“Denizde çalışılmaz yaşanır, deniz yaşam biçimidir, düşünüş biçimidir”
Denizcilik sektöründe tabiri caizse çekirdekten yetişen ortaklar tarafından...
Özkan POYRAZ - NAVİS Yönetim Danışmanlık Yönetici Ortak
Denizcilik sektöründe tabiri caizse çekirdekten yetişen ortaklar tarafından kurulan Navis Yönetim, iki ana iş alanında faaliyet gösteriyor; Bilişim ve denizcilik. Şirket ve kurumların bilişim altyapılarına yönelik riskleri değerlendiren ve bu risklere karşı stratejiler geliştiren Navis Yönetim, denizcilik alanında ise gemi alım satım brokerliği yapıyor. Firma ile ilgili detayları yönetici ortak Özkan Poyraz ile konuştuk.
Gerek eğitim döneminiz gerekse sonrasında görev aldığınız iş alanları denizcilik üzerine. Emeklilik sonrası da yine denizcilik... Bu meslek olmaktan öte bir tutku galiba...
Denizcilik mesleğini seçmem benim için bir tesadüf değildi. Ben İstanbul Beykoz’da yetiştim. Dilenci vapurlarının Boğaz’ın köhne iskelelerinde yaptıkları manevraları izleyerek, kömür ve mazot kokulu makine dairelerindeki eski teknolojiyi gözleyerek büyüdüm. Boğaz köylerinden Köprü (Eminönü) Vapuruna biner, uğraksız geçen gemilere bakar kendimizi onların köprü üstünde hayal ederdik. İTÜ Denizcilik Fakültesi yani o tarihteki Yüksek Denizcilik Okuluna kendimi ister istemez böyle hazırlamıştım. Sonrasında Deniz Nakliyat şirketinde ve bazı armatörlük firmalarının gemilerindeki deniz görevim başladı. Karadaki faaliyetlerim olan öğretim üyeliği, bürokratlık ve bugün NAVİS şirketindeki ticari düzenimin denizcilik alanlarında kurgulanmış olması ise bu başlangıcın olgunlaşan meyvesi ve doğal bir sonucudur.
Denizcilik sektöründe hem kamuyu bilen hem de özel sektörde iş yapan biri olarak, iki taraf arasındaki ilişkiye dair neler söylersiniz?
Denizcilik, ülke riskinden bağımsız ancak uluslararası regülasyonlar ile çok sınırlandırılmış bir sektör. Aslında denizciliğin en merkezindeki gemi ve gemi işletmecisinin kendisine bayrak tevdi eden bandırasını taşıdığı devletten çok fazla bir beklentisi yok. Rekabeti önleyen bazı vergisel kolaylıkların sağlanması ve bayrak devletinin sörvey ve belgelendirme gibi taleplere verdiği hızlı yanıtlar sektörün beklentilerini genellikle karşılıyor. Limancılık ve tersanecilik ülke riskinden bağımsız olmadıkları için bu sektörlerin ticaret ve sanayiye ilişkin teşvikler ile çevre ve imar uygulamaları yönünden daha fazla beklentileri oluyor. Benim bürokrat olduğum dönemde sektörden olmayacak bir istekle gelindiğini hatırlamıyorum. Bununla beraber kamu görevlilerinin de bu taleplere hangi yöntemle yaklaştıkları da önemli. Kamudan gelen “Yokçu” “Olmazcı” karşılıklar ve özel sektörü hep avantaj kovalayan çıkarcı “varlıklar” olarak gören bir memur alışkanlığının varlığını da inkâr edemem. Ancak denizcilik ve ulaştırma bürokrasisi, denizden geldiği için genellikle kendisini sektörün Ankara’daki temsilcisi olarak görmüştür.
Navis olarak yönetim ve danışmanlık dışında denizcilik alanında geniş bir hizmet yelpazeniz var. Kurulduğunuz günden bu yana sektörden ilgi nasıl?
Navis iki ana iş alanında hizmet veriyor. Bunlardan birisi bilişim diğeri denizcilik. Bilişim alanında, şirket ve kurumların bilişim alt yapılarına yönelik riskleri değerlendiriyor ve bu risklere karşı stratejiler belirliyoruz. Özellikle elektronik ticaret firmalarının performanslarına katkı sağlıyor ve bilişim alt yapılarının teknik değerlemesini de yapıyoruz.
Denizcilik alanında ise en önemli faaliyetimiz gemi alım satım brokerliği ancak bununla sınırlı değiliz. Finansman, gemi alım satımının ayrılmaz bir parçası olduğundan yurtdışındaki gemi finansmanı sağlayan bazı finans kuruluşlarının Türkiye pazarına girmelerine yardımcı oluyoruz. Bu alanda Denizcilik faaliyetleri koordinatörümüz, sizin derginizin de yakından tanıdığı, Engin Koçak. Kendisi ile genç bir mühendis olduğu dönemden beri yaklaşık yirmi yıldır tanışıyoruz. Ben bürokrasideyken Engin Koçak’tan stratejik projelerde çok destek aldım. Örneğin Türkiye’nin ihracat ithalat denizyolu yükleri için ne kadar navlun ödediğini bunun yabancı ve Türk bayraklı gemilere dağılımını hesapladık. Bunun sonucunda koster hurda teşviki için bir kanun çıkarılmasına sebep olduk. Anlatmak istediğim, NAVİS olarak denizcilikte proje, raporlama ve fizibilite gibi değişik usullerle danışmanlık ve yönetim hizmeti de sunuyoruz. Özellikle liman ve marina planlaması ve kıyı yapılarının kurulması veya kapasite olarak genişletilmesi alanında yatırımcı şirketlerle kamu arasında bağlayıcı ve yönlendirici bir dişli oluyoruz fakat hiçbir surette iş takibi yapmıyoruz.
Özellikle pandemi döneminde teknolojik yatırımlarda muazzam artışlar oldu. Siz bu dönemde neler yaptınız?
Bugün için bir teknoloji şirketi olduğumuzu söyleyemem. Fakat gerek denizcilikte gerekse bilişim teknolojileri alanında start-up girişimlerine yatırımcı olarak ilgi duyuyoruz.
Navis Akademi başlığı altında eğitimleriniz de var. Bunlardan söz eder misiniz?
Benim yıllarım denizcilik eğitiminde geçti. Halen İTÜ Denizcilik Fakültesinde lisans dersleri veriyorum. Kamudaki arkadaşlarıma da yönetmelikler ve uluslararası STCW sözleşmesi konusunda fahri danışman niteliğinde destek oluyorum. Hal böyle olunca NAVİS planlanırken içine bir eğitim akademisi yerleştirmemek imkansızdı. Bu kapsamda karbon ticareti, deniz çevresinin korunması teknolojileri, denizcilikte risk ve proje yönetimi ve gemi kiralama alanlarında kısa süreli çevrim içi ve yüz yüze eğitim modüllerimiz mevcut. Ayrıca kardeş kuruluşumuz Bilimsel Denizcilikte gemi insanlarına yönelik 50 farklı müfredat üzerinden uzun ve kısa süreli kurslar ile kurumsal firmaların takım ve liderlik ruhunu geliştiren uygulamalı yatçılık eğitimleri düzenliyoruz.
Denizcilik sektöründe özellikle üniversitelerden gelen gençlerin sayısını yeterli görüyor musunuz? Bu alanda sizin projeleriniz önerileriniz var mıdır?
Lisans düzeyinde eğitim alan denizcilik öğrencileri sayısal anlamda yeterli olsa da niteliksel anlamda bazı eksiklerinin olduğunu söyleyebilirim. Öncelikle bilişim sistemlerine olan ilgilerinin sosyal medya ve dijital oyunlar kademesinde kaldığını gözlemliyorum. Önemli bir eksiklikleri de Türk eğitim sisteminin en önemli sorunlarından birisi olan “yabancı dil öğretememe/ öğrenememe” kazanılmış başarısızlık sendromudur ki denizcilik öğrencileri de bu çaresizlikten sıyrılamamaktadır. Oysa en azından bireysel adımlar atarak yazılım teknolojileri takip edilebilir, yabancı dil öğrenilebilir. Denizcilik de öğrenilir, bilgi ve beceri geliştirilebilir ancak gençler meselelere denizci yaklaşımı ve duruşu gösteremezler ise yeterlik sahibi bir denizci olamazlar. Zira denizde çalışılmaz yaşanır, deniz yaşam biçimidir, düşünüş biçimidir. Deniz yoğurur, kendi insanını ortaya çıkarır. Denizcinin algısı farklıdır, denizci moda ve hakim kültüre uymaz. Denizci işi gereği izoledir. Kendine yetme, planlı olma, mükemmelliyetçilik, optimal kaynak kullanımı ve yaratıcılık temel nitelikleridir.
Üniversitelerde eğitim gören denizcilik öğrencilerinin karşılaştıkları en önemli sorun ise deniz stajı sorunu olarak öne çıkmaktadır. Ben staj sorununun yapay olduğunu düşünüyorum. Bu sorun Gemiinsanları Yönetmeliğinde bulunan ve üniversitelere tanınmış STCW sözleşmesine aykırı bir hükmün olumsuz katkısıyla oluşmaktadır. Bir yıllık deniz stajı lisans eğitiminin ilk üç yılının içine sıkışmakta ve icra kabiliyeti kalmamaktadır. Öğrenciler STCW hükümlerine aykırı olarak daha Vardiya zabiti/mühendisi olmadan ve bu yeterlikle deniz hizmeti yapmadan peşinen 1.zabit/2.mühendis eğitimini almak durumunda kalmaktadır. Benim önerim deniz stajı sürecinin lisans eğitiminin süresi üzerindeki baskısının yapılacak düzenleme ile kaldırılmasıdır.
Son olarak sektörün hem küresel ölçekte hem de ülkemiz açısından geleceği konusunda bir değerlerdirme alalım...
Endüstri 4.0 sürecine; sosyal medya, mobil hizmetler, bulut teknolojileri, nesnelerin interneti, siber güvenlik çözümleri, robotik ve otomatik makineler, büyük veri ve analizi, 3D baskı, yapay zekâ girmektedir. Denizcilikte de endüstrinin yaşadığı bu aşamalara uygun olarak; gemiye, gemi İşletmesine ve limana bağlı faaliyetlerde sayısallaştırmaya yönelik gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlar otonom gemiler, yeni hücresel yakıtlar, blok zinciri teknolojilere dayalı değiştirilemez taşıma evrakları, birbirleri ile konuşan makinaların olduğu liman otomasyonlarıdır.
Aslında dijitalleşme iş süreçlerini iyileştirmek amacıyla sayısallaştırmadan faydalanan bir iş modelidir. Gemi’yi merkeze alırsak sigortacılıktan kılavuzluğa, acentelikten emniyetli filo operatörlüğüne kadar onlarca bağlı hizmet sayabiliriz. Bu hizmetler deniz ticaretinin 4 temel piyasası olan navlun, ikinci el gemi, yeni inşa ve gemi söküm piyasaları içinde şekilleniyorlar. Özellikle navlun ve ikinci el gemi piyasalarında büyük verinin izlenmesi ve analizi çok önemli. Veri analizi, gelecek tahmini ve operasyonel kararları gerçek zamanlı değerlendirmek için önemli. Ancak büyük veriyi ticari ve stratejik amaçlı olarak edinmek ve işlemek tamamen farklıdır. Deniz taşımacılığı işletmeleri işletmeler arası pazarlarda faaliyet gösteren ve hizmet üreten işletmelerdir. Bu sebeple ticari piyasa verilerine büyük veri olarak ulaşmak çok güçtür. Bununla birlikte dijitalleşme ve büyük verinin toplanması / işlenmesi karar vericiler ve kanun yapıcılar için bir sorun değil, büyük bir çözüm aracıdır. Ne kadar kayıt-içi ve dijital veri varsa, o kadar kolay ve hızlı analiz yapılacak, politika geliştirmeye imkân sağlanacaktır. Türkiye denizciliği için verimli multimodal taşıma bağlantılarına ve lojistik merkezlere karar vermek hayatidir ve bunun için de günümüzde dijital modelleme zorunludur.
Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Ocak-Şubat 2022 - 82. sayısında yayımlanmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.