Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Bakan Wang, Pasifik ada ülkesi Papua Yeni Gine'yi ziyaretinde mevkidaşı Justin Tkatchenko ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Pasifik adalarının bölge ülkelerinin yuvası olduğu, herhangi bir büyük gücün arka bahçesi haline gelmemesi gerektiğini vurgulayan Vang, "Pasifik, büyük güçlerin oyun alanı olmamalı." dedi.
ABD'nin İngiltere ve Avustralya ile imzaladığı AUKUS anlaşmasıyla kurduğu üçlü savunma ortaklığının, nükleer denizaltı teknolojisini Pasifik bölgesine taşıyarak nükleer yayılma riski yarattığını ve 1985 tarihli Güney Pasifik Nükleerden Arındırılmış Bölge Antlaşmasının (Rarotonga Antlaşması) amaçlarına aykırı olduğunu kaydetti.
Wang, Çin'in bölgede bloklar arası kamplaşmaya karşı olduğunu, bunun bölge ülkelerinin ihtiyaçlarına ve tarihsel kalkınma eğilimine uygun olmadığını vurguladı.
"Güney-Güney işbirliği"
Çin'in Pasifik ada ülkelerine yardım ve desteğinin siyasi ön koşullara ve dayatmalara bağlı olmadığını, hiçbir zaman boş vaatlerde bulunmadığını savunan Vang, bölge ile bağlarının, gelişmekte olan ülkeler arasında dayanışma niteliğindeki "Güney-Güney işbirliği" olduğu ve jeopolitik çıkar anlayışına dayanmadığının altını çizdi.
ABD'nin İngiltere ve Avustralya ile üçlü (AUKUS), Japonya, Hindistan ve Avustralya ile dörtlü (QUAD) ittifak girişimlerinin yanı sıra Çin'in Pasifik'teki ekonomik etkisini dengelemek amacıyla Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi (IPEF) önerisini ortaya atmasına karşı Pekin yönetiminin de Pasifik ada ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirerek bölgede zemin kazanmaya çalıştığı gözleniyor.
Çin'in, bölge ülkesi Solomon Adaları ile 2022'de imzaladığı Güvenlik Anlaşması, tartışmalara yol açmıştı.
Anlaşmanın, Çin savaş gemilerinin Solomon Adaları limanlarına demirlemesine, kısa süreli beklemesine, lojistik ikmali ve geçiş yapabilmesine olanak sağladığı, ayrıca Solomon Adaları hükümetine sosyal düzeni, insan yaşamını ve mülkiyeti korumak için Çin'den polis, zırhlı polis, askeri personel ve diğer koruyucu ve askeri güç talep etme yetkisi verdiği iddia edilmişti.
Ayrıca anlaşmanın Pekin'in, Çin vatandaşlarını ve Çin'e ait projeleri korumak için ordusunu kullanmasının önünü açtığı, Pasifik Okyanusu'nun güneyinde kritik askeri üs sağladığı, bu yüzden bir "güvenlik paktı" niteliğinde olduğu yorumları yapılmıştı.