Semih Sohtorik 2006 yılında vefat etti. Kendisiyle yeniden görüşmek imkanı kalmadı. Ama anlattıkları Türk Armatörleri Tarihi adına çok değerlenmiş olarak yayınlanmış bulunmakta. Semih Sohtorik o yıllarda böyle bir eserin neşredilmesi için yakın arkadaşları ile birlikte bana destek olmaya çalışmıştı. Kısmet vefatından sonra imiş.
Rize’li Sohtorikzâde Cafer oğlu Hüseyin Avni Sohtorik 1887 doğumludur. Rize’li Mete ailesi eşrafından Salih Mete ve Ziynet Mete’nin kızı Hacı Fatma ile evlenmiştir. İstanbul’da kaptanlık yapmaya başlamış ve daha sonra 1920 senesinde Abdullah Efendi ile ortak yelkenli taka satın alarak ilk teknesine sahip olmuştur. Haziran 1930’da İstanbul’da İstanbul Deniz Ticaret Müdürlüğü Fen Şubesi’nin açtığı “Efsarı Karibe Kaptanlığı” imtihanına girmiş ve başarısı sonucunda 17 Haziran 1930 tarihi itibarıyla 74 No’lu “Efsarı Karibe Kaptanı” ehliyetini kazanmıştır. 1927-80 yıllarında 3,500 dwt’luk İstikbal adını verdiği gemiyi satın alarak, o günlerdeki anlamda ilk defa sac gemi armatörlüğüne başlamış ve aynı zamanda geminin süvarisi olarak çalışmıştır.
Hüseyin Avni Sohtorik 30 Ağustos 1911’de Rize’e doğmuş. 1916 senesinde de ailesiyle birlikte Rize’den İstanbul’a gelmişler. 1933’de 4,500 dwt’luk bir gemi daha satın almış ve bu gemiye “Altay” adını vererek armatörlük çalışmalarını daha geliştirmeye başlamıştır. Ancak rahatsızlığı arttığından 1932’den itibaren oğlu Ali Sohtorik “Sohtorik” şirketinin başına geçmiştir.
Ali Sohtorik ilk öğrenimini Koca Mustafapaşa ilkokulunda, orta öğrenimini Sen Benua’da ve lise öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde yapmış, bu okuldan 1931’de mezun olmuştur. Daha sonra üniversiteye başlamış, fakat babasının rahatsızlığı nedeniyle üniversiteye beş aylık bir devamın ardından öğrenimi bırakmış ve 1932’de işin başına geçmiştir. Askerlik görevini de bitiren Ali Sohtorik 1932 Temmuz ayında evlenmiştir.
İstanbul Spor Futbol Takımı. Yıl:1931
Futbola olan derin merakı nedeniyle 1933 senesine kadar İstanbulspor Futbol Klübü’nde oyuncu olarak yeralan Ali Sohtorik, sosyal yaşam alanında da faaliyetlerde bulunmuştur.
1947 yılında 5,500 dwt’luk “Semih” ve verilen genelyük gemisiyle önemli bir ilerleme sağlayan Ali Sohtorik, 1950’de CHP İstanbul İl Başkanı olmuş ve faal olarak siyasi yaşamda yer almıştır. 1954 yılında satın aldığı 6,500 dwt’luk genelyük gemisine “Selim” adını vermiş 1957’de kızı Sevinç’in İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü ile evlenmesiyle siyasi ilişkiler yanında İnönü ailesiyle akrabalık bağı tesis edilmiştir.
“İstikbal” ve “Altay” gemileri hurdaya çıktıktan sonra 1963’de 9,070 dwt’luk gemisine ikinci kez “İstikbal” adını vermiştir. Sosyal yaşamında İstanbulspor Klübü Başkanlığı’nı üstlenmiştir. Böylece mesleği olan armatörlüğünün dışında gerek siyasi yaşamda, gerekse spor yaşamında çok hareketli bir cemiyet yaşamı olmuştur. 1968 yılında rahatsızlık geçirmesi üzerine firmasındaki çalışmalarını azaltmış ve 1977’den itibaren artan rahatsızlığı nedeniyle iş yaşamından tamamiyle çekilmiştir. 1970-74 yıllarında Türkiye Kredi Bankası ve Genel Sigorta İdare Meclisi Başkanlığı görevlerinde bulunmuş ve bu iki kuruluşun önde gelen ortakları arasında yer almıştır.
Bir baba olarak gayet otoriter bir kişiliğe sahipti. Ancak evlatlarını son derece sever ve onların isteklerine karşı son derece hassas davranırdı. İş ve çok hareketli cemiyet yaşamı dolayısıyla her an çocuklarıyla beraber olabildiği zamanlar çok kısıtlıydı. Son derece dürüst, yardım etmeyi seven bir kişiliğe sahipti. Ticaret ve kazanç konusunda çoğu işadamının aksine pek hırsı olmayan bir kişiliği vardı. Genellikle her Karadeniz insanında olduğu üzere tez canlı ve sert bir yapıya sahipti. Buna karşın yardıma ihtiyacı olanlara belli etmeden yardımda bulunurdu. Kendi zamanındaki armatörler arasında kabotaj dışı sefer yapanlardan ve ilklerden olmuştur.
Hüseyin Avni Sohtorik 29 Nisan1964 günü vefat etti. Cenazesi 30 Nisan 1964 Perşembe günü öğle namazını müteakiben Fatih Camii’nden alınarak Eyüp Sultan’daki mezarlıkta defnedildi.
Armatörlerimiz arasında gemileriyle Atlantik’i geçerek Güney ve Kuzey Amerika limanlarına sefer yapan Türk armatör sıfatını da taşımaktadır. Denizcilikte en kazançlı seferlerin hızlı seferler olduğunu daima savunmuştur. Yükleme ve boşaltması hızlı olan seferlerde uzun süre limanlarda kalıştan sakınılmış olduğundan, bu müddetlerde ortaya çıkacak olumsuz şartların ihtimali de az olacağından, daima geminin kazançlı çıkacağını söylerdi. Burada anlatmak istedikleri; grevler, vinç arızası, kötü hava koşulları, limanı besleyen demiryollarındaki arızalar gibi konulardır.
Küçük oğlu Selim Sohtorik babasını tanımlarken şöyle demiştir; “Babam bizlere daima yüksek öğrenimin altın bilezik olduğunu, zaman içinde koşulların bireyler veya toplum düzeyinde ne gibi değişikliğe uğrayacağını kimsenin kestirmesinin mümkün olmadığını, bu bakımdan maddi varlıklara çok güvenmenin yanlış olduğunu, halbuki yüksek öğrenimin her koşulda insana yardımcı olacağını söyler ve kesinlikle üniversite öğrenimi görmemizi isterdi. Ticarî yaşamda ise, “Bir kimseye yardım etmek istediğinizde paranız varsa verin, ancak kesinlikle kefil olmayın, veya imza vermeyin” derdi. Bu konudaki gerekçesi şöyleydi; “Çünkü o kefalet veya imza hiç ummadığın en zayıf anında karşına çıkar, halbuki para yardımı yaptığında görevin bitmiştir. İleride zayıf anında sana zararı olmaz.”
Yaşamda en önemli özelliğin “Şeref ve Haysiyet” olduğunu ve bundan en ufak fedakârlık yapmamamız gerektiğini her fırsatta bizlere tekrarlardı.
Ali Sohtorik hem dünürü olması nedeniyle ve hem de inandığı dava yolunda İsmet İnönü’yle birlikte olmaktan büyük onur duyardı. Ben 1972 Şubat ayında İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirdikten sonra, gerçek anlamda iş hayatına atıldım. Gerçi diploma aldığım 1971 Şubat ayından itibaren yazıhaneye gitmeye ve çalışmaya başlamıştım. Ancak 1972’de gerçek anlamda Sohtorik armatörlük şirketinde yeraldım. Daha öncesinde öğrenimime engel olmaması açısından daima üniversiteye devam etmem ailece telkin edilmiştir. O günlerde ait bir anı olarak hatırıma gelen, yanılmıyorsam 1972’de o zamanki mevcut gemilerin bizlere devrini yaparken bana; “Ben de tam senin yaşında iken armatör olmuştum” demişti.
Hacı Fatma Sohtorik vefat ediyor.
Armatör Hüseyin Avni Sohtorik’in eşi Hacı Fatma Sohtorik 28 Aralık 1975 günü yaşama veda etti. Cenazesi 30 Aralık 1975 Salı günü Eyüp Sultan Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Eyüp Sultan Mezarlığı’nda defnedildi.
Kaynak: Foto Sabah - İnönü Vakfı Arşivi.
Rize’li Mete ailesi eşrafından Salih Mete ve Ziynet Mete’nin kızıydı. Ali Sohtorik’in annesi ve Nükhet (Sohtorik) Çilingiroğlu’nun anneannesi, Sevinç (Sohtorik) İnönü, Sevil (Sohtorik) Mengenecioğlu, Semih Sohtorik ve Selim Sohtorik’in babaannesiydi. Nesime ve Ali Sohtorik ailesinin kızlarından Sevinç Sohtorik’in Erdal İnönü ile evlenmesiyle İsmet İnönü ve Mevhibe İnönü ailesiyle akrabalık bağı tesis edilmişti. Fotoğraf böylesine mutlu bir anın unutulmaz bir hatırası olmaktadır.
Ağabey Semih Sohtorik’in anlattıkları
İyi ki o yıllarda Türk armatörlerinin yaşamları, mesleki ve cemiyet görüşleri üzerine çalışmalar yapmışım ve Semih Sohtorik’le saatler boyu görüşmüş ve anlattıklarını teybe kaydetmişim ve neşretmişim. Semih Sohtorik’le kendi adını taşıyan Semih Sohtorik Management Agency Inc. firmasının bulunduğu Taksim Elmadağ Caddesi’ndeki adresinde defalarca buluşmuşuzdur. Zaten ağabey Semih Sohtorik ile kardeşi Selim Sohtorik’in şirketleri aynı binada ayrı katlarda yer alıyordu. Semih Sohtorik çocukluğundan, gençliğine uzanan yaşam çizgisinde, artık ebediyete intikal etmiş babası Ali Sohtorik’i şöyle anlatmıştı: “Babam, Türk Armatörleri Birliği’nin kuruluşunda büyük hizmetleri geçmiş bir armatördü. İstanbulspor Klübü, adeta yaşamının yarısı gibiydi. Bu nedenledir ki, babamı evde günün çoğunluk saatlerinde görmemiz oldukça zordu. Zira, ya CHP İstanbul Teşkilatı’ındaki toplantılardaydı, ya da İstanbulspor Klübü Başkanı olarak sporcularla ilgili çalışmaları yönetiyordu. Veya günün böylelikle bölüştüğü birkaç saatinde de kendi denizcilik firmasının başında olurdu. Adeta zamanla yarıştığını söylemek isterim; İşten sonra İstanbulspor Klübü lokaline giderdi. Bu klüpteki yaşamı ise, bir futbolcu olarak başlamıştı. Yine rahmete kavuşmuş olan Fahri Paçalıoğlu ile birlikte futbol yaşamları, onları birbirine daha yakın arkadaşlar haline getirmişti.
Üç ünlü armatör: (Soldan) Eşref Cerrahoğlu-Şirket temsilcisi, Pekin Baran ve Semih Sohtorik. Fotoğraf:Osman Öndeş / Kaynak: İnönü Vakfı Arşivi.
Faal spor hayatını, armatörlüğe iyice bağlandığı yıllarda haliyle bırakmak zorunda kalmıştı. Onun spora ve özellikle futbola olan tutkusu neticede yaklaşık 26 yıl süreyle İstanbulspor Klübü başkanlığı yapmasını sağladı. Bu bakımdan, Ali Sohtorik adı Türkiye’de bir futbol klübünde en uzun başkanlık yapmış kişi olarak hatırlanacaktır. Yine de İstanbulspor Klübü olayının de çok üstündeki meşguliyeti particiliği ve siyasete olan tutkusuydu. O kadar ki, CHP İstanbul Merkezi’nde saatlerce çalışmak, propagandalar içinde yer almak, parti teşkilatının sürtüşmelerden ileri gelen dalgalanmalarından etkilenmemek mümkün değildi ki, bu yaşam babamı eminim çok yoruyordu. Neticede İstanbulspor Klübü olayı, hafta sonunda lokalde yapılan toplantılarla geçiştirilebiliyordu. Siyasi parti sorumluluğu ise, günün herhangi bir saati ve haftanın herhangi bir günü olarak yıllarca devam edip gitti. Particilik bir sinir savaşıdır diyebilirim. Bu sebepledir ki, babamın sağlığının önemli şekilde sırf siyaset olayları içersinde olmasından dolayı yıprandığı kesindir.
Semih Sohtorik şöyle devam etmiştir; Benim bildiğim babamın 1933 yılı başlarında bu mesleğe katıldığı tarzındadır. Dedem ise henüz hayattaydı ve 1962’de vefat edinceye kadar birlikte çalıştılar. Dedem babama böylelikle uzun yıllara dayalı yaşam deneyimini miras bıraktı. Nevar ki, dedem ciğerlerinden rahatsızlık geçirdiğinden, vefatından epey önceki yıllarda şirketi tamamıyla babama teslim etmişti. Daha belirgin olarak söylemek gerekirse, babamın 1940’lı yılların sonlarında şirkette daha geniş ağır bir sorumluluğu üstlendiği görülecektir. 1950 başından itibaren ise şirket artık babam Ali Sohtorik’in sorumluğundaydı. Bu yaşamını tromboz geçirerek rahatsızlandığı yıllara kadar aralıksız sürdürmüştür.
“Selim” ve “Semih” gemileri, ailenin armatörlükte yaptığı önemli atımlar sayılır. Ali Sohtorik bu gemilere iki oğlunun adını vermek suretiyle çocuklarına adeta gelecekteki mesleklerini işaret etmiştir. Semih Sohtorik babasının kendisini ve kardeşini armatör olmak için daima cesaretlendirdiğini işaret ederek şöyle demişti; Semih adı verilen gemi Japon yapısıydı. Hangi armatörden satın alındığını hatırlayamıyorum.
Japonya’dan alınarak Semih adı verilen gemide Japon yapısı bir torpido bulunuyor!
Bu gemiye ait oldukça komik bir anım vardır; Bir yaz tatilinde babam ailece bizi Semih gemisiyle geziye götürmüştü. Gemide annem, ablalarım ve o sırada çok küçük olan erkek kardeşim Selim de vardı. Gemi birkaç limana uğrayarak yük almış ve nihayet İspanya’da bir limana varmıştık. Buradan da yük alarak sanırım Türkiye’ye avdet edecektik ki gümrük muayenesi yapılacağı duyuruldu. İspanyol gümrük memurları gemiyi didik didik aradılar. Hiçbir yasadışı madde haliyle mevcut değildi. Fakat bu memurlar, zabitan salonuna gelerek burada da arama yapacaklarını söylemişlerdi. Dedikleri gibi yaptılar ve uzun divan gibi bir kanapenin üst tahtalarını kaldırarak içini aramak istediler. O anda, gümrük memurları ve biraz sonra bizim zabitanın da şaşkınlık içinde kaldıklarını hatırlıyorum. Zira, kanepenin yaklaşık iki metrelik boşluğunda Japon yapısı bir torpido bulunmuştu! II.Dünya Harbi armağanı olan bu geminin hemen ilk seferinde tanık olduğumuz bu inanılmaz olay, önce herkesi şaşkınlığa düşürmüş, sonra da İspanyol Gümrük Memurları dahi gülmekten kendilerini alamamışlardı.
S/S Selim Gemisi / Kaynak: Selim Sohtorik arşivi.
Babam Ali Sohtorik gemileriyle zaman zaman seferlere katılırdı. Ama bunun bir iş seyahati gereği olduğunu hatırlıyorum. Son derece meşgul bir kişiydi. Gemiyle seferlere katılması maddeten imkansız oluyordu. Bana gelince; çağımızın çok daha karmaşık deniz ticareti sektöründe, sahip olduğum filonun genel işletmeciliğini yapmam için ya bir ülkeden diğerine seyahat etmek veya şirketimde çalışmam zorunlu olmaktadır. Bazen dakikaların önem kazandığı yük bağlantılarının mesai arkadaşlarımla tartışılarak neticelendirilmesi, o geçen yüzyılın gemilerdeki yaşamı paylaşan armatörlük kavramını sildiği kuşkusuzdur.
Babamın kendisine ait olan denizcilik firmasının adı “Sohtorik Müessesesi- Hacı Sohtorik” idi. Diğer mevcut şirketimiz Romoil’i bir süre sonra tasfiye ettik. Ama bürosu, Mocan Han’daki firmaya ait bürodan daha bakımlıydı. Biz de, Tavil Han’a taşındık ve bu büroyu yeniledik. 1979-80’de ise Taksim Elmadağ, Cumhuriyet Caddesi’ndeki son merkezimize taşındık. Babamın zamanında gemiler tamamiyle tramp bir çalışma içindeydiler. Babam isterdi ki, doğru olanı kişi kendi bulsun. Çok ilginçtir, babamdan ziyade dedemden çok nasihat dinlemişimdir. Babam daha yumuşak bir kişiliğe sahipti. O kadar ki, kendi inandığı istikamette gelişmese bile, karşılaştığı olayların kendi halindeki seyrini benimseyecek kadar sabır gösterir ve karşısındaki kişiye saygısını değiştirmezdi. Bu, onun belki de kişinin inancını kırmamak, kişiliğini zedelememek için azami dikkati göstermek gibi tavrının sonucuydu. Haliyle babamın biz çocuklarına pek çok öğüdü olmuştur. Gençliği çok iyi yorumlardı. Bu sanırım herkes için aynıdır! Ali Sohtorik çok örgütleyici bir kişiliğe sahipti. Spor ve siyaset yaşamında düzenleyici kişiliğiyle büyük başarılar elde etmiş, Türk deniz ticareti yaşamında örgütlenme konusunda da büyük gayretler içinde olmuştur. Hayri Baran’dan önce Türk Armatörleri Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkanı’ydı. Siyasetle uğraşması ve siyasetin alabildiğine içinde olması, hem çok zamanını almış ve hem de partinin denizciliği kısıtlayan tavrı, babamı çok yıpratmış ve zararını görmüştür. 1950’lerde Türkiye’de en büyük filoyu oluşturmuş olan dedem ve babamdır. O zamanki kıstaslara göre, en büyük filoyu kurmuşlar. Sonra o filo küçülmüş! 1977’lerden sonra filo yeniden büyümeye başlamış. Babam 1981 yılı Temmuz ayında vefat etmiştir. 15 Ağustos 1996 günü vefat etti.
Armatör Ali Sohtorik aynı zamanda sosyal demokrat bir politikacıydı. Politikada uzun yıllar etkili rol üstlendi ve CHP’nin İstanbul örgütünün önderliği görevine sahip çıktı. Ancak Ali Sohtorik ticari yaşamının politikadan sağlayacağı imkanları kesin bir çizgiyle önlemek suretiyle, geleceğin politikacı kavramında unutulmaz bir lider oldu ve bu alanda çok değerli örnekler bıraktı. Sonunda deniz ticaretine olan engin tutkusu ve mesleki yaşamının temeli olan gemilerini, birdiğer deyişle ‘Armatör Ali Sohtorik’le, ‘Politikacı Ali Sohtorik’i asla bir araya getirmedi.’
İsmet İnönü ile dünür olduktan sonra, zaten kötü huylara sahip olmayan bu insan, kendisini, firması ile İstanbulspor Kulübü ve CHP arasında adeta hapsetmiştir. Ufacık bir hareketinin, bir söylentinin bile İsmet İnönü’ye zarar verebileceğini düşünerek, firmasının dar imkanlarda kalmasını kabullenmiş, nadir bir ticaret adamıydı aynı zamanda. “Ben armatörlük firması sahibi olarak küçülmeye razıyım. İsteyen istediği kredi imkanlarını kullansın, ben kullanmam” demişti. Birtaraftan yapacağı gemi yatırımı için de öz kaynağa acilen ihtiyacı vardı. Kredi almayı kabul etmiyor, fakat elindeki mülkün toplamı da istenilen ihtiyacı karşılamıyordu. Bu amaçla Heybeliada’daki üç apartımanı satışa çıkardı. Elde ettiği satış fiyatları Ali Sohtorik’in düşündüğü bir rakam olmamıştı. Sonunda gemi almak için giriştiği bu projeden vazgeçti ve sahip olduğu geminin yarı hissesini bile satmak durumunda kaldı. Ali Sohtorik’in herhalde, hayattayken rahatlıkla yapamadığı armatörlüğü, oğulları Semih ve Selim’in başarıyla sürdürmelerinden ötürü kalp huzuru içinde yattığını söylemek mümkündür.
Eğer Ali Sohtorik politika içinde olmasaydı, hatta aynı zamanda İsmet İnönü’nün dünürü olmasaydı, hiçbir kredi mekanizmasına gitmese bile, armatörlükte büyük hamleler yapardı ve kuşkusuz çocuklarına çok güçlü bir filo bırakırdı. Oysa Ali Sohtorik, bir sanayicinin en yasal hakkı olan, en meşru kredi imkanlarını bile her seferinde elinin tersiyle itmesini bilecek kadar yürekli ve faziletli bir politikacı olarak kaldı.
Armatör ve Siyasetçi Ali Sohtorik’in eşi Naime Sohtorik’in vefatı haberi 24 Mart 1997 tarihli gazetelerden duyuruldu; Armatör Hüseyin Avni ve Fatma Selimoğlu’nun kızı ve Hacı Hüseyin Avni ve Hacı Fatma Sohtorik’in gelini, Saadet Manoğlu, Salim Selimoğlu, Hüsnü Selimoğlu ve Hasan Selimoğlu, Memnune Bayraktar, Ömer Selimoğlu, Fatma Gözgücü’nün kardeşi, Nükhet Çilingiroğlu’nun yengesi, Erdal İnönü, Uğur Mengenecioğlu, Fatma Sohtorik, Zeynep Sohtorik’in kayınvaldesi, Behiç Sohtorik, Sevinç İnönü, Sevil Mengenecioğlu, Semih Sohtorik ve Selim Sohtorik’in annesi, Murat ve Burak Mengenecioğlu, Ali Sohtorik, Selin Sohtorik, Emir Sohtorik, Cem Sohtorik ve küçük Uğur Mengenecioğlu’nun büyük annesiydi. Cenazesi 24 Mart 1997 Pazartesi günü Bebek Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Edirnekapı Mezarlığı’nda aile kabristanına defnedildi.