Sinem DEDETAŞ - Gemi Mühendisleri Odası Başkanı
TMMOB Gemi Mühendisleri Odası’nda 19 Nisan 2014 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul sonrası 20 Nisan 2014 tarihinde yapılan seçimlerde yeni bir yönetim kurulu oluştu. Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğuna oturan Sinem Dedetaş, büyük hedeflerle işe koyuldu ve ilk olarak “ulusal gemi inşa sanayi strateji çalıştayı”nı organize ederek sektöre önemli bir katkı sundu. Sinem Dedetaş ile hedeflerini ve beklentilerini konuştuk.
Gemi Mühendisleri Odası'nda geçtiğimiz yıl önemli bir değişiklik oldu ve ilk kez bir kadın yönetim kurulu başkanı seçildi. Bu süreci biraz anlatabilir misiniz?
Önemli bir değişiklik olduğu doğrudur, fakat bu değişiklik bir kadının yönetim kurulu başkanı olarak seçilmesi değil, farklı bir anlayışın yönetime gelmesi olarak değerlendirilmelidir. Bildiğiniz gibi, 19 Nisan 2014 tarihinde odamız olağan genel kurul sürecini yaşadı ve 20 Nisan 2014 tarihinde seçimlerimiz oldu. Bu seçimler sonucu bir yönetim kurulu şekillendi ve bu kurul kendi içinde görev dağılımını yaparak, oy birliği ile bu göreve beni uygun gördü. Tabi kadın üye sayısının toplam üye sayısı içinde %5 olduğu bir meslek odasının 60 yılda ilk defa böyle bir seçim yapması süreçte bir farklılık ve anlatılması gereken bir durummuş algısı yaratıyor. Oysaki bir erkeğin seçilmesi kadar normal bir durum olmalı, en azından algılarımızda.
Geride bıraktığımız süre içerisinde GMO'da ne tür çalışmalar yaptınız?
Büyük hedeflerle, 2014 senesinde yönetimine geldiğimiz TMMOB Gemi Mühendisleri Odasında, gerek yönetimimizin, gerekse meslektaşlarımızın özverili çalışmalarıyla, birlikte iş yapmanın ve başarmanın keyfini yaşadık ve her ortamda hem odamız, hem de sektörümüz için birleştirici bir dil ile ortak çalışmayı etkin kıldık. Bunun en güzel örneği olarak başlattığımız “ulusal gemi inşa sanayi strateji çalıştayı”nı verebiliriz. Bir fikir olarak başlayan yapı, sektörün değerli ve kuvvetli bileşenlerinin desteği ile büyüdü ve bugün amacı olan, sektörümüze ait strateji belgesi hazırlama noktasında çalışmalarına devam ediyor.
Bunun yanı sıra odamızın kurumsal işleyişine katkı sunacak bir yazılım olan GMO-Yönsis uygulamasının çalışmalarına başlanması, Oda web sayfamızın yenilenmesi, işyeri temsilcilerinin oluşturulması, üye bilgilerinin güncellenmesi, bakanlıklar tarafından düzenlenen yönetmeliklerin takibi ve gemi mühendislerinin meslek alanlarının genişletilmesi, Türk-Loydu şirket ve vakıf senet çalışmaları, odamız yayını olan “gemi ve deniz teknolojisi” dergimizin düzenli yayın periyoduna kavuşturulması, oda yönetmeliklerinin güncellenmesi, öğrencilere staj yeri ayarlanması, uluslararası ilişkilerimizin geliştirilmesi ve buna örnek olarak CEMT ve RINA üyeliğimizin aktifleştirilmesi ve en önemli görevlerimizden olan meslek içi sürekli eğitimin gerçekleştirdiğimiz seminer ve bilgilendirme toplantıları ile düzenli olarak yapılıyor olmasını çalışmalarımız arasında sayabiliriz.
Bu dönem sık yapmaya çalıştığımız genel üye toplantıları ve sosyal etkinlikler ile de mümkün olduğu kadar çok sayıda üyemizi yönetime katmaya ve onlardan gelecek talepleri dinleyerek, ihtiyaçlar noktasında daha faydalı olmaya gayret ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz Olağan Üstü Genel Kurulda, GEMİMO ile birlikte oluşturduğumuz bir komisyonun çalışması olan ve daralan sektör şartlarında meslektaşlarımıza emisyon ölçüm hizmetleri ile ilgili yeni bir çalışma alanı sağlayacak, “Gemi Dizel Motorlarının NOx Emisyon Ölçümü Denetimi ve Belgelendirme Yönetmeliği” ismi ile odamıza yeni bir yönetmelik kazandırdık. Bu yönetmelik gerek meslektaşlarımıza yeni bir çalışma alanı yaratması gerekse denizci iki odanın ortak çalışması olması nedeni ile oldukça önemlidir.
Ayrıca sektörümüzün önemli bir bileşeni olan fakat hak ettiği karşılığı bulamayan gemi ve yat tasarımcıları, dizayn büro sahibi meslektaşlarımız için de bakanlık düzeyinde yaptığımız görüşmeler neticesinde mevcut tasarım teşviki yönetmeliğine gemi ve yat tasarımının da girmesine öncülük ettik. Bu hususta Gemi ve Yat İhracatçıları Birliği Başkanı Sayın Başaran Bayrak’ında çok değerli katkı ve desteklerini gördük. Bu bizim için çok önemliydi. Bu teşvik ile beraber, ülkemizde yapılan gemi ve yat tasarımı faaliyetlerinin hak ettiği değeri bulacağına ve yurt dışı ile eşit rekabet şansı yaratılacağına inanıyoruz. Ayrıca tasarım teşviki ile bizim tasarımlarımızın tercih edilmesinin, uzun vadede sektöre büyük yarar sağlayacağını düşünüyoruz. Bu teşvikin çıkması konusunda görüşlerimizi dikkate alan dönemin Ulaştırma Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Lütfü Elvan’a, Müsteşar Yardımcısı Sayın Özkan Poyraz’a ve değerli ekibine buradan bir kere daha teşekkürlerimizi sunmak isterim.
2007 sonrası özellikle tersanelerde yaşanan sıkıntılara dair neler söylersiniz? Sektörün eski günlerine dönmesi için sizin önerileriniz nelerdir?
İçinde yaşadığımız sistem gereği krizin kaçılmaz olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz ancak asıl mesele bunu önceden görüp, ona göre konumlanabilmektir. Yaşanan sıkıntının temel nedeni olarak, yaklaşan krizin sektör bileşenleri tarafından öngörülememesi ve bu kriz karşısında doğru konumlanılmamış olmasını söyleyebilirim. Tabii ki o dönemde bunu öngören ve kendini krize göre konumlandıran firmalar olmuştur, fakat sektörün geneli böyle bir bakış açısına sahip olmadığından bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı şartları yaşamaktayız. Buna çözüm olarak önerebileceğim şey, aslında yapmış da olduğumuz “Strateji Çalıştayı”nın ta kendisidir ve aslında denizcilik kültürümüz ile de doğrudan bağlantılıdır.
Sektörümüzü bir ağaç olarak düşünürsek kökümüzde Tersane-i Amire var ve bugün hali hazırda dünya üzerinde üretimin yapıldığı, yaşayan en eski tersane olan, kültür ve endüstri mirasımız olan bu kök, 40-50 yıllık yat limanı, otel gibi yatırımlar için budanıyor. Kökü budanın bir ağacın yapraklarına nereden can gider ki? Nasıl bir stratejiden bahsetmeliyiz ki? Tarih olmadan kültür, kültür olmadan birikim ve birikim olmadan da ilerleme olamaz. Dolayısı ile ilerlemeyecek bir sektör için de stratejiden bahsetmek pek de mümkün olmayacak.
Tarihimizi ve aldığımız eğitimleri düşünürsek, sanayimizin geldiği durumu da göz önünde bulundurarak Türkiye’de gemi inşa alanında yapamayacağımız iş yok. Yeter ki değerlerimizi bilelim, kuvvetli ve zayıf yönlerimizi tayin edelim, iyi bir planlama ile sektörü kalkındırmak için ortak aklı kurarak birlikte hareket etme ve çalışma alışkanlıklarımızı geliştirelim.
Kısaca, içinde bulunduğumuz krizden çıkmanın ve kalıcı ve sürdürülebilir bir sektör olmanın yolu ortak akıl oluşturma ve stratejik planlama yapabilmeden geçiyor.
Denizcilik mesleğinin bir geleneği olduğuna, birkaç jenerasyondan gelen bir aile kültürü olduğuna inananlardan mısınız? Yoksa parası olan herkes bu işleri yapabilir mi?
İş yapmayı sadece para yatırmak ve para kazanmak olarak yorumlarsak tabii ki parası olan, pek çok başka işleri yaptığı gibi bu işi de yapar. En azından yapacak kimseleri bulur ve yaptırır. Ancak kültür diye sorduğunuz şey yukarıda ifade ettiğim gibi öyle bir kaç kuşakla bile sağlanamıyor benim kanaatimce. Sektörümüzde bu işi gerçekten yapanlara baktığımızda çoğunun denizci gelenekten geldiğini ve şartları ne kadar zorlanırsa zorlansın bu mesleğe gönül vermeye, bu alanda çalışmaya inat ettiklerini görüyoruz. Sonradan girenler de denizcilik kültürünü benimseyip ona göre davranırsa sektörde kalıyor ve başarıya ulaşabiliyorlar.
Tersanelerdeki iş güvenliği önlemleri ile ilgili ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Bu önemli problem halen gündemi meşgul ediyor.
Tersanelerimizde iş güvenliği konusunda odamızın sürekli komisyonu olan “iş sağlığı ve iş güvenliği komisyonu” çalışmalarına devam ediyor. İş kazalarını önleme, kaza anı ve sonrasında yapılacaklar gibi konularda seminerler düzenliyor ve meslektaşlarımızın bu konuda tedbirli ve bilgili olması için eğitim çalışmaları yapıyoruz. Ayrıca odamız komisyon çalışmaları sırasında fikren ortaya çıkan ve tüm tersane çalışanlarının eğitimlerinin ve bilgilerinin bir merkezden kontrolünü amaçlayan pasaport uygulaması ile ilgili de GİSBİR ve Türk Loydu ile ortak çalışma grubu oluşturularak, uygulamaya geçilmesi yönünde ciddi çalışmalar başlattık.
Siyaset ile ilgili olduğunuz için soruyorum, son yıllarda tek başına iktidar ile yönetilen ülkede -sektör açısından- önemli bir mesafe kaydedildiğini düşünüyor musunuz? Değilse sorunlar nelerdir?
Siyasetle ilgilendiğim doğru, toplumumuzun bütün bireylerinin özellikle gençlerin de siyasetle ilgilenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu gün geldiğimiz durumumda, asıl sorunumuzun, 12 Eylül sonrası yaratılmaya çalışılan ve yaratılan apolitik toplum olduğunu kanısındayım. Şimdi gençlere hiçbir yerde siyaset yaptırmayacaksınız, ülke sorunlarına dair hiçbir değerlendirmeleri olmayacak, sonra da bu gençlikteyken büyüdüğü zaman ülkeyi yönetmesini bekleyeceksiniz. Öğrenciliğimden beri en çok duyduğum laf “burada siyaset yapmayın, orada siyaset yapmayın”, kimsede sormuyor nerede yapalım diye. Komik bir durum. Mesele, siyasetiniz ne olursa olsun, olaylar karşısında toplum yararı için objektif kalabilmekte.
Sorunuza gelince, yapılması gereken şey bir önceki sorularda da açıklamaya çalıştığım gibi planlamadır. Sektörümüzün 5 yıllık, 10 yıllık, 20 yıllık… Planları yapıldığında, tek parti iktidarı ya da koalisyon, A siyaseti veya B siyaseti fark etmeyecektir. Dış piyasalara bağımlı, ön alamayan, edilgen yapımızdan sadece ve sadece bu planlama ile kurtulabiliriz.
Önümüzde 1 Kasım seçimleri var. Türk denizcilik sektörünün geleceği açısından siz seçim vaatleri arasında neler görmek istersiniz?
Hem sektörümüz hem de meslek odalarımız açısından görüşlerimi söyleyeyim. Öncelikle belirtmeliyim ki, meslek odaları konusunda uzman, tarafsız ve bağımsız kuruluşlardır. Son yıllarda yaşatılan baskıcı ortam, odaların torba yasa ile ilgili bakanlıkların alt kuruluşları olması yönünde atılan adımlar, kurumlarımızın tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine ters düşmektedir. Burada özellikle belirtmek isterim ki TMMOB’ye bağlı hiçbir odanın “bizi denetlemeyin” gibi bir söylemi yoktur. Zaten de kurumlarımız Anayasanın 135. Maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır ve mali yönden son derece ciddi denetim altındadır. Burada ki bağımsızlık ilkesi, yapılan araştırmalar ve uzmanlıklar neticesinde, kamu yararı için söylenen/sunulan görüş/rapor vs. de, herhangi siyasi bir iradenin baskısı altında olmadan bilim ve uzmanlık ne gerektiriyorsa onu söyleyebilme bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır.
Meslek odaları birikmiş tecrübe ve uzmanlıkları ile ideolojik görüşü ne olursa olsun, kamuyu ilgilendiren her konuda hizmet sunmaya ve iş birliği yapmaya yukarıdaki saydığım ilkeler ışığında hazırdır ve yeni dönemde odaların bu uzmanlıklarının dikkate alınacağı, iyi bir iletişim ile bu ülkenin okumuş çocukları olan mimar, mühendis ve şehir plancılarının görüşlerinin değerli olacağı, yandaşlığın değil doğruluğun ve şeffaflığın itibar kazanacağı bir yönetim anlayışını vaatler arasında görmek isterim.
Sektörümüz için ise, bu ve bundan önceki iktidarlar lokomotif sektör olarak inşaat sektörünü kurguladılar ve benimsediler, yeni dönemde bu anlayışın değişerek denizcilik sektörünün de “stratejik” lokomotif sektör olarak kurgulandığını görmek isterim. Kaldı ki sektörümüz, katma değeri ve ihracat kabiliyeti olan, sürekli döviz girdisi sağlama potansiyeli yüksek bir sektördür. Bu sebeple vaatler arasında, sektörümüzün, tüm kurumları ile iletişim halinde, planlama gücü yüksek, denizcilik kültürüne hâkim ve saygılı başlı başına ayrı bir bakanlık ile temsil edildiğini görmek isterim.
Ayrıca, 3. köprü gibi deniz ulaşımının kent ulaşımdaki payını azaltacak projeler yerine, deniz ulaşımın arttırılmasını ve özendirilmesini sağlayacak projeler de görmek isterim.
Validebağ tartışmaları yaşanırken sizler de orada bir basın açıklaması yaptınız. Bu konudan yola çıkarak sosyal sorumluluk çalışmalarınıza değinmenizi isteyeceğim.
TMMOB ve bağlı odaların çalışma alanında şöyle bir ifade geçer “Toplumdan soyutlanmış seçkin mühendis ve mimarların örgütü değil, aksine toplumun içinde yer alan, onun bir parçası olarak toplumla etkileşim içinde bulunan”. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi toplumsal her olay esasında bizim de çalışma alanımızı ve anlayışımızı oluşturuyor. Yetebildiğimiz ölçüde toplumsal sorunlara, meslek odalarının tarafsız ve bağımsız bakış açısıyla destek olmaya gayret ediyoruz. Sadece kendimize ve mesleğimize karşı değil, içinde yaşadığımız topluma karşı da duyduğumuz sorumluluk duygusunda ileri gelen bir davranış biçimi olarak özetleyebilirim.
Validebağ'da muhalif bir duruşunuz vardı. Mesela Boğaz'a 3. köprü konusunda düşünceleriniz neler? Daha önce destekleyici bir pozisyon almıştınız.
Destekleyici bir pozisyon almıştınız derken, bu benim açımdan ne kurumsal ne de kişisel olarak pek mümkün değil. Zira konu gündeme geldiğinden bu yana odamız İstanbul’un ulaşımında denizyolunun esas alınması gerektiğini ve trafikçi bir anlayışla ulaşım sorunun çözülemeyeceğini vurgular ve hatta raporlar durumdadır.
Muhalif duruş konusunda da kısaca belirtmek isterim ki Odamız görüş ve önerilerinin hiçbirinde muhalif olma ya da yandaş olma kimliği ile hareket etmez. Bilim, gerçekler ve kamu yararı neyi gerektiriyorsa onu söyler. Tabii ki bu 60 senedir olduğu gibi, genellikle siyasi erkle mücadele gibi algılanıyor ama ben bakış açısının değiştirilmesini, odaların verdiği görüşleri dinleyerek en azından birlikte tartışarak karar verilmesi ile mücadele eder görüntüden fayda üretir görüntüye, siyasi erk nazarında geçilmesini temenni ediyorum.
Son olarak, bu alanda okuyan öğrencilere bir mesajınız olacak mı? Mezunlara, başarı için neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle büyük resmi düşünmelerini ve araştırmalarını tavsiye ederim. Büyük resim dünya ticaretidir. Hangi mal nerede üretilip nereye taşınıyor, ne tip gemiler kullanılıyor? Pazarda ihtiyaçlar ya da açıklar ne ve nerede? Biz yaratıcı bir toplumuz, eksiğimiz ihtiyacın ne olduğunun tayin edilmesi noktasında. Ayrıca malzeme bilgisi de çok önemli, artık sadece çelik işlenmiyor. Özellikle GRP ve akıllı malzemelerin ticari gemilerde kullanımı ve geri dönüşümleri ile ilgili IMO’da ciddi çalışmalar var. Yeşil gemiler ve sürdürülebilir enerji kaynaklarının gemilerde kullanımı da öncelikli araştırma konuları arasında.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Eylül-Ekim 2015 - 44. sayısında yayımlanmıştır.