Su yüzeyinde taşımacılık teknolojisinin gelişimi, tekerleğin icadı kadar önemlidir. Tekerlek teknolojisi, daha sonra yol açtığı yeni gelişmeler bakımından da elbette çok doğurgan ve önemlidir. Fakat nehir, göl, deniz taşımacılığı da tekerleğin karadaki işlevi kadar önemlidir ve hatta bazı bakımlardan karada yapılamayacak taşımaları gerçekleştirdiği için daha da önemli olabilmektedir.
Greklerde denizcilik çok erken tarihlerde başladı. Grek ülkesinde tarıma elverişli toprakların azlığı, başta buğday olmak üzere çeşitli yiyecek maddelerinin ve ihtiyaç duyulan diğer bazı maddelerin ve madenlerin çevreden edinilmesini zorunlu hale getirmişti. Bu ihtiyacın Grek denizciliğinin erken gelişimindeki en önemli etkenlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.
Ege Denizi ve Doğu Akdeniz, çok sayıda adaya sahip olması, ikliminin çok değişken olmaması, dalgalarının nispeten küçüklüğü ve rüzgârlarının büyük ölçüde öngörülebilir olması gibi özellikleriyle deniz seyahatlerine uygun bir denizdi. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz gibi Grek ülkesinin verimli bir tarım ülkesi olmaması, maden kaynakları bakımından zayıflığı, Greklerin bu özellikler bakımından daha iyi durumdaki çevre bölgelerle yaptıkları ticaretin gelişmesine yol açmıştır. Bu nedenle deniz yoluyla ticaret, Ege'de M.Ö. 7000 yılları kadar erken tarihlere gitmektedir. Erken Bronz Çağı'nda (M.Ö.3000-2000) yük gemileri ve askeri gemiler artık tüm Akdeniz'de dolaşmaya başlamış durumdaydılar. Daha sonra demir aletlerin geliştirilmesi ve uzun süreli bir gemi inşa geleneğiyle Grekler önemli bir denizcilik deneyimi yarattılar. Özellikle Helenistik dönemde (M.Ö. 323-30) gemi boyutlarında, gemi teçhizatının incelmesinde, karmaşıklaşmasında ve yeni gelişmelere uygun limanların yapımında çok önemli gelişmeler sağlandı. Gerçekte tüm Antik çağ boyunca gemiler, uzun mesafeli seyahat ve ticaretin en etkin araçları oldu.
Grekler, dünyanın yuvarlaklığının farkındaydılar ve hem yer yüzeyinin topografik özellikleri hem de şehirlerin görece konumları konusunda bilgi sahibiydiler. Geç Helenistik dönemde çok ayrıntılı bilgilerle hazırlanmış haritalar kullanıyorlardı.
Gemilerini yaptıkları ağaçların seçiminde çok dikkatli davranıyor, ağaçların çürümeye karşı direncine, esnekliğine ve sağlamlığına çok önem veriyorlardı. (Herodot, yazılarında deri botların kullanıldığından da söz etmektedir. Bir tür deri bot, Türkiye'de de yakın zamanlara kadar Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde kullanılıyordu). Gemi inşası için teknik el kitapları yoktu, fakat kazanılmış bilgiler ve ustalık, gemi zanaatçıları arasında kuşaktan kuşağa sözel ve deneyimsel olarak aktarılarak devam ediyordu.
Greklerde savaş gemilerinin inşası, bu gemilerin inşasında ve dizaynında tüccar gemilerinkinden daha fazla bilgi gerektiği için devlet kontrolünde yürütülüyordu. M.Ö. 430 yılına ait, Pire'de askeri liman düzenlenmesiyle ilgili yazılı kayıtlar vardır. Pire Tersanesi'nde inşa edilen triremlerin (trireme) denize indirilmesi sırasında çok az insana ihtiyaç duyuluyordu, çünkü bu işlem için insan gücü yerine vinçler ve yağlanmış gemi kızakları kullanılıyordu.
Aristoteles'in anlattıklarına göre, triremler inşa edildikten sonra devleti temsil eden Konsey, geminin bütün özelliklerini kontrol ediyordu. Fakat geminin mimarisinin belirlenmesinde halkın oyları esas alınıyordu. Halkın geminin tipini belirlemesinden sonra Konsey, inşa aşamasında denetim yapıyordu.
Triremler, Antik çağda kullanılan askeri kadırgalardır. Bu geminin adı da, üç sıralı kürek sistemine sahip olmasından gelmektedir. Bu gemideki üç katlı kürek sisteminde 170 kürekçi yer almaktadır. Tek yelkenli triremeler, ince, uzun ve hafif gemilerdi. Bu nedenle manevra kabiliyetleri çok yüksekti. Triremeler, M.Ö. 6. asrın sonundan, M.Ö. 4. asra kadar Akdeniz'deki başlıca ve en güçlü savaş gemileri oldular. Ege denizindeki ticaretin güvenliğini de bunlar sağladılar. Fakat Helenistik çağda, daha ağır ve Roma İmparatorluğu'nun ihtiyaçlarına daha uygun gemilerin yapılmasından sonra triremeler önemlerini yitirdi ve yerlerini daha ağır ve yüksek tipte gemiler aldı. Grekler de bu gelişmeye kendilerini uydurarak daha büyük tipte savaş gemileri yapmaya başladılar. Antik çağ yazarları, triremelerin kesin bir tasvirini bize bırakmadıkları için, bugün hala bu gemilerin tam biçimleri hakkında çok kesin bilgilere sahip değiliz. Ancak son yıllarda yapılan bazı keşifler bu gemiler hakkında daha doğru bilgiler edinmemize imkân vermektedir.
Grek ticaret gemileri ise, askeri gemilerden farklı olarak düz ve büyük gemilerdi. Eni 9 metre, boyu 30 metre olabilen bu gemiler 250 ton kadar yükü taşıyabiliyorlardı. 300 kadar da personel istihdam edebiliyordu.
Antik çağlarda limanların çoğu, nehirlerle bağlantılıydı. Nehir suyunda (tatlı suda) iken yükleme yapılan gemilere taşıma kapasitelerinin sonuna kadar mal yükleniyor, ama deniz suyunda (tuzlu suda) iken yükleme yapıldığında eğer boşaltma limanı nehir suyuna bağlı ise geminin batmaması için nispeten daha az yükleme yapılıyordu. Ama bütün bu önlemlere karşın tıpkı günümüzde olduğu gibi açgözlülük nedeniyle yapılan aşırı yüklemelerden dolayı, nehir limanlarına yanaşan bazı gemilerin batması olaylarıyla karşılaşılıyordu.
Grek ticaret gemileri, özellikle Ege kıyılarında olmak üzere, Kuzey Afrika kıyılarında ve tüm Akdeniz'de büyük bir ticaret ağı oluşturmuşlardı. Antik çağda yüksek bir denizcilik geleneği yaratan Grekler, modern dönemlerde de bu geleneklerini sürdürerek dünyanın önde gelen denizci ülkeleri arasında yer aldılar.