6 Şubat’ta sabah Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesini vuran deprem, hem Türkiye’de hem de komşu ülke Suriye’de yıkım ve ölümlere sebep oldu. Sarsıntılar, Kıbrıs ve Lübnan’da dahi hissedildi.
Depremin büyüklüğü AFAD ve Kandilli Rasathanesi tarafından 7,7 olarak kayıtlara geçerken, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS), depremi 7,8 büyüklüğünde kaydetti.
The Washington Post‘tan Carolyn Johnson‘ın aktardığına göre, pazartesi günkü depremin, 1939’da ülkenin kuzeydoğusunda meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki depremden bu yana Türkiye’nin herhangi bir yerinde meydana gelen en büyük deprem olduğu düşünülüyor.
Depremler, logaritmik ölçek ile ifade edilen büyüklük derecesiyle ölçülüyor. Bu da, her tam sayının 10 kat kuvvet artışına karşılık gelmesi demek. Teknik olarak söz konusu büyüklük derecesinin bir üst sınırı bulunmasa da, kayıtlı tarihte meydana gelen en büyük deprem 1960 yılında Şili’yi 9,5 büyüklüğünde vurmuştu. Buna göre 7,8 büyüklüğündeki bir deprem de oldukça kuvvetli.
Ana depremin ardından, aynı bölgede gerçekleşen daha küçük çaplı düzinelerce artçı şok, bölgeyi sarsmaya devam etti. 11 dakika sonrasında 6.7 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Yerel saat ile öğlen 1 civarında meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki (AFAD’a göre 7,6) diğer deprem ise, aynı noktada gerçekleşen bir “çifte” deprem niteliği taşıyor olabilir.
Türkiye’deki depremlerin sebebi ne?
Türkiye, depremlerin çok aktif olduğu bir konumda bulunuyor. ABD’nin Colorado eyaletindeki Ulusal Deprem Bilgi Merkezi’nde görevli sismolog Yaareb Altaweel’e göre; Arap, Anadolu ve Afrika tektonik plakaları bu bölgede birleşiyor ve birbirlerine sürtünüp birbirlerini sıkıştırarak hareket ederlerken, bu esnada biriken sürtünme kuvveti ve gerilim daha sonra depreme dönüşerek dışarı atılıyor.
Londra Koleji Üniversitesi’nden sismolog Stephen Hicks’in belirttiği üzere Arap plakası, her yıl kuzey yönünde 11 milimetre ilerliyor. Bu durum da Anadolu plakası üzerinde bulunan Türkiye’nin batı yönüne doğru sıkıştırıldığı manasına geliyor.
Söz konusu hareketten yola çıkarak, Türkiye’deki depremlerin çıkış noktası olan iki ana fay hattı olduğunu görüyoruz: Yaklaşık 1.497 kilometre uzunluğundaki Kuzey Anadolu fay hattı ve tine yaklaşık 483 kilometre uzunluğundaki Doğu Anadolu fay hattı. Türkiye’deki en büyük depremlerin birçoğu kuzeydeki fay hattından kaynaklanıyor ve İstanbul’un nüfus yoğunluğunun bulunduğu noktaya yakın bir yerde gerçekleşme ihtimali olan depremden ötürü en çok ilgiyi bu söz konusu fay hattı çekiyor.
Bu son deprem ise, Hicks’in belirttiği üzere “en azından 1900’lerde sismik gözlem ağımız kurulduğundan bu yana 7’den büyük deprem görmediğinden ötürü” yakın zamanda pek göze çarpmamış olan Doğu Anadolu fay bölgesinde gerçekleştiği düşünülüyor.
Hicks, son yüzyılda bu fay hattında büyük depremlerin yaşanmaması ile Arap plakasının kuzey yönündeki hareketi birleştiğinde bölgede birikmiş gerilim olabileceğini ifade etti.
Bu deprem, “doğrultu atımlı fay” olarak bilinen ve kayaların kırıldıkça birbirlerine yatay biçimde kayarak geçtiği, Dünya’nın yer kabuğunda yer alan bir tür çatlakta meydana geldi.
Bu deprem, neden bu kadar ölümcül bir hal aldı?
Korkunç ölü sayısı, birkaç faktörün ortak sonucu: depremin büyüklüğü; yüzeye nispeten yakın yerde meydana gelmesi ve yerleşim yerlerine yakınlığı.
Pazartesi günkü deprem, yüzeyin yaklaşık yedi kilometre altında meydana geldi. Bu, sismik dalgaların çok uzağa yayılmadan yüzeydeki binalara ve insanlara ulaştığı ve daha yoğun sarsıntıya yol açtığı anlamına geliyor.
Altaweel, bu depremin artçı şoklarının da oldukça büyük olduğunu ve devam etmesinin beklendiğini belirtti.
Altaweel, medyanın dikkatini büyük artçı sarsıntıların çektiğini, ama artçı sarsıntıların da yıkıcı olabildiğini açıkladı.
Daha iyi bina yönetmelikleri olsa durum farklı olur muydu?
USGS, depremle ilgili raporunda, “bazı dirençli yapılar olmasına rağmen, bu bölgedeki nüfusun deprem sarsıntısına karşı son derece dayanıksız yapılarda yaşadığı” konusunda uyardı.
USGS, donatısız tuğla duvar ve alçak beton çerçeveler kullanan binaların en büyük risk altında olduğunu vurguladı.
Bu malzemelerin sarsıntıda sallanamayacak kadar sert olduğunu ve bükülme olasılığının daha yüksek olduğunu ifade eden kurum, bu durumun feci çökmelere yol açtığını belirtti.
Daha iyi bina yönetmeliklerinin faydası olabilecekken, yüzeye yakın ve 7,8 büyüklüğündeki bu deprem Türkiye’nin, kuzey bölgelerinin aksine, rutin olarak bu kadar büyük depremlerin yaşanmadığı bir bölgede çok yoğun sarsıntılara neden oldu.
Hicks, “Türkiye’nin güneydoğu kesiminde çoğu insan yaşamı boyunca güçlü bir deprem hissetmemişti” dedi.