Deniz Suyu Arıtmada Maliyet ve Çevresel Tahribat Dezavantaj Olabilir

Uzmanlar, deniz suyundan içme suyu elde etmede, suyun çekileceği ve atık suyun deşarj edileceği noktalardaki deniz habitatında doğabilecek zararlara ve maliyet konusuna dikkati çekiyor.

Kuraklıkla gündeme gelen deniz suyunun içme suyu olarak kullanılması konusunda değerlendirmelerde bulunan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, artan nüfus ve iklim değişikliğiyle tatlı su kaynaklarının giderek azaldığını anlattı. Su ihtiyacını karşılamaya yönelik Akdeniz ve Ortadoğu havzasında birçok ülkenin başvurduğu bir yöntem olan deniz suyunun arıtılmasının birkaç aşaması bulunduğunu belirten Salihoğlu, şu bilgileri paylaştı:

"Önce suyu denizden alıyorsunuz, sonra bir ön arıtmadan geçirmeniz gerekiyor. Bunun içinde kirleticiler olabilir, canlılar olabilir, kireç olabilir. Ondan sonra tuzdan arıtma prosesine geçiliyor. Sonrasında içme suyu haline getirecek dezenfekte yöntemi kullanılıyor.”

Deniz habitatına etkileri

Atık suyun tuzluluğunun, doğal tuzluluğun 2 katına kadar çıkabildiğine dikkati çeken Salihoğlu, şöyle devam etti:

"Çok aşırı tuzlu bir sudan bahsediyoruz. Bu tür tesisler başka endüstri tesislerine yakın kurulabiliyor. Bu su denize verilmeden, soğutma suyu olarak kullanılıyor ve sıcaklığı da artıyor, daha asitli hale geliyor ve içindeki kimyasal oranı artabiliyor. Yüksek tuzluluğun deniz canlılarına verdiği etkiyle ilgili çalışmalara yoğunlaşılmış durumda. Mısır gibi bu uygulamanın sınırlandırmalarının çok olmadığı bölgelerde tuzlu su deniz çayırlarında, deniz tabanında çok hızlı hareket edemeyen ya da hiç hareket etmeyen canlılara ciddi zarar veriyor. Deniz ekosistemine en büyük zararı artan sıcaklık ve tuzluluğun verdiğini biliyoruz. Atık suyun denize verilmeden dinlendirilmesi, yüksek sıcaklıklarda denize verilmemesi, daha az canlının yaşadığı habitatlara verilmesi gerekir. Yaptığımız model çalışmaları, bunu yaygın şekilde difüzörle biraz derin denizde orta noktalara verilmesinin derin deniz habitatlarına daha az zarar verdiğini gösterdi."

Yeni düzenlemelere göre bu tür tesislerin karbon salımına karşı yenilenebilir enerjiyle çalışması gerektiğini aktaran Salihoğlu, tesislerde güneş ve rüzgar enerjisine yönelmenin birinci şart olduğunu vurguladı.

Yatırım ve işletim maliyetleri

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Teknolojileri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Azize Ayol da özellikle membran teknolojilerinin gelişmesiyle ters osmoz sistemlerinin deniz suyunu arıtmada ön plana çıktığını kaydetti.

Prof. Dr. Ayol, "Deniz suyunun tuzsuzlaştırılması ve deniz suyundan içme suyu arıtma yöntemleri, buharlaştırma teknolojilerinden membran teknolojilerine doğru evrildi. Bu yöntemle tamamen suyu tuzsuzlaştırabiliyorsunuz. Suyun içindeki kirleticiler tamamen membran teknolojileriyle basınçlı bir şekilde suyu besleyerek tuzsuzlaştırıyor ve içme suyu elde edebiliyoruz." diye konuştu.

Ayol, bu tür tesislerin dünyanın birçok ülkesinde uzun zamandır işletildiği, İsrail, Suudi Arabistan, İspanya, Kanarya Adaları, ABD ve Avustralya'da kullanıldığı bilgisini vererek Türkiye'de de Avşa Adası'nda deniz suyunu arıtan bir tesis olduğunu hatırlattı.

Deniz suyu arıtma tesislerinin büyük maliyetler gerektirdiğine vurgu yapan Ayol, şöyle konuştu:

"Suya ihtiyacınız varsa ve susuz bir ülkeyseniz yatırım maliyetleri olsa da bunu kurmanız gerekiyor çünkü suyunuz yok. Tesis kapasitesi ne kadar büyük olursa ilk yatırım bedelleri de bununla birlikte azalıyor. Kullandığınız membran, enerji hatlarına yakın olması, tesisin kurulduğu yer ve konum kurulum maliyetlerini etkiliyor. Aldığınız deniz suyunun kalitesi de önemli. Bu tesisler için farklı ön arıtmalar uygulanıyor, deniz suyunun içindeki farklı materyaller ayrılıyor ve sonra besleniyor. Bunlar da ilk yatırım maliyetlerini etkileyen süreçler. Membran teknolojisi çok hızlı gelişiyor, bu geliştikçe maliyetler de düşüyor."

Yatırım maliyeti dışında işletim maliyetine de değinen, 1 metreküp temiz su için işletim maliyetinin 0,3 ile 0,9 dolar arasında değiştiğini kaydeden Ayol, "Suyun içindeki tuz miktarına bağlı olarak elde edeceğimiz temiz su miktarı da farklılık gösteriyor. Genelde yüzde 50-60 oranında temiz su elde ediyoruz. Geri kalan kısım konsantre akımı oluşturuyor. Bu suyu ayrıca arıtmamız ve işlememiz gerekiyor." diye konuştu.

Türkiye'nin "su stresi" yaşayan bir ülke olduğunu söyleyen Ayol, Türkiye'nin içme suyu ihtiyacının yıllık 7-8 milyar metreküp olduğunu belirtti.”

Deniz ve Çevre Haberleri

Bakanlık, İzmir Körfezi'nin temizliği için çalıştay düzenledi
Denizlerde "davetsiz misafirler" için gemi denge kontrol sistemi geliştirildi
TURMEPA ve AISIN’DEN MAVİ YARINLARIMIZ İÇİN İŞ BİRLİĞİ
Sapanca Gölü'nde su miktarı son 5 yılın en düşük seviyesinde
Buzulların erimesi Çin'in Arktik İpek Yolu projesine zemin hazırlıyor