“Sektördeki en önemli sorunlardan biri, uygun şartlarda krediyi bulamamaktır”
20 yıldan bu yana Türkiye’nin en hareketli limanlarından İzmit ve İskenderun limanlarında kılavuzluk...
Yıldız BOZKURT - Med Marine A.Ş. Genel Müdür Baş Yardımcısı
20 yıldan bu yana Türkiye’nin en hareketli limanlarından İzmit ve İskenderun limanlarında kılavuzluk, römorkör ve palamar hizmetleri veren Med Marine, kurtarma, enkaz kaldırma ve deniz kirliliğine acil müdahale konularında da uzun yılların tecrübesine sahip. Firma yetkilisi Yıldız Bozkurt ile hem Med Marine’i hem de sektörü konuştuk.
Med Marine Grup ülkemizin önemli üreticileri arasında. Şirket geçmişinden bahsederek başlayalım isterseniz.
Med Marine, liman/açık deniz kılavuzluk ve römorkör, gemi kurtarma/enkaz kaldırma, çevre kirliliği önleme, gemi refakati ve gemi kiralama alanlarında faaliyette bulunmak üzere uzmanlaşmış bir denizcilik şirketi olarak 1995 yılında İstanbul’da kuruldu.
Firmanızın sektörde köklü bir geçmişi var. Bugün itibariyle faaliyet alanları nelerdir?
Med Marine olarak, 20 yılı aşkın süredir, Türkiye’nin en faal limanlarından İzmit ve İskenderun Körfez’lerinde kılavuzluk, römorkör ve palamar hizmetlerinde geniş yelpazede hizmetler sunmaktayız. Ayrıca, grup şirketimiz olan Ereğli Tersanesi’nde, hem kendi filomuz, hem de global müşterilerimizin taleplerini karşılamak için römorkör ve IMO II kimyasal tanker gemi inşası ile uğraşmaktayız.
Uzun yıllar kurtarma/enkaz kaldırma ve deniz kirliliğine acil müdahale gibi konularda hizmet verdik ve hala da vermeye devam ediyoruz. En son geçtiğimiz Ocak ayında yaşanan petrol sızıntısı sonucu İzmit Körfezi’ne meydana gelen kirliliğin temizlenmesinde öncü rol oynadık, kirliliğe süratle müdahale ettik ve kısa zamanda kontrol altına aldık.
Finans ve bankacılık kökenli biri olarak sektöre yeterli desteğin verildiğini düşünüyor musunuz? 2008'den bu yana yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk denizcilik piyasasını değerlendirmeden önce 2008 krizine bakmak lazım. 2008 global bir krizdi. Fakat dünyada da, Türkiye’de de daha çok denizcilik sektörünü etkilemiş bir kriz diyebiliriz. Çok uzun yıllar bankacılık yaptım ve yabancı bankalarda çalıştım. Denizcilik sektörüne çok ciddi kredi sağlayan uluslarası bir bankada üst düzey yöneticilik yaptım. Örneğin 2008 krizinde, çalıştığım banka Türkiye’de ve yurtdışında sektöre çok ciddi krediler açmışken, kriz dolayısıyla sektörden bütün kredilerini çekmeye başladı. Bu sadece o bankaya özgü bir hareket değildi. Uluslararası alanda faaliyet gösteren tüm bankalar neredeyse bıçak gibi tüm yeni kredi tahsisi kestiler, mevcut kredileri de geri çağırmaya başladılar. Dünyada 2008 krizinin etkileri hala devam ediyor.
Kriz öncesi dönemde Türkiye orta ölçekli kimyasal tanker üretiminde çok iyiydi. Fakat 2008’den sonra siparişler neredeyse sıfıra indi. Diğer taraftan verilmiş siparişler de iptal edildi. Bu durum tersane sahiplerini de zora soktu. Bu süreçte tersanecilerin ellerinde ciddi oranda tanker, kuru yük gemisi kaldı. Mecburi şartlar dolayısıyla tersane sahipleri işletmeci/armatör oldu. 2008’den sonra sektörde kuru yük indeksinin 12.000 seviyelerinden 600’lere düşmesine rağmen en azından iyi şartlarda varlık yatırımı yapan armatörler para kazanmaya devam etti ancak gelinen noktada BDI’ın 250’lere gelmesi ile artık opex seviyeleri dahi tarihte görülmemiş şekilde karşılanmamaya başlandı.
Tanker segmentine bakıldığında ise burada kuru yüke göre şimdilik çok daha iyi bir durum söz konusu. Ancak kuru yükte olduğu gibi para kazanılan yere yapılan arz fazlası yatırımlar piyasayı bozmakta ve büyük kayıplar yaşanmakta, özellikle büyük tonajlarda ham petrol taşıyan suezmax gibi tonajlarda önemli bir arz fazlasının kapıyı çaldığı gözükmektedir. Ancak arz fazlası olan yerde de yaşanan yıkım piyasanın da belirli bir vadede daha istikrarlı hale geleceğinin işareti ve 2016 ilk çeyreğinde hurdaya giden capesize tonaj geçen sene aynı döneme göre 50% daha fazla. Buradan hareketle çelik fiyatlarının artması ve hurda çıkışlarının yoğun bir tempoda gitmesi dayanma gücü olan kuru yük sahipleri için iyi haber. Ancak, tanker tarafında da önümüzdeki yıllarda benzer bir arz fazlası kuru yük ölçeğinde olmasa da büyük tonajlarda navlun düşüşleri olacağını öngörmek için kahin olunmasa gerek!..Maalesef son dönemde de Norveç kaynaklı yeni inşa siparişlerinde ciddi bir azalma söz konusu.
Denizcilik sektörü açısından aslında tüm dünyada yaşanan bir durgunluk var. Bunun geleceği ile ilgili neler söylersiniz?
Sektördeki en önemli sorunlardan biri uygun şartlarla krediyi bulamamaktır. Türk bankalarının uzun vadede kredi verebilme yeteneği çok az. Verseler bile teminat şartları çok ağır veya fiyatlama çok yüksek kalıyor. Faizin eksi olduğu Avrupa ve Japonya’da, faizlerin ciddi düşüş yaşadığı tüm gelişmiş ülkeler düzleminde, bizim gibi sanayicilerin bu tür kaynaklara erişememe durumunu global arenada rekabet edebilme yeteneğimizi sıfıra indiriyor. Bütün şartları karşılasak bile faizler çok yüksek kalıyor. Bu genel bir sorundur. Sadece denizcilik sektörüne özel bir durum değil. Yurtdışında da tablo bizdekinden farklı değil. Yabancı bankalar da denizcilik sektörüne verdikleri kredileri kestiler. Çünkü finansçılar, “Navlun fiyatları artıyor mu? Yatırım yapılan gemi değerini koruyabiliyor mu? Ben kredi verirsem nasıl teminatlanacağım?” diye düşünüyor. Bir gemiye proje gözüyle bakıyorlar. O da çok zorlayıcı ve kredi verenler açısından durum iç açıcı değil. Dünyada hakim olan genel bir durgunluk var. Bu durgunluğun nasıl aşılacağını zaman gösterecek. Dünya taşımacılığının %70’i deniz yoluyla yapılıyor. Denizyolu en ekonomik, bir defada en fazla ürünü taşıyabileceğiniz, güvenli bir sistemdir. Bu sistem ancak daha fazla yatırım yapılarak ilerleyecektir.
Üniversite ile ilişkileriniz nasıl? Yetişmiş eleman istihdamı konusunda hassas olduğunuzu biliyoruz. İnsan kaynakları konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Üniversiteler ile devamlı bir işbirliği içerisindeyiz. Denizcilik alanındaki tüm etkinliklerine katılmaya özen gösteriyoruz. Bir diğer taraftan da çeşitli sponsorluklarla üniversite ortamında gerçekleştirilen, sektörü geleceğe götüren araştırmalar ve organizasyonları destekliyoruz. Bu bizim işimize de ivme katıyor. Genç nesillerle bilgi alışverişinde bulunmak bizi yeniliyor. Yeni mezunları yetiştirmek üzere istihdam ediyoruz. İnsan Kaynakları olarak iş içinde ve iş dışında çeşitli eğitimlerle kariyerlerini desteklemeye çalışıyoruz. Bu anlamda gençler için çalışmaya can attığı gözde bir firma olduğumuzu söyleyebilirim.
2017 başlarında büyük bir sızıntıya karşı başarılı müdahaleniz gündeme gelmişti. Firmanızın çevre konusundaki yaklaşımlarından ve faaliyetlerinden bahseder misiniz?
Hizmet alanlarımızın hepsinde çevre konusunda bilgili, planlı ve tedbirli olmaya çalışıyoruz. Çalışma prensiplerimizin çevresel duyarlılık doğrultusunda olmasının yanı sıra, yaşanan deniz kirliliklerinin bertaraf edilmesinde tecrübeli operasyon birimimiz ile birlikte hızlı, dikkatli ve organize bir şekilde hareket ediyoruz. Örneğin, 12.01.2017 tarihinde İzmit Körfezi’nde oluşan petrol kaynaklı ve 5312 sayılı mevzuat kapsamında Seviye 2 evsafında olduğu tespit edilen kirliliğin bertaraf ve rehabilitasyon çalışmalarını başarı ile sona erdirdik. Bölgesel Acil Müdahale Planı kapsamında Saha Koordinatörü olarak atanan Kocaeli Liman Başkanı ve bağlı çalışanları tarafından özverili bir şekilde yönetilen müdahale çalışmalarında açık deniz başta olmak üzere etkilenen kıyı tesisleri ve ortak alanlarda müdahale çalışmalarında görevlendirilmiştik. Kirliliğe tarafımızdan süratle müdahale edildiği için, aksi halde çok daha büyüyebilecek bir kirlilik kısa zamanda kontrol altına alındı. Yapılan hızlı müdahale sayesinde körfez içindeki gemi trafiği, dolayısı ile ticaretin normal akışı kısa sürede sağlandı. Bu iş için çok ciddi insan kaynağı ve deniz taşıtı tedarikinde bulunduk. Şöyle ki; yaklaşık dört ay süren çalışma boyunca iş yoğunluğuna göre günde 260 kişiyi bulan insan gücü ve toplam 13 adet açık deniz römorkörü, 9 adet palamar botu ve iki adet hızlı botu acil müdahale çalışmalarına tahsis ettik. Ayrıca, şunu da belirtmek isterim ki, bu kadar işi yaparken sızıntıdan etkilenen canlıları da unutmadık, onları korumaya alarak, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yerel yetkililerine rehabilite edilmek üzere tutanak ile teslim ettik.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Mayıs-Haziran 2017 - 54. sayısında yayımlanmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.