Bu büyüleyici an, sadece bir spor etkinliği değil, aynı zamanda tarihle dokunmuş bir yolculuğun da başlangıcıydı.
Meşale koşusu, Yunanistan'ın Olympia harabelerinden ateşin yakılmasıyla aydınlandı. Sonra, kutsal alev, Yunanistan'ın toprakları boyunca taşınarak Pire'ye ulaştı, burada ise Fransız uzun gemisi Belem ile buluştu. Belem, sadece bir gemi değil, tarihî bir anıt; 1896'da Nantes'te inşa edilen bu üç direkli güzellik, Paris'teki Olimpiyatların yeniden canlandırıldığı yılın şahidi olarak biliniyor.
Bu etkileyici yolculuk, Fransız kültür ve tarihine dair derin bağlarla dolu. Belem, geçmişte Güney Amerika'dan Fransa'ya şeker, çikolata ve rom taşıdı. Şimdi ise, Olimpiyat meşalesini taşıyarak bu kez manevi bir yükümlülüğü üstleniyor. Gemideki her bir çivi, geçmişten günümüze uzanan bir hikayenin parçası gibi hissettiriyor.
Paris Olimpiyatları'nın organizatörü Tony Estanguet'in ifadesinde yansıdığı gibi, bu oyunlar Fransa için çok daha fazlasını ifade ediyor. Ülkelerindeki son Olimpiyatların üzerinden yüz yıl geçti. Bu yüzden, meşale Paris'e doğru yola çıktığında, sadece bir spor etkinliği değil, aynı zamanda bir ulusun tarihinde yeni bir sayfa açılıyordu.
Gemi Korint Kanalı'nı kullanarak İyonya Denizi'ni geçecek ve Marsilya'ya doğru yol alacak. Planlar, 8 Mayıs'ta bu tarihi limana ulaşmayı öngörüyor.
Ancak bu yolculuk sadece bir varış noktası değil, aynı zamanda bir başlangıç. Marsilya'daki karşılamada, 150.000 kişilik bir kalabalık ve 1.000 teknelik bir filo bekliyor. Bu, sadece bir meşale taşınması değil, aynı zamanda bir ulusun heyecanının ve birliğinin de ifadesi.
Ve meşale, Fransa'ya ulaştıktan sonra da yolculuğuna devam edecek. Karayipler, Güney Pasifik ve Hint Okyanusu'ndaki denizaşırı topraklarda dolaşarak, Fransız dünyasını ziyaret edecek. Bu, ateşin sıradan bir kargoya dönüşmediğini, aksine uluslararası bir sembol haline geldiğini gösteriyor. Olimpiyat meşalesi, sadece bir etkinliğin ötesinde, kültürler arası bir köprü olma özelliğini taşıyor.