Ünal BAYLAN - Denizcilik Genel Müdürlüğü
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürü Sayın Ünal Baylan, coğrafi ve jeopolitik konumu dolayısıyla ülkemiz denizciliğinin geleceği konusunda parlak bir vizyon çiziyor. Kendisiyle bu alanda yapılan çalışmaları ve projeleri konuştuk.
Ülkemizin coğrafi konumunu göz önünde bulundurduğunuzda denizcilik alanında bir durum özeti yapabilir misiniz?
Ülkemizin Avrupa, Asya, Kafkasya ve Ortadoğu ile var olan coğrafi bağlantısı; ülke denizciliğin ve ekonomisinin gelişimi açısından önemli bir avantaj sağlamamaktadır. TÜİK verilere göre, 2020 yılında Türkiye’nin dış ticareti 164,64 milyar dolar ihracat ve 219,52 milyar dolar ithalat olmak üzere toplam 389,16 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Toplam dış ticaret taşımalarında denizyolunun payı ise 100,91 milyar doları ihracat ve 114,84 milyar doları da ithalat olmak üzere toplam 215,75 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Kısaca, toplam dış ticaretin parasal olarak yaklaşık %55,4’ü denizyolu ile gerçekleşmiştir.
Ülkemiz coğrafi konumu itibariyle bir transit yüklerin taşınmasında avantaja sahiptir. 2020 yılında limanlarımızda 496,6 milyon ton yük elleçlenmiş olup yüklerin yaklaşık %15’ini transit yükler oluşturmaktadır. Limanlarımızda elleçlenen transit yük miktarı 2003 yılında yaklaşık 11,2 milyon ton iken 2020 yılında %546 artışla 72,4 milyon tona yükselmiştir. Transit sıvı yükler için Doğu Akdeniz, transit konteynerler için de Marmara havzası önemli transit bölgeleridir. Doğu Akdeniz limanlarımıza boru hatları ile gelen petrol, ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerine (başta İtalya olmak üzere) denizyolu ile taşınmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan temin edilen verilere göre, denizcilik sektöründe yer alan mükellefler 2020 yılında yaklaşık 287,4 milyar TL ciro ile milli gelire katkı sağlamışlardır.
Denizcilik alanında en önemli unsurlardan biri de yetişmiş insan kalitesi. Bu alanda ne durumdayız, eğitim anlamında neler yapmak gerekiyor?
Halihazırda denizcilik eğitimi veren ve Bakanlığımızca yetkilendirilmiş 100 eğitim kurumu mevcut. Bunların 12 tanesi Yükseköğretim Kurumuna bağlı lisans düzeyine eğitim veren fakülte ve yüksekokullar. Bu kurumlardan mezun olanlar Uzakyol Vadiya Zabiti veya Uzakyol Makine Zabiti yeterliği ile mezun oluyor. Bunların dışında önlisans ve lise düzeyinde eğitim veren kurumlarımız var. Bu kurumlardan mezun olanlar İşletim düzeyinde veya sınırlı zabit yeterliğini almaya hak kazanıyor. Örgün eğitim kurumlarımızda yılda ortalama 2000 civarında zabit yetiştiriyoruz. Bunların dışında özel eğitim kurumlarımız var, bu kurumlar ağırlıklı olarak tayfa eğitimi veriyor ancak yine işletim düzeyinde ve sınırlı düzeyde zabitlik veren özel eğitim kurumlarımız da var.
Bu eğitim kurumlarımızı STCW-1978 Sözleşmesi olarak bilinen “Gemiadamlarının Eğitim Belgelendirme ve vardiya Tutma Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşme”ye ve Sözleşmeye uygun olarak hazırlanan ulusal mevzuatımıza göre akredite ediyoruz. Bu akreditasyon üç aşamalı bir denetim ve onay mekanizmasından oluşuyor ve kurumun tüm gerekleri yerine getirdiği teyit edildikten sonra yetkilendirme yapılıyor. Yine bu kurumlara 2 yıllık periyotlara denetimler yapıyoruz. Bu şekilde ulusal ve uluslararası mevzuata uygunluğun devam ettirildiği ve eğitimin kalitesinin korunduğu sürekli olarak izleniyor. Denizcilik alanında eğitim veren Meslek Liselerimizde eğitim kalitesinin daha da arttırılması için Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol imzalayarak 6 okulumuzu proje okul olarak belirledik. Bu okullarda eğitim kalitesinin arttırılmasına yönelik ilave yatırımlar yaptık.
Orta vade (2028 yılı) hedefimiz olarak, gemi insanlarımızın gelişen teknolojilere uyum sağlamaları ve daha kalifiye olarak yetişmelerini sağlamak için denizcilik eğitim müfredatının ve alt yapısının söz konusu ihtiyaçlara göre yenilenmesi, Bakanlığımız bünyesinde ulusal bir eğitim merkezi kurulması çalışmalarımız devam etmektedir.
Pandemi nedeniyle pek çok sektörde işler aksadı, tedarik zincirlerinde ciddi sorunlar yaşandı. Siz bu süreci nasıl yönettiniz?
Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19 salgını, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde "pandemi" olarak nitelemiş olup "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu" ilan edilmiştir. Çin’de ortaya çıkan bu salgın tüm dünyaya yayılmış, ülkeler sınırlarını kapatmış, insanlar izole olmuş, ulaşım aksamış, tedarik zinciri problemleri ortaya çıkmıştır. Ülkemizde bu sorunun etkilerini görmüş olmakla birlikte 17 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan 31102 sayılı kanun ile deniz ticaretinin devamlılığının sağlanması ve kolaylaştırılması için Bakanlığımızın aldığı tedbirler neticesinde; 2020 yılında limanlarımızda elleçlenen yük miktarı bir önceki yıla göre %2,6 artarak 497 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Mart ayında başlayan Covid-19 küresel salgın tedbirleri nedeniyle 2020 yılının ikinci çeyreğinde 2019 yılının aynı çeyreğine göre düşüş gerçekleşse de limanlarımız 2020 yılında 2019 yılına göre elleçleme miktarlarını toplamda yaklaşık 12.5 milyon ton artırarak rekor tazelemiştir.
Uluslararası kuruluşların verilerine göre 2020 yılında dünya konteyner taşımacılığı azalmışken 2020 yılında limanlarımızda elleçlenen konteyner miktarı bir önceki yıla göre %0,3 artarak 11 milyon 626 bin 650 TEU olarak gerçekleşti. Bu bilgiler ışığında, Türkiye konteyner taşımacılığının Covid19 küresel salgına rağmen dünya konteyner taşımacılığından daha iyi bir performans göstermiştir. Bu veriler ışığında başarılı bir kriz yönetimi yapıldığı mevcut çıktılarıyla ortadadır.
Sektörde dile getirilen birçok sorun var. Hurda teşviki, koster filosunun yenilenmesi, eğitim alan gençlerin staj yapmalarındaki zorluklar gibi... Bu konuda çalışmalarınız, sektörle birlikte yaptığınız faaliyetler var mı?
2008’de yaşanan küresel krizden etkilenen deniz ticaret filosunun rekabet gücüne yeniden kavuşabilmesi için ve Akdeniz ve Karadeniz’i deniz taşımacılığında yeniden Türk Gölü haline getirmek ve gemi inşa sanayimizi geliştirmek üzere 28 Nisan 2021 tarihinde ‘Hurdaya Ayrılan Türk Bayraklı Gemilerin Yerlerine Yeni Gemi İnşa Edilmesinin Teşvikine Dair Yönetmelik’ çıkartılmıştır. Koster Filosunun Yenilenmesi Projesi başlatılmış ve bu kapsamda Türk deniz ticaret filosuna yapılacak destek ile her yıl filomuzdaki ekonomik ömrünü tamamlamış 5 gemiye hurda destek bedeli ödenmesi planlanarak yaşlı gemiler hurdaya ayrılıp yerlerine yenilerinin inşa edilmesiyle uluslararası rekabet gücümüz artırılacaktır. Bu sayede, yabancı bayrakta gemisi olan Türk armatörlerin Türk bayrağı çekmesi de özendirilmiş olacaktır.
Bu imkandan faydalanabilmek için, ülkemiz Millî Gemi Sicili veya Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olmak, asgari 5 yıl Türk Bayraklı işletilmek, %50 yerli katkı oranıyla Türkiye’de inşa edilmek ve 15.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6639 sayılı Kanunda belirtilen diğer kriterlerin sağlanması gerekmektedir.
Hurda Teşviki kapsamında, sadece koster filomuz yenilenmeyecek, bunun yanı sıra yeni gemiler sayesinde firmaların işletme maliyetleri düşecek, bu gemiler yerli tersanelerimizde inşa edilerek yerli sanayimiz gelişecek ve ihraç mallarımızın da Akdeniz ve Karadeniz’de bu gemilerle taşınmasıyla navlun gelirleri ülkemizde kalacaktır. Ek olarak, limanlarımıza hareketlilik gelecek, gemi insanlarımız için iş potansiyeli oluşacak ve ülkemizin stratejik konumunu güçlendirmesi için güçlü bir deniz taşımacılığı altyapısına sahip olunacaktır.
Pandemi sonrası, genel yük gemilerinin navlunlarında görülen muazzam artışta, (baltık kuru yük endeksindeki ciddi artış) koster işletmecilerimizin gelirlerinin artmasına, dolayısıyla yeni gemi inşası için bir talep oluşturmasını bekliyoruz.
Ülkemizde denizcilik eğitimi, bu konuda çatı sözleşme olan “Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya Tutma Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşme (STCW)’ye tamamıyla uygun olarak yürütülmektedir.
Deniz stajı, denizcilik eğitiminin olmazsa olmaz parçalarından bir tanesidir. Staj sorunu birçok ortamda gündeme getirildi ve çözüm önerileri sunuldu. Ama gelinen noktada, pandeminin de etkisiyle staj sorunumuz hala devam etmektedir. Bu sorunun çözümü ile ilgili birçok kuruma görev düşmektedir.
YÖK’e eğitim müfredatında öğrenci stajlarının 6 aylık iki dönem olarak yapılmasına imkan verecek ve staj zamanlarının farklı dönemlere gelmesini sağlayacak, düzenlemeler konusunda görüş sorduk, söz konusu hususun eğitim kurumları uhdesinde olduğuna yönelik cevabi yazı aldık ve bunu yetkili eğitim kurumlarımızla paylaştık.
Eğitim gemisi daha önce Bakanlığımız tarafından yatırım programına alınmış ancak efektif bir işletim modelinin belirlenememiş olması nedeniyle aşama kaydedilememiştir. Konu ile ilgili olarak başlamış olduğumuz fizibilite çalışmasının ardından, orta vadede (2028 yılına kadar) devletin işlettiği bir staj gemisi yapılmasını hedefliyoruz.
Armatörlerimizi ve yabancı firmalara gemi insanı tedariki yapan firmaları mümkün olduğunca fazla stajyer ikame etmeleri için teşvik ediyoruz. Bu kapsamda, staj bulmada daha çok zorlukla karşılaşan kadın deniz insanlarımızı da kapsayacak şekilde öğrencilerimizin stajlarını yapabilmelerine olanak sağlayacak Fırsat Eşitliği İyi Niyet ve İş Birliği protokollerini 15 adet işletme firmamızla imzaladık. Protokol kapsamında 2020 yılı içerisinde 20 kız öğrencimizin kısa staj yerleştirmelerini yaptık. Kız öğrencilerimizin gerek kısa gerekse uzun dönem staj yerleştirmelerine aynı şekilde devam edeceğiz.
İlerleyen dönemde bu protokollerin sayısını tüm öğrencilerimizi kapsayacak şekilde artırmayı hedefliyoruz.
Kalifiye gemi insanı yetiştirmek sadece içerideki kaliteyi artırmakla kalmıyor, yurtdışı istihdamla ciddi bir gelir de sağlıyor sanırım...
Küresel gemi insanı piyasası hacminin yıllık 50 Milyar ABD dolarının üzerinde olduğu hesaplanmıştır. Tayfa istihdamında lider durumda olan Filipinler’de 2018 yılında gemi insanlarının ülkelerine gönderdikleri döviz tutarı 6,14 Milyar ABD dolarıdır. Ülkemizin, bu pastadan yeterli payı aldığını söylemek için erken olmakla birlikte bu amaçla birçok girişimimiz sözkonusu…
Son dönemde gemi insanı belgelerinin tanınması yönünde İngiltere, Norveç, Danimarka ile yaptığımız protokolleri de dahil ettiğimizde toplam 36 ülke ile Türk gemi insanının istihdamının ön koşulu olan hukuki altyapıyı tamamlamış durumdayız. Yabancı bayraklı gemilerde Türk gemi insanı istihdamını arttırmak için yüksek tonaja sahip bayrak devletleri ile ikili anlaşma sayılarını arttırma hedefimiz var. Yine yabancı bayraklı gemilerde çalışan Türk gemi insanının kayıt altına alınması ve sosyal güvenlik çatısı altına sokulması için mevzuat geliştirilmesini hedefliyoruz. Gemi insanı eğitiminin geliştirilmesi için müfredatın gelişen teknolojilere ve uluslararası ihtiyaçlara göre yenilenmesi, denizcilik öğrencilerinin staj sorununun giderilmesi için tedbirler alınması, Bakanlığımız bünyesinde bir eğitim merkezi kurulması yönündeki çalışmalarımız devam ediyor.
Ayrıca uluslararası gemi insanı piyasasına erişim için özel istihdam büroları ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Gerekli altyapıyı tamamlayarak zabitan sınıfı gemi insanını en önemli ihracat kalemlerinden biri olmasını sağlayacağız.
Özetlemek gerekirse gemi insanın uluslararası istihdamı için 3 temel koşul var: Kalifiye gemi insanı, Türk gemi insanı eğitim ve belgelerinin tanınmasına yönelik protokol ve istihdam kanallarını açacak strateji ve pazarlama ağı. Her üç yönde de çalışmalarımız devam ediyor.
Son dönemlerde (2020-2021 içerisinde) imzalamış olduğumuz Danimarka, Hong Kong, Norveç ve Birleşik Krallık protokolleri ile STCW sözleşmesi kapsamında imzalamış olduğumuz toplam protokol sayısı 36 ya yükseldi. Bu konudaki çalışmalarımıza, dünya denizciliğinde büyük ağırlığa sahip ülkelerle yapacağımız protokollerle devam edeceğiz. Kısa vadede 2 ülke ile daha protokol imzalanması çalışmalarımız devam etmektedir.
Türk gemi insanlarının ihracı konusunda gemi insanı istihdam firmalarımız ile de sürekli olarak toplantılar yapıyoruz ve ihraç ettiğimiz gemi insanı sayısını nasıl artırabileceğimiz konusunda çalışıyoruz.
Zabitan sınıfı gemi insanlarımızın ülkemizin en önemli ihracat kalemlerinden birisi olmasının sağlanmasını hedefliyoruz.
Diğer taraftan uluslararası kuruluşlar nezdinde gemi insanı arz kapasitemizin ve eğitim kurumlarımızın tanıtılması faaliyetlerinde bulunacağız.
Tüm dünyada denizcilik alanında da teknoloji ve bilişim sistemlerinin kullanımında her geçen gün artan oranda bir kullanım var. Siz teknoloji kullanımı konusunda sektöre neler söylemek istersiniz?
Bugün teknoloji ve bilişim sistemleri bütün sektörlere şekil veriyor, denizcilik sektöründe de dijitalleşme ve otomasyona geçiş hızlanıyor. Bu amaçla, Rekabet gücünü artırmak ve operasyonel verimliliği artırmak için dijital teknolojiler ve çözümler kullanılmaktadır. Bunun en önemli örneklerinden birini dünya denizciliğinin en önemli gündem maddelerinden biri olan otonom gemilerde görebiliriz. Bu konuda ciddi teknolojik çalışmalar yapılsa da Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) nezdinde bu gemilerin hukuki statüsü ile ilgili tartışmalar halen devam etmektedir.
Bilindiği gibi otonom gemilerle beraber dünya denizciliğinin diğer önemli gündemi, hatta en önemli gündemi denizcilikten kaynaklanan zararlı emisyonların azaltılması, hatta sıfırlanması. Bu hedef de dijitalleşmeyi teşvik eden en önemli faktörlerden biri durumundadır.
Dünyanın dijitalleşmede yaşadığı dönüşümü biz de mümkün olduğunca Bakanlığımızın denizcilik ile ilgili sunduğu hizmetlere yansıtmaya çalışıyoruz. Bu amaçla, hizmetlerimizin dijital dönüşümü ile bürokrasinin azaltılarak işlemlerin kolaylaştırılması ve ticaretimizin hızlandırılması amacıyla birçok adım atıyoruz. Bu kapsamda; Ticaret Bakanlığımız ile birlikte IMO’nun Deniz Trafiğinin Kolaylaştırılması Sözleşmesinde (FAL) yer alan tavsiyelere uygun olarak ve Avrupa Birliği standartları göz önünde bulundurularak hazırlanan Liman Tek Pencere (LTP) Sistemi 1 Temmuz 2018 tarihinde uygulamaya alınmıştır. LTP Sistemi ile farklı kurumlarca talep edilen bildirimler harmonize edilerek ortak bir veri listesi oluşturulmuş, gemi ilgilileri tarafından bu verilerin tek noktadan ve bir defada sisteme kaydedilerek ilgili kurumlara gönderebilmesi sağlanmıştır.
Özellikle pandemi döneminde vatandaşların fiziksel temasını en aza indirmek amacıyla dijital dönüşüm çalışmalarına hız verdik. Bu kapsamda, 2020 yılı sonundan itibaren bayrağımızı taşıyan veya Türk bayrağı çekmek isteyen gemi ve su araçları ile alakalı gemi kaydı, alım-satım, terkin gibi işlemlerin Denizcilik Portalı üzerinden, e-devlet yöntemiyle elektronik ortamda hızlı ve pratik bir şekilde gerçekleştirilebilmesi sağlanmıştır. Benzer bir şekilde, gemi acentecilik faaliyetleri ile ilgili işlemlerin de tümüyle internet ortamında gerçekleştirilebilmesine yönelik çalışmamızı tamamlayarak Eylül ayında hizmete aldık. Yeni uygulamamız ile gemi acentesi yetki belgesi ve gemi acentesi tanıtım kartı başvuruları artık internet üzerinden gerçekleştirilebilecektir. Benzer şekilde gemi insanlarımıza sunduğumuz hizmetin kalitesini çalışması devam eden elektronik sistemimizin tamamlanmasıyla daha da artıracağız ve çalışmanın tamamlanmasıyla yeni hizmetler sunacağız.
Son dönemin en gözde konuları arasında yer alan gemi kaynaklı emisyonların azaltılması ve iklim değişilikliği ile mücadele konularında yürütülen çalışmalar hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Bilindiği üzere, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından yürürlüğe koyulan “Uluslararası Marpol Sözleşmesi”nin 6. Eki 1997 yılında IMO’da kabul edildiğinden beri “Gemilerden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Önlenmesi” için birçok düzenleme getirmiştir. Baca gazı içeriğindeki Kükürt Oksit (SOx) ve Nitrojen Oksitlere (NOx) sınırlama getirmesi ve ozon delici maddelerin salımının yasaklaması ile başlayan süreç, teknolojik gelişimler ile beraber gözden geçirilerek sıkılaştırıcı tedbirler getirerek ilerlemektedir.
Örneğin, IMO 2020 kuralları olarak da bilinen Emisyon Kontrol Alanları dışında gemide kullanılan yakıtların kükürt içeriği %3,5’ten %0,50’e düşürülmüştür. Getirilen kısıtlamalar ile gemilerden kaynaklanan kükürt oksit emisyonlarında çok ciddi oranda azalma olacağı tahmin edilmektedir. Gemilerin yeni düzenlemelere uyması için kükürt oranı yeterince düşük yakıtları kullanmaları ya da alternatif yöntem olarak kabul edilen ve “scrubber” olarak bilinen baca gazı temizleme sistemine sahip olmaları gerekmektedir. Ayrıca gemiler düşük ya da hiç sülfür içermeyen doğalgaz veya biyoyakıtlar yakabilen gemi makinalarına da sahip olabilirler. IMO, söz konusu kuralların uygulanması için Bayrak Devletlerine ve Liman Devletlerine hak ve sorumluluklar tanımıştır.
Bununla birlikte daha sıkı kuralları uygulandığı Emisyon Kontrol Alanlarında yakıt kükürt içeriği %0,10 ile sınırlandırılmıştır. Hali hazırda dünyada 4 bölgede bulunan emisyon kontrol alanlarına Akdeniz’in de (Ege dahil) eklenmesi için başta AB ülkelerinin desteğiyle çalışmalar yapılmaktadır. Yakın gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bu gelişmeye hazırlıklı olma adına sektörün temsilcileri ile gerekli çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
Son yılların en gündemdeki konusu olan iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ise gemilerin enerji verimliliğinin artırılması ve sera gazı salımlarının azaltılması konusunda önleyici tedbirlerin alınmasına yönelik hararetli tartışmalar IMO’da devam etmektedir. Bu konu, Avrupa Birliğince de yakinen takip edilmekte ve yeşil mutabakat ve karbon ayak izi takibi gibi yakın geleceğe yönelik kontrol mekanizmaları oluşturulmaktadır.
Denizyolu taşımacılığı her ne kadar diğer taşıma modları ile kıyaslandığında çok daha düşük karbon ayak izi oluşturarak en çevreci ulaşım modu olsa da küresel ısınmanın sınırlandırılması hedefleri doğrultusunda denizcilik sektörünün önünde gerçekleştirilmesi gereken zorlu bir yol olduğu görülmekte. 2018 yılında kabul edilen gemilerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılması IMO Başlangıç Stratejisinde enerji verimliliği tasarım gerekliliklerinin güçlendirilmesi, uluslararası deniz taşımacılığında 2008’e kıyasla 2030’da en az %40’a kadar CO2 emisyonlarının azaltılması ve toplam yıllık sera gazı emisyonlarının 2008’e kıyasla 2050’de en az %50 azaltılması hedefleri yer almıştır.
Bununla beraber, bu hedeflerin çok daha ileriye taşınarak 2050 yılında gemi kaynaklı sera gazı salımlarının sıfırlanması konusunda batılı ülkelerin baskısı bulunmaktadır. Gemilere getirilecek vergilendirme, karbon ticareti sistemi gibi pazar odaklı mekanizmalarla bu hedefe doğru adım adım yaklaşılması planlamaktadır. Bu doğrultuda kısa, orta ve uzun dönem önlemler tartışılmaktadır.
Emisyonların azaltılması ile ilgili önlemlerin gemilerimiz tarafından yerine getirilmesi için çeşitli teknik ve operasyonel iyileştirmeler bulunmaktadır. Bunlar arasında düşük karbonlu yakıtların kullanılması, gemi makine yüklerinin sınırlandırılması, gemi hızının düşürülmesi ve gemilerin yüksek enerji verimliliğine sahip teknolojiler ile iyileştirilmesi yer almaktadır. Sektörümüzün bu yeni dönemde gerekli önlemleri alması, gemilerimizin seyirlerine devam edip uluslararası ticarette yer alabilmesi için bu çok önemli düzenlemelere hazır olmasının sağlanması önem arz etmektedir.
Türk denizcilik sektörünün IMO’nun ve Avrupa Birliği’nin emisyonların azaltılması düzenlemelerine ilişkin planlamaları, stratejileri ve uyum çalışmaları Bakanlığımızca takip edilmekte ve iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik gerekli hazırlıklar yapılmakta ve gerekli teşvik mekanizmaları hayata geçirilmektedir.
Bu kapsamda, denizcilik sektöründen kaynaklanan zararlı emisyonların azaltılması ve yeşil denizciliğin desteklenmesine yönelik IPA III (AB Katılım Öncesi Yardım Aracı) programı çerçevesinde AB delegasyonuna bir proje önerisi sunduk. Proje kapsamında, gemilerimizde ve limanlarımızda çevre dostu, sürdürülebilir ve güvenli taşımacılık için kullanılacak yenilikçi teknolojilere finansal destek mekanizması oluşturulması planlanmaktadır. Gerçekleştirilen görüşmeler sonucu projeye finans kuruluşu olarak Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) katılım sağlamıştır. Denizcilik sektörümüze 20 milyon Avro’su hibe, 50 milyon Avro’su kredi olmak üzere toplam 70 milyon Avro’luk finansman sağlanması hedeflenmektedir. Oluşturulacak mekanizma ile;
- Düşük emisyonlu, alternatif yakıtlar ile çalışacak yeni gemilerin inşası veya konvansiyonel yakıtlarla çalışan mevcut gemilerin dönüşümü,
- Liman tesislerinde liman elektriği (cold-ironing) gibi altyapıların kurulması ile sürdürülebilir enerji kullanımına yönelik çalışmaların desteklenmesi,
- LNG, Bio-LNG, Methanol, Yeşil Hidrojen ve Amonyak ile ilgili yakıt istasyonlarının kurulması
gibi projelere finansal destek sağlanabilecektir. Bunun yanında, denizcilik sektöründe yeni teknolojilerin uygulanmasına yönelik yasal boşlukların tespiti, kapasite geliştirilmesi ve yeşil denizcilik konusunda kamuoyu oluşturulmasına yönelik faaliyetler de proje kapsamında yer almaktadır.
Son olarak en önemli konulardan biri de deniz emniyeti ve güvenliği... Bu alanda İstanbul Boğazı başta olmak üzere yapılan çalışmaları anlatır mısınız?
Türk Boğazlarında deniz emniyetini temin etmek ve olası deniz kazalarının önüne geçebilmek üzere Bakanlığımız tarafından önemli faaliyetler yürütülmektedir. 2003 yılında kurulumu tamamlanan Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri (TBGTH) Sistemi 7/24 esasıyla deniz trafiğini düzenlemekte, çeşitli istasyonlara konumlandırılan römorkörler olası acil durumlar için 7/24 esasıyla hazır vaziyette bekletilmekte ve tecrübeli kılavuz kaptanlar da geçiş yapan gemilere kılavuzluk hizmeti vermektedir.
Kurulduğu tarih itibari ile ihtiyaçlara cevap veren TBGTH Sisteminin güncelleme çalışmalarına, Sistemin günün teknolojik şartlarına uygun olarak yenilenmesi, kesintisiz ve yüksek kullanılabilirlik oranıyla işletiminin sürdürmesi, ihtiyaç duyulan yeni uygulamaların ve teçhizatların sisteme kazandırılması amacıyla yerli ve milli imkânlarla devam edilmektedir.
İstanbul Liman Başkanlığı idari sınırları içerisinde seyir emniyetini ve deniz güvenliğini artırmak amacıyla, bu bölgede seyreden yerel trafik kapsamındaki deniz araçlarını anlık izleyerek kontrol altına almak ve kurallara uygunluklarını denetlemek, olası deniz kazası risklerini en aza indirmek amaçlarıyla İstanbul’da Yerel Trafik İzleme Merkezi kurulumu 2018 yılında tamamlanmıştır. Sistem, İstanbul Liman Başkanlığı binasına kurulumu yapılmış olan merkez ile bu merkeze bağlı 13 adet Yerel Trafik İstasyonundan oluşmaktadır.
Düzenli olarak gerçekleştirilen risk değerlendirmeleri ve oluşan ihtiyaçlar doğrultusunda Türk Boğazları ile ilgili mevzuatta da gerekli güncellemeler yapılmaktadır. Bu doğrultuda, Türk Boğazlarında ve Marmara Denizinde seyir emniyeti ile can, mal, deniz ve çevre güvenliğini sağlamak amacıyla deniz trafik düzenlemesini gerçekleştirmek için hazırlanarak 15 Ağustos 2019’da yürürlüğe giren Türk Boğazları Deniz Trafiği Yönetmeliği 16 Aralık 2020’de değiştirilmiştir. Yönetmeliğin uygulanmasında açıklayıcı bir alt mevzuat olarak hazırlanan Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliği Uygulama Talimatı da revize edilmiş ve Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliği Uygulama Yönergesi olarak 12 Mart 2021 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.
Yapılan değişikliklerle Boğazlarda deniz emniyetinin artırılması ve kaza risklerinin azaltılması hedeflenmiştir. Bununla birlikte uluslararası standartlara uygun bir tehlikeli yük tanımı yapılmış, bu sayede geçiş yapan tehlikeli yük miktarının uluslararası standartlarda tespiti sağlanmış, bu doğrultuda da etkin tedbirlerin alınmasına olanak sağlanmıştır.
Bunun yanında, Gemi Trafik Yönetim Sistemi Projesi kapsamında; İzmit Körfezi, İzmir Körfezi ve Kuzey Ege ile Mersin ve İskenderun Körfez Bölgelerini kapsayan Bölgesel Gemi Trafik Hizmetleri Sistemleri ile deniz trafiğinin izlenmesine yönelik sistemlerin entegrasyonunun yapılarak bu bölgeleri kapsayan tek bir deniz resminin oluşturulduğu Gemi Trafik Yönetim Merkezi 2019 yılında kurularak hizmet vermeye başlamıştır.
Jeopolitik konumundan dolayı hassas ve önemli bir coğrafi bölgede bulunan ülkemizin denizlerdeki hak ve menfaatlerinin korunması, ülkemizin ulusal ve uluslararası sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmesi amacıyla tüm Türkiye kıyılarında seyir emniyeti ve deniz güvenliğini arttırmak amacıyla Otomatik Tanımlama Sistemi (OTS) kurulmuştur. Bu sistemle Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de seyreden gemilere ilişkin çok detaylı bilgiler otomatik olarak alınmakta ve gemiler anlık olarak takip edilmektedir.
Deniz yoluyla olabilecek yasadışı eylemlerin önlenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından geliştirilen ve kıyıdan itibaren 1000 deniz miline kadarki sahada gemileri uydu yoluyla izleme imkânı veren Uzak Mesafede Gemilerin Tanımlanması ve İzlenmesi (LRIT) Sistemi yerli imkanlarla gerçekleştirilmiştir.
Önümüzdeki süreçte, gemi takip sistemleri ile ilgili yazılımların millileştirilmesi ve Doğu Akdeniz’i ve Marmara Denizi’ni de kapsayacak şekilde genişletilmesi planlanmaktadır.
Marmara Denizi içerisinde bulunan önemli liman tesislerine uğrayan gemilerin oluşturduğu deniz trafiğinde meydana gelen artış da göz önünde bulundurularak, Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi ile radar kapsaması altına alınmamış Kuzey ve Güney Marmara limanları ile Marmara denizinin tamamının ve Kanal İstanbul projesinin Kuzey-Güney yaklaşımının gemi trafik hizmetleri kapsama alanına alınması, deniz trafiğinin izlenmesi ve düzenlenmesi, bu sayede Marmara Denizi’nin tamamında seyir emniyeti ile can, mal, deniz ve çevre güvenliğinin artırılması amacıyla Marmara Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi Projesi kurulacaktır.
Yerli ve milli imkanlarla hayata geçirilmesi planlanan bu proje sayesinde ayrıca mevcutta kullanılan deniz gözetleme sistemlerimizin biri birileriyle entegre edilmesi sağlanacak ve tek bir deniz resmi oluşturulacaktır. Proje bütçesi için onay alınmış çalışmalara başlanmıştır.
Bütün bunlara ilave olarak, ülkemiz bayrak, liman ve kıyı menfaatlerini korumanın yanında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de bir Gemi Trafik Hizmetleri sistemi kuracağımızı, projenin ihale sürecinin başladığını, proje sayesinde KKTC’yi çevreleyen sularda deniz emniyetinin artırılacağını ve projenin tamamlanmasının ardından Doğu Akdeniz’de hem ülkemizin hem de KKTC’nin hakimiyetinin de önemli ölçüde artacağını belirtmek isterim.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Kasım-Aralık 2021 - 81. sayısında yayımlanmıştır.