Deniz Taşımacılığında Zaman Çarteri Sözleşmeleri

Av. H. Murat SARIÇOĞLU

Denizyolu ile taşıma faaliyetinde bulunabilmek için yeni gemi inşa ettirme veya ikinci el gemi satın alma gibi ağır finansal maliyetlere sebep olan yollara alternatif olarak, finansal maliyetleri çok daha düşük olan çeşitli yollar bulunmaktadır. Dergimizin önceki sayılarında gemi kiralama sözleşmeleri konusunu açıklamaya çalışmıştık. Zaman çarteri sözleşmeleri de gemi kiralama sözleşmeleri gibi gemi işletmeciliği faaliyetlerinde sıklıkla başvurulan bir yoldur. Böylece gemi inşa ettirmenin ya da ikinci el gemi satın almanın ağır finansal maliyetlerine maruz kalmaksızın gemi işletmeciliği yapılabilmektedir. Biz de bu yazımızda zaman çarteri sözleşmelerini 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri bağlamında genel hatlarıyla inceleyeceğiz.  

Zaman çarteri sözleşmesinin hukuki niteliğine kısaca değinecek olursak; TTK’nın yürürlülüğe girmesinden önce hukuk doktrininde zaman çarteri sözleşmesinin hukuki niteliği ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktaydı. Bunlardan ilki zaman çarteri sözleşmesinin gemi kiralama sözleşmesi niteliğinde olduğu, ikinci görüş ise zaman çarteri sözleşmesinin navlun sözleşmesi niteliğinde olduğu yönündeydi. TTK’nın yürürlülüğe girmesi ile birlikte Kanun Koyucu, zaman çarteri sözleşmesinin üçüncü bir tür deniz ticaret sözleşmesi olduğunu kabul etmiştir. TTK’nın zaman çarteri sözleşmesi ile ilgili hükümlerinde genel olarak, 18 Haziran 1966 tarihli Fransız Çarter ve Denizde Taşıma Sözleşmeleri Hakkında Kanun’u (Loi Sur Les Contrats d’Affretement et de Transport Maritime) esas alınmıştır.

Zaman çarteri sözleşmesi TTK’da; tahsis edenin, donatılmış bir geminin ticari yönetimini belli bir süre için ve bir ücret karşılığında tahsis olunana bırakmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Tahsis edilecek geminin teknik yönetimi tahsis eden üzerinde kalacağından, geminin sevk ve idaresi için gerekli olan mürettebatın gemide istihdam edilmesi de tahsis edenin sorumluluğundadır. Geminin teknik yönetimini elinde bulunduran tahsis eden, geminin zilyedi sayılmaktadır. Geminin ticari yönetimi ise tahsis olunana aittir. Kaptan, tahsis olunanın geminin ticari yönetimine ilişkin olarak zaman çarteri sözleşmesi hükümleri çerçevesinde kendisine verdiği bütün talimatlara uymak zorundadır. Geminin ticari işletilmesinden doğan, özellikle de makinelerinin düzenli bir şekilde işlemesini sağlayacak nitelik ve miktarda yakıtın sağlanması için gerekli giderler başta olmak üzere, tüm giderlere tahsis olunan katlanacaktır. Zaman çarteri sözleşmesi için TTK’da herhangi bir şekil şartı bulunmamaktadır. Dolayısı ile sözleşme adi yazılı şekilde akdedilebileceği gibi sözlü olarak dahi akdedilebilir. Zaman çarteri sözleşmesi akdedildiğinde, sözleşmenin her bir tarafı giderlerini karşılamak kaydıyla sözleşme şartlarını içeren bir zaman çarter partisi düzenlenmesini ve kendisine verilmesini talep edebilir.

Tahsis edenin yükümlülüklerinden bahsedecek olursak, sözleşmede belirtilen özelliklere uygun olan gemiyi sözleşmede kararlaştırılan tarihte ve yerde hazır bulundurmak, sözleşme süresince gemiyi denize, yola elverişli ve sözleşmede belirtilen amaca uygun bir hâlde bulundurmak ile yükümlüdür. Zaman çarteri sözleşmelerinde genel olarak sözleşmeye konu geminin taşıma kapasitesi, donanımları, sürati, klası gibi ayırt edici özellikleri belirtilmektedir. Dolayısı ile sözleşme kapsamında tahsis edilecek geminin sözleşmede belirtilen özelliklerde olması gerekir. Örneğin sözleşmede geminin klasının American Bureau of Shipping (ABS) olacağının belirtilmesine rağmen sözleşme kapsamında hazır bulundurulan geminin klasının China Classification Society (CCS) olması durumunda sözleşmeye aykırılık söz konusu olacak, dolayısı ile tahsis eden gemiyi hazır bulundurma borcunu ifa etmemiş olacaktır. Standart zaman çarteri sözleşmelerinde genel olarak geminin tahsis olunana teslim edileceği tarih ve yer şeklinde ibareler bulunmaktadır. Halbuki zaman çarteri sözleşmesinde geminin tahsis olunana teslimi söz konusu olmamaktadır, geminin teknik yönetimi ve zilyetliği tahsis eden üzerinde kalmaktadır. Tahsis edenin bir diğer yükümlülüğü ise zaman çarteri sözleşmesi süresince gemiyi denize, yola elverişli ve sözleşmede belirtilen amaca uygun bir hâlde bulundurmaktır. Denize elverişlilik terimini TTK kapsamında açıklayalım. Gövde, genel donatım, makine, kazan gibi esas kısımları bakımından yolculuğun yapılacağı sudan ileri gelen (tamamıyla anormal tehlikeler hariç) tehlikelere karşı koyabilecek bir gemi, denize elverişli sayılmaktadır. Dolayısı ile gövde mukavemetinin ilgili liman ve/veya klas kuruluşu tarafından belirlenen asgari düzeyden daha düşük olması ya da sevk sisteminde arıza olması gibi durumlarda, geminin yolculuğun yapılacağı sudan ileri gelen tehlikelere karşı koyamayacağı kabul edilir. Yola elverişlilik kavramını da TTK kapsamında açıklayalım. Denize elverişli olan gemi; teşkilatı, yükleme durumu, yakıtı, kumanyası, gemi adamlarının yeterliği ve sayısı bakımından, (tamamıyla anormal tehlikeler hariç) yapacağı yolculuğun tehlikelerine karşı koyabilmek için gerekli niteliklere sahip bulunduğu takdirde yola elverişli sayılmaktadır. Örnek verecek olursak; yapılacak seferin gerekliliklerine uygun olacak nitelik ve sayıda mürettebatın gemide bulunmaması, kargo tanklarına geminin dengesine ya da gövde mukavemetine olumsuz etki edecek şekilde yükleme yapılması gibi durumlarda, geminin yola elverişli olmadığı kabul edilir. 

Tahsis olanın yükümlülüklerinden bahsedecek olursak, tahsis olunanın asli yükümlülüğü tahsis ücretini ödemektir. TTK’da tahsis ücretinin ödenmesine ilişkin olarak; geminin ticari yönetiminin, sözleşme şartları çerçevesinde fiilen tahsis olunana bırakıldığı günden başlamak üzere aylık olarak ve peşinen ödeneceği şeklinde hüküm bulunmaktadır. Taraflar zaman çarteri sözleşmesinde, söz konusu kanun hükmünde öngörülen tahsis ücretinin ödenmesine ilişkin düzenlemeden farklı düzenlemeler yapabilirler. Burada ayrıca belirtmek gerekir ki; tahsis edenin zaman çarteri sözleşmesinden doğan bütün alacakları için tahsis olunana ait taşınır, kıymetli evrak ve navlun üzerinde hapis ve alacak rehni hakları bulunmaktadır. Tahsis olunanın bir diğer yükümlülüğü ise zaman çarteri sözleşmesinin bitiminde gemiyi sözleşmede belirlenen yerde ve hâlde iade etmektir. Bu yükümlülüğün ihlali hâlinde tahsis olunan, gecikilen zaman dilimi için zaman çarteri sözleşmesinin bittiği tarihte ödenmesi gereken tahsis ücretinin iki katını ödemekle yükümlü olacaktır. Tahsis olunan, geminin ticari yönetimi dolayısıyla tahsis edenin uğrayacağı zararlardan da sorumlu olacaktır.