"Küresel finans krizi sonrasında gemi inşa sanayimiz önemli bir sınav veriyor."

2011 yılında İstanbul Tuzla’da faaliyetlerine çekirdek bir ekiple başlayan ve Türkiye'de ilk kez...

Sena NOMAK - Milper Pervane Teknolojileri A.Ş.

2011 yılında İstanbul Tuzla’da faaliyetlerine çekirdek bir ekiple başlayan ve Türkiye'de ilk kez CPP (hareketli) pervane tasarımı ve üretimini gerçekleştiren Milper Pervane Teknolojileri A.Ş., hem iş hacmi hem de personel sayısı olarak kararlı bir büyümeye devam ediyor. Sena Nomak ile hem firma geçmişini hem de gelecek planlarını konuştuk.

Milper Pervane'nin kuruluş sürecinden söz eder misiniz?

Milper Pervane Teknolojileri A.Ş. 2011 yılında İstanbul, Tuzla’da faaliyetlerine çekirdek bir ekiple başladı. Hem iş hacmi hem de personel sayısı olarak kararlı bir artışla bugünlere kadar geldi. İki yılı aşkın bir süredir Teknopark İstanbul’daki ofisimizde faaliyet gösteriyoruz. Şu an itibariyle 20 kişilik bir ekibimiz bulunmakta ve bir mühendislik ofisi olarak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kendimizi genel olarak denizcilik ve savunma sanayinde hizmet veren, belli uzmanlık alanlarında faaliyet gösteren bir organizasyon olarak konumlandırıyoruz.

Kuruluşumuzdan itibaren yaklaşık 4 yıllık bir süreci neredeyse hiç ticari bir iş yapmadan sadece ar-ge’ye ayırdık. Tasarım ve imalat süreçlerimizi kurguladık, özellikle pervane tasarımı ve üretiminde, Türkiye’de bugüne kadar gerçekleştirilemeyen standartlara ulaştık. Bu dönemde;

  • Türkiye’de ilk kez CPP (hareketli kanatlı) pervane tasarımı ve üretimi tamamlanarak Türk Loydu tarafından klaslandı,
  • CU2 ve CU3 yanında, Türkiye’de ilk kez en yüksek malzeme standardı olan CU4 (bakır, alüminyum, nikel, mangan) döküm pervane gerçekleştirildi,
  • Türkiye’de ilk kez robotik olarak pervane imalat süreci başarıyla uygulanmaya başlandı ve askeri projelerde talep edilen s-klas hassasiyet elde edildi.

Gördüğünüz gibi daha kurulalı 4 yıl olmasına rağmen birçok ilki başardık ve başarmaya devam edeceğiz.

Şirket isminizden de anlaşılacağı üzere dar bir uzmanlık alanına hitap ediyorsunuz. Bunun avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Adımızdan ve logomuzdan da anlaşılacağı gibi ana yetkinliğimiz, kendi altında birçok mühendislik bileşenini barındıran pervane. Pervane tasarımı ve üretimi bizim odaklandığımız ana konu olmasına rağmen, tüm alt bileşenleri ile ilgili de yetkinliklerimizi geliştirmeye ve sektöre hizmet etmeye çalışıyoruz. Dar bir uzmanlık alanına hitap etmemiz, işimize odaklanmamızı ve gerçekten bu konuda “çok iyi” olabilmemizi sağlıyor. Her bir denizcilik platformu için; ister askeri bir gemi, ister ticari bir yük gemisi ya da keyif sınıfı bir motor yat olsun, mühendislik sınırlarının izin verdiği “en iyi” pervaneyi tasarlamayı hedefliyor ve bunu dünyadaki en iyi tasarımcı ve üreticiler ile rekabet edebilecek seviyede gerçekleştirebiliyoruz.

Diğer taraftan, bu kadar niş bir alanda faaliyet göstermemiz, özellikle pazarda yaşanan daralmalarda bizi oldukça etkiliyor. Genç bir organizasyon olmamız nedeniyle sektörde bilinirliğimiz az. Kendimizi, ele aldığımız zor projeleri başarıyla tamamlayarak ispat etmeye çalışıyoruz ancak bu da takdir edersiniz ki zaman alıyor. Mühendislik ve analiz kapasitemiz nedeniyle hâlihazırda, kimsenin kolay kolay girmeye cesaret edemeyeceği bazı projelerde yer alıyoruz.

Firmanız bir mühendislik firması. Teknik açıdan tam olarak ne yapıyorsunuz?

Tasarım tarafında temel fizik kurallarından başlayıp detaylı mühendislik analizlerine geçen bir alan var. Hesaplamalı akışkanlar dinamiği (Computational Fluid Dynamics - CFD) analizleri dediğimiz çalışmalar bu işin büyük bir kısmını oluşturuyor. Pervane tasarımının en önemli ayaklarından biri bu ancak tahmin edersiniz ki bu analiz yöntemi sadece pervane için kullanılmıyor. Biz bu analiz yöntemiyle sektörümüzde yapabileceğimiz tüm işleri yapıyoruz. Örnek vermek gerekirse, sadece analiz iş paketi ile gemi form optimizasyonu, dümen yelpazesi form optimizasyonu ya da askeri gemilerde yer alabilecek su altındaki sonar domları gibi yapıların analizlerini gerçekleştirebiliyoruz. Bunun yanında her türlü akustik, titreşim, yorulma ya da şok analizleri gibi konularda da görev alıyoruz.

Tasarım ve analiz konularına ilaveten, tahrik sistemleri özelinde üretim de gerçekleştiriyoruz. Klasik şaft ve pervane konusunda anahtar teslimi çözümler sunuyoruz. Bu anlamda robotik tezgâh ile pervane üreten Türkiye’deki ilk şirket biziz. Pervane denildiğinde akla hemen gemiler geliyor ancak bunun yanında insansız su altı araçları, torpidolar, amfibi özellikli kara araçları gibi suda hareket eden her türlü sistem için farklı iş birliktelikleri ile müşterilerimize çözümler sunuyoruz. Pervane konusundaki bu uzmanlığımızı, havacılık uygulamalarına aktarmak üzere de çalışmalarımız ve görüşmelerimiz devam ediyor.

Savunma sanayii projelerine de çeşitli katkılarınız oldu. Yaptığınız iş özelinde savunma sanayii ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Savunma sanayii projeleri, özellikle tasarım ve mühendislik isterlerinin zorlayıcılığı nedeniyle bizim içinde bulunmaktan oldukça keyif aldığımız bir segment. Ele aldığımız her projede, analiz ve optimizasyon çalışmaları ile mühendisliğin sınırlarını zorluyoruz ve “en iyi”yi tasarlamaya çalışıyoruz. “Verimlilik” bizim için olmazsa olmaz bir kavram ve her projemizde teknolojinin izin verdiği en uç noktayı hedefliyoruz. Savunma sanayii projelerinde de son kullanıcının beklentisi tam anlamıyla bu. Aynı güçteki makineyi kullanarak daha fazla hız elde etmek; aynı performanstaki pervaneyi daha hafif üretmek mühendislerden oluşan ekibimizin en büyük mesleki tatmin noktaları.

Diğer taraftan, bugüne kadar yurt içinde gerçekleştirilememiş bazı tasarım ve analiz süreçleri ile imalatların tamamıyla milli imkânlarla gerçekleştirilmesi de bir diğer hedefimiz. Milper kurulmadan önce hiçbir askeri projemizde yerli pervane-şaft sistemleri kullanılamamışken, ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı envanterindeki 5 adet SAR33 botunun modernizasyonunda milli olarak tasarım ve imalatını gerçekleştirdiğimiz şaft, braket ve yataklama sistemleri kullanıldı. Bugün itibariyle inşası planlanan birçok askeri deniz platformumuz için şaft-pervane sistemlerini tamamen yurtiçinde geliştirebilecek durumdayız.

Çalıştığınız alan itibariyle araştırma, geliştirme ve inovasyonun önemi ortada... AR-GE çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Şirket kuruluşumuzdan itibaren önemli bir ar-ge süreci geçirdik. İlk 2 yılımızda bilançomuzun tamamı, 3. yılımızda ise %74’ü ar-ge faaliyetlerine ayrılmıştı. Yavaş yavaş sanayileşme ve ticarileşme adımlarıyla bu oranı sürdürülebilir seviyelere çekiyoruz. Ancak Milper’de ar-ge, hem yenilikçi çözümler sunabilmek hem de ilerleyen teknolojiden yararlanarak konvansiyonel sistemlerde daha yüksek verimler elde edebilmek için olmazsa olmaz bir kavram olarak kalacak.

Kuruluşumuzdan bu yana, 3 farklı konuda TÜBİTAK destekli ar-ge projesi gerçekleştirdik. Bunlardan ilki, pervane tasarım süreçlerimizi kolaylaştıran ve bize optimizasyon imkanı sağlayan bir yazılımın geliştirilmesi; ikincisi, amfibi kara araçları için su jeti sistemi geliştirilmesi ve sonuncusu ise kompozit pervane üretimi üzerine idi. Son iki projemiz için de prototipler geliştirerek test etme şansı da elde ettik. Bu destekler sayesinde, yurt dışındaki rakiplerinden daha yüksek performansa sahip su jeti sistemlerini tamamen milli olarak ürettik ve savunma sanayimizin kullanımına sunduk. Kompozit pervane projemiz ise çok daha heyecan verici çünkü bu konuda ticari bir ürün henüz dünyada pazara sunulmuş değil. Yüksek mukavemetli karbon fiber malzeme ile çok daha verimli kanat tasarımları ortaya çıkartabiliyor ve bronz alaşımlarına göre çok daha uzun ömürlü pervaneler üretebiliyoruz.

Milli projelerimizin yanı sıra devam eden 2 tane de Avrupa Birliği destekli projemiz var. Hamburg’daki deney havuzu HSVA’nın yürütücülüğündeki projenin CFD analizlerini gerçekleştirirken yetkinliklerimizi Avrupa platformunda sınama şansı elde ediyoruz ve aldığımız olumlu yorumlar doğru yolda olduğumuzu bize gösteriyor. Diğer taraftan koordinatörlüğünü yürüttüğümüz bir diğer projede ise bu kriterlere sahip proje yönetimi kabiliyetini kazanıyoruz.

Şirketiniz Teknopark'ta bulunuyor. Böyle bir ortamda bulunmanın avantajları var mıdır?

Milper olarak 2013 yılının sonunda Teknopark İstanbul’a taşındık. Bu lokasyonun bize sağladığı en büyük avantaj aslında böyle bir çatı altında yaratılan sinerji. Teknopark İstanbul’un denizcilik ve savunma sanayi alanında bir küme olması; sektör oyuncularının birçoğunun burada yer alması bizim için çok önemli. Potansiyel olarak içinde yer almak istediğimiz projelerin birçoğu burada. Teknopark yönetiminin çabası ile burada olmayan müşteri adaylarımızla da sık sık farklı organizasyonlarda bir araya gelebiliyoruz. Teknopark İstanbul’da olmak hem prestij yaratıyor hem de çok farklı fırsatlar sunuyor. Uluslararası işbirlikleri anlamında da bizim için avantaj yaratıyor çünkü yabancı misafirlerimiz çok kolay ulaşabiliyorlar. Ayrıca bir uygulama merkezi olarak Tuzla’ya da çok yakınız.

Bunun yanında bir teknoparkta yer almanın kazandırdığı finansal, vergisel avantajlar da var.

Firma olarak içerideki pazar durumunuz nasıl? Dış pazarlara da açılabiliyor musunuz?

Ekip olarak denizcilik ve gemi inşa alanında oldukça tecrübeli arkadaşlarımız var. Ar-ge ile geçen 4 yılın ardından geliştirdiğimiz ürünler ile pazarda kendimize yer edinmeye çalışıyoruz. Pervane üretimi dediğimizde Türkiye’de faaliyet gösteren bazı şirketler var ancak mühendislik analizleriyle tasarım yapıp, belli standartlarda üretim bir rakibimiz yok. Ancak bu bilinç ile hareket eden, savunma sanayiinin dışında çok büyük bir pazar da yok. Bilinçli az miktarda müşteri, ihtiyaçlarını yurt dışından tedarik etmeye alışkın. Avrupa’da bu alanda faaliyet gösteren aile şirketleri var, 3. kimi zaman 4. nesiller işi devam ettiriyor. Dünya devi olan kurumsal şirketler var. Bu kurumlarla rekabet ederken onlarla aynı teknik performansı sergilemezsek pazarda yer edinemeyeceğimizin bilincindeyiz.

Hâlihazırda teslimatını gerçekleştirdiğimiz ve devam eden birkaç ticari projemiz var. Bu projeleri kâr amacı gütmeden sadece yeteneklerimizi sergileyebileceğimiz referans projeler olarak ele alıyoruz. Aldığımız ve alacağımıza inandığımız sıra-dışı sonuçlar ile sektörün bize güvenini kazanacağımıza inanıyoruz.

Diğer taraftan, yurt içinde bir kabiliyet olmadığı için söz konusu olamayan bazı modifikasyon projelerinin de Milper yeteneği ile gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz. Örneğin kriz sonrasında yurt dışında birçok armatörün makine-pervane konfigürasyonlarını daha düşük hızlarda verimli kullanmak üzere pervane kanat modifikasyonlarına gittiklerini biliyoruz. Bu tür projeler, artık Milper olarak çok kolaylıkla altından kalkabileceğimiz işler.

Yurt içinde bir süre referans kazandıktan sonra, bu yeteneklerimizle yurt dışı pazarlarda da tabi ki yer alacağız.

Yurtdışı fuarlara katılımınız oluyor mu? Çalışmalarınıza ilgi ne yönde?

Yaptığımız ar-ge çalışmaları sonucu ortaya çıkan akademik makalelerimizi ulusal ve uluslararası konferanslara katılarak sunuyoruz. Bu nedenle dünya çapında sektörel olarak olmasa da akademik dünyada Milper tanınmaya başlandı. Yürüttüğümüz Avrupa Birliği destekli projeler sayesinde birçok yabancı firmayla da işbirliği içerisindeyiz ve bu network ile bizlerde hizmet ve ürün talepleri gelmeye başladı. Konvansiyonel pervaneler için olmasa da, geliştirdiğimiz su jeti sistemi gibi yenilikçi ve performans olarak pazarda iddialı olduğumuz konularda uluslararası işbirliği talepleri alıyoruz.

İlk kez geçtiğimiz yıl haziran ayında, Amsterdam’da gerçekleştirilen Marine Hybrid Expo’ya katılan iki Türk firmadan birisiydik. Elektrik elde etmek üzere geliştirdiğimiz su altı türbinimiz çok güzel yorum ve eleştiriler aldı. Yurt içindeki referanslarımız arttıkça, bu ürün ve hizmetlerimizi yurt dışına pazarlamak için bu tür faaliyetlerimizi de sıklaştıracağız.

Son olarak Türkiye denizcilik sektörüne "hareket katan" bir firma olarak sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

2010 öncesinde başlayan küresel finans krizi sonrasında gemi inşa sanayiimiz önemli bir sınav veriyor. 2002 - 2007 arasında yaşanan parlak dönemin bir daha tekrarlanmayacağını rahatlıkla görebiliyoruz. İçinde olduğumuz bu sınav, sektörümüzün yeniden şekillenmesine, dünya gemi inşa sanayiinde kendini yeniden konumlandırmasına sebep oluyor. Türk gemi inşa sanayii bundan sonra Uzak Doğu’nun tenezzül etmediği belirli tonajlardaki gemilerin ucuz imalatçısı değil; karmaşıklığı ve mühendislik yoğunluğu nedeniyle nitelikli bir hizmet gerektiren, zor projeler için tercih edilen bir sağlayıcı olarak kendini ispat etmek zorundadır. Bu nedenle de pazardaki oyuncuların doğal bir seçime tabi tutulması, sayının azalması ancak niteliğin artması beklenmelidir. Milper, Türk Gemi İnşa Sanayii’ne hem ürün tedariki hem de sunduğu her türlü mühendislik ve analiz yeteneğiyle bu süreçte hizmet vermeye hazırdır.

Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Mayıs-Haziran 2016 - 48. sayısında yayımlanmıştır.

Röportajlar Haberleri

“Sektörün karbondan arındırılması, yeni fırsatlarla dolu bir dönüşüm sürecidir.” 
“Karbonsuzlaştırma, denizciliğin bugüne kadar karşılaştığı en büyük iştir.” 
“Sadece çok az müteahhitin yapabildiği işleri yapıyoruz.” 
“Mobil yangın söndürme sistemlerimiz, yüksek verimlilik sağlıyor.” 
“Her birey daha yaşanabilir bir çevre için üzerine düşeni yapmalıdır.”