1. YAZARLAR

  2. Osman ÖNDEŞ

  3. Bu dünyadan Rize’li bir Nâzım Kalkavan geçti…
Osman ÖNDEŞ

Osman ÖNDEŞ

Gazeteci, Yazar ve Tarihçi

Bu dünyadan Rize’li bir Nâzım Kalkavan geçti…

A+A-

page0263-3.jpg
Nâzım Kalkavan ve oğlu Rıza Kalkavan. 
Kaynak: Nuyan Kalkavan arşivi. 

Nâzım Kalkavan’ın eşi ve aile dostumuz Nuyan Kalkavan’ı Suadiye’deki evinde ziyaret ettiğimde, kendisi ve oğlu Rıza Kalkavan’la uzun bir sohbet yapmıştık. Nuyan Kalkavan ve kızı Billur Kalkavan da vefat etmiştir. 

Ziyaretim sırasında neşredilmemiş ve çok ilginç bir eserle de karşılaşmıştım. Nuyan Kalkavan’ın anlattığına göre Bülent Sapankaya isimli mühendis senelerce çalışarak Nâzım Kalkavan’ın hayatını belgeleyen bir eser meydana getirmiş. Oğlu Rıza Kalkavan 900 sayfa ve 3 büyük cilt tutan dosyaları getirdiğinde hayretler içersinde kaldım. Bu dosyaları incelediğimde, sadece Kalkavanzâde Rıza Kaptan’ı ve Nâzım Kalkavan’ı değil, fakat Kalkavanzâdeler’i içerisine alan ve Nâzım Kalkavan’ın vefatına kadar geçen seneler boyunca tanık olduğu tüm cemiyet haberlerini de içeren muazzam bir romanla karşılaştığımı gördüm. Bu eserin olası hatalı kısımlarını Nuyan Kalkavan düzeltmiş, eklemeler yapmış ve notlar düşmüş. Adı “Kalkavanların Prensi - Nâzım Kalkavan” olarak konulmuşsa da, birbaşka sayfada “Bu dünyadan Nâzım Kalkavan Geçti” başlığı yeralıyordu. 

page0264-2.jpg
Nâzım Kalkavan dostlarıyla - (Soldan) Orhan Kalkavan, Nâzım Kalkavan, Metin Baran, Avni Nuri Meserretçioğlu ve Bankacı. Kaynak: Aslan Nuri Meserretçioğlu arşivi. 

Nâzım Kalkavan’ın yaşam öyküsü şöyle: 1914 İstanbul’da dünyaya gelen Nâzım Kalkavan’ın babası Kalkavanzâde Rıza Kaptan İstanbul’a geldiğinde Süleymaniye’de büyük bir konak satın alıyor ve uzun seneler aile burada oturuyorlar. 1924’te Beylerbeyi’ndeki Edip Bey Yalısı’na taşınıyorlar. İlk ve ortaokulu Galatasaray’da yatılı okuyor. Sonra High School’a ve Robert Kolej’e devam ediyor. Arkasından da babasının arzusu hilâfına annesinden para alarak İngiltere’ye gidiyor. Hatta sünneti sırasında armağan edilen altınları da döviz olarak bozdurarak yanına alıyor. 

1935’de Oxford’a girip edebiyat okuyor ve 1939’da mezun oluyor. Aynı sene arkadaşı Nasuhi Ertegün kendisini yazı birlikte geçirmek üzere Washington’a davet ediyor. Yaz sonunda tam Türkiye’ye dönecekken II. Dünya Harbi başlıyor. Bunun üzerine Nâzım Kalkavan onüç yıl gibi uzun müddet Amerika’da kalıyor. Bu senelerde Hollywood’da harple ve casuslukla ilgili birçoğu İstanbul’da geçen filmler yapılıyor. Nâzım da Hollywood’a giderek Türkiye hakkında yapılan bu filmlere hem danışmanlık yapıyor hem de Türkçe konuşulan sahnelerin dublajını gerçekleştiriyor. 

1945’te harp biter bitmez Türkiye’ye dönüyor. Sonra tekrar Los Angeles’e giderek daha evvel tanıştığı Camille Chappell ile evlenip babasına ait Beylerbeyi’ndeki yalıya gelin getiriyor. 7 sene evli kalıyorlar, ama çocukları olmuyor ve birsüre sonra ayrılıyorlar. Mayıs 1961’de Mehmet Celalettin ve Meymenet Germiyanoğlu’nun kızı Nuyan Germiyanoğlu ile evleniyor. İkisi de ikinci evliliğini yapmışlardır ve Nuyan Kalkavan’ın Armatör Nâzım Kalkavan ile evliliğinden kızı Billur Kalkavan ve oğlu Rıza Kalkavan dünyaya geliyor. 

page0271-2.jpg
(Soldan) Nuyan Kalkavan, Nazım Kalkavan, çocukları; Rıza ve Billur Kalkavan; 
Kaynak: Nuyan Kalkavan aile arşivi.

Nuyan Germiyanoğlu (Kalkavan)
Nuyan Germiyanoğlu önce General Şükrü Kanatlı’nın oğlu Dr. Selçuk Kanatlı ile evlenir. Nuyan - Dr. Selçuk Kanatlı çifti Taksim Eskrim ve Dağcılık Klübü’nün müdavimlerindendir. Nâzım Kalkavan da aynı kulübün üyeleri arasındadır ve Dr. Selçuk Kanatlı İngiltere’nin West Yorkshire’deki Leeds Hospital’de görevli olduğu yıllarda Nâzım Kalkavan da Londra’ya gelmiştir. Yolları bir zaman sonrasında kesişecektir. 

Nâzım Kalkavan’ın ilk eşi Amerikalı Camille Chappell bir vesile ile annesini ziyaret amacıyla Amerika’ya döndükten sonra geri gelmemiş ve ayrılma isteği üzerine eşler ayrılmışlardır. Nuyan Germiyanoğlu ile Nâzım Kalkavan ikinci evliliklerini Beylerbeyi’ndeki Kalkavan Yalısı’ndaki (Faik Bey Yalısı) nikah töreniyle yaparlar. Nuyan Germiyanoğlu’nun şahidi Mimar Veysel Selimoğlu, Nâzım Kalkavan’ın şahidi Ömer Zaimoğlu olmuştur.

Nâzım Kalkavan’ın yakın ahbapları
Nâzım Kalkavan’ın sayıları yüzü aşan dostları arasında çok yakın arkadaşlarından biri Galatasaray Lisesi’nden Selahattin Beyazıt ve eşi Ayşe Beyazıt, diğeri Londra’da yaşayan Avni Nuri Meserretçioğlu, Amerika’ya yerleşmiş olan Ahmet Ertegün ve Nasuhi Ertegün idi. Artık hiçbiri hayatta değildirler.

Abidin Dino’nun Robert Kolej’deki sınıf arkadaşlarından biri, belki en birincisi Nâzım Kalkavan’dır. Abidin’in yaşam serüveninin değişik safhalarındaki arkadaşları gibi, Nâzım Kalkavan da Abidin’in yaşamının başka birçok sahnesinde Abidin’le birliktedir ve bu iki sıkı ve kadîm dost birçok şeyi kardeşçe paylaşıyorlar; Oxfort’ta, Paris’te ve Fransa’nın Akdeniz sahillerinde. Bu arkadaşlık çok sıkı, çok derin bir arkadaşlıktır. Burada işin en ilginç yönü ise Nâzım Kalkavan’ın şu özelliğidir; Nâzım Kalkavan Sevim Tarı’nın dayısıdır ve Karadeniz’in zengin ailelerinden birindendir. Buradaki Sevim Tarı aslında Sevim Belli’den başkası değildir. 1951 Tevkifatında Sevim Tarı’yı, Nâzım Kalkavan daha sonra ‘Tabutluk’ adı verilecek işkencehanede, Sansaryan Han denilen rezillik mekânda ziyaret etmekten de çekinmeyecektir. İşte böyle bir adamdır. 

James Bond, Ian Fleming ve Nâzım Kalkavan
Nuyan Kalkavan yaşamının bir dönemini şöyle anlatmıştır; “Benimle evlendiği tarihte Ian Fleming’le zaten tanışıyorlardı. Ian Fleming ‘From Russia With Love’ isimli romanının film çekimi için İstanbul‘a geldi ve kocamla buluştular, ama ben o esnada çocuk beklediğim için maalesef bu buluşmalara katılamadım. Seneler sonra John Pearson isminde bir İngiliz yazar ‘The Biography of James Bond’ diye Ian Fleming’in biyografisini yazarken, Fleming’in evrakı arasında Nazım’ın mektuplarına rastlıyor. Bunun üzerine İstanbul’a gelerek Nâzım’la uzun saatler röportaj yapıyor ve kitabının bir bölümünü de Nâzım’a ayırıyor. “Bilinen, Ian Fleming’in Nâzım Kalkavan’ı ‘Darko Kerim” kimliğiyle “007 Rusya’dan Sevgilerle” kitabının kahramanlarından biri yaptığıydı. 

Darko Kerim, İngiliz gizli servisi MI6 hesabına çalışan bir casustu ve Bond’un İstanbul serüveni sırasında hemen her konuda kendisine yardımcı olmuştu. Fleming biyografisini yazan John Pearson da “Darko Kerim - Nâzım Kalkavan” benzerliğine dikkat çekiyor ve bu tipin, Fleming’in neredeyse taptığı nadir kahramanlardan biri olduğunu söylüyordu. Pearson’a göre, Nâzım Kalkavan’la Fleming arasındaki ilişki arkadaşlıkla sınırlı değildi ve paylaştıkları başka değerler de vardı. Ne var ki, bunlar meçhul olan veya meçhul kalmasından fayda umulan şeylerdi. Fleming, beraber geldiği İngiliz heyetiyle ülkesine dönmemiş, birkaç gün daha İstanbul’da kalarak, Nâzım Kalkavan’la birlikte kentin altını üstüne getirmişti. Ian Fleming, dostu Nâzım Kalkavan’ın armağan ettiği içi tıka basa Türk yiyecekleriyle dolu bir sepetle İstanbul’dan ayrıldığında, yaşanmış güzel günlerin yanısıra arkasında 6 - 7 Eylül’de yanmış yıkılmış bir kent de bırakmıştı. 

Nâzım Kalkavan Türkiye’ye avdetinde sahibi olduğu hampetrol tankerinin işletmeciliği için Ömer Zaimoğlu’nu şirketine davet ederek, burada da genel müdür gibi bir görev vermiştir. Hatırlanacak olursa; ikisi de Galatasaray Lisesi’nden mezundur. 

Nâzım Kalkavan Yalısı (Mabeynci Faik Bey Yalısı)

mabeyinci-faik-bey.jpg

Nâzım Kalkavan Yalısı (Mabeynci Faik Bey Yalısı) İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasındaki Beylerbeyi sahilindedir. Adını padişah III. Murat’ın Beylerbeyi Miriâlem Mehmet Paşa’dan almıştır. Bu güzel semtte bulunan Mabeyinci Faik Bey Yalısı unutulmaz bir güzelliktedir. İlk sahibi Mabeyinci Faik Bey’di ve 1890’da inşa ettiği yalı “Mabeynci Faik Bey Yalısı” olarak Beylerbeyi’nde dillere destan bir güzellik yarattı. Mabeyinci Faik Bey, Sultan Abdülaziz dönemi yalı anlayışına hayran olduğundan çağının modasına uymadı ve yalının içini eski Osmanlı zevkine göre yaptırdı. Yalının her iki ucunda yeşil külahlı iki kulesi vardır. Yalı 1950’lerde yapılan restorasyonda yıkılıp yeniden yapıldığından bazı özellikleri kaybolsa da tıpkı iki katlı cumbası gibi eski Osmanlı zevkinin ağırlığını ve azametini halen taşımaktadır. Mabeyinci Faik Bey’den sonra Nâzım Kalkavan’ın babası Rıza Kaptan sahip oldu ve oğlu Nâzım Kalkavan’a intikal etti. Yalı Nâzım Kalkavan’ın maruz kaldığı ekonomik sıkıntılar karşısında son halife Abdülmecid Efendi’nin kızı Dürrüşehvar Sultan’ın oğlu Haydarabad Nizamı Bereket Jah ile ilk eşi Esra Birgen’e satıldı. Yalı son olarak Sabancı Ailesi tarafından satın alındı. 

mete.jpg

Nâzım Kalkavan’ın ortaklarıyla satın alarak “Mete” adını verdiği 1910 A. Rodger & Co. Glasgow inşa 3258 grt. genelyük gemisi “Nigretia” adıyla inşa edildi. Satıldı ve “Tjömö” adını aldı. Nâzım Kalkavan ve ortaklarına intikal edinceye kadar ikikez daha eldeğiştirdi ve “Torlak Skogland” ve “Scarlet Tower” adlarında sefer yaptı. 1933’te Rıza Kalkavan ve Oğlu İsmail Vapurculuk Şirketi’ne satıldı ve “Mete” adı değiştirilmedi.

Nâzım Kalkavan’ın çok renkli ve hatta maceralarla yüklü yaşamı kalbinde beliren sıkıntılarla 1990 yılı sonlarından itibaren değişmiştir. Sonunda Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne yatırılır ve 1 Ağustos 1991 Perşembe günü sabaha karşı kalp yetmezliğinden fâni dünyaya veda eder. 

ian-fleming-grave.jpgŞöyle bir anıyı hatırlarlar; 1955 yılı Eylül ayı başlarıdır. Nâzım Kalkavan İstanbul’da bir başka ölümsüz dostu Ian Fleming’e “Mezartaşıma ‘This Man died from Living too much - Bu Adam çok yaşadığı için öldü’ diye yazacaklar” der. Bu sözünü âni kalp krizinden vefat etmiş dostları Fuat Divitçioğlu ve Ercüment Karacan için de söylemişti. Rize eşrafından Mehmet Rıza Kalkavan ve Zeliha Kalkavan’ın oğlu, İbrahim Kalkavan, İsmail Kalkavan, Ayşe (Kalkavan) Tarı, Hüsniye Kalkavan’ın kardeşi, Sabahat, Zeki, Orhan Kalkavan, Kayhan Kalkavan, Mete Kalkavan’nın Nebean (Kalkavan) Sunguroğlu’nun amcası, Sevim Belli, Gül Demirağ, Güner Sakarya ve Yüksek Tarı’nın dayısı, Billur Kalkavan ve Rıza Kalkavan’ın babası, Nuyan Kalkavan’ın otuz yıllık sevgili eşiydi. 

ian-flemmings-grave-geograph-org-uk-1139008.jpg

3 Ağustos 1991 Cumartesi günü Teşvikiye Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben cenazesi Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ndeki aile kabristanına defnedildi. Mahşer gibi kalabalık olan cenaze törenine katılanlardan biri de Abidin Dino olmuştur. Yine derler ki, pek alışık olmasa da Nâzım Kalkavan’ın kendisine hediye ettiği kravatı takmıştır. O gün bir kâğıda “Kalkavanların Prensi Nâzım Kalkavan” için kocaman bir el çizer ve altına şöyle yazar; “Nâzım Kalkavan’a.” 

Iron Crab- Demir Yengeç
James Bond’un yaratıcısı Ian Fleming’in mezar taşında oval bir levha vardır. Kitabesinde Latince “Omnia perfunctus vitae praemia, marces” yazılıdır. Bu cümle; “Hayatın tüm nimetlerinin tadını çıkardıktan sonra, şimdi çürüyorsunuz” şeklinde tercüme edilmiştir.

Fleming, yarattığı karakter Bond için şöyle demiştir; 
“Sadece iki kere yaşarsın: Bir kez doğduğunda ve bir kez ölümün yüzüne baktığında.”

Ian Fleming İstanbul’da
james-bond-lan-fleming-001.jpgJames Bond dizilerinin yazarı Ian Fleming, 1955'te ilk başta “Olağanüstü derecede sıkıcı" bulduğu bir Interpol konferansı için İstanbul'a gitti. İstanbul’da şehrin Rum azınlığına karşı bir hareket olmuştu.  Meraklı bir Fleming, otelinden sıvışarak şehre indi ve orada “Nefretin patlak verdiğini ve sokaklarda lav gibi aktığını” bildirdi. Ertesi sabah Nazım Kalkavan adlı bir Türk armatör, şiddetin yarattığı izlenimden dehşete kapılmış Interpol delegelerini Boğaz'daki villasına davet etti. O gün Nâzım Kalkavan ve Ian Fleming çok yakın arkadaş oldular. Oxford eğitimi almış Türk'ten o kadar etkilendi ki Nâzım Kalkavan'ın söylediklerinin bazılarını kaydetti ve ardından çoğunu bir sonraki romanında Darko Kerim karakterine kelimesi kelimesine verdi. “From Russia with Love- Rusya'dan Sevgilerle” böyle yazılmıştır. 

ian-fleming-express-newspapers.jpgNâzım Kalkavan Ian Fleming için “Rusya’dan Sevgilerle” romanındaki Darko Kerim’dir. Bu sözler sonunda filme de şöyle aktarılmıştır;  “Hayata karşı açgözlüyüm. Her zaman her şeyden fazlasını yapıyorum. Aniden bir gün kalbim duracak. Demir Yengeç, babamı yakaladığı gibi beni de alacak. Ama Yengeç’ten korkmuyorum. En azından onurlu bir hastalıktan ölmüş olacağım. Belki de mezar taşıma ‘Bu Adam Çok Yaşamaktan Öldü’ yazacaklar.”

Kalkavan’ın  “Iron Crab - Demir Yengeç” ifadesi, Fleming’in içinde korkular yaratmıştır. 1946 sonbaharında, kalbindeki ağrıdan şikâyet ederek, günde yetmiş sigara içtiğini ve en az çeyrek şişe cin içtiğini itiraf ettiği New York’lu bir uzmanı gizlice ziyaret etmişti. Doktor ona sigarayı ve içkiyi bırakmasını söyledi, Fleming ise bunu görmezden geldi. Daha sonra bir arkadaşı, “Ian her zaman o kadar güçlü ve o kadar hayat doluydu ki sağlığını tamamen hafife aldı,” demiştir.

Yengeç, Fleming’in dünyadaki ilk hayatını bekliyor olabilirdi; İkinci yaşam için, olabilecek tek şey ahtapottu.
 

Bu yazı toplam 11509 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar