Güvenli Liman ve Rıhtım Kavramları: Denizcilik Hukukunda...
Güvenli Liman ve Rıhtım Kavramları: Denizcilik Hukukunda Emsal Teşkil Eden Davaların Analizi
Güvenli liman terimi, denizcilik sektöründe ve özellikle nakliye sözleşmelerinde sıkça karşılaşılan bir kavramdır. Ancak, limanların güvensiz hale gelmesi, gemi sahipleri ve kiracılar için önemli riskler ve sorumluluklar doğurabilir.
Güvenli olmayan liman veya rıhtımdan kaynaklı tazminat talepleri son yıllarda artmakta olup, gemi sahipleri ve onların halefi olan tekne veya P&I sigortacıları, bu tür taleplerin haklı olup olmadığına bakılmaksızın, gemilerinin maruz kaldığı herhangi bir hasar ve/veya gecikme için rücu için çarterlere (kiracılara) başvurmaktadır.
Güvenli liman ve rıhtım konusu, özellikle denizcilik hukuku ve gemi kiralama işlemleri bağlamında önem taşıyor. Bu alandaki temel tartışma, kiracıların gemilerini belirli bir limana güvenle gönderebilme yükümlülükleri ve bu limanların güvenlik durumları ile ilgilidir. Güvenli limanlarla ilgili bilinen ilk yargılama olan 1861'deki “Ogden v Graham Davası”, bu konuda emsal teşkil eden bir karardır ve dava, kiracının bir gemiyi güvenli olarak kabul edilebilecek bir limana gönderme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin değerlendirilmesinde önemli bir noktayı işaret eder.
Davada, gemi sahibi, gemisini 'Şili'de güvenli bir limana' taşıma sözleşmesi kapsamında Valparaiso'ya göndermiş, ancak nihai boşaltma limanı olan Carrisal Bajo'nun Şili hükümeti tarafından kapatılması nedeniyle, gemi Valparaiso'da 38 gün boyunca bekletilmişti. Gemi sahibi, kiracının güvenli bir liman sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia etmiş ve tazminat talep etmiştir. Mahkeme, güvenli liman tanımını ve kiracının bu konudaki sorumluluğunu açıkça belirlemiştir.
Sir William Wightman ve Sir Colin Blackburn gibi yargıçlar, kiracının, adını verdikleri anda kaptanın gemiyi güvenli bir şekilde götürebileceği durumda olan bir limanın adını vermek zorunda olduğunu, ancak belirli bir liman siyasi sebeplerle erişilemez durumdaysa, bu durumun güvenli liman tanımı dışında kaldığını ifade etmişlerdir. Yani, limanın adı verildiği sırada, gemi sahibinin gemisini oraya götüremeyeceği bir durumdaysa, bu, güvenli liman koşuluna uyulmadığı anlamına gelir.
Güvenli bir limanı neyin oluşturduğuna dair 66 yıllık İngiliz hukuk davası olan “The Eastern City [1958] 2 Lloyd's Rep 127 Davası”nda ise Sir Frederick Sellers (Sellers LJ) tarafından verilen hükümle, güvenli bir liman tanımı daha da genişletilmiş ve bir limanın, belirli bir geminin, anormal bir olayın yokluğunda, iyi bir seyir ve denizcilikle önlenemeyecek bir tehlikeye maruz kalmadan limana ulaşıp geri dönebildiği sürece güvenli kabul edileceği belirtilmiştir.
- “Eğer bir limanın, ilgili zaman diliminde, belirli bir geminin, anormal bir olayın yokluğunda, iyi bir seyir ve denizcilikle önlenemeyecek bir tehlikeye maruz kalmadan limana ulaşıp geri dönebildiği sürece güvenli olmayacağı söylenirse, bu muhtemelen yasanın geniş bir ifadesi olarak tüm koşulları karşılayacaktır.”
Bu tanım, limanın güvenliğini değerlendirirken dikkate alınması gereken kapsamlı faktörleri sunar.
Bu iki dava, denizcilik hukukunda güvenli liman ve rıhtım kavramlarının nasıl ele alındığını ve kiracıların bu bağlamdaki yükümlülüklerinin nasıl değerlendirildiğini göstermesi açısından önemli referans noktalarıdır. Günümüzde de bu tür meseleler, gemi kiralama sözleşmeleri ve denizcilik hukuku pratiklerinde merkezi bir yer tutmaya devam eder.
Bir limanın veya rıhtımın güvenlik durumu, “The Eastern City Davası” kriterlerinin detaylı bir incelemesi gerektirir, bu kapsamlı değerlendirme:
- Liman veya rıhtımın bir gemi için sağladığı güvenlik, geminin özelliklerine -boyutları, draftı ve ister yüklü ister balast halinde oluşuna- özel dikkat gerektirir. Bu, bir limanın veya iskelenin belli gemiler için güvenli bir sığınak sunabilmesi, diğerleri içinse potansiyel tehlikeler barındırabilmesi anlamına gelir.
- Geminin limana veya iskeleye sorunsuz bir erişim sağlaması, ihtiyaçlarını güven içinde karşılaması ve güvenle ayrılabilmesi esastır. Bu, limanın fiziksel altyapısının ve işletme politikalarının, geminin güvenliğini her açıdan desteklemesi gerektiği anlamına gelir. Fiziksel riskler; iskele tasarımı, liman düzeni, uyarı ve güvenlik sistemlerinin yetersizliği, prosedür hataları ve römorkör desteğinin eksikliği gibi faktörlerle değerlendirilmelidir. Liman veya iskelenin güvenliği, kiracının kararlarına bağlı olarak, bütünsel bir perspektifle ele alınmalıdır.
- Kiracılar, uygun denizcilik ve navigasyon pratikleriyle önlenebilen risklerden sorumlu tutulmamalıdır. Eğer bir gemi, komutanın yetkin yönetimine rağmen tehlike altında kalırsa, bu durum limanın veya iskelenin güvensiz olduğunu işaret eder.
- Ardiyeciler, limanın doğal yapısından bağımsız faktörlerden kaynaklanan hasarlardan sorumlu değildir. Özellikle, geminin anormal meteorolojik olaylar sonucu hasar görmesi, limanın güvensiz olduğu sonucuna varılmamalıdır. Ancak, bir limanda düzenli olarak meydana gelen şiddetli hava olayları, o limanın belirli gemiler için uygun olmayabileceğini gösterir.
Bu prensipler, güvenli liman ve iskele değerlendirmelerinde esas alınmalıdır. Bununla birlikte, Sir Michael Mustill'in, her güvenli olmayan liman vakasının bu prensiplere dayanarak çözülebileceğine dair genellemelerden kaçınılması gerektiğini belirttiği unutulmamalıdır. Nihayetinde, bir limanın veya iskelenin güvenliği, belirli bir geminin özellikleri ve durumuna göre, "gerçek ve olgu meselesi" olarak değerlendirilmelidir.
Yükleme veya boşaltma limanları çarter sözleşmelerinde belirtilmişse ancak güvenlik garantisi verilmemişse, mahkeme kararları genellikle limanın güvenli olduğuna dair bir garanti olduğunu yorumlar. Eğer armatör, limanın güvenliğine dair açık bir taahhütte bulunmamışsa, bu garantinin varsayıldığı nadirdir. “The Houston City” ve “Livanita Davaları”, güvenli liman garantilerinin çarter sözleşmelerindeki önemini vurgular. Armatörler, kiracılar tarafından belirlenen limanlara güvenli erişim sağlama yükümlülüğü altındadır, aksi takdirde güvenli olmayan limanlar için sorumluluk alırlar. “The Archimidis Davası”, 'güvenli' ibaresinin, yükleme ve boşaltma limanlarının güvenli olacağına dair bir garantiyi ifade ettiğini ve yazılı terimlerin basılı terimlere göre önceliğinin olduğunu göstermektedir.
Güvenlik Dışı Faktörler: Liman Güvenliğinde Fiziksel ve Geçici Riskler
Fiziksel Riskler: Bir limanın güvenliği, geminin limana yaklaşması, kullanması veya ayrılması sırasında karşılaşabileceği fiziksel tehlikeler üzerinden değerlendirilir. Kiracılar, gemi sahiplerine, iyi denizcilik ve navigasyon becerileriyle önlenemeyen limanın normal veya doğal risklerinden kaynaklanan zararlar için tazminat ödemeyi taahhüt ederler. En yaygın karşılaşılan tehlikeler arasında yetersiz su derinliği, periyodik alüvyonlanma, buz varlığı, keşfedilmemiş kayalıklar, su altı usturmaçaları veya kanallardaki engeller bulunur. Güvensiz bir liman, ayrıca geminin bir kısmının sökülmeden ulaşımının imkansız olduğu, yük hafifletme zorunluluğu, yetersiz hava tahmini veya navigasyon yardımcıları, şamandıraların yer değiştirmesi veya römorkör eksikliği gibi durumlarda da belirlenebilir.
Geçici Engeller ve Gecikmeler: Geçici tehlikeler veya engeller, örneğin gelgit, düşük su seviyesi veya geçici buzlanma, bir limanı doğrudan güvensiz kılmaz. Ancak, bu tür tehlikelerin ticari olarak kabul edilemez bir süre boyunca sürmesi, limanın güvensiz hale gelmesine yol açabilir. “The Count Davası”, bir petrol yükünün teslimatı için belirlenen Beira limanında yaşanan gecikmeleri ve engelleri ele alır. “British Enterprise” ve “Pongola” gemilerinin karaya oturması sonucu yaşanan ve kanalın kapanmasına yol açan gecikmeler, limanın güvensiz olduğu sonucuna varılmasına neden olmuştur.
İyi Navigasyon ve Yetkin Denizcilik: İyi navigasyon ve denizcilik becerileriyle önlenebilecek riskler, bir limanı güvensiz yapmaz. Ancak, olağan denizcilik ve navigasyon becerilerinin ötesinde bir çaba gerektiren durumlar, limanın güvensiz kabul edilmesine neden olabilir. The Mary Lou ve The Ocean Victory davaları, iyi şansın da gerekli olduğu durumlar ve makul beceri ile özenin, güvenliği garantilemeye yetmeyebileceğini vurgulamaktadır.
Anormal Riskler: Limanın karakteristik özelliklerinden kaynaklanan riskler kiracının sorumluluğu altındadır. Ancak, tamamen istisnai veya öngörülemez olaylardan kaynaklanan zararlar için kiracı sorumlu tutulamaz. “The Ocean Victory Davası”, anormal risklerin akademik bir meseleden ziyade gerçek dünya sorunlarına nasıl dönüşebileceğini gösterir.
Kiracıların Güvensiz Liman İddiasına Karşı Savunmaları
Mürettebatın İhmali: Mürettebatın ihmali, zararın kaynağı olarak belirlenirse, güvensiz liman iddiasına karşı bir savunma olabilir. Ancak, mahkemeler, kaptanın karar verme sürecini ve olayın koşullarını dikkate alarak, genellikle kaptanın eylemlerini makul bulsa bile kiracıların sorumluluğunu kabul eder.
Çarterde Tek Belirli Limanın Olması: Bir çarterde sadece tek bir limanın belirlenmiş olması (örneğin, "bir güvenli liman, Hamburg"), sahibin güvensiz liman iddiasında bulunmasına engel olmaz.
Olağandışı Olaylar: Olağandışı olaylar, kiraçıların güvenli liman yükümlülüğünü ihlal etmediği durumlar olarak kabul edilir. Ancak, bu tür olayların "olağandışı" olarak kabul edilip edilmediği, spesifik koşullara ve mahkemenin değerlendirmesine bağlıdır. Örneğin, OCEAN VICTORY davasında, limandan ayrılırken yaşanan olağanüstü hava koşulları nedeniyle geminin kaybedilmesi, olağandışı bir olay olarak değerlendirilmiştir.
Sorumluluğun Sınırlandırılması
Kiracılar, kirlilik veya kargo hasarı gibi konularda uluslararası konvansiyonlar altında sorumluluklarını sınırlandırabilir. Ancak, güvenli liman yükümlülüklerinin ihlali nedeniyle gemiye verilen zararlar için bu sınırlama geçerli değildir, sözleşmesel olarak sınırlanabilir.
Sonuç
Tüm bu hususlar, liman güvenliğinin ve denizcilik sözleşmelerindeki güvenli liman taahhütlerinin karmaşık doğasını vurgulamaktadır. Denizcilik hukukunda, bir limanın güvenliğini değerlendirme süreci, sadece mevcut fiziksel koşulların ötesine geçen bir dizi faktörü içerir. Kiracıların güvenli liman belirleme yükümlülüğü, geminin limana yaklaşımı, limanda kalışı ve limandan ayrılışı sırasında karşılaşabileceği tehlikeleri kapsar. Bu yükümlülük, iyi denizcilik ve navigasyon pratiği ile önlenebilecek tehlikeler dışında kalan, limanın doğal veya normal risklerinden kaynaklanan zararlara odaklanır.
Gecikmelere neden olan geçici engellerin ve tehlikelerin bir limanı doğrudan güvensiz kılmadığı, ancak bu engellerin uzun süreli olması durumunda limanın güvensiz hale gelebileceği belirtilmiştir. Anormal risklerin, olağandışı ve öngörülemez olayların kiracıların sorumluluğu altında olmadığı, ancak limanın karakteristik özelliklerinden kaynaklanan risklerin kiracının armatöre karşı sorumluluğunu doğurduğu açıklanmıştır.
Ayrıca, iyi navigasyon ve yetkin denizcilik pratiklerinin, bir limanın güvensiz kabul edilmesini engelleyebilecek temel unsurlar olduğu, ancak olağan beceri ve özenin ötesinde çaba gerektiren durumlarda limanın güvensiz kabul edilebileceği ifade edilmiştir. Bu bağlamda, The Ocean Victory ve benzeri davalar, liman güvenliğinin değerlendirilmesinde anormal risklerin ve olağandışı olayların önemini ve bu olayların hukuki sonuçlarını öne çıkarmaktadır.
Kaynakça:
1- ABD Yüksek Mahkemesi'nin Güvenli Liman Garantisi Konusundaki Tutumunun Hukuki Analizi ve Birleşik Krallık'taki Hukuki Durumun Değerlendirilmesi- Mart 2022
2- Emniyetsiz Liman ve Rıhtım – The P&I Club
3- Güvenli Liman Kuralları – Firdosh Sheikh
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.