“Dünyanın önde gelen gemi üreticileriyle rekabet edebilecek durumdayız.”

Gemi İnşa Sanayi, ülkemizin en önemli sanayi kollarından biri olarak 2008 yılında başgösteren...

Murat KIRAN - Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Başkanı

Gemi İnşa Sanayi, ülkemizin en önemli sanayi kollarından biri olarak 2008 yılında başgösteren küresel ekonomik kriz dolayısıyla zor bir dönemden geçti. Pek çok tersane sözleşmelerini iptal etmek zorunda kalırken istihdamda da çok ciddi bir düşüş yaşandı. 2015 yılına gelindiğinde bile bu küresel krizin etkilerinin halen kendini hissettirdiğini söyleyebiliriz. Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Başkanı Murat KIRAN ile sektörün durumunu ve gelecek vizyonunu konuştuk

GİSBİR Başkanı olarak kurumunuz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

40 yılı aşkın geçmişiyle Türkiye’nin en eski sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR), üstlenmiş olduğu misyonla milli gemi inşa sanayimizi geliştirmek, tersanelerimizin dünya pazarlarında üst sıralarda yerini almasına yardımcı olmak, tersanelerin müşterek sorunlarını ilgili merciler ile görüşmeler gerçekleştirerek çözüme ulaştırılmasını sağlamak, kamuoyunu bilgilendirmek, ulusal ve uluslararası kuruluşlarda, forumlarda ve diğer platformlarda Türk Gemi İnşa Sanayini temsil etmek ve sözcüsü olmak gibi görevleri yerine getirmektedir. GİSBİR’in 2015 yılı itibariyle 93 üyesi bulunmaktadır.

Sektörümüz tersaneler, armatörler/gemi işletmecileri, klas kuruluşları, malzeme ve ekipman üreticileri, meslek odaları ve sendikaların birlikte faaliyet göstererek bir ağır sanayi iş kolu olan gemi inşa endüstrisine hizmet vermektedir. , tekne imal ve çekek yerlerinin çatı örgütü olan GİSBİR bu sektör paydaşlarıyla uyum içerisinde çalışarak sürecin sağlıklı ve verimli yürümesine katkı sağlamaktadır.

Türkiye denizcilik sektörünün omurgası sayılan Gemi İnşa Sanayi 2008'deki krizden bu yana nasıl bir dönem yaşadı ve mevcut durum nedir?

2008 yılı içerisinde kendini göstermeye başlayan küresel ekonomik kriz, gemi inşa sektörünü de olumsuz etkilemiş, birkaç ülke dışında tüm ülkeler önemli boyutta küçülmeye gitmiştir. Kriz döneminde aldıkları devlet destekleriyle rekabetçiliklerini koruyan rakip ülkeler, krizi Türkiye’den daha iyi atlatmıştır. Avrupa’daki üretim önemli ölçüde Uzakdoğu ülkelerine kaymıştır.

2008 yılından bu yana büyüyen dünya deniz ticaret filosuna yeni katılan gemilerin büyük çoğunluğu 2006, 2007 ve 2008 yılında alınmış olan siparişlerin bir kısmı gecikmeli olmak üzere Dünya deniz ticaret filosuna katılmış olmasından kaynaklanmaktadır.

2008 yılı sonrası dönemde dünyada gemi siparişleri önemli oranda düşüş göstermiştir.

Uygun rekabet koşullarında Türk gemi inşa sektörü belirli segmentlerde, maliyetler bazında, dünyanın önde gelen gemi üreticileriyle rekabet edebilecek durumdadır. Ancak rakip ülkelerdeki önemli devlet destekleri gemi inşa sanayimizi olumsuz etkilemektedir.

AB ülkeleri dâhil, gemi inşaya doğrudan ve dolaylı teşvik sağlamayan bir ülke bulunmamaktadır; özellikle Güney Kore, Çin, Brezilya ve Rusya gibi ülkeler gemi inşa sanayini ulusal politikalarının önemli bir parçası haline getirmiş ve son 2-3 yıl içerisinde krizi de bir fırsat olarak görerek, yeni teşvik mekanizmaları hayata geçirmişlerdir.

Ancak yine de bütün bu olumsuzluklara rağmen tersanelerimiz Avrupalı müşterilerden, başta özel maksatlı gemiler olmak üzere yeni gemi siparişleri almaktadırlar.

2015 yılına yeni tersane yatırımlarıyla girdik. Mevcut tersaneler de yeni projelerin ve teknolojik altyapılarını güçlendirmenin peşinde. Bu durum ileriye dönük olarak sektörü iyi günlerin beklediğine işaret denebilir mi?

İleriye dönük yatırım planlamış olan tersanelerimiz, 2008 krizi sonrasında bu yatırımlarını erteleme zorunda kalmışlar; yatırımına başlamış olan tersanelerimiz ise durdurmuşlardır. Bugün ancak, özellikle ihracata yönelik yeni inşa yapan tersanelerimiz teknolojik altyapılarını geliştirmekte ve yatırım yapabilmektedir. Tersanelerimiz kurulu kapasite, alt yapı ve teknoloji, uzmanlaşmış ve yetişmiş işgücüne sahip olmaları nedeniyle yat, römorkör, kimyasal tanker, ahşap tekne, koster, askeri gemi gibi segmentlerde branşlaşmış durumdadır. Ayrıca, tamir ve bakım da bölgesel güç haline gelmiştir. Bütün bunlar, ileriye umutla bakmamızı sağlayan unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Kriz sonrası gemi inşa sanayiindeki istihdamda ciddi bir azalma yaşanmıştı. Mevcut durum nedir?

GİSBİR 2014 Yılı Sektör Raporu’ndan elde edilen verilere göre Türk Gemi İnşa Sanayinde, tersanelerin sabit ve alt yüklenici olarak istihdam edilen personel sayılarının yıllara göre dağılımları grafikte sunulmuştur.

Grafikte belirtilen istihdam rakamları 2009 yılında, 2008 yılı ekonomik kriz etkileri ile beraber 34.000 kişiden 19.179 kişiye gerilemiştir. Ekonomik krizin etkilerini halen üzerinden atamayan ülkemiz tersaneleri 2014 yılında çalışan 20.334 kişi ile 2008 yılının istihdam rakamlarının halen çok altında istihdama sahiptir. 

Sektör açısından sevindirici bir gelişme olan Türk Koster Filosunu Yenileme Projesi'nin gemi inşa sanayiine ne gibi katkıları olacak? Sanırım filonun yenilenmesi sadece gemi inşa sanayiine değil uzun vadede deniz ticaretine de ciddi bir ivme kazandıracak.

Koster filosunun yenilenme projesi, üzerinde yıllarca çalıştığımız, özellikle gemi inşa sanayinden daha ziyade Türk bayraklı koster filosunun çevre denizlerinde hâkimiyetinin sürdürülebilir olmasında kilit noktadır.

Bu projenin takipçisi olmamızın sebebi bir taşla birkaç kuş vurmaktır. Birincisi; Akdeniz ve Karadeniz’de filo hâkimiyeti sağlamak. İkincisi; sektör olarak kaybettiğimiz işgücünün geri kazanılması. Üçüncüsü; 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizden tersanelerin çıkışına ivme kazandırmasıdır.

Yeni tersane yatırımlarıyla gemi inşa sanayiinin kapasitesinin ne olması hedefleniyor?

Ülkemizdeki tesislerin gemi inşa kapasitesi toplam 4.200.000 DWT’dur. Bu kapasitenin 1.680.960 DWT’u Tuzla, 1.302.000 DWT’u Yalova ve 1.217.040 DWT’u diğer bölgeler olarak dağılmıştır.

Ülkemizde gemi inşa tesislerine tahsis edilmiş toplam 7.526.647 metrekare alan bulunmaktadır. Bu alanların 2.286.516 metrekaresi Yalova’da, 1.207.897 metrekaresi Tuzla’da, 1.207.520’si Zonguldak’ta, 1.005.000 metrekaresi Samsun’da ve 1.819.714 metrekaresi diğer bölgelerde tahsis edilmiştir. Tahsis edilen 7.526.647 metrekare alanın 3.948.160 metrekaresinde aktif üretim yapılmakta, 3.578.487 metrekaresinde ise faaliyet bulunmamaktadır.

7.526.647 metrekare tahsis edilmiş alan içerisinde bulunan proje halindeki tesislerin her biri yatırımlarını bitirip faaliyete geçtiklerinde, Türkiye’nin yeni gemi inşa kapasitesinin yaklaşık 7.000.000 DWT olacağı tahmin edilmektedir. 

Türk gemi inşa sanayiini dünya pazarında öne çıkaran özellikler / avantajlar nelerdir?

Türk gemi inşa sanayi, rakip ülkelerle kıyasladığında öne çıkan güçlü yanları şunlardır: Yat, römorkör, kimyasal tanker, ahşap tekne, askeri gemi yapımı, koster gibi branşlaşmış olduğumuz gemi inşa alanları, altyapı ve teknoloji, tersane sayıları, teslim süresi ve kalite yönünden üretim kapasitesi, müşteri isteklerine karşı esnekliğimiz ve aynı ayna yeni inşa ve bakım onarım yapan tersanelerimizin varlığı, ürün yelpazesinde çeşitlilik, 52 ülkeye 3 saatlik uçuş mesafesi ile uygun coğrafi konumumuz, gemi inşa sanayi alanında bölgenin güçlü ülkesi olma, demir çelik endüstrisinin desteği, gemi geri dönüşüm sanayinin mevcudiyeti, üniversiteler ve eğitim kurumları ile tecrübe, sayı ve yeterlikte insan kaynağı.

Bunların yanı sıra, Türk tersaneleri, dünyanın önde gelen ve halka açık birçok armatörlük şirketiyle imzalamış oldukları filo anlaşmaları (fleet agreement) sayesinde tamir-bakım konusunda başarılı projeler yürütmektedir. Bahsi geçen filo anlaşmalarının imzalanabilmesi için, İngiltere merkezli The Oil Companies International Marine Forum (OCIMF) Birliği tarafından da belirlenen ve sadece teknik konularda değil, iş sağlığı ve güvenliği, finans ve idari konulardaki şartları da kapsayan denetimlerin başarıyla tamamlanmış olması gereklidir. Bu denetimler dünyada kabul görmüş normlar çerçevesinde gerçekleştirilmekte ve tersanelerimiz bu denetlemeler sonrasında approved vendor (onaylı firma) listesine girebilmektedir.

Bu noktada dünya pazarında güçlü bir sektör yapısına kavuşmak için tersanelerin birleşmesi gibi bir düşünceniz vardı. Biraz bahsedebilir misiniz?

Konsolidasyon, bizim ve sektörün geleceği için öngördüğümüz ve yapılması gerektiğine inandığımız bir çalışmadır ve konsolidasyonun çeşitli varyasyonları oluşturulabilir. Bu varyasyonlar satın alma veya ortaklık veya bir başka şirket çatısı altında kurulan yapıların işletilmesi yönünde olabilir. Fakat bu yapılanma, beraberinde olumsuzluklar da getirebilmektedir. Yalova’nın Tuzla’ya nazaran daha iyi revizyonlara gidebileceğini göz önüne alarak şunu söyleyebilirim ki Tuzla’da 5’i kooperatif çatısı altında, 27’si bugünkü tersane tanımına uygun, 18’i tekne çekek ve imal yeri ve bir tane de özel bir işletme olmak üzere toplam 51 işletme mevcuttur. Bu işletmeler, geçmiş dönemde tersane alanlarının, firmaların maddi gücüne göre tahsis edildiği yerlerdir. Dolayısıyla farklı metrekare ve ekonomik kriz dolayısıyla farklı borçlanma yapılarına sahiptir. 2008 yılına kadar tersane üzerinden, yani tersaneyi ipotek ettirerek başka yatırımlara giren işletmeler, büyük bir borç yükü altına girmişlerdir ve bu da konsolidasyon konusunda problemler yaşanmasına sebep olmaktadır. Konsolidasyona gidecek tersanelerin birbirine komşu olmaları zaruridir. Fakat yan yana olan tersaneler, bahsettiğim sorunlar sebebiyle konsolidasyona gitmekte zorluk yaşayabilirler. Tersanelerimiz arasında hali hazırda konsolidasyonu başarmış ve kendi aralarında birleşmeye gitmiş olan tersaneler mevcuttur. Bundan sonraki birleşmeler, satın almalarla ve borçların fizibıl olmasıyla mümkün olacaktır.

Savunma Sanayi Müsteşarlığımız için askeri proje yapmak üzere tesis güvenlik belgesi almış tersanelerimiz vardır. Üretim izin alan 7 tersanemiz bulunmaktadır. Bu oranın gelecek planları için yeterli, hatta fazla bulunduğu da ifade edilmektedir. Tersanelerimiz, belki yanlarındaki tersaneleri satın alarak, projelere göre çalışma yürütebilirler.

Yeni gemi inşa siparişleri önceye oranla çok iyi durumda değil fakat bir yandan da gemi tamir ve bakım işlerinde umut vaat eden gelişmeler yaşanıyor. Ne düşünüyorsunuz?

Türk gemi inşa sanayi, gemilerin tamir ve bakımında da Akdeniz, Karadeniz ve Ege havzalarında önemli rol oynamaktadır da bölgesel güç haline gelmiştir.

Tuzla Bölgesi’nin yanı sıra Yalova Bölgesi’nde yer alan tersanelerimiz de yatırımlarını artırarak tamir-bakım sektöründe önemli bir mesafe kat etmiştir.

Savunma sanayi ihaleleri ve denizde petrol-doğalgaz arama projelerinin sektöre ne gibi katkıları oldu/olacak?

2000’li yılların başında bir hayalden gerçeğe dönüşmeye başlayan MİLGEM Projesinin ilk gemisi olan HEYBELİADA Korvetimiz, şu anda Türk ulusal gemi inşa sanayinin bir gururu olarak dünya denizlerinde görevini başarı ile icra etmektedir.

Bu projenin devamı olan altı korvetin bu andan itibaren özel sektör tersanelerinde imal edilecek olması, Türk gemi inşa sanayinin geldiği noktayı herkese göstermektedir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığımız, her zaman Türk gemi inşa sanayinin “komple platform” (bitmiş ve kullanıma hazır gemi) inşa etme kapasitesine güvenmiş ve bu güven çerçevesinde 2007 yılından bu yana beş tersanemize projeler ihale etmiştir.

Dünyada yardımcı sınıf olsun, muharip sınıf olsun kendi savaş gemisini özgün dizaynı ile inşa ve imal etme kapasite sahip ancak on beş ülke var olduğu düşünülürse, Türk gemi inşa ve yan sanayinin son yıllarda son derece önemli bir gelişme kaydettiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca, sahil güvenlik arama kurtarma gemisi, kurtarma gemisi, yeni tip karakol botu, LCT ve LST (tank çıkarma gemileri), deniz altı kurtarma ana gemisi, kurtarma yedekleme gemisi ve amfibi çıkarma gemisi gibi askeri gemi türlerini başarıyla inşa eden ve bu gemilerin ihracatını gerçekleştiren 5 tersanemiz bulunmaktadır.

Son olarak, dünya ticaretinde iyileşme ve kriz koşullarının aşılması durumunda Türk Gemi İnşa sektörünün geleceği ile ilgili öngörülerinizi alabilir miyiz?

2023 yılı için hedeflenen 10 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmamız ve bu hedefin çok daha üstüne çıkmamızın, daha önce farklı platformlarda defaten dile getirdiğimiz üzere milyar dolarlarla ifade edilen projelerin yer aldığı offshore sektörü sayesinde mümkün olduğunu değerlendirmekteyiz. Dünya genelinde inşası devam eden gemi ve platformların yüzde 7’si cironun yüzde 26’sına tekabül etmektedir, bu demek oluyor ki gemi inşa sanayinde işlem gören her dört liranın bir lirası offshore marketine aittir. Gemi inşa sanayimizin offshore pastasından pay alabilmesi için GİSBİR olarak önerimiz, Enerji Bakanlığımızın öncülüğünde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) ait bir offshore filosu oluşturulmasıdır. Bu bağlamda, bir offshore şirketi kurulabilir ve Türk tersaneleri bu filoya platformlar, platform destek gemileri (FPSO, PSV, FSO, Jack-up, Rig, v.b.) inşa edilebilir. Bu projeleri hayata geçirebilmek ve gerekli know-how desteğini sağlayabilmek için bu konuda dünyada söz sahibi firmalarla verimli bir ortaklık geliştirilmesi gerekecektir. Çünkü iş ortaklığı (joint venture) bu işin anahtarı olacaktır. Böylelikle, TPAO’nun bir şirket bünyesinde deyim yerindeyse offshore makine parkı oluşturulacaktır. Oluşturulacak bu filo, Enerji Bakanlığımızın bölgemizdeki offshore faaliyetlerinde kullanılabilecek ve gerektiğinde kiralanabilecektir. Böylelikle, gemi inşa sanayimiz hem boyut değiştirecek, hem de milyon dolarların döndüğü bu dev markette referansa sahip hale gelecektir.

Karadeniz’de gerçekleştirilen bütün sismik araştırmalar sonucunda Karadeniz’de ciddi doğalgaz kaynakları olduğu tespit edilmiştir. Burada çalışan platform sayıları artıkça gerekli ekipmanlar Türk gemi inşa sanayinden tedarik edilecektir.

Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Aralık 2014 tarihinde gerçekleşen Uluslararası Petrol ve Doğalgaz Stratejileri Sempozyumu Galası ve Türkiye Petrolleri 60. Yıl Resepsiyonu'nda dile getirdiği "Ocak ayı içerisinde inşallah Batı Karadeniz'de yeni bir sondaja başlayacağız. Bu noktada yerli bir petrol sondaj platformunun yapılması ihtiyacı da ortaya çıkabilir. Bu platformu da hamdolsun tersanelerimizde yapabilecek güce sahibiz. Bunun da müjdesini vermek istiyorum" ifadesinin, Türk gemi inşa sanayinin offshore sektöründeki mevcudiyetinin artacağının bir göstergesi olduğunu değerlendirmekteyiz.

Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Temmuz-Ağustos 2015 - 43. sayısında yayımlanmıştır.

Röportajlar Haberleri

“Sektörün karbondan arındırılması, yeni fırsatlarla dolu bir dönüşüm sürecidir.” 
“Karbonsuzlaştırma, denizciliğin bugüne kadar karşılaştığı en büyük iştir.” 
“Sadece çok az müteahhitin yapabildiği işleri yapıyoruz.” 
“Mobil yangın söndürme sistemlerimiz, yüksek verimlilik sağlıyor.” 
“Her birey daha yaşanabilir bir çevre için üzerine düşeni yapmalıdır.”