Küçük ada ülkeleri sular altında kalma tehdidiyle karşı karşıya
Deniz seviyesindeki yükselme Tuvalu gibi küçük ada ülkelerini sular altında kalma tehdidiyle karşı karşıya bırakıyor. Ülkeler, geleceklerini kurtarmak için okyanus yasasına sığınarak uluslararası bir mahkemede adalet arıyor.
Küçük ada ülkeleri, deniz yasalarını kullanarak dünyada bir ilk niteliğindeki davada iklim eylemi talep ediyor.
Yükselen deniz seviyelerinin tehdidi altındaki bir grup küçük ada ülkesi, bugün Almanya‘nın Hamburg kentinde yapılacak ilk olma özelliği taşıyan duruşmada yüksek emisyona sahip ülkelerle karşı karşıya geliyor.
Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi‘nde (ITLOS) görülen okyanus odaklı ilk iklim adaleti davasında ifade verenler arasında Tuvalu ile Antigua ve Barbuda‘nın başbakanları da yer alıyor.
Uluslararası mahkeme, deniz tarafından emilen karbon emisyonlarının deniz kirliliği olarak kabul edilip edilmeyeceğini ve ulusların deniz ortamını korumak için ne gibi yükümlülüklere sahip olduğunu değerlendirecek.
euronews’ün aktardığına göre, Antigua ve Barbuda Başbakanı Gaston Browne şunları söyledi:
Hızlı ve iddialı eyleme geçilmezse, iklim değişikliği çocuklarımın ve torunlarımın atalarının adasında, yani evimiz dediğimiz adada yaşamasını engelleyebilir. Bu denli adaletsizlik karşısında sessiz kalamayız. Gözlerimizin önünde meydana gelen felaketin ele alınışında uluslararası hukukun merkezi bir rol oynaması gerektiğine inanarak bu Mahkemenin huzuruna çıktık.”
Sera gazı emisyonları deniz kanunlarını ihlal ediyor mu?
Dava, Küçük Ada Devletleri İklim Değişikliği ve Uluslararası Hukuk Komisyonu (COSIS) tarafından açıldı.
Bahamalar, Niue, Palau, St. Kitts ve Nevis, St. Lucia, St. Vincent ve Grenadines ve Vanuatu da bu koalisyonun bir parçası.
COSIS, çoğu ülkenin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca deniz ortamını korumakla yükümlü olduğunu ve sera gazı emisyonlarının da bu kapsama girdiğini savunacak.
Dünyanın en büyük karbon yutaklarından biri olan okyanuslar, tüm CO2 emisyonlarının yüzde 25’ini hapsediyor ve bu emisyonların neden olduğu fazladan ısının yüzde 90’ını yakalıyor. Aynı zamanda gezegendeki oksijeninin yaklaşık yüzde 50’sini üretiyor.
Aşırı karbon kirliliği, okyanus asitlenmesi ve mercan beyazlaması gibi zararlı kimyasal reaksiyonlara neden oluyor ve okyanusun karbondioksit absorbe etme ve Dünya‘daki yaşamı koruma yetisini tehlikeye atıyor.
Tuvalu ve Vanuatu gibi alçak rakımlı ada devletleri de iklim değişikliğinin yavaş orataya çıkan etkileri nedeniyle yüzyılın sonuna kadar su altında kalma riskiyle karşı karşıya.
Tuvalu Başbakanı Kausea Natano, iklimin değişikliğinin olumsuz etkilerinden bahsederek “Her geçen yıl sayısı ve yoğunluğu artan aşırı hava olayları insanlarımızı öldürüyor ve altyapımızı yok ediyor” diyor.
Tüm bunlar, gelişmekte olan küçük ada ülkelerinin (SIDS) toplamda küresel karbon emisyonlarının yüzde 1’inden azından sorumlu olmasına rağmen yaşanıyor.
COSIS iklim davasını kazanırsa ne olacak?
İki gün sürecek duruşmanın ardından mahkeme tavsiye niteliğinde bir görüş yayınlayacak. Mahkemenin görüşü yasal olarak bağlayıcı olmasa da ülkelere iklim koruma yasasını hazırlarken yol gösterici olacak yetkili bir beyan sunacak.
Kazanılması halinde dava, ülkelerin BM sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini karbon emisyonlarının azaltımını ve halihazırda karbondioksit kirliliğinden etkilenen deniz ortamlarının korunmasını da içerecek şekilde genişletecek.
Tuvalu Başbakanı Natano şunu ekliyor:
Uluslararası hukukun, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak halkımızın maruz kaldığı bariz adaletsizliği düzeltmek için temel bir mekanizma olduğuna derinden inanarak buraya acil yardım istemek için geldik. Uluslararası mahkemelerin bu adaletsizliğin kontrolsüz devam etmesine izin vermeyeceğinden eminiz.”
Benzer davalar
Küçük ada ülkeleri, ulusların iklim yükümlülüklerine ilişkin yasal netlik arayışıyla diğer mahkemelere de başvurmuştu.
Vanuatu, Uluslararası Adalet Divanı‘ndan (ICJ) ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele yükümlülükleri konusunda tavsiye niteliğinde bir görüş yayımlamasını talep eden bir kampanya başlatmıştı.
Mart ayında BM Genel Kurulu, davanın 2024’te görüş bildirecek olan ICJ’ye havale edilmesi yönünde oy kullanmıştı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.