Deniz haritalarının varlığı çok eski olmakla birlikte, günümüzde mevcut haritaların en eskisi, 700 yıldan biraz daha yaşlı olan, 1275 tarihli Carta Pisana adlı haritadır. Bugün Paris Milli Kütüphanesi’nde bulunan bu en eski portolan, Akdeniz, Karadeniz ve Atlantik kıyılarını ve bu kıyılarda yer alan limanları ayrıntılı olarak gösteriyordu.
Haritacılığın kökenleri binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Ancak ne kadar eski tarihlere gidilirse, denizcilerin ve denizlere açılan tüccarların haritacılığa yaptıkları katkıların da ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Haritacılığa yapılan katkıların en eski örneklerinden biri, MÖ 4. yüzyılda Pytheas adlı Yunan tüccar denizcinin yazdığı -Denizde- adlı ünlü kitaptır. Pytheas bu kitabında, Kuzey Atlantik’e, daha sonraları İngiliz Adaları olarak anılacak olan adalara ve büyük olasılıkla İzlanda olan adaya yaptığı seyahati anlatmıştı. Yazdıkları sadece kendi gözlem ve deneyleri değil, Atlantik’i ondan çok daha iyi bilen yerel denizcilerin deneyimlerini de yansıtıyordu. Bu kitap Akdeniz halklarına, Kıta Avrupa’sı kıyılarının ötesindeki dünyaya dair ilk bilgileri vermişti.
Antik çağda gemi kaptanlarının yazdığı liman kitapçıkları ya da kılavuz kitapçıklar da, gemicilere seyahat koşulları ve kıyı biçimleri hakkında seyir talimatları veren rehber niteliğinde belgelerdi.
Haritacılıkta temel önemde olan kıyı çizgilerinin, karadan izlenmesi çoğu zaman imkansızdır. Çünkü böyle bir girişim, çoğu durumda karşılaşılan fiziki engeller yüzünden imkânsız hale gelmektedir. (Kara haritacılığı ancak hava taşıtlarının ortaya çıkmasından sonra kıyı çizgilerinin belirlenmesinde önem kazanmıştır).
Eski denizciler, hayatlarını tehlikeye atarak ve çok emek harcayarak kendi haritalarını yapıyorlardı. Bu haritalar, içerdikleri ticari sırlar nedeniyle de dikkatle korunuyordu. Ancak yine aynı nedenledir ki bu haritalar ya güvenlik nedeniyle yok ediliyor ya da sürekli kullanılmaktan dolayı yıpranıyordu. Günümüze bu en eski haritalardan kalmamış olmasının temel nedeni buydu. Bu yok olmuş haritaların varlığını, onlara referans veren daha sonraki haritalardan veya kitaplardan biliyoruz.
Deniz haritalarının varlığı çok eski olmakla birlikte, günümüzde mevcut haritaların en eskisi, 700 yıldan biraz daha yaşlı olan, 1275 tarihli Carta Pisana adlı haritadır. Bugün Paris Milli Kütüphanesi’nde bulunan bu en eski portolan, Akdeniz, Karadeniz ve Atlantik kıyılarını ve bu kıyılarda yer alan limanları ayrıntılı olarak gösteriyordu.
1503 tarihinde İspanya Kralı, deniz haritalarında yer alan değerli bilgileri denetim altına alma girişiminde bulunmuştu. Buna göre denizcilerin, açık denizden döndüklerinde, üzerine “yeni ve kaydetmeye değer her araziyi, adayı, körfezi, limanı ve başka şeyleri” kaydetmiş oldukları haritalarını iade etmeleri gerekiyordu. Bu bilgiler sıkı bir biçimde merkezi denetim altında tutuluyordu.
14. yüzyılın sonlarında dünyanın en ileri gemicilerinin Çinli gemiciler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak 1435’te Ming Hanedanı’nın Çinlilerin okyanustan çekilmesini öngören kararından sonra denizciliğin gelişim alanının batıya kaydığını görüyoruz.
14. yüzyılda Akdeniz’deki en önemli limanlar, Ceneviz ve Venedik limanlarıydı. 1317’de Portekiz Kralı, Cenevizli denizcileri ve gemicileri işe alarak ve böylece onların denizler hakkındaki bilgilerini satın almış olarak ülkesinin donanmasını kuruyordu. Elbette bu denizcilik bilgileri bir süre sonra rakip krallıklara da geçiyordu.
O dönemde kendilerine kozmograf denilen “akademik” coğrafyacıların hazırladıkları haritalar, genellikle gerçek denizciler için işe yaramaz belgeler olarak görülüyordu. Gerçekten de ilk portolanlarda yer alan bilgiler, kozmograflara kıyasla denizcilerin sahip oldukları bilginin üstünlüğünü göstermektedir.
Portolan haritalarını denizciler tamamen yerel görünümlere, denizcilerin bir yerden bir başka yere gitmek için kullandıkları kıyılara ve limanlara ilişkin deneyimlerine dayanarak yapmışlardı. Bu haritalar elbette denizcilerin yüzlerce yıl boyunca edinmiş oldukları birikimleri temsil ediyordu. 16. yüzyılın sonlarında artık yetenekli çizerler tarafından hazırlanan deniz haritalarının, ticari amaçlı üretimi de başladı. Akdeniz ve Karadeniz kıyılarının ilk özenli haritalarını İtalyan denizciler çıkartmıştı. Daha sonra Hollandalı denizciler bu konuda başarılı çalışmalar yaptılar. Daha önce hiç bilinmeyen, Batı Avrupa’nın kıyılarını ve limanlarını, hâkim rüzgarlarını ve akıntılarını, kayalıklarını ve sığlıklarını saptadılar ve deniz haritalarını ilk kez bir kitap biçiminde sistematik olarak derlediler.
Portolanlar olmasaydı dünya haritası yapılamazdı. Fakat dünya haritasının yapılması konusunda da kozmograflardan kaynaklanan bazı engeller vardı. Çünkü denizcilerin harita bilimine yaptığı katkılar, bazı “seçkin” kozmografların direnciyle karşılaşıyordu. Bu “seçkinler”, Atlantik ötesindeki yeni kıtaların keşfinden sonra bile Antik Çağ otoritelerine olan bağlılıklarından vazgeçmeye niyetli görünmüyorlardı. 15. ve 16. yüzyılda denizcilerin yaptığı keşifleri görmezden geliyorlar ve hala Batlamyus’un çok eskimiş olan coğrafi bilgilerine yaslanıyorlardı. Bu durum haritacılığın gelişmesinde geciktirici bir etki yaratmıştır. Kozmografların bu direnişi, doğal olarak haritacılığın uzun bir süre boyunca niçin üniversiteler yerine yeni bilgileri zorlanmadan benimseyen yetenekli denizcilerin ellerinde gelişmiş olduğunu da açıklamaktadır.
İşte bu yüzdendir ki, denizcilerin haritacılıktaki yapıcı rolleri, 19. yüzyıla kadar önemini korumuştur.