'Fay hattı üzerine yüzer bombalar koymaktan vazgeçin'
Saros Gönüllüleri ve Keşan Kent Konseyi aktivistleri yeniden 'Saros'uma dokunma' diyerek uyarıda bulundu:...
Saros Gönüllüleri ve Keşan Kent Konseyi aktivistleri yeniden 'Saros'uma dokunma' diyerek uyarıda bulundu: Başta jeolojik açıdan olmak üzere projenin tümüyle yeniden gözden geçirilmesini, hızla yaklaşan Marmara depremi öncesinde fay hattı üzerine Trakya’nın kalbine yüzer bombalar koymaktan vazgeçilmesini talep ediyoruz.
Saros Gönüllüleri ve Keşan Kent Konseyi, uzmanlarca uyarıların yapıldığı Marmara depremine dikkat çekerek Saros Körfezi‘nin korunması ve bilimsel değerlendirmeler ışığında acilen harekete geçilmesi amacıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
Turizm koruma ve geliştirme bölgesi ve özel çevre koruma alanı olan Saros’un kaderinin vandalizme kurban edilmemesi gerektiğini vurgulayan aktivistler şu ifadeleri kullandı:
“Henüz liman açılışı yapılmamışken, yaşanan depremden ders alınmasını, başta jeolojik açıdan olmak üzere projenin tümüyle yeniden gözden geçirilmesini, hızla yaklaşan Marmara depremi öncesinde fay hattı üzerine Trakya’nın kalbine yüzer bombalar koymaktan vazgeçilmesini talep ediyoruz…”
Basın açıklamasının tamamı şöyle:
“Beş yıllık mücadelemiz boyunca dava dosyalarımızda, itiraz dilekçelerimizde, basın açıklamalarımızda ve sosyal medya hesaplarımızda Saros Körfezi’nin tüm güzelliklerini, özelliklerini, farklılığını, çeşitliliğini tek tek anlattık, dile getirdik.
Bugüne kadar hep, Körfezin FSRU denilen Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi limanı ve boru hattı projesi için uygun olmadığını ispatlamak adına sunduğumuz tüm verilerin, bilimsel ve hukuka dayalı olmasına özen gösterdik. Ama maalesef Saros’u katletmeye ant içmiş olanlar, bilimi ve hukuku hiçbir zaman öncelik sırasına almadıkları için çığlıklarımızı duymazdan geldiler.
Katar’ın gazını Avrupa’ya sevk etmek için Edirne’den Çanakkale’ye tüm bölgeyi ve insanlarını çevresel, bilimsel ve hukuksal adaletsizliğe maruz bıraktılar. Bu devasa ticari limanı Saros Denizi’ni katlederek, tarım arazilerimizi yok ederek acımasızca, fay hattı üzerine son hızla inşa ettiler.
Proje başlamadan BOTAŞ’ın açıklamalarında ve ÇED raporunda günde 28 milyon metreküp üretim yapılacak, günde bir gemi ya gelir ya gelmez diyorlardı. Proje bittiğinde geldiğimiz noktada ise daha geçen ay yapılan anlaşmalarla LNG taşımacılığında Saros’u enerji transfer bölgesi Trakya’yı hub alanı ilan ettiler. Umman’dan 10 yıl süreyle, yıllık 1,4 milyar metreküp, Bulgaristan ile 13 yıllık süreyle yıllık 1,5 milyar metreküp uzun yıllara yansıyacak uluslararası anlaşmalar yaptılar.
Bulgaristan Enerji Bakanı imzalanan anlaşmayı ‘tarihi bir belge‘ olarak nitelendirerek, Türkiye’ye kadar ulaşacak gaz miktarlarından bizler de yararlanabileceğiz diyerek mutluğunu ifade etti! Tehlikenin farkında mısınız dostlar? Kazanan başka ülkeler ama katledilen hep bizim denizimiz hep bizim doğamız!
Daha kaç felaket yaşamamız gerekiyor bu ağır bedelleri canımızla ödememek için? Hani bu FSRU limanı sadece Trakya ve Marmara bölgesinin gaz ihtiyacı için yapılmıştı? Hani bölge halkı için yüksek istihdam kaynağı olacaktı? Geçtiğimiz günlerde Yüreğimiz paramparça, kalbimiz depremdeki kayıplarımız ve yaralılarımız için atarken, arkamıza baktığımızda cennet körfezimizin sığ sularında zorla sürükleyerek ilerletilen bir gemi gördük…
Ama bir aksilik vardı, gemi bir türlü ilerleyemiyordu!
Çünkü hesap edemedikleri bir durum vardı! Saros’un her daim olan güçlü dip akıntıları nedeniyle, yaz boyu gemi geçişi için hazırladıkları geçiş güzergahı kumullarla kapanmıştı… Daha ilk günden Saros’a zarar vermeye başladılar! Gemi etrafında beş kılavuzla iple çekilerek zorla sürüklenirken dip kumullarını, dip florasını, balıkların yuvalarını yara- yıka parçalayıp ezerek ilerliyordu.
Aslında dev bir canavara benzeyen gemiye karşı Saros bile yol vermiyor direniş gösteriyordu…. Ve zamanlama yine sinsi ve yine manidar dostlar! Tıpkı pandemide biz davacı tarafın karantinada olduğu dönemde ‘siz evden çıkamazsınız, sakın gelmeyin biz kurumlardan görüş aldık’ diyerek ÇED raporunu olumlu yaptırdıkları gibi manidar.
38 binden fazla canımız gitmiş, ülke yangın yeri, sonsuz yas içindeyiz! Can pazarında yaşayan vatandaşlarımız için yardım seferberliğindeyken, belli ki bir aceleleri var. Anlaşılan Katar’a verilen sözlerin zamanı gelmiş!
Hiçbir hassas dönemde fırsatı kaçırmıyorlar… Ve maalesef daha önce defalarca ihlal edildiği gibi yine projenin Anayasası sayılan ÇED raporunu da ihlal ediyorlar. Şimdi sayacaklarım daha bizim tespit ettiklerimiz, edemediğimiz daha neler var bilmiyoruz:
- İskeleyi 270 metre dediler, ihalede 320 metreye çıkardılar!
- Boru çapını 1 metreden 90 cm indirdiler.
- Proje alanını 52,3 hektar alan dediler ihtiyaç oldukça peyder pey büyüttüler, şu anki işgal alanını hesap bile edemiyoruz.
- Deniz dibi atmosferinin oksijen kaynağı deniz çayırlarını, 860 metre uzaklığa taşıyarak dikilen alana ‘yüzde 100 uyum sağlamıştır’ dediler ve izleme raporlarını üç aylık aralıklarla sunacaklardı ya, hiç sunmadılar. Şu anda güya dünyada ilk defa denenen yöntemle proje bittikten sonra yerine dikilecekti ama maalesef yaşıyorlar mı öldüler mi bizler de akıbetlerini bilmiyoruz!
BOTAŞ, bir de üstüne üstlük bu akıbeti bilinmeyen çayırların taşınmasından uluslararası Yeşil Elma Ödülleri’nde altın ödül kazanmış! Hani taşınan çayırlar nerede? Öyleyse Proje bittiğine göre artık verilen sözü yerine getirme zamanı! 6 bin metre kare alandan taşınan çayırların deniz dibine indirip yerine geri dikmelerini bekliyoruz… - Projenin bulunduğu bölgedeki çevresel unsurlara azami hassasiyet gösterildiğini, 1 milyon lavanta fidanı, 100 bin zeytin fidanı, binlerce çam fidanı ve badem ağaçları, toprakla buluşturdu diyorlar. Hani nerede siz böyle bir fidanlık görebiliyor musunuz? O çayırların, bu yalanların, her yanlışınızın ve tüm ihlallerinizin takibinde olacağız …
- Anayasa ile korunan yanan orman alanı kullanımı kurallarına uymadılar, bunların içinden boru hattı geçirdiler
- En önemlisi ülkemizin taraf olduğu, Barselona, Bern, Paris anlaşmaları, bio çeşitlilik sözleşmeleri göz ardı ettiler hiçbirine uymadılar.
Biz artık bu ihlal edilen ÇED ve yalan yanlış verilen sözlerle bir yılda Saros’a kaç gemi gireceğini, kirlenmenin ne boyuta çıkacağını körfezin ve çevresinin akıbetini öngöremez olduk! Ayda, haftada veya günde kaç gemi için güvenlik önlemleri alınacağını, ne kadar temiz deniz hakkımızdan mağdur olacağımızı bilemez olduk. Oysaki; hatırlayınız! İlk davanın keşifi için gelen 10 bilim insanı projeyi hiçbir noktada bilimsel açıdan uygun bulmamışlardı.
İnşaat, çevre, orman, jeoloji, petrol, ziraat mühendisliği açısından, su bilimi, bitki bilimi açısından ve şehir planlamacılığı açısından uygun bulunmadığı anlatılan bilimsel raporlara istinaden ilk davamızı da kazanmıştık.
Tabi kazanmamız işlerine gelmeyince atadıkları bilim insanı sayısının çift sayı olmasından mütevellit davayı usulden bozdular ve bu günlere kadar sürüklendik. Peki şimdi, bunca yaşanan şeyden sonra ne değişti? Neler olacak? Neler yaşayacağız? Şimdi yaşadığımız son deprem felaketinden ötürü bu basın açıklamasını endişe ve korku içinde olan binlerce vatandaşımız adına yapıyoruz…
Beş yıl önce hazırlanan ÇED raporuna bakıldığında da proje alanı ve kara boru hattının bulunduğu alan ‘deprem tehlikesi yüksek olanlar‘ olarak sınıflandırılmıştı. Son yaşanan deprem ile de Kuzey Anadolu Fay hattının harekete geçtiğini söyleyen onlarca bilim insanı Trakya için felaket kapıda olduğunu, her an Marmara’da deprem olabileceğini söylüyorlar.
Yaşadığımız büyük ve yıkıcı bir deprem etkisiyle doğal olarak korkuyoruz…
Sözünde durmayan, sürekli işine geldiği gibi ÇED raporu ihlal edildiğinden hiçbir güven duymuyoruz. Yeni oluşan deprem hatlarına göre yer kabuğu değiştiyse, korkunç bir gerçek ortaya çıkmıştır.
Beş yıl önceki riske göre analiz edilen bölge ve yazılan ÇED raporu başta jeolojik açıdan olmak üzere daha önce incelenen tüm bilimlerden yeniden bilimsel araştırma yapılmasını talep ediyoruz! Ve bilim insanlarının raporlarında dediklerine göre;
- Deniz tabanının zemin profilinin balçık, kum tabakasının gevşek orta-sıkı olduğunu deprem etkisi altında sıvılaşma nedeniyle ani oturma olabilecektir.
- Liman dolgu alanı için kaçak taş ocağından alınan taşların yeterli sertliği, basıncı, erime, aşınma direnci hesaplanmamıştır.
- Aktif fay hattı üzerine yaptığınız limanının ve boru hattının olası bir depremde yatay ve düşey etkisi hesaplanmamıştır.
- Olası bir sızıntıda 10 km çapında bölgede yangın olma ihtimali var, yangın risk önlemleri alınmamıştır.
- Bir LNG gemisi patlarsa 55 atom bombası şiddetinde etkisi olduğunu söyleyen Türkiye Denizcilik Federasyonu’ndan görüş alınmamıştır.
Biliyoruz ki siz yine bizi de bilimi de dikkate almayacaksınız…. Ama biz susmayacağız, tarihe not düşüyoruz, hep söyledik yine söylüyoruz:
Bu projenin yer seçimi yanlıştır, hatalıdır! Turizm koruma ve geliştirme bölgesi, özel çevre koruma alanı olan Saros’un kaderi vandalizme kurban edilmemelidir… Doğa affetmez! Doğa ile inatlaşmanın bedelini bundan sonra bizler ödemek istemiyoruz.
Henüz liman açılışı yapılmamışken, yaşanan depremden ders alınmasını, başta jeolojik açıdan olmak üzere projenin tümüyle yeniden gözden geçirilmesini, hızla yaklaşan Marmara depremi öncesinde fay hattı üzerine Trakya’nın kalbine yüzer bombalar koymaktan vazgeçilmesini talep ediyoruz…”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.