Üsküdar'da 1880'de dünyaya gelen Üngör'ün dedesi Osmanlı'nın saray orkestrası olan Muzıka-yi Hümayun bünyesinde "Fasl'ı Cedid"i tertip eden Santuri Hilmi Bey, babası Şekerci Hacı Bekir ailesinden Hüseyin Bey'di.
Üngör, dedesinin de isteğiyle 7 yaşında çalmaya başladığı kemanda ustalaştı ve 11 yaşına geldiğinde Muzıka-yi Hümayün'da senfonik orkestra üyeliğine seçildi.
Girdiği bu bandoda yeteneğiyle 2. Abdülhamid'in dikkatini çeken ve Batı müziği öğrenimi görüp konser kemancısı olarak yetiştirilen Üngör, o tarihten itibaren özel hocalarla çalıştı.
Üngör, Vondra Bey'den keman, D'Aronda Paşa'dan müzik nazariyatı, solfej, klasik fon felsefesi ve tarih dersleri aldı ve bu eğitimlerin sonucunda da ilk Türk konser kemancısı oldu.
Türk orkestrasının çıktığı ilk Avrupa turnesinin şefliğini yaptı
Bu arada Beşiktaş Askeri Rüşdiyesi'nde okuyan Zeki Üngör, resitallerde ve sarayın resmi davetlerinde çalarken, "Fasl'ı Cedid"de ve Saffet Atabinen'in ilk defa düzenlediği senfoni orkestrasında başkemancı olarak çalıştı.
Osman Zeki Üngör, daha sonra binbaşı rütbesiyle Saray Orkestrası şefi olurken, repertuvarında çoğunlukla marşlar ve popüler parçalar bulunan orkestrayı modernleştirme çabasında olan Saffet Atabilen'i destekleyen sanatçıların başında geldi.
Muzıka-yi Hümayun'da ve İstanbul Erkek Muallim Mektebi'nde öğretmenlik yapan Üngör, bağımsız kadrosu olan ilk Türk senfoni orkestrasıyla Union Française'de ilk defa saray dışında halka yönelik konserler verdi ve orkestra şefi olarak iki ay süren Avrupa turnesine çıktı.
Sanatçının ilk olarak Viyana'da, ardından Berlin, Dresden, Münih, Budapeşte ve Sofya'da sahne aldığı bu program, bir Türk orkestrasının çıktığı ilk Avrupa turnesi oldu.
Avrupa şehirlerinde de orkestralar idare ederek konserler veren Üngör, asıl şöhretini Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'nı 1922'de besteleyerek elde etti. Cumhuriyet'in ilanından sonra vazifesini Ankara'ya naklederek Ankara Riyaset-i Cumhur Musiki Hey'eti şefi oldu.
Musiki Muallim Mektebi'nin kurulmasında da önemli rol oynayan Üngör, 1924'ten 1934'e kadar bu okulun müdürlüğünü yaptı.
Üngör, 1926'da Türkiye'nin tanıtımını yapmak için Avrupa sahilini boydan boya dolaşan Karadeniz Gemisi'yle gezecek orkestrayı oluşturdu ve 4 ay boyunca her limanda konser verdi.
Emekliye 1934'te ayrılan besteci, 28 Şubat 1958'de İstanbul'da vefat etti. Cenaze töreninde özel izinle İstiklal Marşı çalınan Üngör'den önce bu izin sadece Mehmet Akif Ersoy için verilmişti.
Üngör'ün başlıca eserleri, "İstiklal Marşı", "İlim Marşı", "Azmü Ümit Marşı", "Töre Marşı", "Türk Çocukları" ve "Cumhuriyet Marşı" oldu.
İstiklal Marşı'nın bestelenmesi
Osman Zeki Üngör, İstiklal Marşı'nın besteleniş hikayesini şöyle anlatmıştı:
"İstiklal Savaşı'nın devam ettiği sıralarda ben, Muzıka-yi Humayun muallimi idim. Yani doğrudan doğruya Saray'a ve Vahdettin'e bağlıydık. Bando, fasıl takımı ve orkestra benim emrimde idi. Şişli'de Uğurlu Han'ın 4 numarasında oturuyordum. Kurtuluş ordusu süvarilerinin İzmir'e girdiklerinden iki veya üç gün sonra evimde, Talim-Terbiye Heyeti azası ve terbiye mütehassısı dostum Haydar merhumla oturuyorduk. Kapı çalındı. İlkokul öğretmeni İhsan merhum geldi. Büyük bir heyecan içinde, süvarilerin İzmir'e girişlerini anlatmaya başladı. Hepimiz coşmuştuk. Hemen kalkıp piyano başına geçtim ve derhal içimde doğan parçayı çalmaya koyuldum.
İlk etapta marşın giriş kısmındaki akoru oluşturdum. Bu şekilde iki, üç mezür yaptım. Arkadaşlarım, 'Aman, bu çok güzel bir şey olacak' dediler. Bunun üzerine İhsan'a İzmir'in kurtuluşunu ve büyük zaferi bütün teferruatı ile anlatmasını rica ettim. O anlattı, ben çaldım. Böylece kısa zamanda eserin taslağı ortaya çıktı. Ertesi gün de çalıştım. İki gün sonra beste bitti. Götürüp arkadaşlara gösterdim. Çok beğendiler. Bunun üzerine bu müziği Milli Marş olarak takdime karar verdim."