Şehircilik İl Müdür Yardımcısı Murat Kuş da bir sunum yaparak, Mersin körfezini kirleten unsurlarla ilgili verileri paylaştı.
‘Lazkiye’den atılan çöp, üç haftada Mersin’e geliyor’
Mersin körfezin sığ olduğunu, akıntı ve rüzgâr yönleri nedeniyle Doğu Akdeniz’in tüm kirliliğinin Mersin körfezine geldiğini ifade eden Kuş, şunları kaydetti:
“Kuzey Afrika, İsrail ve Suriye kıyılarından geliyor kirlilik. Suriye ve Lübnan’ın güney kıyıları bizim denizlerimizi en çok etkileyen alanlardan biri. Suriye’de çöplerin denize döküldüğünü bir yıl önce öğrendik. Bununla ilgili muhatap alınacak bir otorite de şu an yok. Dolayısıyla bu konuda bir şey yapamıyoruz. Görüşmeler yeni yeni başladı. Görüşmeler başlayınca bu konuda politik olarak da adımlar atılabilecek. Lübnan, Beyrut ve Suriye’den özellikle Lazkiye’den denize atılan çöpler üç hafta içinde Mersin körfezine ulaşıyor.
‘Adana’nın tüm atığı Mersin körfezine geliyor’
Mersin körfezinde kirliliğe neden olan havzalardan birinin de Adana olduğuna değinen Kuş, “Adana’nın doğu ve batı arıtmaları Seyhan nehri üzerinden Adana’nın neredeyse tüm evsel ve endüstriyel atıklarını Mersin’e taşır.
Adana’nın her iki arıtması da kriterlere uygun olsa da bütün Adana ili tek bir noktadan deşarj olduğunda Kümülatif yük, sığ olan Mersin Körfezinin taşıyamayacağı bir yük haline geldi. Adanın batı kısmında plastik atık işleme tesislerinin de yoğunlaşmasıyla beraber plastik atıklar akıntı ve rüzgarla Mersin’in batısındaki Tisan’a kadar geliyor” ifadelerini kullandı.
‘Deprem sonrası atık su miktarı fırladı’
Adana ve Tarsus’taki tarım alanları ile Organize Sanayi Bölgesi ve büyük endüstri kuruluşları atıklarının Seyhan ve Berdan nehri üzerinden Tarsus kıyılarını, Deliçay ve Çavuşlu deresi üzerinden Akdeniz kıyılarını kirlettiğine işaret eden Kuş, Erdemli ve Silifke kıyılarında ise kanalizasyon ve atıksu arıtma tesislerinin yetersizliği nedeniyle evsel atıksu kirliliği yaşandığını söyledi.
Kuş, depremin ardından Mersin’in yoğun göç aldığını, Erdemli’de birçok yazlık sitede bir dairede dört ailenin barındığını belirterek ani nüfus artışının evsel atıksu miktarını yükselttiğine dikkat çekti.
‘İyi tarım uygulamalarına geçilmeli, kıyılarda yapılaşma durmalı’
“Temiz Akdeniz” projesine katılan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünden Dr. Mustafa Mantıkçı, çalışmayı Doğu Akdeniz’de 80 istasyon üzerinde yürüttüklerini söyledi.
Mantıkçı, şöyle konuştu:
“Seyhan bölgesi ve Mersin körfezi içleri kötü durumda. Mersin Körfezi birçok nehrin denize doğrudan döküldüğü bir alan. Ayrıca akıntılar da güneydeki atıkları Mersin körfezine sürüklüyor. En yüksek baskı Mersin Körfezi ve İskenderun Körfezinde görülüyor. Bu baskılar denizcilik ve liman faaliyetleri, balıkçılık, tarım, şehirleşme, kıyı tahribatı ve dolgu alanları gibi faaliyetler. Kumun üzerine beton yaptıkça denizi kullanılmaz hale getiriyoruz. Denizlere azotu, fosforu ne kadar çok verirsek denizlerimizin rengi de o kadar kötü olur. Burada en büyük sorun denizin sığ olması. Antalya bölgesinde deniz hemen derinleşirken Mersin körfezinde hemen derinleşmez. Burada seyrelme çok zor oluyor. İyi tarım uygulamalarına geçilmeli. Sulama ve gübrelemede vatandaş bilinçlendirilmeli. Nehirler kontrol altına alınmalı. Denizcilik ve liman faaliyetleri standartlara uyulmalı. Kıyı yapılaşmasının önüne mutlaka geçilmesi gerekiyor. Artık buna dur denilmesi lazım.”
‘Denizin yenilenmesi uzun sürüyor’
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünden Prof. Dr. Süleyman Tuğrul da, deniz kirliliğini değerlendirirken denizleri havuza benzettiğini anlattı.
“Havuz ne kadar küçükse sorun o kadar büyük olur” diyen Tuğrul, İskenderun körfezinin küçük ve kapalı olması dolayısıyla denizin yenilenmesinin uzun sürdüğünü ifade etti.
Tuğrul, Mersin körfezinin daha büyük olduğunu ancak buranın da sığ olması ve kıyı uzunluğu nedeniyle denizin yenilenmesinin uzun sürdüğüne dikkat çekti.
‘İyileşme mümkün değil, sadece kirliliği durdurabiliriz’
Tuğrul, “1990’lı yıllardaki nehirlerin doğal özelliklerini kaybettik. Nehirlerde besin maddesi olan silikat azaldı, azot çoğaldı. Mersin’in küçük derelerinde bile kirlilik çok belirgin. Ancak avantajımız şu: Bu derelerin debisi çok düşük” dedi.
Doğu Akdeniz’de en kirli alanların iyileşmesinin mümkün olmadığına değinen Tuğrul, “Elimizden gelen burada kirliliği yavaşlatmak. Biz hasar tespitini yaptık. Durum iyi değil. Her geçen gün de kötüye gidiyor” ifadelerini kullandı.
Tuğrul, plastik atıkların mutlaka azaltılması gerektiğine dikkat çekerek, Doğu Akdeniz’deki belediyelerin, plastik poşet, plastik şişe kullanımını azaltmak için, doğada çözülebilen maddelerden çanta, şişe ve saire yaparak halk arasında kullanımını yaygınlaştırmasını önerdi.