(Araştırma Makalesi)
Felaket haberi süratle yayılıyordu
Mersin postasını yapmış olan İnebolu Vapuru İzmir yakınlarında devrilerek batmıştı. Facia haberin tüm gazeteler birinci sayfadan verdiler. Cumhuriyet Gazetesi 12 İkinci teşrin (Kasım) 1935 günkü sayısında
İnebolu adı verilmiş iki gemi
Osmanlı Devleti son yıllarından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar olan süreçte İnebolu adı verilmiş iki gemi vardır. Birincisi 1885 yılında Port Glasgow’da kurulu Murdoch & Murray Tersanesinde inşa edilmiş olan koster tipi genel yük gemisi “Trojan” idi.
28 Ocak 1885’de denize indirildi. 240 grt/88nrt ve tam boy: 130.6 ft, Genişlik: 21.1 ft, Derinlik: 9.8 ft. olup 2 genişlemeli buhar ana makinesi Glasgow’da kurulu William King & Co. yapımı idi.
İlk armatörlük firması: James MacFarlane Trading veya J&J MacFarlane firması idi. 18 Mart 1885’de Glasgow Limanına tescil olundu.
*23 Şubat 1886’da Glasgow’dan William King, Paisley-Wm. Robertson satın aldı.
*25 Ocak 1888’de Londra merkezli William G. Westcott satın aldı.
*31 Ocak 1888’de Selanik merkezli Salonica British Steam Ship Co. adına George S. Blunt satın aldı ve İngiliz bayrağı ile Osmanlı devleti limanları arasında seferler yaptı.
*25 Ekim 1890’da Çanakkale’li Vincent S.E. Grch satın aldı ve “İnebolu” adını verdi.
*22 Ağustos 1892’de İngiliz sicilinde çıkarıldı ve İstanbul limanına tescil olundu.
*1899’da İdarei Mahsusa-i Osmaniye Vapurculuk Şirketi satın aldı. Geminin adı değiştirilmedi.
* 1911’de Seyr-i Sefain İdaresi’ne devredildi.
*1923’de Türkiye Seyri Sefain İdaresi’ne devredildi.
*1926’da Haliç Fener’deki Hüseyin İlhami kızağında söküldü.
İkinci İnebolu vapuru
1892 Dundee/Glasgow Gourlay Brothers & Co.’un Camperdown kızaklarında inşa 1201 grt. / 496 nrt.
yük/yolcu gemisi Dungeness’dir.
*Demir gövdeli tek pervanli olup 12 Mayıs 1892’de denize indirildi. Temmuz 1892’de hizmete girdi. 3 genişlemeli ana buhar makinesi Dunde, Gourlay Brothers & Co. imalatı idi. Tam boy: 246 ft., Genişlik: 33.7 ft., Derinlik: 16.2 ft ve ana makinesi 303 nhp güç üretiyordu. Kızak numarası 154’dür.
*İlk armatörlük firması Glasgow merkezli Clyde Shipping Co.Ltd. idi.
*1926’da Seyr-i Sefain İdaresi tarafından satın alındı ve “İnebolu” adı verildi.
*1930’da Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi’ne devredildi.
*1934’de Devlet Denizyolları İdaresi’ne devredildi.
*11 Kasım 1935 gecesi Mersin’den İzmir’e gelirken Pelikan Fener Burnu civarında devrilerek battı ve büyük bir facia meydana geldi.
Facia haberleri devam ediyor
İnebolu vapuru da fazla yük almak hatasına düşmekle beraber söylenenlere bakılırsa başka ve oldukça mühim bir hata daha işlenmiştir. Bu de gemilerde ağır eşyayı alt, hafif eşyayı üst ambarlara ve güvertelere istif etmek usulden iken, İnebolu’da pamuk balyaları alt ambarlara istif edilmiş, buğday ve pirinç çuvalları güverteye konulmuştur. Denizden kurtarılanlardan üçü hastanede vefat etmiştir. Ertesi günkü gazeteler İnebolu vapuru faciasına dair haberlerine devam etmekteydiler; Başlıklarda İnebolu vapurunun batmasına fazla yük alınmasının ve yükleyişteki hataların neden olduğu duyurulmaya başlanmıştır. Gemi süvarisi Mehmet Ali Kaptan kurtulanlar arasındadır.
Devlet denizcilik karteli, özel sektör armatörlüğünü yok olmaya mahkûm etti.
Atatürk, yokluklar içinde bir devleti teslim alırken istiklal mücadelesine katılmış arkadaşlarıyla tamamı yabancıların elinde olan limanları, kıyı kurtarma, kılavuzluk, fenerler, gemi yedekleme, römorkaj hizmetleri, tersaneler, kabotaj taşımacılığı ve daha nicelerini millileştirmek suretiyle onurlu bir millet ve devlet yaratmaya çalışmıştı. Bu doğrultuda şeker üretimi, ayakkabı imalatı, kumaş imalatı, demiryolları ve daha ne kadar sanayi ihtiyacı var ise devletin tüm gücünü ortaya koyarak onurlu bir millet ve devlet olmanın mücadelesini vermekteydi. Deniz ticaretinde de bu çalışmalar yapılırken, Seyri Sefain’de hâkim mevkide olanlar Türk Milli Vapurcular Birliği’ni ve onların sahibi oldukları bir avuç gemileri rakip görerek 1932 yılında devlet kartelini esas alan kanun yayınlattılar. Bu doğrultuda Seyri Sefain İdaresi (Devlet Denizyolları İşletmesi) durmadan dışarıya gemi siparişi verirken, Türk armatörünün elindeki gemilere de kendilerine göre fiyatlar biçerek el koydular. Günümüzde bu gerçekleri bilmesi gerekenler, akademik araştırmalar gereklidir. Günümüzde devlet denizciliği hakkında övgüyle devamlı yayınlar yapanların oluşu şaşırtıcıdır.
İnebolu Vapuru faciası diye adlandırılan olay bir devletçilik örneğidir. Zira Türk limanları arasında rekabetsiz yolcu taşımacılığı yapmak için Türk armatörleri Vapurculuk Türk AŞ gibi bir şirkete mecbur bırakılmıştır.
Son Posta Gazetesi’nde “Deniz Ticaretimizde Sıkıntı” başlığı ile yapılan yorumda şöyle denilmektedir; “Bozcaada açıklarında şaftı kırılan Çanakkale Vapuru havuza alınmıştır. Yarın, tahkikatı yapacak olan fen heyeti, şaftın etrafındaki perçinli kılıfı kaldıracak ve arızanın sebebini tespit edecektir. Bildirildiğine göre, kırılan şaftın yerine elde yedek bulunmadığından Avrupa’ya ısmarlanacaktır. Bu vaziyete göre vapur en az iki ay sefere çıkamayacaktır.
Sefere çıkamayan vapurlar
Deniz Yolları İdaresi’nin Gülnihal vapurunun işletme müddeti bir haftaya kadar bitmektedir. Cumhuriyet vapurunun göçmen nakline tahsis edilmesi İnebolu vapurunun batması ve Çanakkale Vapuru’nun da havuzlanması göz önünde tutulursa şimdilik idarenin dört gemisi eksilmiştir. Bundan başka Vapurculuk Şirketi’nin de Sakarya vapuru onarım amacıyla demirdedir. Dumlupınar vapuruna işletme ruhsatı verilmemiştir. Bu itibarla ticaret filomuzda büyük bir eksiklik görülmektedir. Bundan dolayı, bazı gazeteler Devlet Deniz Yolları İdaresi’nin hemen ihtiyacı karşılayacak kadar vapur alınması kararlaştırıldığını yazmışlardı.
İnebolu Tahkikatı
Geminin süvarisi Mehmet Ali Kaptan’ın İzmir Liman Reisliği’ne verdiği resmî ifadeye göre gemi meyletmiş ve frengi (güverte kenarlarında gemi yıkandığında suların denize akmasını temin eden delikler ve borular)deliklerinden gemiye deniz suları girmeye başlamıştır. Bu sular önce ambarları basarak gemiyi çökertmeye başlamış ve sonra kömürlükleri istila etmiş ve müteakiben ocak ve makine dairesi sular altında kalmıştır. Gemi 13 dakika gibi kısa bir müddet zarfında batmıştır.
Facia sırasında bir kayığa binen geminin ikinci kaptanı Besim Kaptan kalabalık nedeniyle denize yuvarlanmış ve yüzerek Kilizman sahiline ulaşmışsa da vefat etmiştir. Yolcularda Bor İnhisar Memuru Ali kaldırıldığı hastanede cinnet getirmiştir.
Batan gemiden denize dökülen birçok eşya sahile vurmaktadır. Aslında vapurda 780 ton pirinç ve zeytinyağı, un, buğday ve manifatura eşyası vardı. Kurtulanlar arasındaki Antalya maiyet memuru Bedri, bir kamarada olan yedi yolcunun dışarı çıkamadıklarını söylemiştir. İddiaya göre kamaralar kilitli tutuluyordu.
İzmir’de bayraklar yarıya indirilmiştir. Ekonomi Bakanı Celal Bayar Anadolu ajansı vasıtasıyla bir telib yayınlamıştır. Bu tebliğe göre Devlet Denizyolları İdaresi’nin 1080 tonilato hacmindeki İnebolu vapurunun 11-12 gecesi saat 20 sularında Urla tahaffuzhanesi (Tahaffuzhane; yolculuk sırasında, yolcuları ve personeli arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların bir süre misafir edilmeleri için, büyük limanlara yakın kıyılarda kurulmuş olan sağlık kuruluşu.) hizalarında batmış olduğunu acı ile beyan ederim.
İnebolu Vapuru Süvarisi Mehmet Ali Kaptan
İzmir İlbaylığından (Valilik) alınan en son bilgilere göre halen İzmir’de bulunan Gemi Süvarisi Mehmet Ali Kaptan İzmir Körfezi’ne girerken Kösten Adası ile Pelikan Feneri arasında Tahaffuzhane hizasında ani olarak çıkan yıldız karayel fırtınası tesiri ile lumbuzlardan ve frengilerden gemiye su girmeye başlamış ve vapurun bir tarafta yatmış olmasından dolayı kömürlüklere süratle su dolarak kazan dairesinin ve makinelerin çalışmasına mani olmuştur. Yolcuların da heyecan ile bir tarafa yığılmış olmalarından dolayı geminin devrildiğini ifade etmiştir. Yolcuların bir kısmı kazanın geminin fazla yüklü olmasından doğduğunu ifade etmişlerdir.
Derhal kaza mahalline gönderilen Vekalet (Bakanlık) fen heyeti reisi ve İstanbul fen heyetine mensup iki üye kaza nedenini incelemek ve tespit etmek üzere görevlendirilmişlerdir. Ekonomi Bakanlığı kazaya uğrayanların ve kaybolanların listesini ayrıca yayınlayacak, kazanın nedenlerini süratle araştırarak gereğini yerine getirecektir. Kazaya maruz kalan gemiden kazazedeleri kurtaran İngiliz gemisi Polo vapuru süvarisine Ekonomi Bakanı Celal Bayar teşekkür etmiştir. İstiklal şilebi süvarisine de ayni içerikte bir teşekkür mesajı gönderilmiştir. İzmir Candeli Han Birinci Kordon adresindeki Olivier ve Şurekası Limited Vapur Acentası yayınladığı günlük ilanlarında; Ellerman Vapur Ltd. Liverpool Hattı olarak Lubian isimli yolcu vapurunun Liverpool ve Swansea’den 26 Ekim günü İzmir’e geleceğini ve 2 Kasım günü Liverpool ve Glasgow için yük alacağını, Algerian isimli vapurun 15 Kasım günü Liverpool ve Swansea’den gelerek yük tahliye edeceğini, Londra ve Hull Hattı’nda Polo isimli vapurun 30 Ekim günü Londra, Hull ve Antwerp uğrağından sonra İzmir’e geleceğini ve 6 Kasım’a kadar Londra ve Hull için yük alacağını, Maronian isimli vapurun 26 Ekim günü gelerek 12 Kasım’a kadar Londra ve Hull için yük alacağını, Oporto isimli vapurun 20 Kasım’da Londra, Hull ve Antwerp’ten gelerek yük tahliye edeceğini duyurmaktadır. Polo vapurunun İnebolu vapuru yolcularından bir kısmını kurtarması geminin bu tarihlerde İzmir’den bulunmasına rastlamıştır.
İzmir’de yayınlanan Anadolu Gazetesi’nin 12 Kasım 1935 günkü birinci sayfasındaki haber
İnebolu Vapuru Faciası sıradan bir olay değildir
İnebolu Vapuru Faciasını günlük gazeteler çok geniş kapsamlı şekilde yayınlamışlardır. Bu gazeteler arasında en kalıcı yazılı ve görsel kaynak yaratmış olan İzmir’de yayınlanan Haydar Rüştü Öktem’in sahibi ve başyazarı olduğu “Anadolu” gazetesidir. Bu gazete faciada yer alan gemi zabitanı ve mürettebatı ön sırada olmak üzere çok geniş bir fotoğraf arşivi yaratmıştır.
Kurtarılanlar
Abdüllatif oğlu Muhsin, Muhsin oğlu Şevket, Manisalı Hasan oğlu Mehmet, İzmirli Arif oğlu Mehmet, Kilisli Ahmet oğlu Osman, Mustafa oğlu Rifat ve tamamı 110 olan isim listesi basında yayınlanmıştır.
Kurtarılanlardan bazıları şehir otellerine yerleştirilmiştir. İfadesi alınan gemi süvarisi Ali kaptan’ın konulduğu hapishanede büyük bir teessür içinde olduğu ve devamlı ağladığı duyurulmuştur. İnebolu faciası hakkında Ticaret Mahkemesi’nde açılan davada süvari Mehmet Ali Kaptan meslek hayatında ve bilhassa İnebolu Vapuru’nda kendisini sevdiremediğini mahkemede verdiği ifadede belirtmiş, iddiaya göre bu sempati noksanı vapur mürettebatını kendisi aleyhinde ifade vermeye sevk etmiştir.
Kaptanın isteği üzerine “Kaza Raporu” hazırlayan Ticaret Mahkemesi üyeleri. (Altta) Kaptan Mehmet Ali mahkemede ifade verirken.
Mehmet Ali Kaptan Müddeiumumilikte ve Mahkemede verdiği ifadeler sırasında bildiklerinden bazılarını açıklamamak kararında olduğunu zımnen belirtmiştir.
Genel Savaman (Müddeiumumi/Savcı) Orhan Köni kendisini sıkıştırınca ortaya bir telsiz telgrafı çıkmıştır. Bu telsizde Devlet Denizyolları İdaresi’nin Mehmet Ali Kaptan’ın - kendi ifadesiyle - arzusu hilafına muhtelif iskelelerden aldığı fazla eşyanın behemahal vapura yüklenmesini ve hatta icap ederse birinci ve ikinci mevki kamaralarına bile doldurulmasını bildiren bir emirdir. Ticaret Mahkemesi’nde dinlenen mürettebat ve Kaptan Mehmet Ali çelişkiye düşmekten geri kalmamışlardır. Vaziyetten anlaşıldığına göre, ikinci kaptandan başka bütün mürettebat ve sorumlu durumda olan kaptanlar yolculardan önce denize atlamışlardı. Vapuru en son terk eden II. Kaptan Besim olmuştur. Bunu yolcuların çoğu görmüşlerdir. (Mahkemede bunu aksi olduğu kaydedilmiştir) Mürettebatan bazıları ifadelerinde “Vapur demirlediği zaman ocaklar faaliyetteydi. Emir verilseydi karaya oturabilirdik. Vapur demirledikten yarım saat sonra battı. İstikbal vapuru yetişmeseydi bugün hepimizin cenaze merasimimiz yapılacaktı.” demişlerdir.
İstikbal vapurunun İnebolu vapuruna yardıma koştuğunda tosladığı iddiası da çürütülmüştür. Kaptan bu iddiasında yalnız kalmıştır. Hatta İstikbâl vapurunun İnebolu vapuruna attığı halat bile gemi mürettebatı tarafından tutulmuştu.
The Townsville Daily Bulletin’in 13 Kasım 1935 günkü nushasındaki “Over 90 Lives lost” başlıklı haber. İngiliz genel yük gemisi Polo’nun 100 kişiyi kurtardığı belirtilmekte.
İstanbul’dan gelen tahkik heyeti facianın cereyan ettiği yerde uzun uzadıya incelemeler yapmıştır. Bu rapor vekâlete verildikten sonra vapur kaptanları arasında bazı tasfiyeler yapılacaktır. Avrupa’ya sipariş edilen 12 vapur geldikten sonra İnebolu vapuru ayarındaki vapurlar hizmet dışı bırakılacaktır. İnebolu Vapuru faciası etrafındaki incelemeler devam etmektedir. Ayrıca bir kısım mürettebatın yeniden ifadeleri alınmıştır. Ceza görecekleri henüz kesinlik kazanmamıştır. Suçu idari çerçevenin dışında görülenler ayrıca Adliye’ye sevk edileceklerdir.
İnebolu Vapuru’nun fazla yük alması konusunda Vapurculuk Şirketi ile Devlet Denizyolları arasındaki sefer bölüşümü meselesine işaret edilmekte ise de bu husus Ekonomi Bakanlığı tarafından düzene konulmaktadır. Bu nedenle iki firma arasında bir anlaşmazlık mevcut değildir.
Fen Heyeti’nin İzmir’de yaptığı tahkikat ile bağlantılı olarak İzmir’e giden Deniz Ticaret Müdürü Acar Necdet de birkaç güne kadar İstanbul’a avdet edecektir.
İnebolu Faciası Bazı Gerçekleri ortaya çıkartıyor
21 Kasım 1935 tarihli Son Posta Gazetesi birinci sayfadan verdiği haberde, İnebolu faciasını inceleyen heyetin iki düğüm üzerinde durduğunu belirterek şöyle devam etmiştir; “Vapur fazla yüklenmiş, anlaşıldı. Sonra, rekabetin de büyük rol oynadığı sabit olmaktadır. Vapurculuk şirketi ile Devlet Denizyolları İşletmesi arasındaki rekabet, iç limanlarla İzmir ve İstanbul Limanları arasında işleyen vapur seferlerinin azlığı.
Vapur seferleri, bilhassa Temmuz, Ağustos, Eylül, Birinci ve İkinci Teşrin (Ekim, Kasım) aylarında bu iskelelerin nakliyat ihtiyaçlarına cevap vermeği için iskelelerde fazlaca yük ve eşya toplanmakta, gelen vapurlar bunları behemehal (Ne olursa olsun.) almak için müsabaka edercesine gayret sarf etmektedir.
Ege limanlarının bu beş ay içindeki ekonomsal (Devşirme bir kelime -Ekonomik açıdan) durumu daima nakliyatta zorluklarla karşılaşmasına sebebiyet vermektedir. Meselâ İzmir’den İstanbul’a haftada yalnız bir defa, perşembe günleri muntazam posta vapuru olduğunu ortaya atmak, ortadaki vaziyeti tamamen aydınlayama yeterlidir.
Her ne kadar ara postalar mevcut ise de bunlar Hacı Davut vapurlarıdır ve üç günde İstanbul’a varmaktadır.
Vapurculuk Şirketi ile Devlet Denizyolları İşletmesi arasındaki çekişme /rekabet de göze batacak kadar belirgindir. Münavebe ile vapur işleten bu iki idare Limanlarda toplanan eşyayı diğer haftanın seferine bırakmamak için haddinden fazla yük ve yolcu almaktadırlar.
İşletmenin Telgrafı
Limanlardaki acentelerin, biriken malların hepsinin nakledilmesi için işletmeden aldıkları telgraflarla kaptanları zorladıkları anlaşılmaktadır.
14 Kasım 1935 günkü Anadolu Gazetesi’nin birinci sayfasında İnebolu Vapuru faciasında vefat edenlerden 9 kurbanın bir gün önce toprağa verildiği ve hazin tören yapıldığı fotoğraflarıyla verilmekte.
Ulaşan bilgilere göre, geminin selameti namına işletmenin bu telgraflarına uymadan kaptanlar sorguya alınarak sorumlu tutulmaktadırlar. İsmi gazetemizde mevcut bir kaptan üç ay kadar Antalya’dan yük almadığı için sorumlu tutulmuştur. Bütün bu işler, deniz işlerinin denizci olmayan eller tarafından idare edilmesinde doğduğu da ifade edilmektedir.
Şimdiye kadar pazar günleri İzmir’den, pazar günleri İstanbul’dan hareket eden vapurculuk şirketi’nin Sakarya Postası iki haftadan beri kalkmıştır. Buna sebep kış mevsimi nedeniyle sebze ve meyve sevkiyatının durması gösterilmektedir.
Kaza mahalline yakın iskelelerden yapılan soruşturmalara gelen cevaplar arasında bu kayıpların akıbetleri aydınlanmamıştır. Dirileri ve cesetleri ortaya çıkmamış olduğuna göre bunların Körfez ağzında çok olan köpek balıkları tarafından parçalandığı muhakkak görülmektedir. Bununla beraber kaza mahalline yakın iskelelerce muntazam surette aramalar devam etmektedir.
İdari Tahkikatın Neticeleri
İnebolu vapuru faciası etrafından Devlet Denizyolları İdaresi tarafından yapılan tahkikat tamamlanmıştır.
Yapılan sorgular ve alınan ifadeler, direktör Sadettin tarafından da tetkik edildikten sonra, İdarenin müfettişleri toplanıp genel bir rapor hazırlayacaklardır. Süvari Mehmet Ali Kaptan tevkif edilmiştir.
Meydana çıkan sorunlar
16 Kasım 1935 günkü Anadolu Gazetesi birinci sayfasından kazaya fazla yük, intizamsız istif ve beceriksizliğin faciaya neden olduğunu başlık yaparken bazı kazazedelerin İzmir’den ayrıldıklarını ve Kaptan’ın Kaza Raporu talep ettiğini ara başlık olarak vermiştir. İnebolu Vapuru faciası tahkikatına Adliyece devam edilmiştir. Tahkikatı Yargenel Savman (Başsavcı) Orhan Köni yürütmektedir. Öğleden evvel ve sonra tanıkların ve bilhassa vapur mürettebatının evvelce alınmış ifadeleri üzerinde durulmuş ve bu tanıklarla mürettebat tekrar sorguya alınarak ifadeleri aydınlatılmıştır. Bu soruşturma sırasında tutuklu olan Süvari Mehmet Ali Kaptan da hazır bulunmuş ve kendilerine bazı sorular yöneltilmiştir.
Vapurun batacağı anlaşıldıktan sonra gemiyi terk emri verip vermediği süvariye sorulmuş, süvari kargaşalık sırasında böyle bir emir vermiş olduğu halde mürettebatın bunu duymadıklarını söylemiştir. Mürettebat ise daimî surette filikaların denize indirilmesi ve kurtarma hareketi talimleri yaptıkları halde bu emrin kaptan tarafından verilmesini vapur batmak üzere iken kaptandan beklediklerini, fakat kaptanın belki de vapur kurtulur ümidiyle böyle bir emir vermediklerini söylemişlerdir. Kaptan ise “Gemiyi Terk” emrini verdiğini söylemekte ısrar etmiştir.
Bundan sonra gerek kazanda ve gerek makine kısmında vapur batıncaya kadar stim mevcut olup olmadığı noktası da aydınlatılmıştır. Mürettebat vapur batıncaya kadar stim mevcut olduğunu ve kaptan emir verseydi makinenin çalıştırılabileceğini söylemişlerdir.
Kazazedelerden bazıları Afyon treni ile Manisa’ya, Çankırı ve Ankara’ya sevk edilmişlerdir. Samsun’a, Mersin’e gidecek olan kazazedelerin hazırlıkları yapılmaktadır. Hastane’de 11 kazazede kalmıştır. Urla Kilizman sahillerinde toplanmış olan vapur eşyası Denizyolları İşletmesi’nce İhracat Gümrüğü ambarlarında hazırlanmış olan kısma taşınmaya başlanacaktır. Tahkikat devam etmektedir. Gazete facia sırasında eşini kaybetmiş olan Antalyalı Ali oğlu Kâzım ve denize atladıktan sonra 11 yaşındaki oğlunu kaybeden annesi Coya’nın fotoğraflarını yayınlamıştır.
Anadolu Gazetesi 16 Kasım 1935 günkü sayısında fazla yük alması için Devlet Denizyolları İşletmesi Şefi’nin Kaptan’a telsizle emir verdiğini başlık yaparak Süvari ile II.Kaptan arasında tartışmalar olduğunu duyurmaktadır. Bilirkişi olarak seçilecek uzman denizcilerin genel saymalıkça tespit edildiği haberde yer almaktadır. Memleket Hastanesi’nde 13 kazazede vardır ve 2 kazazede taburcu edilmiştir. Kızılay tarafından kazazedelere elbise sağlanmaktadır. Şehir otellerinde hiçbir kazazede kalmamıştır.
Bugün artık İnebolu gemisinin fazla yük almakta ve bilhassa yüklerin iyi istif edilmemesinden battığı muhakkak görülmektedir. İlk olarak alınan 250 ton pamuk, ağırlığına göre çok fazla yer kaplamış, asıl ağır mallar yukarı ve 270 ton buğday güverteye yüklenmiştir.
Bu suretle geminin dengesini sağlayan Merkezi sıkleti yukarıda kalan gemi her rota değiştirildiğinde yana yatmış ve bu sırada frengi delikleri ile açık kalan lumbar ağızlarından su girmiş ve bu suretle yan yatma artmıştır. Bilhassa geminin Tünelaltı denilen yerine su dolmasından battığı kesinleşmektedir. Ortaya çıkan yeni bir meseleye göre yeni bir gerçeğe göre de gemi Antalya’dan kalkmadan önce Antalya Liman Başkanı tarafından denetlenip, yük ve yolcu vaziyetinin geminin devamına mâni olup olmadığı hakkında sefer evrakının liman başkanı tarafından imzalanması lazımdır. Bu itibarla geminin süvarisi kadar, Antalya liman başkanının da sorumlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber, anlaşıldığına göre bu gibi işler ve gemi seferlerine başlarken liman kontrol kaptanları tarafından yapılması lazım gelen denetimlerde daima tekâsül (Gevşeklik, önemsememek) gösterildiği ve bu işlerin gerektiği şekilde yapılmadığı da anlaşılmaktadır.
Kurun Gazetesi yardıma koşan İstikbal Vapuru’nun kaptanı ve mürettebatının fotoğraflarını yayınlamıştır. Fotoğraflarda yer alanlar üstte soldan Süvari Mustafa Kaptan, Baş Makinist Ömer, Lostromo Tahsin, Serdümen Sadık, Altta: Çarkıbaşı Ali, tek başına yirmi kazazedeyi kurtaran Ali Rıza ve Ateşçi Mehmet yer almaktadır.
Antalya’da Mersin’e gitmek üzere vapura binen yolculardan biri hastalanmış, geminin sıhhat memuru derecesinin 40 olduğunu görünce şaşırmış. Bu sırada vapur da Alanya limanına gelmiştir. Sıhhat memuru bu hasta yüzünden pratika kabul etmemiş ve 70 küsur yolcunun çıkmasına mâni olmuştur. Bu vaziyet karşısında kaptan yoluna devam etmiştir. Bir iki saat sonra hastanın sıtmadan muzdarip olduğu anlaşılmıştır. Beş saat sonra Anamur’a gelen vapura Hükümet doktoru tarafından pratika verilmesi Sıhhat memurunun telaşının ne kadar yersiz olduğunu ortaya çıkartmıştır. Bu olay yetmemiş gibi bütün sağlık işlemleri tamamlanmış olan bir hastayı Mersin’den dönen ayni vapur yine sağlık memuru sorumluluk almamak için zorluklar çıkartmıştır.
İnebolu Vapuru Faciası’na ait mahkeme ve verdiği karar
Mahkeme safhasından evvel belirtildiği üzere Devlet Denizyolları İşletme Şefi Zekeriya tarafından Kaptan Mehmet Aydın’a hitaben gönderilmiş ve vapurun Mersin’den hareketinden sonra bütün iskelelerde ne kadar mal varsa mutlaka vapura yükletilmesi, hatta birinci ve ikinci kamaralardan boş olanlara da eşya alınması istenmesine dair telgraf iddiası tartışmalara neden olmuştur. Süvari Mehmet Aydın Kaptan soruşturma sırasında fazla yük almakta kendisinin değil Zekeriya Bey’in sorumlu olduğunu ifade etmiştir. Denizyolları İşletme Şefi Zekeriya ise şu açıklamada bulunmuştur: “ ...Gemi muvazenesini kaybettiğinden devrilmiştir. Sonra gemi süvarisine benden aldığı bir telgrafta -İskelelerde ne kadar yük varsa alınız, kamaralara kadar dahi olsa doldurunuz- diye bir emir verildiğini ilk defa sizden işitiyorum.
... Böyle bir telgraf bulunsa bile idarede vardır ve ben çektiğim telgrafı inkâr edecek bir adam da değilim. Ancak benim tarafımdan bütün gemi süvarilerine çekilmiş bu tarzda yüzlerce telgraf vardır...İnebolu kaptanına bir telgraf çekerek Mersin’den çıkarken ona göre hazırlık yapmasını ve sonucunu da kendisine bildirmesini istemiştim.”
Soruşturma sırasında Kaptan Mehmet Aydın ile Çarkçıbaşı Salim’in ifadelerinde çelişkiler görülmüştür. Kaptan Mehmet Ali’nin savunmasını kabul etmeyen başka ifadeler ortaya çıkmıştır. Çarkçıbaşı Salim, sorgusunda Mehmet Ali Kaptan’ın söylediğinin aksine makinenin hiçbir zaman işlemez bir hale gelmediğini, kendisinin vapurun yatmasını düzeltmek için on dakika önce kaptana haber verdiğini ancak hiçbir önlem alınmadığını ileri sürmüştür. Bilirkişi hazırladığı 25 sayfalık raporunda göre sorumlu olarak birinci, ikinci ve üçüncü kaptanları göstermiş ve Savcılık 29 Kasım tarihinde süvari ile III. Kaptan hakkında kamu hukuku davası açılmasını talep etmiştir. Haklarında dava açılanlar Süvari Mehmet Ali Kaptan, vefat etmiş olan II. Kaptan Besim (Dava düşmüştür), III. Kaptan Rami, Çarkçıbaşı Salim ve II. Çarkçı Halit’dir. Bu kişilerin dışında, İşletme Şefi Zekeriya da telsiz telgraf konusu nedeniyle sanık sıfatıyla davaya dâhil olmuştur. Yaşanan gelişmelerin ardından Kaptan Mehmet Ali, III. Kaptan Rami, Çarkçıbaşı Salim, II. Çarkçı Halit’in Türk Ceza Kanunu’nun 383. maddesinin son fıkrasına, İşletme Şefi Zekeriya’nın ise ilgili kanunun 240. maddesine göre İzmir Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmesine karar verilmiştir. Mehmet Ali Kaptan tutuklu olarak, diğerleri ise tutuksuz olarak mahkemeye sevk edilmişlerdir.
11 Mayıs 1936’da İzmir Ağır Ceza Mahkemesi’nde İnebolu vapurunun batmasında sorumluluğu görülenlerin yargılamasına başlanmıştır. Kararnamede, Süvari Mehmet Ali Kaptan’ın gemiyi karaya oturtmak yerine demirlemesi büyük bir hata olarak değerlendirilmiş ve bu karar kaptanın mesleki açıdan eksik olduğuna yönelik bir kanıt olarak sunulmuştur. Süvari Mehmet Ali Kaptan’ın yanı sıra vapurun ikinci ve üçüncü kaptanlar da çeşitli yönlerden faciadan sorumlu tutulmuşlardır. Vapura aşırı bir şekilde yolcu ve yük alınmış ve bu ağır yükün güverteye yüklenmesi dolayısıyla devrilme olayı yaşanmıştır. Facia sırasında hiçbir ihtiyat tedbiri alınmadığı gibi yolcuların da sancaktan iskeleye sorumsuz bir şekilde yer değiştirmeleri istenerek panik daha da artmıştır.
Mahkeme 1938 Mayıs ayına kadar devam etmiş ve bu sürecin başında tutuklu yargılanan süvari Mehmet Ali Kaptan 500 lira kefaletle tahliye edilmiştir. Mahkeme kararını 10 Mayıs 1938 tarihinde vermiştir. Buna göre Mehmet Ali Kaptan, vapura alınan yükleri usulsüz bir şekilde yerleştirerek kazaya neden olduğu gibi daha sonra da yapılması gerekenleri yapmamıştır. Tüm bu suçlardan dolayı Süvari Mehmet Ali Kaptan’ın 14 ay hapsine ve 116 lira ağır para cezasına mahkûmiyetine karar verilmiştir. Ancak Denizyolları İşletme Şefi’nden telgrafla aldığı talimata uyarak ve görev hissiyle vapura fazla eşya kabul ettiği belirtilmiştir. Ayrıca kaptanın vapuru terk etme emrini vermesine karşın II. Kaptan Besim’in bu emri almadan önce gemiyi terk ettiği “Gemiden firar ettiği” açıklanmıştır. Böylece Mehmet Ali Kaptan’ın 14 ay hapsi uygun görülmesine karşın görev hissiyle hareket etmesi nedeniyle bu 14 aylık cezanın üçte biri indirilerek, 9 ay 10 gün hapsine ve 72 lira para cezasına karar verilmiştir. Mehmet Ali Kaptan’ın tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak hapiste yatmaması ve fazladan yattığı günlerin tazminattan düşürülmesi uygun görülmüştür. Sanıklardan III. Kaptan Rami ile Çarkçıbaşı Salim ve II.Çarkçı Halit’in beraatına karar verilmiştir. Aynı şekilde Denizyolları İşletmesi Şefi Zekeriya’nın da beraatına karar verilmiştir. İnebolu Vapuru Faciası, kapsamlı şekilde incelenmesi gereken bir denizcilik olayı olarak akademik bir çalışmayı sahiplenecek bir deniz ticaret otoritesi kararını beklemektedir.
İnebolu Süvarisi Mehmet Ali Kaptan hakkındaki alaylı olduğu söylentisi tepki yaratıyor
Türk Milli Vapurcular Birliği üyesi armatörler herhangi bir teşvikten mahrum bırakılırlarken, Devlet Denizyolları İşletmesi kadrosundaki Mahmut Şevket Paşa, Gelibolu, Ereğli vapurları ile Akay İşletmesi’ne ait Fenerbahçe, Yakacık ve İhsan vapurlarını bir yıl öncesinde kapalı zarf usulü ile satmıştır.
Cemiyetin Birinci Reisi Ege Süvarisi Sait Kaptan’dır. İkinci Reis Faik Kaptan olup, Umumi Kâtip Kâzım Bey, Muhasip İhya Bey, Azalar, Süreyya, İhsan, Sabri, Bekir, Osman ve Alâettin Beylerdir. Sait Kaptan yaptığı bir açıklamada; “Memleketimizin beş yüz seneye sığmayacak azim inkilaplar geçirmiş olduğunu, idarelerde, anlayışlarda değişiklikler meydana geldiğini ve milletimize her sahada Ulu Gazi’nin rehberliği ile inkişaf ve gelişmeye doğru bütün bir azimle ilerlemekte olduğunu” hatırlatarak, Yüksek Denizcilik Mektebi’nin gelişen Türk Deniz Ticaret filosu adına çok daha süratli şekilde donatılması gereğini vurgulamıştır. Sait Kaptan tüm zabitanın çok ağır koşullarda fakat çok güçlü denizcilik deneyimleri içinde olduğunu işaret etmiştir. Bu arada Devlet Denizyolları İdaresi adına Almanya, İngiltere ve Hollanda’ya gemi siparişi verilmiştir. Uzun zamandır hazırlıklarını sürdüren Ekonomi Bakanlığı ve Denizyolları İdaresi Fen Heyetlerinin hazırladıkları plan, proje ve şartnameler hükümetçe onaylanmış ve 12 geminin siparişi kararlaştırılmıştır.
Yeni posta vapurları Belçika, İngiliz firmaları tarafından inşa edilecektir. Sözleşme yapılmış olan tersanelerde inşa edilecek gemiler 13 ay sonra teslim alınacaktır. Varılan anlaşmaya göre bu gemilerden dördü Karadeniz, dördü Akdeniz biri Bandırma, biri Mudanya hatları için muhtelif tonajlarda inşa edileceklerdir. Şantiyeler Akay İdaresi için de son sistem iki vapur inşa edecektir. Yalova ve Adalar hatları için inşa ettirilecek Akay vapurları şimdikilerinden daha süratli ve daha iyi donanmış olacaklardır. Bu gemilerin bedelleri için On milyon Türk lirası muhtelif senelere ayrılarak taksitler ve kliring usulü ile ödenecektir.
Değerlendirme
İnebolu Vapuru faciasından bu yana 88 yıl geçmiştir. İnebolu vapuru ancak derin su dalışı yapacaklar için bu felaketi yansıtacak şekilde battığı yerde giderek yok olmaktadır. Kabotajın ilanından önce yabancılar Türk limanları arasında kendi bayrakları ile diledikleri gibi yolcu ve yük taşımacılığı yapıyorlardı. Türk armatörü böylesine bir rekabet karşısında var olamazdı. Gemi acenteleri, kumanyacılar, yük simsarları, gemi adamları ve haliyle gemi zabitleri hemen tamamıyla yabancılardan oluşuyordu. Yapılan araştırmalar sırasında bazı mühim eksiklikler ve hatalar da meydana çıkmaktadır. Kabotaj sonrası yetişmiş insan gücüne ve disiplinine dair eksiklikler doğduğu gerçeği vardır. Yük ve yolcu taşımacılığı yapan vapurların günümüz anlamında koster tipi gemiler olduğuna da dikkat edilmelidir.
İnebolu Vapuru batığı
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Bilimleri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammet Duman, deniz bilimcilerin deniz tabanıyla ilgili yapılan araştırmalarda deniz tabanında yer alan bütün objelerini tespit için sonar sitemini aktif halde tuttuklarını belirtmiştir.
Kaptan Uluç Hanhan sonarla tespitlerde görülen vapurun İnebolu Vapuru olduğunu açıklamıştır.
“İzmir Körfezi Batıkları” başlıklı belge eserin yazarı Kaptan Uluç Hanhan İnebolu batığı hakkında şöyle cevap gönderdi; “Ben kitabımda da yazdım. DEÜ Deniz Bilimleri Anabilim Dalı grubuna sonarda tespit edilen geminin adını bulup bulamadıklarını sormuştum. Bulamadıklarını bildirdiler. Ben bir hafta sonra bu görüntünün İnebolu vapuru olduğunu tespit ettim ve onlara bildirdim. Böylece İnebolu Vapuru batığı’nın adını ve yerini kayda geçirmiş oldum. İzmir Körfezi Batıkları başlıklı eserim gibi “Bir Zamanlar Uzunada” başlıklı eserim de İzmir büyükşehir Belediyesi Yerel Tarih Ödülü’nü almıştır. İnebolu gemisinin çıkarılması için çalışmalar yapılmadı. Derinlik orada 42 m. civarında. Üzerinde hayalet (köhne) ağlar olduğunu balıkçılardan öğrenmiştim. Genelde bir balık yuvası olarak görülüyor.”