İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin, İstanbul'un Anadolu Yakası'nın Avrupa Yakası'na, kuzey kesimlerinin de güney bölgelere göre daha iyi bir hava kalitesine sahip olduğunu kaydetti.
Havada bulunan, insan ve çevre sağlığını etkileyen ve limit değerleri yönetmeliklerde tanımlanmış temel kriter parametreler fiziksel yapılarına göre gazlar ve partikül maddeler olarak iki kategoriye ayrılıyor. Kükürtdioksit, azotdioksit, karbonmonoksit ve ozon, gaz kirletici parametreler olarak biliniyor. Partikül maddeler ise solunumla insan vücuduna girebiliyor. Solunum sistemine girebilen, boyutu 10 mikrometre ve altındaki partiküller PM10 akciğerlere kadar ulaşabilen, 2,5 mikrometre ve altındaki partiküller ise PM2,5 olarak isimlendiriliyor.
Hava kirliliğinin tespiti ve önlenmesi için yapılan çalışmalar hem insan hem de çevre sağlığının korunması açısından önem taşıyor.
Temiz Hava Hakkı Platformu verilerine göre 2021'de 4 bin 848 kişinin hava kirliliğine bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiği İstanbul'daki durumu araştıran Şahin, temel amacının İstanbul'da uzun yıllardır yapılan hava kalitesi ölçümleri ile hava kirliliğinin zamana ve mekana göre nasıl değiştiğini anlamaya çalışmak olduğunu söyledi.
"İstanbul'da havadaki partikül madde ve gaz kirleticilerin değerlendirilmesi: Uzun zamanlı ve çok sayıda izleme istasyonlarından bilgiler" adlı araştırma kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işlettiği 38 hava kalitesi ölçüm istasyonundan 2015-2021 arasındaki verileri aldıklarını belirten Şahin, kentin Avrupa ve Anadolu Yakaları için verilerin ayrı ayrı incelendiğini ve ölçüm istasyonlarının "trafik", "kentsel", "kent arka plan", "kırsal", "endüstriyel" ve "gemi emisyonları" olarak gruplandırıldığını anlattı.
Şahin, şöyle devam etti:
"Topografik yapıya, sosyal duruma ve trafik durumuna baktığınızda Avrupa Yakası'nda Anadolu Yakası'na kıyasla daha fazla nüfus yoğunluğu, daha fazla endüstriyel bölge ve daha fazla trafik sıkışıklığı görüyoruz yani Avrupa Yakası'nda kentleşmenin dinamikleri biraz daha fazla olmuş. Bu nedenle de Avrupa Yakası Anadolu Yakası'na kıyasla biraz daha kötü bir hava kalitesine sahip. Bunun dışında İstanbul'un kuzey bölgeleri çok daha temiz bir havaya sahipken kentin daha yoğunlaştığı alanlar, güney bölgeleri beklendiği gibi hava kalitesi açısından çok daha kötü bir durumda."
Her parametrenin mevsimsel değişiminin bölgesel kaynakların etkisi ile farklılıklar gösterdiğini ifade eden Şahin, İstanbul’da toz taşınımının etkisiyle PM10'un bahar dönemlerinde yüksek seviyelerde ölçüldüğünü buna karşın yanma kaynaklı kükürtdioksit, azotdioksit ve karbonmonoksit konsantrasyonlarının kış mevsiminde artış gösterdiği bilgisini paylaştı.
"Asya'dan iyi Avrupa'dan kötü durumda"
İstanbul'daki hava kalitesinin Asya'daki kentlerden çok daha iyi fakat Avrupa'daki kentlerden kötü durumda olduğunu aktaran Şahin, İstanbul'da PM2,5 ortalama değeri 20-25 mikrogram bölü metreküp arasında değişirken Avrupa kentlerinde bu değişimin 5-10 mikrogram bölü metreküp, Çin'de 100 mikrogram bölü metreküp, Hindistan'da ise 200 mikrogram bölü metreküpe ulaşabildiğini bildirdi.
İstanbul'daki önemli hava kirliliği kaynaklarından birinin trafik olduğunu ve trafik kaynaklı hava kirliliğinin, gaz kirletici parametreleri yüzde 60 ila yüzde 200 artırdığını vurgulayan Şahin, "Bunun yanında partikül maddeyi artıran en önemli etkenlerden biri endüstriyel tesisler. Bu endüstriyel bölgeler yaklaşık yüzde 60 düzeyinde PM10 artışına sebep oluyor. Yani bu kaynaklar kentin iç alanları veya kent arka planlarına kıyasla yüksek bir hava kirliliğine sebep olabiliyor." dedi.
Şahin, İstanbul'da özellikle pazartesi ve salı günlerinde trafiğin daha yoğun olması nedeniyle havanın daha kirli olduğuna, pazar günü ise haftanın diğer günlerine göre daha az hava kirliliği tespit edildiğine dikkati çekti.
Kükürtdioksidin sınır değerleri aştığı tek yer Kandilli
İstanbul Boğazı'ndaki gemi emisyonlarının hava kalitesine etkini izlemek için kurulan Kandilli İstasyonu'nda yapılan ölçümlere de değinen Şahin, "Boğaz'dan geçen gemi emisyonları kent içi atmosferde kükürt değerini yaklaşık 2 kat artırıyor. İstanbul genelinde kükürtdioksit, hiçbir yerde sınır değeri geçmiyor ama sadece Boğaz kenarındaki Kandilli İstasyonu'nda en yüksek kükürtdioksit değerlerinin olduğunu görüyoruz." diye konuştu.
Araştırma sonucunda ozon dışındaki tüm parametrelerin azalan bir trend sergilediğini ve yılda yaklaşık yüzde 3 ile 6 arasında azaldığını kaydeden Şahin, "Bunun temel sebebi global ölçekte alınan önlemlerdir. Örneğin araçların egzoz emisyonlarına getirilen limitler, dizel araçlarda kullanılan gelişmiş filtrasyon sistemi, doğal gazın ısınmada yaygın kullanımı, endüstriyel emisyonlara getirilen kriterler bu azalmayı sağlamıştır." tespitini paylaştı.
Şahin, hava kirliliğinin önlenebilmesi için fosil yakıt kullanımının mümkün olduğunca azaltılması, toplu taşımada raylı sistem kullanımının yaygınlaştırılması, Avrupa'da uygulamada olan, kentlerin bazı bölgelerinde trafikten arındırılmış, düşük emisyon zonları olarak nitelendirilen alanlar oluşturulması ve sanayi kaynaklı hava kirliliği kontrol yönetmeliği kapsamındaki denetleme ve limit değerlerin sıkılaştırılması gerektiğini dile getirdi.
En yüksek ve en düşük veriler
Şahin'in verdiği bilgilere göre, farklı parametrelerde en yüksek ve en düşük veriler şu istasyonlardan alındı: