Çanakkale’deki denizaltı savaşları, İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale’yi tahliye kararı almasıyla, Ocak 1916 başlarında aniden sona erdi. Yaklaşık 13 ay kadar süren bu savaşların bilançosuna baktığımızda Osmanlı donanmasının çabalarının önemli sonuçlar verdiğini görüyoruz.
Denizaltı savaşları en yoğun düzeyde İkinci Dünya Savaşı’nda yaşandı. Bu yoğunluk hem bu savaşın gerçekleştiği tarihte denizaltı teknolojisinin çok ilerlemiş olmasından hem de savaşların açık denizleri de kapsamasından kaynaklanıyordu. Bu nedenle açık denizlerin kontrolünde denizaltılar önemli bir rol oynadı.
Bununla birlikte denizaltıların Birinci Dünya Savaşı’nda da savaşların gidişini etkileyen olumlu ve olumsuz rolleri oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de de denizaltıların savaşın kaderinde etkili olduklarını söyleyebiliriz.
İngiliz denizaltısı B11
Denizaltı savaşı, Çanakkale’de Osmanlıların savaşa girişlerinden hemen sonra başlamıştı. Daha savaşın başlarında İngiliz denizaltısı B11, Sarısığlar mevkiinde demirlemiş olan Mesudiye zırhlısını 13 Aralık 1914 günü batırmıştı. Daha sonra İtilaf Devletleri’nin harekâtı bir kara harekâtına dönüştüğünde, Osmanlı ve Alman Komutanları İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’ndaki denizaltılarından büyük endişe duymaya başladılar. Çünkü karadan askeri ulaşım yolları çok kısıtlı olduğu ve demiryolu hattı da bulunmadığı için Çanakkale Boğazı’nın ve Marmara Denizi’nin ikmal hattı olarak güvenliği büyük bir önem taşıyordu ve dolayısıyla da düşman denizaltıları çok büyük bir risk oluşturuyordu. Gelibolu yarımadasındaki küçük iskelelere asker ve malzeme çıkartılması işlemleri çok zaman aldığından, ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalan bu iskelelerde biriken gemiler düşman denizaltılarının hedefi haline geliyordu.
Mesudiye zırhlısı
İtilaf Kuvvetleri’nin 25 Nisan 1915 tarihindeki çıkartma gününden önce iki düşman denizaltısı etkisiz hale gelmişti. Fransız Saphir, 15 Ocak 1915 tarihinde Osmanlı gambotlarının saldırısına uğradığında dalış yapmaya çalışırken dibe vurdu ve aldığı hasardan dolayı yüzeye çıkarak teslim olmak zorunda kaldı. İngiliz denizaltısı E15 ise Boğaz’a girdikten sonra güçlü dip akıntısına kapılarak Kepez Burnu yakınlarında karaya oturdu.
Osmanlı donanması 30 Nisan gününde de bir İtilaf denizaltısını savaş dışında bıraktı. Sultanhisar torpidobotu sabah saatlerinde bir denizaltı siluetini fark etmişti. Sultanhisar komutanı, biraz su yüzeyine çıktığı anda denizaltının komuta kulesine ateş açtı ve denizaltının dalış dümenine zarar verdi. Bunun üzerine Avustralya donanmasına bağlı 800 tonluk AE2 yüzeye çıktı ve mürettebatı gemiyi tahliye etmeye başladı. 97 tonluk Sultanhisar’ın kendisinden sekiz kat ağırlıktaki düşmanını alt etmiş olması Osmanlı İmparatorluğu’nda bir kutlama vesilesi oldu. Ancak AE2, bir Osmanlı torpidobotu tarafından saf dışı bırakılmış tek İtilaf denizaltısı olarak kalmıştır.
İtilaf denizaltıları Osmanlı gemilerine zarar vermeyi sürdürüyordu. 28 Mayıs 1915’te İngiliz E11 denizaltısı küçük Bandırma vapurunu torpilledi ve 250 asker öldü. Bu darbe Osmanlıların denizden süratle askeri takviye olanaklarının kaybolmasına yol açtı. Aynı denizaltı 8 Ağustos tarihinde de Peyk-i Şevket’i torpilledi ve bu Osmanlı kruvazörü ancak karaya oturtularak batmaktan kurtarıldı. E11 iki gün sonra da Barbaros zırhlısını torpilledi ve zırhlı 7 dakikada alabora oldu. Mürettebattan 258 kişi öldü ve Beşinci Ordu’ya taşınmakta olan yüklü miktardaki cephane sulara gömüldü. E11 son olarak da 3 Aralık 1915 tarihinde Yarhisar muhribini torpilleyerek batırdı.
İtilaf denizaltılarının yarattığı tahribatın artması üzerine Osmanlı Donanması’nın komutanı Souchon yeni önlemler almak zorunda kaldı. Şamandıralar ve çapalar yardımıyla, çelik telden ağlarla denizaltı mâniaları oluşturulmaya çalışıldı. Bunlardan biri, Boğaz’ın en dar yeri olan Nara’dan karşıya uzanıyordu. 4 Eylül 1915’te İngiliz E7 bu ağa takıldı. Aküleri bittiği ve bir su bombası isabet ettiği için yüzeye çıkmak zorunda kalınca kendi kendini batırdı. Bir istihbaratı değerlendiren Alman UB14 denizaltısı ise İngiliz E20 denizaltısına İstanbul’dan hareket ederek Marmara Denizi’nde pusu kurdu ve 5 Kasım günü E20’yi torpilleyerek batırdı.
Çanakkale’deki denizaltı savaşları, İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale’yi tahliye kararı almasıyla, Ocak 1916 başlarında aniden sona erdi. Yaklaşık 13 ay kadar süren bu savaşların bilançosuna baktığımızda Osmanlı donanmasının çabalarının önemli sonuçlar verdiğini görüyoruz.
56000 ton tutarında Osmanlı gemisinin batırılmış olmasına rağmen, İtilaf kuvvetleri denizaltıları, İstanbul ile Gelibolu Yarımadası arasındaki deniz yolunu kesmeyi başaramamıştı. Batırılan Osmanlı gemilerinin büyük kısmı hafif yelkenlilerdi ve birçoğu da tekrar tamir edilebilmişti. Kalıcı olarak kaybedilmiş yelkenliler ancak 3000 ton kadardı. Osmanlı gemi zayiatı, 6 savaş gemisi dâhil olmak üzere, 43000-46000 ton arasındaydı.
Öte yandan Çanakkale’deki 13 İtilaf denizaltısından 8’i batırılmış veya ele geçirilmişti (toplamın yüzde 62’si). Böylece İtilaf deniz kuvvetlerinin Çanakkale sularında deniz hâkimiyeti kurmasının ve nakliye yollarının kapanmasının önüne geçilebilmişti. Bu nedenle Osmanlı - Alman donanmasının Çanakkale Savaşı’nın nihai zaferinde önemli bir rol oynamış olduğunu söyleyebiliriz.