Bir zamanların armatörlerinden Mustafa Nuri Andak ve Mustafa Raşit Andak

Osman ÖNDEŞ

Bir zamanların tanınmış armatörlerinden Mustafa Nuri Andak ile Christoff Dabcovich’in armatörlüğe yönelik işbirliği, bir yönüyle birbirlerinin arkadaşı olmalarına, diğer taraftan Mustafa Nuri Andak ve kayınpederi Mustafa Raşid Andak’ın armatör olmalarıyla bağlantılıdır. Gerek Mustafa Nuri Andak ve gerekse Mustafa Raşid Andak Girit’in Hanya liman kasabasındandır. Mustafa Nuri Bey Hasırcızâdeler’dendir. 

Mustafa Raşid Bey daha ziyade İzmir’in fahri Belediye başkanı olarak tanınmıştır. Soyadı kanunu neşredildiğinde Mustafa Nuri Bey ailesi “Andak” soyadını almıştır. Mustafa Nuri Bey, Girit’in Hanya eşrafından Hendekçizâde ailesinden Ali Nebil ve Hamide Hanım’ın oğlu, Betül Andak’ın eşi, Selmi Andak’ın babası, Seniye Hendekçi, İbrahim Fuat Hendekçi ve Şerife Abacı’nın ağabeyi idi. 

Gerek Mustafa Nuri Andak’ın ve gerekse Mustafa Raşid Andak’ın asıl ticaret alanları armatörlük idi. Ortak olarak görülen Refik Koray hakkında ayrıntılı bir bilgi saptanamamıştır. Ancak Albay İsmail Hakkı Koray’ın kardeşi olduğu anlaşılmaktadır. 

Ortaklardan Luca Dabcovich, Dabcovich ailesinden İstanbul’a göç eden ikinci Dabcovich’tir ve amcasının yanında çalışmaya başlamış, 1917’de 57 yaşında vefat etmiştir. Dabcovich & Co 1855’ten beri var olan bir deniz acentesiydi. O yıllarda İstanbul limanına gelen yelkenli gemilere çıkıp acenteliklerini deruhte etmek, fakat daha fazla kumanya ve diğer ihtiyaçlarını sağlamak, işinin asıl yoğunluğunu teşkil ederdi. Alex Dabcovich’in babası Christof Dabcovich de benzer koşullarda çalışmıştır. O yıllarda Christoff Dabcovich, Mustafa Nuri Andak ve Refik Koray’la ortaklaşa armatörlük firması kurmuştur. Bu armatörlük şirketiyle birlikte satın aldıkları ilk gemilerine “İhsan” adını vermişlerdir. 

İhsan şilebi Türkiye limanları arasında yük ve bazen yolcu da taşırdı. Arada sırada Bulgaristan’ın Burgaz limanına kadar yük taşımacılığı yaptığı olurdu. Ardından Neveser, Halep ve Basra gibi gemilerin neredeyse karinasından istifade edilerek inşa edilmiş derme çatma bir gemiyi satın almışlardır. Bu motor bozması geminin adı “Kırlangıç” tır. 

İhsan gemisi 1942 yılı sonuna kadar çalışabildi. Son seferini Bulgaristan’ın Burgaz limanına yapmıştı. O senenin Aralık ayında Varlık Vergisi çıktı. Dabcovich ailesine 45,000 liralık Varlık Vergisi cezası gelmişti. Aile fotoğraf arşivinde M/S İhsan’ın bir fotoğrafı üzerinde şunlar yazılıdır: “1942 yılı Aralık ayı ikinci yarısında yayınlanan Varlık Vergisi konulmasını takiben 4 Ocak 1943 tarihinde Podima yakınlarında karaya oturdu ve kayboldu. Bu kazada çarkçıbaşı, bir gemici ve 30 göçmen kayboldu.” 

İhsan gemisi ortaklarından olan Mustafa Nuri Andak, İstanbul - Mudanya hattında posta vapurculuğu yapan bir armatördü. Nermin Andak’ın kayınpederi ve Gülen ve Nezih Andak’ın büyük babasıydı. Rahmi Zallak, Enise Zallak, Prof. Dr. Faika Abacı, Nerminsaz Fer, Prof. Dr. Nimet Gündoğan’ın eniştesi oluyordu. 

Mustafa Nuri Andak, Refik Koray ve Christoff Dabcovich ortaklığı 
1951 yılında Kore Savaşı başlamadan önce Christoff Dabcovich yine armatörlük yapmak için çaba göstermiş ve gemi satın almak için başlattığı çalışmalar sonunda 3,870 dwt’luk bir gemi bulmuştur. Bulduğu gemiye 18,000 Sterlin istendiği bir sırada, telgrafla 15,000 Sterlin verebileceğini bildirir. Alex Dabcovich bu anısı şöyle anlatmıştır; “Babamın telgrafına ertesi gün bir cevap geldi. Satıcı firma gemiye bu kez 30,000 Sterlin talep ediyordu. Zira Kore Savaşı patlak vermiş ve gemi fiyatları birden yükselmişti. Babam anında 30,000 Sterline gemiyi alacağını bildirdi. Mustafa Nuri Andak ve Refik Koray’ın ortak olduğu bu gemiyle Dabcovich olarak böylelikle yeniden armatörlüğe avdet ettik. Bu gemiye Türk bayrağı toka edildi ve Kandilli adını verdik. Kandilli bir süre kontinantta, üçüncü ülkeler arasında seferlerde çalıştı. Ama Türk mürettebatın Yunanlı gemi adamlarından farklı yanı, evinden uzun süre ayrı kalamayışlarıydı. Denizde geçen birkaç ay sonrasında evlerine dönmek isteyen gemiciler kavga çıkartıyorlardı. Bu kadar sık gemici değiştirmek, yol masrafları nedeniyle ayrıca ek maliyetler getiriyordu. 


Cap Tafelnah (Kandilli) Dunkirk’te bombardıman sonucu batmış haldeyken. Almanlar tarafından yüzdürülecek ve II. Dünya Harbi sonuna kadar Alman askerî nakliye gemisi olarak hizmette kalacaktır. 

Ayrıca Yunanlı gemi adamlarının denizlerde yetişmiş olmasına karşılık, bizim gemi adamlarımız o yıllarda devşirme oluyordu. Bunlar hep büyük sorunlar yarattı. Mecburen Atlantik’te çalışarak döviz kazanan bu gemiyi, Akdeniz’e ve Türk limanlarına bağlı çalışmalara çektik. Hayfa’dan Cip, İspanya’dan katır taşıdığımızı hatırlarım. Kandilli birkaç sene sonra satıldı.”

S.S Kandilli teknik özellikleri şöyle idi;
İskoçya’da Burntisland Shipbuilding Company Ltd tersanesinde 105 Kızak numarasıyla Joseph Lasry adına 3 Mart 1920’de denize indirilen ve Eylül 1920’de hizmete giren 2,266 grt., 3,870 dwt. ve 1,410 nrt. olan “Sydney Lasry”, 1931’de Compagnie Générale Transatlantique armatörlük firmasına satıldı ve gemiye “Ariege” adı verildi. 

Bu Tersanede inşa edilen beşinci gemi olmaktadır; Tek şaft, tek pervane, üç genişlemeli buhar ana makinesi Cooper & Greig Ltd, Dundee yapımıydı ve azami sürati 12.5 knots’du. Tam boy 91,59 mt., kaimeler arası genişlik 13,28 mt., derinlik 6.88 mt. idi. 

1938’de Société Anonyme de Gerance D’Armement armatörlük firmasına satıldı ve “Cap Tafelneh” adı verildi. II. Dünya Harbi yıllarında 1940 senesinde Dunkirk’te Alman uçakları tarafından bombalandı ve sığ suda kısmen batık hale geldi. 

Almanlar tarafından yüzdürüldü ve “Carl Arp” adı verildi. Mayıs 1945’de Hamburg Limanı’nda bağlı iken Müttefik Kuvvetler tarafından harp ganimeti olarak elkonuldu. Gemi MoWT - Savunma Ulaştırma Bakanlığı emrine verildi ve “Empire Chelmer” adıyla askeri nakliye gemisi olarak kullanıldı. 1946’da yeniden Société Anonyme de Gerance D’Armement’e iade edildi ve “Cap Tafelneh” adını aldı. 

1950’de Mustafa Nuri Andak, Refik Koray ve Christoff Dabcovich ortaklığına satıldı ve “Kandilli” adı verildi.  1957’de Nejat Doğan ve Şti. firmasına satıldı ve “Kahraman Doğan” adı verildi. 1975’de hurdaya gönderildi. 1972’de hizmetdışı bırakıldı ve 24 Nisan 1972’de Haliç’te söküldü. 

Mustafa Nuri Andak 16 Ekim 1978 Cumartesi günü vefat etti. Cenazesi 18 Ekim 1976 Pazartesi günü Şişli Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Zincirlikuyu Asri Mezarlığı’nda defnedildi. 

Fatma Betül Andak İzmir’in eski fahrî Belediye Reisi Girit Eşrafından Mustafa Raşid Bey ile Faika Raşid Hanım’ın kızı olan Fatma Betül Hanım, İzmir’in Konak semti Kestelli Mahallesindeki evlerinde 1898 yılında dünyaya geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nde 10 Kasım 1931’de lâtin harfli ilk nüfus cüzdanının sahibi olarak da tanınmıştır. Genç yaşlarında Mustafa Nuri Andak ile evlenmiştir ve Andak soyadını almıştır. Tek çocukları olmuş ve Selmi adını vermişlerdir. Atatürk hayranı olan Fatma Betül Hanım, özellikle politik ve sosyal görüşleriyle de hep barışçı, özgür ve ileri bir Türkiye için uğraş vermiş aydın bir Cumhuriyet kadınıydı. İzmir’de Levantenlerle olan yakın dostluklarından, her zaman çok şık giyinmesinden dolayı tutucu çevreler tarafından “Baştan çıktı” diye hakkındaki dedikodulara bile aldırmayan Fatma Betül Hanım, 16 yaşındayken Hendekçizâdeler’den Mustafa Nuri Bey ile evlenerek İstanbul’a yerleşti. Oğullarının çok iyi öğrenim almasına özen gösteren Mustafa Nuri ve Fatma Betül, lise öğrenimi için Galatasaray’ı tercih etmişlerdir. 

Oğlu Selmi Andak’ın annesinin müzik bilgisinden ve tutkusundan derinliğine etkilendiği bilinmektedir. Eşinin ve babasının gemilerine hissedar olarak katılmış ve faal görevler üstlenmiştir. Babası Mustafa Raşid Efendi, Asya vapuruyla Mudanya hattında seferlere sahipti. 


İkbal Vapuru Bandırma’da

Fatma Betül Hanım hastalanarak hastaneye yatıncaya kadar Levent’teki evlerinde oturmuştur. Enise Zallak, Nermisaz Raşid’in ablası, Prof. Dr. Faika Abacı, Nermisaz Fer, Prof. Dr. Nimet Gündoğan, Seyda Zallak’ın teyzesi oluyordu. Devlet sanatçısı, Bestekar ve Yazar Selmi Andak’ın annesi, Gülen Andak’ın babaannesiydi. 12 Ocak 1996 Çarşamba günü Balıklı Rum Hastanesi’nde vefat ettiğinde 95 yaşındaydı. Cenazesi 13 Ocak 1994 Perşembe günü Teşvikiye Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Zincirlikuyu Asrî mezarlığında defnedildi. 


S.S Kandilli - (Ex - Sydney Lasry; Ariege; Ex - Cap Tafelneh; Ex - Carl Arp; Ex - Empire Chelmer; Ex - Cap Tafelneh) 

Mustafa Raşid Andak 
Mustafa Nuri Andak’in kayınpederi olan Mustafa Raşid, İzmir’in fahri Belediye başkanlığını yapmış ve Girit’in Hanya eşrafından Ali Nuri Bey’in kardeş çocuğuydu. Eşi Faika Raşid, kızları Fatma Betül (Andak), Enise (Zallak), Nermisaz Raşid’ti. Girit’li olmanın denize olan alışkanlığı içerisinde aile armatörlük yapmışlardır. Mustafa Raşid Andak ve Faika Raşid Andak’ın kızı Fatma Betül Andak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 10 Kasım 1931 tarihiyle ilk kez Latin harfleriyle yazılmış nüfus cüzdanını sahibi olarak tanınmıştır. Aile Girit’ten İzmir’in Konak Semti Kestelli Mahallesinde yerleşmiştir.  

Mustafa Raşid’in sahibi olduğu gemiler “Asya” ve “Bozkurt” adı verilen posta vapurlarıydı. 30 Temmuz 1926 tarihinde kömür yüklü olarak İstanbul limanından hareket eden “Bozkurt” 2 Ağustos gecesi Midilli Adası açıklarında Beyrut’tan İstanbul’a gelmekte olan Fransız bandıralı “Lotus” isimli yolcu gemisiyle çarpıştı. Bozkurt süratle batarken Lotus kısa yara almasına karşın İstanbul’a gelmiştir. Hava çok karanlık olduğundan denize dökülen Bozkurt mürettebatından ancak 10’u kurtarılabildi. Kurtulanlar arasında Bozkurt’un süvarisi Hasan Kaptan da vardı. Kaza sırasında vardiyada olan Lotus Gemisi Üçüncü Kaptanı Jean Demonsse ile Hasan Kaptan İstanbul’da mahkemece tutuklandılar ve asrın davası sayılan “Lotus - Bozkurt” Mahkemesi bu deniz kazasından meydana geldi. Hasan Kaptan, Yeni Ses Gazetesi’nin sahibi Trabzon Milletvekili Nebizâde Hamdi Bey’in çabalarıyla dört duvar arasında kalmaktan kurtarılmıştır.

Fransa’da Lotus - Bozkurt olayı büyük çalkantılara neden olmuş ve bir Fransız kaptanının Türkiye’de tutuklanamayacağı ileri sürülerek derhal serbest bırakılması istendiği gibi, tazminat davası da açılmıştı. Midilli açıklarında Bozkurt şilebiyle çarpışarak batmasına neden olan Paquebot des Messageries Maritimes firmasına ait “Lotus” yolcu gemisi. 

Bozkurt gemisinin armatörü Mustafa Raşid (Andak) Fransız gemisinin sahibi Messageries Des Maritimes’den tazminat talep ederken dava Lahey Adalet Divanı’na intikal eder. Mahmud Esad’ın (Bozkurt) Türkiye’yi temsilen katıldığı davada 7 Eylül 1927 tarihli kararıyla Lahey Adalet Divanı Türkiye’nin Lozan Antlaşması’na uyduğu ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı hareket etmediği kararını verir. Bu başarısından dolayı Mahmud Esad’a “Bozkurt” soyadı verilmiştir. 

Bozkurt vapurunun 14 Kasım 1924’de Yeşilköy açıklarında Gülnihal vapuruyla çarpıştığı bir olay da vardır. Yapılan incelemede Bozkurt vapuru kaptanının ve mürettebatın sarhoş olduğu ve kaptanın denize düşerek boğulduğu anlaşılmıştır. 

1875 R. Steele & Co., Newcastle inşa olan “Asya”’nın ilk adı “Yacht” idi. 1920 yılına kadar üç kez el değiştirmiştir ve “Zingara”, “Panorimitis”, “Macedonia” adlarını almıştır. 1923’de Mustafa Nuri Bey tarafından satın alınarak “Asia” adı verilmiştir. 1930’da geminin adı “Asya” olarak düzeltilmiştir. 1943’de Mustafa Nuri ve Şakir Bey ortaklığına devredilen gemi, 1937’de Betül, Esma ve Abdurrahman ile Mustafa Nuri ve Şakir Bey ortaklığında görülmektedir. Geminin Lloyd’s Register’de saptanan son kaydı 1945 yılıdır. 

Asya vapuru “Mudanya Postası” olarak Gemlik - Mudanya - Sirkeci tarifeli seferlerini yapardı. Bu gemilerin küçük tonajlı olmaları nedeniyle fırtınalı havalarda sefer yapmalarına engel teşkil ederdi. 11 Şubat 1931 günkü haberlerde Asya vapurunun Gemlik’ten Mudanya’ya hareket ettiği, fakat İstanbul’a hareket için hazırlanırken Mudanya’da barınamadığından yeniden Gemlik’e döndüğü bildirilmektedir. Fırtına nedeniyle Nilüfer ve Zafer vapurları da Armutlu’ya sığınmışlardır. 24 Mart 1932 tarihinde Asya vapuru ile Cumhuriyet vapuru Sirkeci önlerinde çarpışmış ve sademe sonucu Asya vapurunun bacası yerinden koparak devrilmiştir. Asya vapurunun kaptanı biraz da hatanın kendisinde olduğunu kabul etmiş ve bacanın onarılmasını kendi parasıyla temin etmiştir. 

1933 yılı itibarıyla Hususi Müteşebbis olan armatörler, devletleştirme kanunu nedeniyle son derece zor bir durumla karşılaşmış bulunmuşlardı. Devlet Denizyollarının tekel uygulaması olanca hızıyla uygulamaya konulmuş ve bütün hatlarda işletmeye devam etmekteyken, vapurculuk şirketi kurarak yeniden teşkilatlanmaya çalışan posta vapurları armatörleri sahibi oldukları gemilere kıymet takdiri komisyonu çalışmaları karşısında çoğu zaman sessiz kalmış, fakat zaman zaman da isyan etmişlerdir. 

Türk Tüccar vapurlarının kıymet takdiri hakkındaki rapor ve fezleke İstanbul Deniz Ticaret Müdürlüğü tarafından İktisat Vekâlet’ine gönderilmiştir. Yelkencizâdeler, Tavilzâdeler, Alemdarzâde Ahmet Bey ve Asya vapuru sahibi Mustafa Nuri ve Şakir Bey kanunun hakem tayin ettiği Birinci Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak kıymet takdirinin düşük tutulduğu hakkında itiraz etmişlerdir. İstanbul Deniz Ticaret Müdürü Necdet Bey İnhisar / Tekel kanunu uygulamasının başladığını belirterek hususi müteşebbis armatörlerin bir vapurculuk anonim şirketi kurmaya çalıştıklarını söylemiştir. İstanbul Deniz Ticaret Müdürü Necdet Bey “Her şey yolunda gitmektedir. Vapurcular şirketlerini kurmaya çalışıyorlar. Şirketin esas sözleşmesi Ankara’da vekaletçe inceleniyor” demiştir. Bu açıklamaya karşın, Saadet ve Selamet vapurlarının sahibi Tavilzâdeler, Anadolu, Erzurum, Vatan ve Samsun vapurlarının sahibi Yelkencizâdeler, Sakarya, İnönü, Dumlupınar ve Sadıkzâde vapurlarının sahibi Sadıkzâdeler, Kemal vapurunun sahibi Sadıkzâde Aslan Bey, Bülent vapurunun sahibi Alemdarzâde, Millet vapurunun sahibi Alemdarzâdeler veresesi, Adnan ve Adana vapuru sahibi Naim Bey Müessesesi, Bursa ve Nilüfer vapurlarının sahibi Paşabahçeli Cemal ve İsmail Hakkı Beyler, Asya vapurunun sahibi Betül Hanım ve Ortakları Müessesesi, Cide vapuru sahibi Mustafazâde Mahmud Nedim Bey, Bartın vapuru sahibi Zonguldak vapur şirketi, Füruzan, Tayyar ve Seyyar vapurlarının sahibi Sadıkzâde Nâzım Bey Takdir komisyonu Başkanı Osman Bey’e yeniden kıymet takdiri yapılarak gemilerin satın alınma değerlerinin yükseltilmesi için itirazda bulunmuşlardır. Asya vapuru diğer hususi müteşebbis posta vapurları gibi devletçe el konuluncaya kadar seferlerine devam etmiştir. Ekim 1933’de Gelibolu, Lapseki, Çanakkale, İmroz hattında çalıştığı görülmektedir. Vapurculuk Türk Anonim Şirketi de kurulmuştur. Adresi Karaköy’de Liman Han’dır. 

Asya vapuru 1938 yılına kadar İmroz Postası olarak tarifeli seferlerine devam etmiştir. Ancak aynı yılın ortalarında seferden alınarak, Beykoz’da demirde bırakılmıştır. 


Asya Vapuruna otomobil yüklenirken.

Hırsızlar Asya vapurunu batırıyor 
Beykoz önünde demirde yatan Asya vapuru Ekim 1938’de bir hırsız şebekesi tarafından alabildiğine soyulmuş, Emniyet İkinci Şube Müdürü ekipleri hırsızları sonunda yakalamıştır. Hırsızlar gemiyi soymakla kalmamış, gemiyi suçları belli olmasın diyerek batırmışlardır. 

Haberde belirtildiği üzere; “Asya vapuru Eşref isimli bir şahsın veresesine aittir. Bundan bir müddet evvel Beyoğlu Tahsilat Komisyonu’nca konulan haciz kararının ardından Paşabahçe önlerinde demirlemiş, içine Hasan Sabuncu isminde Rizeli bir bekçi konulmuştur. Aradan bir müddet geçince Hasan işi hırsızlığa dökmüş ve Kasımpaşa’da oturan Ali Yıldız, Arabcami’de oturan Şevket Dalgakıran, Beykoz’da oturan Mustafa adındaki arkadaşlarıyla vapurun para eder aksamını çalıp satmaya başlamışlardır. Hasan’ın elindeki bir pusula aletini gizlice satmaya çalışırken yakalanması hırsızlığı ortaya çıkartmıştır. Suçlular hırsızlıklarını itiraf etmişlerdir. Çalınan malların bir kısmı Galata’da Şükrü ile Avaginim’in dükkanında bulunmuştur.”

Hasan, Şevket, Nuri ve Ali’nin davalarına İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilmiş, 25 Mayıs 1938 günkü celsede geminin içeriden nasıl batırılabileceği konusunda bilirkişi raporu okunmuştur. Bu raporda Asya gemisinin tamamen suyun altında olması nedeniyle, geminin nasıl batırıldığının veya gerçek batma sebebinin tespitinin imkânsız olduğu belirtilerek, dalgıç daldırılmasına ihtiyaç bulunduğu ifade olunmaktadır. Gemiye dalgıç daldırıldıysa da deniz içinin karanlık olması nedeniyle dalgıç Ali bir inceleme yapmanın imkânsız olduğunu söylemiştir. Ancak Asya vapuru üç hissedarından Abdurrrahman Bey, hırsızlar aleyhine 5.000 lira maddi tazminat davası açmıştır. 

22 Temmuz 1939 tarihinde batık Asya vapurunun satış kararı gazetelerde ilan edilmiştir. Bu ilanda; “Çengelköy’ünde batmış olan Asya vapurunu satacağımızdan mezkûr vapurdan alacaklı olanlar ilanın yayınlanma tarihinden itibaren bir ay zarfında Galata’da Bosfor Hanı’nda 14 Numaraya müracaatları, aksi halde hakları ve alacakları kanunen kaybolmuş olacaktır." İlanen duyurulur.

Mustafa Nuri Andak vefat ediyor 
Mustafa Nuri Andak 16 Ekim 1976 Cumartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi 18 Ekim 1976 Pazartesi günü Şişli Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Zincirlikuyu Kabristanında defnedilmiştir. Vefat ilanında, Girit’in Hanya eşrafından Ali Nebil ve Hamide Hanım’ın oğlu, Betül Andak’ın eşi, Selmi Andak’ın babası, Seniye Hendekçi, İbrahim Fuat Hendekçi, Şerife Abacı’nın ağabeyi, Nermin Andak’ın kayınpederi, Gülen ve Nezih Andak’ın büyükbabası, Hamide Erem, Münevver Erdem, Nuran Hendekçi, Ali Hendekçi, Dr. Faik Abacı, Simin İşcen’in amcası ve dayısı, Rahmi Zallak, Enise Zallak, Dr. Faika Abacı, Nerminsaz Fer ve Dr. Nimet Gündoğan’ın eniştesi olduğu belirtilmektedir. 

Mustafa Nuri Andak’ın eşi Fatma Betül Andak, İzmir’in eski Fahri Belediye Başkanı Girit eşrafından Mustafa Raşid ve annesi Faika Raşid’ti. 11 Ocak 1994 günü vefat etmiş ve cenazesi 13 Ocak 1994 Çarşamba günü Teşvikiye Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Zincirlikuyu Kabristanında eşinin yanına defnedilmiştir.