Lübnanlılara ait olan ve Yunanistan tarafından yönetilen Belize tescilli bu geminin sigorta durumu hala belirsizliğini koruyor. Amonyum fosfat sülfat gübresi yükü taşıyan gemi, Yemenli Husilerin gemilere karşı başlattığı saldırıların son kurbanlarından biri oldu.
18 Şubat'ta Yemen'deki Husi isyancıları tarafından ateşlenen füzelerle vurulan gemi, mürettebatı tahliye etmek zorunda kaldı. Ancak, geminin batması Kızıldeniz için üçlü bir tehdit oluşturuyor. Öncelikle, geminin taşıdığı gübre yükü potansiyel bir ekolojik felaketi tetikleyebilir. Ayrıca, geminin enkazı diğer gemiler için de bir tehlike oluşturuyor. Geçen ay vurulduğunda gemi tam 21.000 metrik ton amonyum fosfat sülfat gübresi taşıyordu.
Yemen'in uluslararası alanda tanınan hükümetinin başbakanı Ahmed Awad Bin Mübarek, geminin batmasını "eşi benzeri görülmemiş bir çevre felaketi" olarak nitelendirdi. Durumun aciliyetini vurgulayarak, "Acil önlemler alınmadığı takdirde bu durum büyük bir çevre krizine dönüşebilir." dedi.
Greenpeace'in program direktörü Julien Jreissati ise, "deniz ekosistemlerinin dengesizliğinin besin ağı boyunca kademeli etkileri tetiklediğini" belirtti.
Güney Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ndeki bu ciddi güvenlik durumu, Birleşmiş Milletler'in 48 yıldır çürümekte olan tanker FSO Safer'i çıkarma operasyonunun da askıya alınmasına neden oldu. Bölgedeki güvensizlik ortamı ve kaynak bulma sıkıntısı, geminin hurdaya çıkarılacak bir yere çekilmesi operasyonunun askıya alınmasına yol açtı.
Son beş ay içinde, İsrail'in Hamas ile devam eden savaşı sırasında yaklaşık 60 gemi Husiler tarafından hedef alındı. Bu olaylar, Kızıldeniz'de taşımacılık krizini derinleştiriyor ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri daha da artırıyor.
Rubymar'ın batmasıyla ortaya çıkan bu çevresel tehditler, uluslararası toplumun derhal harekete geçmesini gerektiriyor.
Fotoğraf: Sam Chambers / ABD Merkez Komutanlığı