Murat ERGEN - Wartsila Genel Müdürü
Yaklaşık bir buçuk asır önce Finlandiya’da demir döküm yapan bir firma olarak ticari faaliyetlerine başlayan Wartsila, bugün pek çok ülkede kendi adıyla makineler üreten dev bir markaya dönüştü. Firmanın Türkiye’ye gelişi ise bundan 20 yıl öncesine dayanıyor. Wartsila’nın hem dünyadaki faaliyetlerini hem de ülkemizdeki durumunu firmanın genel müdürü Murat Ergen ile konuştuk.
Wartsila hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Wartsila 1863 yılında Finlandiya’da kurulmuş bir şirket. Demir döküm yapan bir şirket olarak makine bloğu dökmeye başlamasının ardından bazı ortaklıklarla makine üretimine başlıyor. Turku’da satın aldığı bir tersanede küçük çaplı gemi üretimine de başlayan firma, zamanla kendi adını kullanarak Wartsila markasıyla makine üretimine geçiyor. Daha sonra çeşitli satın almalarla büyümeye ve ürün yelpazesini genişletmeye başlıyor. İngiltere’den Lips pervaneyi alarak pervane üretimini yelpazesine ekliyor. Daha sonra İsviçre’deki Sulzer’i satın alıyor. Cedervall’i satın alıyor. Japonya’daki JMT fabrikasını satın alıyor. Çin’de 9 tane firmayla lisans anlaşması yaparak hem iki zamanlı hem de 4 zamanlı segmentinde büyümeye devam ediyor. Firma en son iki sene önce Hamworthy firmasını satın aldı ve bu satın almayla birlikte çevre ile ilgili, baca gazı emisyon değerlerini düşürücü filtre sistemleri üretimine başladı. Aralık ayı içerisinde de L-3 adlı Alman otomasyon firmasını satın alarak, DP ve elektrik otomasyon ile ilgili ekipmanları da ürün gamına eklemiş oldu.
Türkiye’deki yapılanma hakkında bilgi verebilir misiniz?
Türkiye’de kuruluşu acente bazında 1994 yılında başlıyor. 1997 yılında servis ofisi açılıyor. 1999 yılının Aralık ayında, Wartsila’nın Türkiye’deki acentenin yüzde 51’ini satın almasıyla Wartsila Enpa oluşumu başlıyor. 1999 yılı Aralık ayından bu yana yüzde 51 yabancı ortaklı bir şirket olarak Tuzla’da devam ediyoruz.
Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?
Şu an 120 kişilik bir ekiple çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’de hem gemi makineleri hem de Power Plants satış departmanlarımızla yer alıyoruz. Power Plants olarak 4 gigawatt’a ulaştık, Pazar lideriyiz. Marin sektörde ise son 3 yıldır yüzde 60 ve yüzde 45 oranında değişmekle beraber 4 zamanlılarda market lideri olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Türkiye’de commissioning ekibimizle, yeni gemi inşalardaki tüm kurulum ve devreye alma işlemlerini biz gerçekleştiriyoruz. 10 kişilik kurulum mühendisimizden oluşan bu ekibimiz, Wartsila’nın Finlandiya’daki (Land & Sea) akademisine giderek her türlü eğitimi almış sertifikalı kişilerdir. Zaten Wartsila’nın tüm çalışanları bu akademiye giderek gerekli eğitimlerden geçer ve sertifikalarını alırlar.
Gemi makinalarında dünya trendleri ne yönde ilerliyor? Sizin yeni ürünlerinize nasıl yansıyor?
Dünyadaki trendleri belirleyen kurallar IMO kuralları... Uluslararası standartların gerektirdiği kurallar gereği makine üreticileri de bu kurallara uygun makine geliştirmek zorunda kalıyorlar. Bu bahsettiğimiz kurallar çerçevesinde ECA ve SECA bölgelerinde, baca gazındaki emisyon değeri kısıtlamaları sebebiyle egzost gazı değerleri içerisinde hem kükürt değerleri düşük hem de NOX değerleri düşük olan makine üretimleri başladı (TIER III). Ama regülasyonlar bununla da yetinmedi; bazı özel bölgeler için yani Baltık Denizi ve Amerika kıyıları için daha katı kurallar başladı. Kükürt seviyesini 0,1 oranlarına çekmeye başladılar. Dolayısıyla yakıt olarak kullanılan fuel oil (HFO ) ve dizelin (MDO) yerine doğalgaz tercih edilmeye başlandı. Bunun sonucu olarak da doğalgazla çalışan makineler yapılmaya başlandı.
Doğalgazla çalışan makine imalatı başlayınca, otomatikman önce hem ekonomik açıdan zengin olan Kuzey Avrupa ülkeleri hem de regülasyon gereği Baltık Denizi çevresinde bulunan ülkelerin tamamı bu kurallara uymaya ve buna uygun gemi siparişi vermeye başladılar. Finlandiya da bir Baltık ülkesi sayıldığı için belli bir üretim bandını çift yakıtlı dediğimiz DF (Dual Fuel) diye adlandırdığımız, dizel oil ve doğalgazı (LNG) kullanarak bu enerjiyi üreten makinelerin üretimine geçildi. Burada yüzde 99 doğalgaz (LNG) , yüzde 1 dizel oil (MDO) (ateşleme amaçlı) kullanılıyor. Bir ön yanma odası var, ön yanma odasında dizel püskürtülerek doğalgaz tutuşturuluyor.
Bu teknoloji ile ilgili sizin farklılık yaratan bir girişiminiz oldu mu?
Wartsila’nın en büyük avantajı, çift yakıt opsiyonuna sahip olması... Diğer rakiplerin çoğunda sadece yüzde yüz doğalgaz yakılıyor. Çift yakıtlı gemilerde ayrıca doğalgaz tankı (LNG Pac) gerekiyor. Doğalgaz tankındaki kapasite müsaade ettiği sürece gemi yakın mesafeler çevresinde dolaşabiliyor. Ama Wartsila’nın avantajı SECA ve ECA bölgesi dışına çıktığınız zaman, o regülasyonun uygulanmadığı yerlerde (okyanus bölgesinde) tek bir switch’le dizel yakıta dönüp normal operasyonunuzu yapıyorsunuz. Kısıtlı bölgeye girdiğinizde de yine tek bir switch’le doğalgaza dönüp baca gazı emisyon kurallarına uyabiliyorsunuz.
Şu anda dünyada gemi makinelerinde trend doğalgaz... Wartsila bunu öngördüğü için iki sene önce Hamworthy firmasını satın aldı. Hamworthy firması baca gazı filtreleri ve emisyonla ilgili her türlü cihazı üreten bir firma... Ama bunun yanında, balast water treatment veya sintine seperatörü gibi regülasyonlara uygun ürünleri de üretiyor. Wartsila bu satın almayla ürün yelpazesini çok genişletmiş oldu. Aynı zamanda ikinci bir adım da atarak, yine bu regülasyonlar ve kurallar gereği, makinanın ihtiyacı olan yakıtı depolayabileceği LNG Pack dediğimiz, likit doğalgazı saklayabileceğiniz özel tanklar üretmeye başladı. Bu tankları da geminin güvertesine veya geminin makine dairesinin ara bölmesine koyarak makinanın kullanacağı doğalgazı likit olarak depoluyor.
Bunun yanı sıra bir de doğalgaza geçiş (modifikasyon) dediğimiz servis işlerimiz var. Yani Wartsila Makine’nin en büyük avantajı, mevcut çalışan makinaları yerinde modifikasyonla DF (Doğal gaz ile çalışabilen çift yakıtlı) makine haline getirebiliyoruz.
Türk gemi inşa sanayii ile ilgili neler söylersiniz?
Şu anki satışlarımıza ve geçen seneki satışlarımıza bakarsanız özellikle Yalova tarafındaki tersanelerde ciddi bir potansiyel var. Türkiye’nin yüz akı projeler var. Tersan Tersanesi’nin gerçekleştirmiş olduğu 128 metre uzunluğunda “off-shore construction vessel” ciddi bir proje vardı. Hatta Norveç Başbakanı, Dışişleri Bakanı, Ekonomi Bakanı ciddi bir ekiple buraya geldiler. Gelirken de yanlarında balıkçılık firmalarından offshore firmalarına kadar 40 tane Norveçli iş adamı vardı. Bu geminin arkasından aynısının anahtar teslimi olacak. Eskiden burada sadece kabuk yapılıyordu. Şimdi Türkiye anahtar teslim -offshore construction vessel- yapabilecek kapasitede olduğunu ispatladığı için sipariş almaya başladı.
Beşiktaş, Cemre, Sefine gibi tersanelerimiz ciddi projeler yapıyorlar. Sefine Tersanesi şu an Norveç’e feribot yapıyor, çok ciddi siparişler aldı. Cemre Tersanesi’nin elinde projeler var. Tersan yine Norveç’e balıkçı gemileri ve Platform destek gemileri yapıyor.
Tuzla Bölgesi’ndeki tersanelerimiz ise fiyat politikası, kapasitenin azlığı vs. gibi sebeplerle biraz geri kaldı. Tabi Tuzla’daki yatırımlar da eskidi… Hâlbuki Yalova’daki tersanelerin hepsi yeni yatırım... Dolayısıyla Tuzla’daki tersaneler yüzünü tamir-bakım işlerine döndü. Birkaç tane yeni inşa yapan tersane dışındaki tüm tersaneler tamir-bakıma yöneldi.
Peki ne yapmaları gerekiyor?
Tuzla’daki tersanelerimizin yapması gereken, tailor made denilebilecek butik tersane moduna dönmeleri lazım. Balıkçı gemileri, offshore gemileri, özel design spesifik gemilere dönmeleri lazım. Güzel bir örnek olarak Sedef Tersanesi’nin imzalamış olduğu LNG yakıtla çalışan 149m’ lik feribot projesi... Bu projede Wartsila marka 34DF model çift yakıtlı generatörler ve LNG Pac diye adlandırdığımız LNG tankları kullanılacaktır.
Butik gemilerde sac işçiliği fazla değil, gemi boyları 80-90 metre dolayısıyla tüm tersanelerde bunu yapabilirsiniz. Sac işçiliği az olduğu için Çin’le de rekabet edebilirsiniz. 10 bin DWT’luk bir tankerin maliyeti Türkiye’de 30 milyon doları buluyor. Çin’deki tersaneler buna 25 milyon dolar fiyat veriyor. Dolayısıyla bu alanda rekabet edemezsiniz. Ama özel butik gemilerde ekipman listesi zaten belli; Çin’de, siz de aynı yerden alacaksınız. Sac işçiliği de az olunca rekabet edebiliyorsunuz.
Bu arada Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın da tersanelere ciddi desteği var. Türk Donanması için yapılacak tüm gemiler Tuzla’daki askeri yeterlilik sertifikası olan tersanelere veriliyor. Bu projelerdeki yerli katılım payı da yüzde 50’den yüzde 70’lere çıktı. Dolayısıyla burada yabancı makine üreticileri yani biz devre dışı kalıyoruz. Bu da yerli üreticilere büyük fayda sağlayacaktır.
Yatlara yönelik ürünleriniz hakkında da kısaca bilgi verebilir misiniz?
Wartsila’nın yatlara yönelik ürün grupları arasında, su jetleri ve seal’ler var. Özellikle Antalya Bölgesi’ndeki yat üreticilerine seal satışımız var. Çünkü yatlar high speed makinalar olduğu için seal’larda sızdırmazlıkla ilgili problemler oluyor. Burada bizim Japonya’da JMT adıyla ürettiğimiz seal’ler oldukça tercih ediliyor.
Bunun yanı sıra, navigasyon sistemleriyle ilgili de çalışmalarımız var. Alman Raytheon firmasıyla yaptığımız anlaşma gereği köprü üstünü A’dan Z’ye dizayn ediyoruz. Tüm ekipmanlar Raytheon tarafından donatılıyor ve biz bunu paketimize koyuyoruz. Megayatlara bu şekilde de teklif verebiliyoruz.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Kasım-Aralık 2014 - 39. sayısında yayımlanmıştır.