İsveç sahil güvenliği ülkenin güney kıyısındaki petrol sızıntısının etkilerini kontrol altına almak için çalışmaları sürdürürken, yeni bir rapor Baltık Denizi‘nin iklim krizi ve biyoçeşitliliğin bozulması nedeniyle “kritik zorluklarla” karşı karşıya olduğunu gösterdi.
30 Ekim’de Hörvik açıklarında bir feribotun üç kez karaya oturmasının ardından Sahil Güvenlik ekipleri İsveç’in güneyindeki Baltık’tan yaklaşık 20 metreküp petrol çıkardı ve çıkarılan toplam miktar 50 metreküpe yaklaştı.
Sahil Güvenlik ertesi gün yaptığı açıklamada Marco Polo‘nun 1 Ekim’de kurtarılacağını umduğunu ve daha fazla petrol sızıntısı riskinin önüne geçmek için geminin Karlshamn‘daki bir limana götürüleceğini belirtti.
Baltık Deniz Çevresini Koruma Komisyonu (Helcom) uzmanları, 31 Ekim’de gerçekleştirilen bugüne kadarki en kapsamlı denetimde 2016 ile 2021 yılları arasında su kütlesinin sağlığında “çok az iyileşme” olduğunu ya da hiç iyileşme olmadığına dikkati çekti.
Raporda, balık popülasyonlarının tehlikeli derecede düşük seviyelerde olduğunun yanı sıra kirlilik, arazi kullanımı ve kaynak çıkarmanın deniz üzerinde baskı oluşturmaya devam ettiği belirtildi.
Helsinki yakınlarında görülen zehirli mavi-yeşil algler. Fotoğraf: Jussi Nukari / Lehtikuva
Eşsiz ekosistemi Baltık’ı savunmasız kılıyor
Aralarında İsveç, Finlandiya, Danimarka ve Rusya‘nın da bulunduğu dokuz ülkeye kıyısı olan Baltık Denizi’nin nispeten sığ, az tuzlu ve acı sularla kaplı olması, deniz ortamını eşsiz kılıyor. Ancak bu özellikler denizin aynı zamanda kirliliğe ve değişen çevresel koşullara karşı özellikle savunmasız olduğu anlamına geliyor.
The Guardian‘ın aktardığına göre Baltık Denizi’nin Durumu 2023 raporu, çevreyi iyileştirme çabalarına rağmen genel koşulların iyileşmediğini ve bazı göstergelerin kötüleştiğini ortaya koyuyor.
Helcom’un Genel Sekreter Yardımcısı ve raporun koordinatörü Jannica Haldin şunları söylüyor:
Bulgular, Baltık Denizi’nin insan faaliyetlerinden kaynaklanan kritik zorluklarla karşı karşıya olduğunu hatırlatıyor. Sınır ötesi işbirliğinin, gerçekten çevresel açıdan sürdürülebilir uygulamalara geçişin ve uzun vadeli kararlılığın önemi göz ardı edilemez.”
Rapora göre kirlilik, aşırı avlanma ve habitat tahribatı gibi insan faaliyetleri ekosistemi etkileyerek biyolojik çeşitlilikte genel bir düşüşe yol açıyor. Baltık’ın kötü çevresel durumu balıkçılık ve turizmden elde edilen kârı da olumsuz etkiliyor.
Azot ve fosfor gibi aşırı besin maddelerinin alg patlamalarına neden olduğu büyük ölçüde insan kaynaklı bir olgu olan ötrofikasyonun da denizdeki sorunlardan biri olduğu belirtiliyor.
Baltık Denizindeki Van Gogh adası çevresindeki alg patlamaları. Uydu görüntüsü: NASA
‘Biyoçeşitlilik iyileşiyor, ancak çok yavaş’
Rapor kaydedilen ilerlemelere de yer veriyor. Besin girdileri ve tehlikeli maddelerdeki düşüşlerin yanı sıra biyolojik çeşitlilik ve koruma konusundaki çalışmaların Baltık’ın bazı bölgelerinde başarı işaretleri gösterdiği kaydediliyor. Ayrıca daha önce kirliliğin sıcak noktaları olarak belirlenen bazı yerler kaydedilen ilerlemeler sayesinde son değerlendirmede yer almıyor. Bölgedeki deniz koruma alanlarının payı ise artmaya devam ediyor.
Ancak rapora göre iklim krizi giderek daha fazla etkisini gösteriyor ve buz örtüsünün azalmasına, daha aşırı hava koşullarına ve su sıcaklıklarının yükselmesine neden oluyor.