1. Dünya Savaşı’nda Almanya, Avusturya-Macaristan sonrasında da Bulgaristan ile müttefik olmuştuk. Galiçya ormanlarından Arabistan çöllerine kadar olan arazide bir milyondan fazla Mehmetçik kaybetmiştik. Savaş bloğunun bu cephesi çökünce, biz de hep birlikte bu enkazın altında kalmıştık. En ağır yük de bizim üstümüzdeydi. Son topraklarımız da savaş sonrasında işgale uğramıştı. Başkent İstanbul’da Türkler, sokaklarda dolaşamaz olmuştu. Bütün bunlar olurken, Anadolu silah bırakmamıştı. Yer yer Kuvayi Milliye faaliyetlerine başlamıştı.
Anadolu’yu İstiklal Mücadelesi’nde birleştirecek Mustafa Kemal Atatürk ve mahiyeti 19 Mayıs’ta Samsun’a ayak basmıştı. Sonrasında Havza, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Misak-ı Milli’nin kabulü Büyük Millet Meclisi’nin açılması, İç isyanlar, Yunan ileri hareketi, Doğu harekatı, ardından fakirliğimize rağmen bin bir eksik ve güçlükle kurulan her geçen gün takviye edilmeye çalışılan düzenli ordumuz. Bu ordu iki defa İnönü’de misli düşman kuvvetlerini mağlup etmişti. Bu galibiyetler büyük moral yaratsa da Kütahya-Eskişehir-Afyon Muharebelerinde cephemiz yarılmış Ankara yönü açılmıştı. Milletçe çok zor duruma düşmüştük. Yunan Ordusu’nun başında üç savaşta da Başkomutan olan General Anastasios Papulas vardı. Papulas Ankara’ya ilerlemeyi çok tehlikeli bulsa da siyasiler bir an önce Yunan Ordusu’ndan zafer müjdesi beklemekteydi. Bütün askeri teamüller Papulas’tan yana gözüküyordu. Türk Ordusu dağılmadan bütün ağırlıkları ile Sakarya doğusuna çekilmeyi başarmıştı. Fakat Ordu’da kaçak asker sayısı yüzde 50’lere ulaşmıştı. Yüzde 80’inin asker üniforması dahi olmayan Mehmetçiğin ihtiyacı olan tek şey moraldi. Mehmetçik gibi tüm Türkiye bir mucize bekliyordu. Bu en zor anda Meclis, Mustafa Kemal’e Başkomutanlık yetkisini verdi. Kimi milletvekilleri orduyu ve milleti kurtarsın diye, kimi milletvekilleri de ordu zaten yenilecek, yenilgi ile birlikte Mustafa Kemal’den de kurtuluruz diyerek.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir kader adamı olan Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyanın hesaplarını alt üst edecek, Anadolu köylüsünden kağnısından, ipliğine kadar ordusuna getirmesini isteyecek, her şeyin bitti sanıldığı bir anda 3 hafta içinde yepyeni bir ordu kuracak, dünya savaş tarihine geçecek topyekûn savaş ve çizgiye, bir hatta bağlı kalarak muharebe anlayışı yerine sadece kendisinin üretip uygulattırdığı tüm alanın savunmasına dayalı savaş taktiğini ortaya koyacak, Başkomutanlık yetkisi verildiği günden itibaren 39 gün içerisinde düşmanı da karşıt mantıkları da Sakarya Irmağı’nın suyuna katacaktı.
Sakarya Meydan Muharebesi’nin sürdüğü günlerden biriydi. Yunan Ordusu Ankara hattını zorluyordu. Yunan 1. Kolordu Komutanı General Kondulis, Kolordu cephesini 57. Tümenimizin üzerine çevirmişti. 57. Tümenimiz boğuşurcasına Yunan 1. Kolordu saldırısını bertaraf etmeye uğraşıyordu. Yunan Kolordusu ilerleme imkanı olduğu bir esnada durdu. Çünkü cephanesi bitmişti. General Kondulis Yunan Başkomutanı General Papulas’a acil bir telgraf çekti: “En kısa zamanda cephane ikmali için Tanrı’ya ve Başkomutan’a yalvarıyorum.” diyordu. Papulas bu mesajı aldığında morali çok bozuldu. Harita başında planlar arasında karamsarlığa kapılmıştı. Loş bir lamba ışığı ve gramofondan yükselen “Menousis” şarkısı Papulas’ın bu çaresizliğine eşlik ediyordu. Çadırına gelen Yarbay Spridonos’a Türk süvarisinin Fettahoğlu köprüsünde yolunu kestiği cephane kolunu cepheye ulaştırmasını emretti ve harita başında cephenin durumunu incelerken “Menousis” şarkısı ona yaşayacağı acıları anlatır gibiydi.
“O Menousis, O Birmpilis ke O Memet Agas…”
Menousis bir Yunan halk şarkısıydı. Osmanlı döneminin Larissa’sında(Yenişehir) Menousis ve Birmpilis bu iki dost yine, diğer bir dostları olan Mehmet Ağa’nın kızına aşıktı. Fakat hem Menousis hem de Birmpilis bu aşkı ne birbirlerine ne de Mehmet Ağa’ya söyleyebiliyorlardı. Sonunda Menousis, Mehmet Ağa’nın kızını kaçırdı ve en yakın dostu Birmpilis’i öldürdü. Mehmet Ağa kızını kurtarmak için Menousis ile mücadeleye girişti ve sonunda o da Menousis’i öldürmüştü. Kızcağız da bu olayların üzüntüsüne dayanamadı ve intihar etti. Bu olay tüm halkı üzüntüye boğdu ve Menousis, şarkı şeklinde efsaneleşti. Günümüzde de İrene Papas’ın muhteşem yorumuyla Menousis, dinleyeni uzaklara en duygulu anılara götürür. İşte bu şarkıda da anlatmak istediği gibi ihtiras, beraberinde tarifi imkansız üzüntüler getirmiştir. Muhtemel ki Yunan Başkomutanı Papulas’ın ihtirası ve içine düştüğü çaresizlik, Menosusis parçasının duygu dolu sözlerinde gizliydi. Yunan Ordusu nasıl ki 100 yıl önce ihtiras ve başkalarının kışkırtmalarıyla tarih öncesinden, Sümerlerden beri Türk beşiği olan Anadolu’da kendine yer bulmaya çalıştıysa, bugün de aynı ihtiraslarıyla Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hak sahasında kendine yer aramaya çalışmaktadır. Oysaki yüzyıllarca birbirleriyle kardeşçe yaşamayı başarabilmiş bu iki millet, hak ve menfaatlerde de çok kolay bir şekilde anlaşmaya varabilirler. Akıl ve gerçekçi mantık yakın hısımlık duygularıyla birleşirse, ihtirasların yerini Zeybek ve Zeybekiko’da olduğu gibi mutluluklar alabilir. Yoksa, tarih yine tekerrür eder.