
Marmara Denizi'nde müsilaj görülme sıklığı artabilir
Gazioğlu, Marmara Denizi'nde müsilaj oluşumunun giderek daha sık görülmeye başladığını, bu durumun önüne geçilmesi için denize giren atık miktarının azaltılması gerektiğini söyledi.
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, Marmara Denizi'nde 2007'de başlayıp 2008'de devam eden ve 2009'da bilimsel olarak sürdüğü halde görünen etkisinin az olduğu bir müsilaj sürecinin yaşandığını belirtti.
Söz konusu yıllardaki müsilajın 2021'deki masif kütle halinde görülen müsilaja en çok benzeyen oluşum olduğunu bildiren Gazioğlu, 2025'in, müsilaj bakımından yoğun bir yıl olacağına dair çok fazla verileri olduğunu ifade etti.
Gazioğlu, "Özellikle Güney Marmara'da bunu bekliyorduk ama tüm Marmara'ya yayılması, Kuzey Marmara'ya gelmesi biraz şaşırtıcı oldu. Bu, belli frekanslarla bunun sık yaşanabileceğini gösteriyor. Umarız ve dileriz ki bir önceki 2021 hadisesi gibi bu bir yıllık bir süreç olsun ve yapı çok fazla kendisini geliştiremeden bitsin." dedi.
"Değiştirmemiz gereken unsurlar var"
Müsilajın görülme sıklığının artabileceği tespitini paylaşan Gazioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu şartlar devam ettiği sürece biz bunu sıklıkla göreceğimizi düşünüyoruz. Bu sene belki çok kısa bir süreç içinde hayatımıza girecek, çıkacak ama seneye bunu yaşamamamız için ortamda değiştirmemiz gereken unsurlar var. Bunlar nedir? İklim değişikliği, atmosferdeki ısınma, deniz suyunun soğuyamaması, denizlerdeki durgunluk çok kolay değiştirilemeyecek olaylar ama denize giren atık miktarını azaltabiliriz. Durağan koy, körfezlerde tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Bunları değiştirmediğimiz sürece değiştiremediklerimiz hariç biz bu hadiseyi sıklıkla yaşayacağımızı görüyoruz. Yani çok daha hızlı bir şekilde seneye de biz bunu görebiliriz."
"Frene bastık ama araba hala gidiyor"
Marmara Denizi'nde 2021'deki müsilaj oluşumunun evre evre meydana geldiğini, genç ve yaşlı müsilaj yapılarının birlikte deniz yüzeyinde görülebildiğini aktaran Gazioğlu, bu yıl ise genç ve çok fazla kalıcı olmadan sistemden yok olan bir müsilajla karşı karşıya olunduğu bilgisini verdi.
Gazioğlu, "Sonuçta müsilaj hadisesi yaşanıyor, dipte çok yoğun olarak yaşanıyor ama görseli yüzeye verince zaten herkes alarma geçiyor. Oysa yaklaşık 2-3 aydır özellikle Marmara'nın güneyinde, dipte çok yoğun müsilaj olduğunu biliyoruz. Bir önceki (2007-2009 arasındaki) hadiseden 2021'e kadar geçen süreden daha kısa bir zamanda yeni bir müsilaj hadisesi ile karşılaştık. Demek ki arabanın frenine bastık ama araba hala gidiyor yani frene daha sert basmamız gereken hususlar var sistemde." diye konuştu.
Biyolojik çeşitliliğin önemi
Marmara Denizi'ndeki en büyük sıkıntının biyoçeşitlilikteki azalma olduğunu, bazı alanların çok sıkı şekilde balıkçılığa, avcılığa, her türlü faaliyete kapatılması gerektiğini, bu sayede tabiatın kendini eski haline getirebileceğini ifade eden Gazioğlu, biyoçeşitliliğin önemini İmralı Adası örneğiyle açıkladı.
Gazioğlu, "Bir önceki hadisede bütün Marmara müsilajdan kırılırken İmralı Adası'nda müsilaja dair hiçbir şey yoktu hatta Gemlik'ten kopan masif kütleler İmralı Adası açıklarına geldiğinde birdenbire yok oluyordu. Burada biyolojik çeşitliliğin etkisinin son derece yoğun olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.
Marmara Denizi'nin hemen hemen tüm kıyılarının betonlaştığından, bu nedenle de kıyılarda hücre bazından canlı bazına kadar olan bir canlılığın devam ettirilemediğinden bahseden Gazioğlu, böylece azalan biyoçeşitliliğin müsilaj gibi çevresel hadiselerle karşılaşılmasına yol açtığını işaret etti.
Kirliliği artıran sektörler
Marmara Denizi'ne dökülen her damlanın ileri biyolojik arıtmadan geçmesi gerektiğini vurgulayan Gazioğlu, kirlilik kaynakları arasında tarım ve hayvancılığın da bulunduğunu, Güney Marmara ve Trakya'da aşırı gübre kullanımı esnasında toprakta kullanılmayan kısmın yağmurla Marmara Havzası'na taşındığını, besicilik faaliyetlerinin de kimyasal yükü artırdığını ve bu alanlarda atık arıtması uygulaması yapılması gerektiğini anlattı.
Tekstil sektöründe faaliyet gösteren büyük firmalarda arıtma sistemlerini çalıştırdığını ancak orta ölçekli, küçük ölçekli işletmelerde bu alanda sıkıntılar yaşandığını dile getiren Gazioğlu, "Orada kullanılan kimyasal malzemelerin büyük bir kısmı biyolojik aktiviteyi engelliyor, biyolojik çeşitliliği engelliyor ve gelişmemesi gereken biyolojik gelişimi hızlandırabiliyor. Bu konuda da ciddi tedbirleri almamız gerekiyor. Bir önceki kararlarda tekstil üzerine büyük bir eksiklik var." değerlendirmesinde bulundu.
İzmit Körfezi ile alakalı çok fazla hadise duymadığını belirten Gazioğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin iyi bir sınav verdiğini ve alınan tedbirlerin sonuç verdiğini söyledi.
Gazioğlu, İstanbul'da açık derelerde artık ciddi bir rehabilitasyona ihtiyaç duyulduğunu ve Güney Marmara'da bölgesel tedbirler alınması gerektiğini sözlerine ekledi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.