Yusuf ÖZTÜRK - İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
İzmir, tarih boyunca bir denizcilik kenti olagelmiştir. Denizle iç içe bu kentin olmazsa olmazı sayılan limanıyla, bugün de denizcilik sektörünün en önemli merkezlerinden biri durumunda. İzmir’deki mevcut durumu, projeleri ve sorunları İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk ile konuştuk.
Geçtiğimiz yıllarda denizcilik sektörü sıkıntılı dönemlerden geçti, artık düzeliyor derken bölgemizdeki sıkıntılı siyasi süreçler baş gösterdi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Denizcilik sektöründe yaşanan sıkıntıların nedeni bölgesel problemlerden öte küresel sorunlar. Çin'in büyüme hızındaki düşüşten kaynaklanan durgunluk ve başta petrol olmak üzere hammadde fiyatlarındaki hızlı düşüş, denizcilik piyasalarını zor duruma sokuyor. 2015’i navlun ve gemi kiralama fiyatlarında rekor düşüşlerle kapatan denizcilikte, 2016'da da toparlanma beklenmiyor. Dökme kuru yük navlunları için en önemli gösterge olan Baltık Kuru Yük Endeksi, 28 Ocak'ta 325 puan ile son 35 yılın en düşük seviyesine geriledi. Çin-Kuzey Avrupa konteyner taşımaları navlun fiyatlarını gösteren Şangay Konteyner Navlun Endeksi ise geçen yıl yüzde 32 düştü. Navlunun yanı sıra gemi kira ücretleri de hızla geriliyor. Bölgemizde yaşanan savaş ve çatışma ortamı da denizcilikteki bu küresel sıkıntıyı derinleştiriyor.
Hem geçmişle ilgili hem de gelecek açısından Ege bölgesi ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Odamızın sorumluluk sahası kuzeyde Ayvalık’tan güneyde Didim’e uzanıyor. Sorumluluk sahamızda yat turizminden deniz taşımacılığına, balıkçılıktan deniz sporlarına, limancılıktan kruvaziyer turizmine kadar denizciliğin çok farklı alanlarında hizmet üretiyoruz. Dolayısıyla Ege Bölgesi’ni düşünürken, denizciliğin bu farklı alanlarını değerlendirmemiz gerekiyor. İzmir ve Ege kıyıları tarihten bu yana deniz taşımacılığının merkezi olmuştur. İzmir, varlığını limana borçlu olan dünyadaki ender şehirlerden biridir. Tarihi İpekyolu’nun güzergâhında yer alan İzmir, Cumhuriyet döneminde de limancılıkta önemini korudu. Ancak 1980’li yıllardan başlayarak İzmir’in Türk denizciliğindeki öncü konumu değişti. Artık İzmir Türkiye’nin en büyük limanı değil. Bugün İzmir ve Aliağa’daki limanlarımızın, Türkiye’de elleçlenen yük miktarındaki payı yüzde 15 civarında. Ancak denizcilikte yaşanan gelişmelere bağlı olarak liman yatırımlarının cazip hale gelmesi ve Çin’in Avrupa’ya deniz ve demiryolu bağlantıları ile köprü kurma projesi, Ege Bölgesi’ni limanlar ve lojistik merkezler açısından öne çıkarıyor. Nitekim dünyanın önde gelen liman işletmecisi APM Terminals’in 1,3 milyon TEU kapasiteli Petlim Limanı’nı bu yıl devreye sokacak olması, Aliağa’daki limanlarımızın iskele yatırımları, Aliağa’yı çekim merkezi yapacaktır. İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi olarak “Büyük İzmir Limanını Yaratmak'” kavramlarını kendimize ana ilke olarak benimsedik. Kuzey Ege Çandarlı'dan Aliağa'daki limanlara, Çeşme'den Kuşadası'na kadar bütün limanlarımızı “Büyük İzmir Limanı”nın parçaları olarak düşünüyoruz. Tıpkı Amsterdam, Rotterdam, Antwerp, Gent Limanlarını içine alan Kuzey Avrupa'nın limanlar bölgesi gibi, Büyük İzmir Limanı'nı da her biri kendi alanında uzmanlaşmış, ortak rekabet stratejileri uygulayan bir limanlar bölgesi olarak tasarlıyoruz.
Büyük Körfez Geçiş Projesi ve Kuzey Ege Çandarlı Limanı ile ilgili önemli planlar projeler vardı, ne durumdadır?
1 Kasım genel seçimlerinden sonra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın gayretleri ile denizcilik projelerimiz hızlandı. Sayın Yıldırım, Büyük Körfez Geçiş Projesi’ni İzmirlilerin onayına sundu. Bu proje ile İzmir’in iki yakası birleşmiş olacak. 2014’de dünyanın en hızlı büyüyen ikinci şehri olan İzmir’de bu yatırımlar, ulaşım sorunlarını azalttığı gibi büyüme ivmesini hızlandıracaktır. Türkiye’nin en büyük konteyner aktarma limanı olarak tasarlanan Kuzey Ege Çandarlı Limanı’nın üstyapısının işletilmesinin, etap halinde bu yıl ihaleye çıkarılması planlanıyor. Biz Kuzey Ege Çandarlı’nın ihale süreci devam ederken, konteyner piyasalarında arz-talep dengesi sağlanana kadar Limanın gemi bakım-onarım ve tedarik merkezi olarak değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Alsancak Limanı özelleştirmesi ile ilgili çalışmalar ne durumda? Bu konuda sizin çabalarınız, çalışmalarınız neler?
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun İzmir Alsancak Limanı’nın “kruvaziyer” ve “yük” limanı olarak imar planlarını onaylaması, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın da 2016’nın ikinci yarısında özelleştirme ihalesine çıkılacağını açıklaması İzmir’in geleceği için çok önemlidir. Özelleştirme sonucu Alsancak Limanı’nın büyümesi, kalkınma için kaldıraç olacaktır. Limanın 2007’de başlayan ancak bir türlü tamamlanamayan özelleştirme süreci, kan kaybına neden oldu. İzmir ile aynı tarihte ihaleye çıkarılan, başarılı bir özelleştirme örneği yaşayan Mersin Limanı, bugün İzmir'in iki katı büyüklüktedir. Yine Alsancak ile aynı yük hacmine sahip olan Pire, Çinli işletici sayesinde bugün 7 kat büyüklüğe ulaşmıştır. Alsancak Limanı'nı, planlanan 2.5 milyon TEU' elleçleme kapasitesine ulaştıracak yatırımlar, özelleştirme süreci ile mümkün hale gelecektir. 5-6 yolcu gemisinin aynı anda yanaşacağı parmak iskeleler ve modern yolcu salonu ile İzmir, kruvaziyerde yeni bir atılım imkânı bulacaktır. Burada en önemli proje Büyük Körfez Projesi'dir. Derinliği 10.5 metreye düşen Alsancak Limanı ile Yenikale arasındaki 7.5 kilometrelik derin suyolunun 250 metre genişlik ve 14 metre derinlik olacak şekilde taranması gerekmektedir. İzmir Körfezi ve liman için hayati öneme sahip proje için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda 3 yıldır bekleyen ÇED izninin verilmesini beklemekteyiz. Limanın geleceğinin meslek odalarından iş dünyasına, sendikalardan esnafa kadar tüm kesimlerin tam bir uzlaşısı ile hayata geçmesi, 8 yıldır limanı kördüğüm olan İzmir için büyük bir motivasyon yaratacaktır. Bizim gayretimiz, tüm kesimlere limanın kentin ve bölgenin geleceğindeki önemini anlatmaya ve yatırımlar için uzlaşma havası yaratmaya yöneliktir.
Aliağa Körfezi ile ilgili bir boru hattı öneriniz vardı. Bundan da biraz bahsedebilir misiniz?
Kuzey Ege Çandarlı Limanı, aktarma limanının yanı sıra önemli bir tedarik merkezi haline dönüşebilir. Aliağa, rafineriler, doğalgaz terminalleri ile Türkiye’nin enerji üssü oldu. Bu tesislerden Çandarlı’ya ulaşım kolay. Örneğin Tüpraş’tan Çandarlı’ya denizaltından boru çekmek çok zor değil. Gemiler, Çanakkale ve İstanbul Boğazı’na girmeden önce yakıtlarını Çandarlı’dan daha uygun fiyatla tedarik edebilir. Gemi Yakıt İkmalcileri Derneği’nin raporuna göre ülkemiz, 300 milyar dolara yaklaşan dünya gemi yakıtları pazarından sadece 1.35 milyar dolar pay alıyor. Olması gereken payımız ise 4 milyar dolar olarak hesaplanıyor. 2023 hedefimiz yaklaşık 8 milyar dolar. Cebelitarık’ta 8 milyon ton yakıt ikmali yapılırken, bizim payımız 2 milyon tondan az. Çandarlı Limanı ile bölgenin yakıt ikmal merkezi haline gelebiliriz. Biz yeni ihale şartnamesi oluşturulurken, bu tür gelişmelerin dikkate alınmasında fayda görüyoruz.
Denizcilik konusunda yükseköğrenim görmüş biri olarak ülkemizdeki denizcilik eğitimi konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Ülkemizin en büyük sorunlarından biri genç işsizlik. Gençlerimiz üniversite eğitimini tamamlasalar da iş bulamıyor. Denizcilik eğitimi veren okullarda öğrencilerin gemi stajı eğitimleri çok ciddi sorun. Her eğitim kurumu için yüksek maliyetli altyapı ve donanım ihtiyacı var. Denizcilik eğitimindeki sıkıntılar artarken, yeni açılan okul sayısındaki patlama ve istihdamdaki daralma, tabloyu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Türkiye, dünyada Çin’den sonra en fazla deniz adamına sahip ülke. Hâlbuki dünyada denizci arzı ile talep aynı oranda artmıyor. Ülkemizde denizcilik eğitimi veren okullardaki öğrencilere staj imkânı bile sunulamazken, iş garantisi ve yüksek maaş vaadiyle yeni lise, yüksekokul, fakülte açılıyor. Yani stok için gemiadamı üretimi yapıyoruz. Oysa denizcilik eğitimi çok pahalı bir süreç olduğundan, depoya kaldırıp zamanı gelince çıkartacağımız bir üretim değildir. Bizim sayıca çok elemana değil, uluslararası alanda hizmet verecek nitelikli, iyi yetişmiş denizciye ihtiyacımız var. Bu nedenle Amerika’da olduğu gibi teknik ve akademik her türlü donanıma sahip bölgesel akademiler oluşturulmalı.
İzmir'in mega yat imalatı için merkez olabileceğine dair bir açıklamanız olmuştu. Bunu detaylandırabilir misiniz?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, İzmir'i mega yat ve tekne imalatında dünya markası yapacak olan Aliağa Çaltıdere'deki Tekne İmal ve Çekek Yeri Bölgesi için geçen yıl tahsise çıktı. Defterdarlık onayıyla üyemiz Yat ve Tekne İmalatçıları Endüstrisi Toplu İşyeri Kooperatifi’ne bir yıl süreli ön izin verildi. Çaltıdere Projesi ile beraber İzmir, mega yat ve teknede dünyanın en önemli üretim merkezlerinden biri haline gelecektir. Türkiye mega yat yapımı konusunda önemli mesafe aldı. 2014’te ülkemiz toplam 3.120 metre uzunluk ile 70 adet yat siparişi alarak dünya üçüncülüğünü korudu. Çaltıdere hem imalat hem de çekek yeri konusunda bölgemizdeki önemli bir eksiği tamamlayacak. Yaklaşık 1.200 dönüm alanda kurulacak bölgede 150 firmanın faaliyet göstermesi ve 3 bin kişinin istihdamı öngörülüyor. Yatırımın daha küçük alanda başlayıp fazlar şeklinde gerçekleşmesi ile projenin daha hızlı ilerleyeceğini düşünüyoruz. Kurulacak bölge, tekne ve yat imalatının yanı sıra bakım ve onarım işlevini de yerine getirecektir. İzmir, geçmişte olduğu gibi gelecekte de Anadolu'nun tekne üretim merkezi haline gelebilir.
Bölgenizdeki marinalarda mevcut durum nasıl? İhtiyaca cevap veriyor mu, yapılması gerekenler nelerdir?
Sorumluluk sahamızda 3 bin yat bağlama kapasitesine sahip 8 yat limanı bulunuyor. Limanlarımızın tamamı yüzde 110 kapasite ile çalışıyor. Deniz turizminden daha fazla gelir elde etmek için, ülkemizin yat bağlama kapasitesini artırmalıyız. Ege kıyılarında kendine has özelliğe sahip olan ve farklı müşteri gruplarına hitap eden yeni yat limanı yatırımlarına ihtiyacımız var. Kruvaziyer turizminde kan kaybettiğimiz bir dönemde, kruvaziyer yolcusundan 30 kat daha fazla döviz bırakan yat turizmini geliştirmeliyiz. Dünya yat turizmi her yıl yüzde 8 büyüyor. Yat trafiği 20 yıl içinde 3’e katlanacak. Bu pazardan daha fazla pay almalıyız. Halen inşası devam eden ve ihaleye hazırlanan yat limanları ile birlikte 2020 yılına kadar 30 bin bağlama kapasitesine ulaşılacağı tahmin ediliyor. Yenişakran, Karaburun, Yeni Foça, İnciraltı, Bayraklı, Çeşmealtı, Çeşme Şifne, Seferihisar Ürkmez marina projeleri İzmir bölgesi içinde planlanmış olup, ki Yenişakran ve Bayraklı imar planları askıya çıkmış durumdadır, bu projeler bölgedeki yat turizmi potansiyelini önemli ölçüde artıracaktır. Hedeflere ulaşmak, yeterli yat bağlama kapasitesinin zamanında arzıyla mümkün olabilecektir. Tabi ki unutulmaması gereken, bu marinaların gerçekten yat turizmine uygun lokasyonlarda planlanması gerekmektedir.
Son olarak, seçim sonrası hükümet şekillendi ve Ulaştırma Bakanlığı koltuğuna İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım yeniden oturdu. İzmir için bu ne ifade ediyor, beklentileriniz nelerdir?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım içimizden biri, proje adamı. Kendisini çok seviyoruz. Bir denizci olarak sorunlarımızı ve çözüm yollarını çok iyi biliyor. Kendisi, Türk denizciliği ve İzmir adına çok önemli bir şans. İzmir için yaptıkları gözler önünde. İzmir için açıkladığı 35 projenin büyük bölümü başladı. Sayın Bakanımız sayesinde İzmir’in ulaştırma ve denizcilik projeleri hızlandı. Bakanımızın gayretleri ile geçen hafta da açıkladığı gibi, sanayi merkezlerimizin lojistik köylerle limanlarımıza bağlanacağına ve Ege’nin aktarma merkezi konumunun güçleneceğine inanıyoruz.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Ocak-Şubat 2016 - 46. sayısında yayımlanmıştır.