2023 Yılı Türk Deniz Kuvvetleri İçin Neler Getirecek
Bu senenin ilk sayısı için 2023 yılında Türk Deniz Kuvvetlerinde yaşanması öngörülen planlanan bazı önemli olayları inceleyip bunların ne anlama geldikleri hakkında bir parça fikir yürütmeye çalışacağım.
Öncelikle Cumhuriyetimizin 100 yılını kutlayacağımız 2023 yılı da Türk deniz Kuvvetleri’nin envanterine 2 adet çok önemli deniz aracının katılması planlanmaktadır.
Bunlardan ilki uzun zamandır hasretle o beklenen LHD Anadolu gemisidir. LHD Anadolu gemisi bilindiği üzere Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisidir. Geminin hizmete girmesiyle birlikte Türk Deniz Kuvvetleri’nin kıyı ötesi güç aktarımı kabiliyetinde çok ciddi bir gelişme sağlanmış olacaktır.
Bu geminin görevi üzerinde taşıdığı askeri birliği ve bu askeri birliğe ait tank, zırhlı piyade taşıyıcı ve diğer destek araçlarını, düşman topraklarına salim sağ salim bir şekilde götürmek ve bu askeri birliklerin düşman topraklarına başarılı bir şekilde çıkartılmasını sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için gemide bulunan havuz içinde taşınan LCM tipi küçük çıkarma tekneleri, geminin uçuş pistini kullanana AH-1W Cobra saldırı ve çeşitli nakliye helikopterleri destek verecektir. LHD Anadolu’da bulunan iler seviye iletişim ve komuta kontrol sistemleri sayesinde gemi amfibik harekâtın ilk bölümünde hem içince bulunduğu deniz görev kuvvetinin amiral gemisi olacak hem de karada devam eden operasyon için komuta ve kontrol merkezi olacaktır.
Ancak bu gelişmiş komuta kontrol istihbarat ve iletişim yetenlerine hem de kara ile denizden ve de havadan ulaşım imkanına bu gemi sadece muharip görevler için değil ayrıca insani görevler içinde son derece fayda sağlayacaktır. 2011 yılında Libya’ yaşanan iç savaş sonrası ülkede bulunan on binlerce Türk ve yabancı sivilin ülkeden tahliye edilmesi gibi durumunu günümüzde yaşanması halinde LHS Anadolu böyle bir zorlu operasyonun başarı ile tamamlanması için gerekli her türlü lojistik desteği sağlayabilecek imkana sahiptir. Ayrıca Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde yaşanacak deprem, sel ve benzeri bir afet sonrası insani destek için de LHD Anadolu önemli görevler üstlenecektir.
Bu gemide F-35 JSF uçaklarının dikine iniş kalkış yapan B modelinden de kullanılması planlanmıştı. Ancak Türkiye’nin F-35 projesinde çıkartılması bu planı gerçekleşmesini imkanız kılmıştır. Baykar firması özellikle bu gemide kullanılmak üzere yeni bir insansız hava aracı üzerinde çalışmaya başladığını duyurmuştu. Bayraktar TB-2 SIHA’sını temel alan, LHS Anadolu’nun kısıtlı fiziki imkanlarına uyacak şekilde modifiye edilmiş olan TB-3 SIHA’sının tasarım çalışmaları devam etmektedir. TB-3’ün ilk uçuşunu 2023 yılı içinde gerçekleştirmesi planlanmıştır. TB-3 projesinin başarılı bir şekilde tamamlanması ve bu SIHA’nın LHD Anadolu’ya sorunsuz bir şekilde entegre edilmesi ile Türk Deniz Kuvvetleri çok az sayıda deniz kuvvetinin sahip olduğu önemli bir yeteneğe daha kavuşmuş olacaktır.
Deniz araçlarında SIHA kullanılması hem ufuk ötesi keşif hem de anlık çıkan fırsatlara karşı saldırı için önemli avantajları sağlayacaktır. Firkateyn ve destroyer gibi küçük uçuş pisti olan gemilerin üzerine konuşlandırılabilecek SIHA sayısı ve tipi kısıtlı iken LHD Anadolu gibi büyük uçuş pisti olan bir gemi farklı tipte ve özellikte SIHA’ları taşıyabilecektir. Deniz ortamı kara ortamından çok farklıdır ve deniz suyunun ne kadar aşındırıcı ve paslandırıcı olduğu malumdur. Deniz şartlarında hareket eden bir gemiye inmek ondan kalkmak karada sabit duran bir piste inmek ve ondan havalanmaktan çok daha farklıdır. Bu yüzden LHD Anadolu için geliştirilecek SIHA’ların deniz şartları için modifiye edilmiş olmaları gerekmektedir. Deniz şartlarında çalışacak hava araçlarını tasarımı ve üretimi ayrı bir tecrübe olup, Türkiye’nin bu alanda da kendi know-how bilgisini oluşturması önemlidir.
2023 yılı içinde Türk Deniz kuvvetlerine katılması beklenen diğer önemli ikinci deniz aracı ise Piri Reis denizaltısıdır.
Halen Marmara Denizi’nde liman ve fabrika kabul testleri devam eden Piri Reis tarihi 1886 yılına dayanan Türk Denizaltı Filosunu havadan bağımsız tahrik sistemine sahip ilk denizaltısı olacaktır.
Türk Deniz Kuvvetlerinin havadan bağımsız tahrik sistemi ile donatılmış ilk denizaltının hizmete girmesi sualtı harbi yetenekleri açısından yeni bir çığır açacaktır. Havadan bağımsız tahrik sistemlerini nükleer ve nükleer olmayan olmak üzere 2 ana başlıkta incelemek mümkündür. Nükleer havadan bağımsız tahrik sistemlerinde denizaltının ilerlemesi ve içindeki personelin yaşaması ve savaşması için gerekli bütün enerji denizaltının içinde bulunan bir nükleer reaktörden elde edilir. Nükleer denizaltılar temiz hava için su yüzeyinde çıkmadan aylarda suyun altında görev yapabilirler. Nükleer güçle çalışmayan denizaltılara dizel elektrik denizaltı denilmektedir. Bu denizaltılar suyun üzerinde dizel makinelerinden elde edilen güç ile ilerlerken suyun altında akülerinde saklanan enerji ile elektrik motorlarını beslemekte ve suyun altında böyle ilerlemektedirler.
Doğal olarak akülerdeki enerji belli bir seviyenin altında düşünce denizaltının su üstüne çıkması veya su sathına yaklaşması ve akülerini şarj etmek için dizel motorlarını çalıştırması gerekmektedir. Bu süreçte denizaltının kendisi veya motorlarına temiz hava almak için su üstüne çıkardığı snorkel düşman radarları; dizel makinelerin sesi ise düşman sonarları tarafından tespit edilebilir. Bu durum denizaltını en büyük silahı olan görünmezliği ortadan kaldırdığı için çok tehlikeli bir durumdur.
Dizel elektrik denizaltıların bu zaafını ortanda kaldırmak için konvansiyonel havadan bağımsız tahrik sistemleri üzerine çalışmalar yapılmıştır. Fransa MESMA; İsveç Sterling Almanya ise yakıt hücresi itki sistemini geliştirmiş ve kendi denizaltılarında uygulamışlardır.
Türk Deniz Kuvvetleri Reis sınıfı denizaltılarda Alman yakıt hücresi sistemini tercih etmiştir. Bu sistemde denizaltının mukavim gövdesi dışındaki tanklarda muhafaza edilen oksijen ve hidrojen polimer elektrolite membran (PEM) yakıt hücresinde birleştirilerek su ve elektrik elde edilmektedir. Elde edilen elektrik Denizaltının akülerinin beslenmesinde kullanılmaktadır. Bu şekilde çalışan bir denizaltı hiç su satırına çıkıp akülerin doldurmak için dizi jeneratörlerin çalıştırma ihtiyacı hissetmeden haftalarca suyun altında hareket edebilmektedir.
2006 yılı Nisan ayında Alman U-32 denizaltısı Baltık Deniz’inden İspanya’nın Rota askeri üssüne yaptığı iki hafta süren 1500 deniz millik yolculuğun tamamını şnorkel kullanmadan veya su sathına çıkmadan tamamlamıştır.
Gene aynı denizaltı 2013 yılında ABD’de yapılacak bir tatbikata katılmak için Atlantik Okyanusunu aşarken 18 gün boyunca şnorkel kullanmadan veya su sathına seyahat ederek önemli bir rekora imza atmıştır.
Gerek Piri Reis gerek onu takip edecek diğer 5 adet Reis sınıfı denizaltının Türk Deniz Kuvvetlerinde hizmete girmesiyle, denizaltılarımız daha uzun süre ve daha sessiz bir şekilde görev yapabilecekler, kendilerini hasımlara belli etmeden daha fazla suyun altında bulunacaklardır. Bu denizaltıların silahları arasına Türk yapımı Akya ağır torpidosu ve Atmaca gemi savar füzelerinin eklenmesi caydırıcılıklarını kat ve kat artıracaktır.
Anadolu çok amaçlı amfibi hücum gemisi ve Piri Reis havadan bağımsız tahrik sistemine sahip denizaltını hizmete girmesi sadece Türk Deniz Kuvvetlerinin iki modern platforma sahip olacağı anlamına gelmiyor. Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Deniz Kuvvetleri daha önce sahip olmadığı imkan ve yeteneklere kavuşarak Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını daha da güçlenerek karşılıyor.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.