Atmaca füzesinin yeni bir versiyonu, temmuz ayı başında Sinop’ta başarı ile test edildi. Bunu hem Roketsan hem de SSB sosyal medya hesaplarında paylaştıkları videolar ile duyurdular.
Bu testin önemi Atmacanın bu sefer daha önceki test atışlarının aksine yere sabitlenmiş bir lançerden değil bir kamyon üzerine monte edilmiş bir lançerden fırlatılmasındadır. Bu fark önemli çünkü daha önce gemilere konulması için testleri yapılan Atmaca füzesi artık karada bulunan ve hareketli platformlardan da ateşlenebilecektir.
Kara konuşlu Atmaca füzesinin de deniz konuşlu olan modeli gibi hızlıca üretime girmesi Türkiye’nin kendi erişim engelleme / alan engelleme balonun yaratmaya başladığı anlamına gelmektedir.
Erişim engelleme /alan engelleme aslında savaş kadar eski bir kavramdır. Geleneksel yöntemlerde atlı veya piyade birliklerinin belirlenen alanlardan hendeklerle, demir kazıklar veya uzun sırıklarla uzak tutulması alan engellemeye yönelik örneklerdendir. Birinci Dünya Savaşı’nda yoğun şekilde kullanılan dikenli teller veya İkinci Dünya Savaşı’nda tank birliklerine karşı kullanılan doğal olmayan (beton) bariyerler de bu yöntemin örneklerindendir.
Uzun menzilli gemi savar füzeler ve uçaksavar füzelerin gelişmesi ile artık denizlerinde düşmanın erişimine ve kullanımına kapatılmasına imkan vermektedir. Burada amaç belli bir deniz kesimine düşman deniz kuvvetlerinin girmesinin veya bu deniz kesimini düşman deniz kuvvetinin kullanmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Uçakların yaygın bir şekilde savaşlarda kullanılmaya başlanması ile birlikte düşman uçaklarının da düşman gemilerine yasaklanan bu bölgeye girmesinin önlenmesi için uçak savar füze sistemlerinin kullanılması da bu yaratılan koruma alanını hava tarafını oluşturmaktadır.
Bu engelleme karaya konuşlu ilk başlarda toplar günümüzde ise hem toplar hem de füzeler ile sağlanmaktadır. Ayrıca deniz mayınları da yaygın olarak erişim engelleme / alan engelleme için kullanılmaktadır.
Şanlı 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferimizde özünde başarılı bir erişim engelleme / alan engelleme uygulamasıdır. Müttefik filosunun Çanakkale Boğazı’ndan Marmara denizine geçmesi ve bu denizleri kullanması öncelikle boğaza yerleştirilen mayınlar ile engellenmiştir. Boğazın iki kıyısında yaratılmış olan topçu bataryaları ile de düşman savaş gemilerinin bu mayınların etkisiz hale getirilmesi önlenmiştir. Sonuçta düşman deniz kuvvetlerinin Çanakkale Boğazından geçerek Marmara Denize erişmeleri önlenmiş Marmara Denizi düşman gemilerine kapatılmıştır.
Günümüzde bütün yıkıcılığı ile devam eden Ukrayna Rusya savaşında da erişim engelleme / alan engelleme uygulamalarını gözlemlemekteyiz. Ukrayna Odesa Limanı ağzına ve yaklaşma sularını mayınlamış ve kara konuşlu gemi savar füzeleri ile önce Rus Karadeniz Filosunun Amiral Gemisi Moskva kruvazörünü nisan ayında batırmıştır. Haziran ayı içinde gene karadan atılan gemi savar füzeler ile Yılan Adası’na ikmal yapan Vasliy Bekte isimli bir römorkörü de batırmıştır.
Erişim engelleme ve alan engelleme adına Ukraynalılar ayrıca ellerindeki Bayraktar TB-2 insansız hava araçlarını etkili bir şekilde kullanarak Yılan Adasına çevresinde hem Ruslara ait iki tanesi Raptor sınıfı bot bir tanesi Serna sınıfı çıkarma gemisi olmak üzere en ez üç küçük deniz aracını batırmışlarıdır. Ayrıca Ukrayna ana karasında Yılan adasın yakın bir bölgeye konuşlandırılan uzun menzilli topçu sistemleri ile adada bulunan Rus garnizonu ateş altına almıştır.
Bütün bu harekatın sonunda, temmuz ayı başında Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı, Rus silahlı kuvvetlerinin Yılan Adası’ndan, bir iyi niyet göstergesi olarak geri çekildiğini duyurmuştur.
Sonuçta Rus Deniz Kuvvetleri ne Odesa kenti ve etrafındaki bölgeye başarılı bir amfibi taarruz gerçekleştirebilmiş ne de savaşın ilk günlerinde Ukrayna’dan ele geçirdikleri Yılan Adasını elinde tutmayı başarabilmiştir. Bu iki örnek aslında Ukrayna’nın erişim engelleme / alan engelleme konseptini doğru anladığını ve uygulayabildiğini göstermektedir.
Bu konsept düzgün bir şekilde uygulandığında asimetrik bir şekilde kendinden daha güçlü bir düşman karşısında başarılı olabilmektedir. İşin ironik tarafı, Rusya Federasyonu ’da erişim engelleme / alan engelleme konseptini iyi bilmesi ve özellikle 2014 yılında işgal ettiği Kırım bölgesinde başarılı bir şekilde alt yapısını hazırlamış olmasıdır. Rusya Federasyonu’nun bu yarımadaya getirdiği yeni nesil Kalibr füzeleri, karadan havaya veya karadan su üstü hedeflerine yönelecek diğer füze sistemleri ve bunları destekleyecek S400 füze savunma sistemleriyle geniş bir alanda erişim engelleme / alan engelleme bölgesi oluşturmuştur.
Atmaca füzesinin mobil platformlardan kullanılacak modelinin hizmete girmesi Türkiye’nin kendisi için önem arz eden deniz sahalarında erişim engelleme / alan engelleme bölgesi yaratmasına imkân verecektir. Yaratılan bu alanın Siper ve benzeri uçaksavar füzeleri ile desteklenmesi önemlidir. Ayrıca Uzun Ufuk gibi denizlerdeki gemi trafiği hakkında yüksek farkındalık sağlayan çözümler ve E-7T Barış Kartalı Havadan Erken İhbar ve Kontrol uçakları ve insansız hava araçlarından gelecek bilgiler oluşturulan erişim engelleme / alan engelleme balonu içinde hedef tespit ve değerlendirmesi için kritik önem taşıyacaktır.
Türkiye’nin, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına ve onların yaklaşma sularına, Aliağa, Filyos ve Akkuyu gibi önemli enerji tesislerinin bulunduğu kıyı bölgelerine, Aksaz, Foça gibi kritik askeri tesislere ve önemli kıyı şehirlerine düşman deniz kuvvetlerinin erişimini engellemesi ve bu alanları düşmanın kullanmasını engellemesi beka açısından önem arz etmektedir. Bu yüzden mobil kara aracına monte edilmiş Atmaca füzesi temelli bir savunma sistemi Türkiye’nin kendini denizlerden gelebilecek tehditlere karşı koruması için çok ciddi bir imkân sağlayacaktır.
Kaynak: e-GÜVENLİK DERSİ, MODÜL 2, Güvenliğin Temel Kavramları, Ders 10 – A2/AD Doktrini, https://trguvenlikportali.com/ders-10-a2-ad-doktrini/ erişim tarihi 6 Temmuz 2022
Not: Bu yazı Deniz Endüstri dergimizin Temmuz-Ağustos 2022 85. sayısında yayımlanmıştır.